Karakter boyutu :
21 Eylül 2014, 04:01
Ekonomik büyüme sahte,aldatıcı ve tehlikeliMirasyediler gibiyiz!
Ekonomik büyüme sahte,aldatici ve tehlikeli "Evdeki mali satiyoruz, disaridan borç aliyoruz ve büyüyoruz. Her yil 60-70 milyar dolar borcumuz artiyor. Sahte, aldatici, tehlikeli bir büyüme. Ekonomik durumunuz sizin siyasi durumunuzu da etkiliyor. Eliniz kolunuz bagli kaliyor. Mecbur kaliyorsunuz yardim istemeye. Bakin Türkiye küçük bir ülke degildir, yaklasik 80 milyon insani var. Bu insanlarin sorumlugunu alanlarin bu isin bilincinde olmasi lazim. Ne olacak bu insanlar? Bir politika yaparken gelecek yil için yapmazsiniz, 5 yil, 10 yil sonrasini da düsünmek zorundasiniz. ‘Benim 10 yil sonra ekonomim ne olacak’ diye düsünmelisiniz. Böyle bir sürü palavralar, ‘2023’te söyle olacagiz, böyle olacagiz’... Rakamlar öyle degil oysa. Bu tüketim ekonomisiyle, kötü ekonomiyle nereye kadar gidecegiz. Türkiye’yi tüketerek yüzde 3-4 artiyoruz, belki gelecek yil o da olmayacak. Ekonominizin durumu ortada. Bu kadar zayif bir ekonomiyle dünya siyaset arenasinda sözünüzü geçiremezsiniz, size istedigi santajlari yaparlar. Tipki, bugün oldugu gibi." "Sahte bir büyüme içerisindeyiz,sanayilesmeden asla gelisemeyiz" Cahit Kayra’yla Türk ekonomisinin 90 yillik öyküsü: Cumhuriyet Ekonomisinin Öyküsü tamamlandi! 1917 dogumlu ‘asirlik çinar’ Cahit Kayra, Cumhuriyet Ekonomisinin Öyküsü serisini tamamladi. Daha önce iki cildi yayinlanan çalismanin üçüncü ve son cildi “1980-2013 Tüketim Ekonomisi-Küresellesme” Tarihçi Kitabevi etiketiyle raflardaki yerini aldi. Maliye Müfettisligi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanligi basta olmak üzere birçok görevde bulunan, ülkemiz tarihindeki önemli kirilma anlarina dair bilimsel deliller, saglam kanitlar ve arastirmalarla kitaplar hazirlayan Kayra, üç ciltlik bu eserinde 1923’ten günümüze ekonominin öyküsünü bütün hatlariyla gözler önüne seriyor. Türkiye’nin siyasal, sosyal yasaminin neredeyse tamamina taniklik etmis olan Kayra, devlet hizmetinde çalistigi yillarda ekonomi ve maliye konulu sorunlari içeren çalismalarinin, müfettislikten edindigi çalisma disiplininin deyim yerindeyse hakkini bu eserinde fazlasiyla veriyor. Senol Çarik, Cahit Kayra’yla bu dev eseri üzerine ve Türk ekonomisinin bugünkü haline iliskin gerçeklestirdigi ve USIAD Bildiren'de yayinlanan o söylesisi: -98 yasindasiniz ve hala üretiyorsunuz. Her biri kaynak yapit degeri tasiyan ve Türkiye’nin tarihsel süreçlerini bütün yönleriyle gözler önüne seren bu çalismalarinizdan Cumhuriyet Ekonomisinin Öyküsünün 3. ve son cildini tamamladiniz. Söylesimize öncelikle size tesekkür ederek baslamak istiyorum. Her kitabin bir amaci vardir. Bazilari itirafnamedir, bazilari bir tezi anlatirlar. Bazilari rakiplerini küçültmek için yazilirlar. Bazilari gönüllü, karsiliksiz yapilir. Bu kitabin da bir amaci var. Bakin benim bir özelligim var, ben ekonomist degilim, Mülkiyeliyim. Hep bu dönemlerin ve olaylarin içinde yasadim. Onun için bildiklerimi yazmak istedim. Bütün bu yasadiklarimdan edindigim izlenimleri anlatmak istedim. Kitabin amaci iste burada ortaya çikiyor. Ilk olarak bu tespiti yaparak baslayalim. “TÜRKIYE BIR MUCIZEDIR” Bana göre Türkiye bu cografya içinde bir mucizedir. Bu mucizeyi yaratan çesitli parametreler var. Siyasi, sosyal, ekonomik parametreler var. Ben bu mucizeyi yaratan ekonomik parametreyi bulmak istedim. Isin ekonomik yüzünü anlatmaya çalisiyorum ve oradan bir sonuç çikariyorum. Türkiye, Anadolu topragi aslinda fakirdir. Büyük mali degerleri yoktur. Ama Türkiye ekonomik bakimdan, diger Islam ülkeleriyle mukayese edilmeyecek ölçüde büyük bir ekonomi yaratti. -Bu ekonomiyi yaratan etken nedir? Cumhuriyetin basinda Mustafa Kemal ve Ismet Inönü’nün düsündügü, kurdugu ve gerçeklestirdigi sanayi toplumu sistemidir. Sunu görmüslerdir. Bu cografyada Islam ülkelerinin hiçbirinde sanayi yok. Türkiye hepsinden daha fakir. Ama sanayi kurarsalar is degisebilir. Çok tipik bir örnek vermek istiyorum. 1930’lu yillarda dünyada gelismekte olan, az gelismis ülkelerin hiçbirinde olmayan çelik sanayii kuruldu Türkiye’de. Bu da bir mucizedir. Koca imparatorlukta her sey vardi, seker kamisi da vardi ama bir tane seker fabrikasi yoktu. On yil içerisinde dört adet seker fabrikasi kuruldu. Mustafa Kemal ve arkadaslari gelismek için sanayinin zorunlu oldugunu, sanayi olmadan gelisme olamayacagini biliyorlardi ve bunu uyguladilar. Daha sonraki yöneticiler de bu yoldan gittiler. Ben CHP’liyim biliyorsunuz. -Evet, Bakanlik da yaptiniz. Çok karsi oldugumuz Süleyman Demirel, liberal ekonomi politikasi taraftaridir ama devletçiligi çok gelistiren bir siyasi liderdir ayni zamanda. O da sanayinin zorunlugunu çok iyi bilir. Necmettin Erbakan da öyleydi, Bülent Ecevit de. Hepsi sanayinin üzerinde titrediler. Kismen bilerek kismen bilmeden, burada çatlaklar olmaya basladi. -Ne gibi çatlaklar bunlar? 1980’de Batililar dünya ekonomisine yeni bir yüz vermek istediler. Oldugundan daha çok libere etmek istediler ekonomiyi. Çünkü, giderek zaman içinde himaye gören öteki ülkelerin gelismekte oldugunu gördüler. Kendilerine rakip olacagini gördüler. Bu liberasyon dalgasinin arkasinda ‘Washington Consensus’ denilen yazili olmayan bir anlasma var. Bu anlasmada az gelismis ülkelerin sanayilesmelerinin agirlastirilmasi öngörülmektedir. Bu anlasma 1980’de ‘Istikrar Programi’ adi altinda bizim ekonomimize yansidi. 1980’den sonra çatlaklar olusmaya basladi. Bu çatlaklarin en önemlisi Tansu Çiller’in hesapsiz kitapsiz AB’yle Gümrük Birligi Antlasmasi’ni yapmasi oldu. Gümrük himayesini kaldirmakla kalmadik, dünyaya karsi öyle bir gümrük tarifemiz oldu ki o da son derece zayifti. -Biraz açabilir misiniz, nedir bu zayifliklar? Yani söyle AB’yle gümrük yok, AB disindaki ülkeler için AB’nin koydugu bir tarife var, onu kabul ettik. O tarife de oldukça düsük bir tarife. Fransa, Ingiltere, Almanya’ya göre yapilmis bir tarife. O da bizi yikti. Sonra ikinci bir darbe geldi. Kötü idare yüzünden, zor duruma düsmüs olan ekonomiyi düzeltmek için IMF’den yardim istedik ve kurtarici olarak Kemal Dervis geldi. Elimizdeki parayi istedigimiz gibi ayarlama imkanimiz vardi, Dervis ise bu durumu degistirdi. “MILLI VARLIKLARIMIZ ÖZELLESTIRME ADI ALTINDA TASFIYE EDILDI” -Peki, Dervis ne yapti? Faizleri yükseltti ve dövizi ucuzlatti. Tabloya bakin: Gümrükleriniz açik ve döviz ucuz. Türkiye yabanci mallarla doldu. Ve bu da içerideki sanayi üretimini büyük ölçüde tahrip etti. Bu ikinci dalga da yetmedi. 1980 ile 2000 arasinda, bence bu çok önemli, o zamana kadar Türkiye’de yetismis olan bürokrasi ve teknokrasi, mesela Sümerbank’ta vb. kurumlarda yetismis yöneticiler, buna mukavemet ettiler. Ve sanayilesme gelismeye devam etti. Daginik, plansiz, fakat ne olursa olsun sanayi gelisiyordu. Fakat, üçüncü bir dalga geldi. 2002’de yeni bir iktidar geldi. Ve bu yeni iktidar özellestirmeler adi altinda Türkiye’nin kurulmus olan sanayiini tahrip etmeye devam etti. Buna ait olan rakamlari kitabin 3. cildinde verdim. Türkiye ekonomisi 300 tesisini elden çikardi. Yillar boyunca disimizden tirnagimizdan ayirdigimiz paralarla kurdugumuz sanayi kurumlari elimizden çikti. Bunlarin en kiymetlilerini yabancilar aldi. Yabancilar bunlarin yüzde 20’sini aldilar. Türkiye’de mal bol. Gümrüklerden ucuz mal geliyor. Bildiginiz gibi her taraf Çin mallari ile doldu. Fiyatlar yükselmiyor. Arkasi birçok tehlikelerle dolu sistem içerisinde herkes refaha kavustu. Insanlar para gördü, arabalar, evler aldi, tatillere çikti. “MIRASYEDICILERE BENZIYORUZ” -Bu nasil oldu? Bunlarin parasini kim ödüyor, nasil ödeniyor? Bir taraftan borçlar dag gibi çogaldi. Hem dis borçlar, hem iç borçlar. Iç ve dis borçlarin toplami sürekli artiyor. Ve bütün bunlari yaparken de elimizdekileri sattik savdik. Bir mirasyedicilige benziyor. Düsünün. Adamin babasi öldü. Oglu evdeki esyayi satiyor. Babasi o zamana kadar dikkatle idare ediyordu evi. Oglu ise eldekileri satiyor, refahim ve gelirim artti diyor. Böyle bir durumda maalesef Türkiye. “SANAYILESMESIZ GELISME OLMAZ” Bu mevzuyu bir hükümle kapatalim.Sanayilesmesiz bir gelisme olmaz. 2000’lerden bugüne Türkiye sanayii tahrip edilmistir. Su siralar dikkat ederseniz Ali Babacan dahil herkes sanayilesmeden bahsetmeye basladi, imalat sanayiinden tabi. Herkesin begendigi (!), ekonominin basindaki isim Babacan. Agzindan bir kez sanayilesme kelimesi çikti mi? IMF’nin ve arkasindaki iktisadi, siyasi güçlerin bize biçtigi bir elbise var; iktidar istikrar içinde olacak diyeceksiniz, para buldugunuz sürece borçlanacaksiniz ve borçlanmaktan korkmayacaksiniz… Bakin borçlanmaktan elbette korkulmaz. Ama dogru dürüst bir yere yatirirsaniz korkulmaz. Aldiginiz borcu tüketirseniz borçlanmak çok tehlikelidir. Nitekim Türkiye bugün bu vaziyettedir. -Piyasada durum iyi, fiyatlar yükselmeye basladi, iyi kötü herkes çalisiyor deniliyor. Bu bir konjonktür meselesi. Ortadogu’da büyük olaylar oldu. Bu sirada Türkiye’ye insan akti, para geldi. Türkiye’de dolar bollugu oldu. Bakin dolar düsmüyor. Ama bu aldaticidir elbette. Rusya’da yasanan olaylarla birlikte Rusya’dan Türkiye’ye fonlar geldi. Bakin önemli bir kuraldir: Bir sorun herkes tarafindan ögrenildigi zaman artik is isten geçmis demektir. Düzeltilemez demektir. Nitekim bugün öyle. Simdi herkes sanayilesmeden bahsediyor. Olan sanayi yikilmistir, bogazimiza kadar borçlanmisizdir. Gümrük kapilarimiz açiktir. Paramizi istedigimiz gibi kullanamamaktayiz. Bundan sonra sanayilesmek zor.Tavuk yetistirmek,portakal ihraç etmek gibi islere devam ederiz. -1980-2013 dönemine bir bütün halinde ‘piyasa ekonomisi’ derken, özelde AKP dönemi için ‘güdümlü piyasa ekonomisi’ diyorsunuz. Açar misiniz bunu biraz? Kapitalist ekonominin kendine göre kurallari vardir. O kurallara göre hareket edeceksiniz. Ama siz o kurali bir kenara birakip ben suraya su havaalanini, buraya bu yolu, bilmem neyi yapayim derseniz bu sisteme müdahaledir. Ben buna ‘güdümlü’ diyorum. Yani kapitalist sistemin islemesine de müdahale edilmistir. Keyfi kararlar ve özel düsüncelerle yapilmistir bu. “EKONOMININ BIR PLANI,PROGRAMI OLMALIDIR” -Liberallesme döneminin eksikligini 2000’den itibaren baslayan politikalar gidermistir diyorsunuz, nedir bu eksiklikler? 1980’den sonra liberal ekonomi basladi. Ama idareler ile teknokrasi ve bürokrasi dayandi buna. Biraz deginmeye çalismistim ama açmakta fayda var. Mesela en basit örnekle fiyatlar serbest birakilamadi. Belli otoritelerin istedigi sekillerde ve mallarda biçim verildi fiyatlara. Liberal ekonominin de kendi içerisinde bir plani, programi vardir. Rastgele degildir. Liberal ekonomi dedigimiz seyde, bu isin en babasi dedigimiz Amerika’da da, bütün yapilanlar belli planlara göre uygulanir. Öyle ‘Birakiniz geçsinler, birakiniz yapsinlar’ diye bir sey yok dünyada. Olmadi, ne eskiden ne de simdi. Tamamen müdahalelerle yapiliyor her sey. En son mali bunalimda da müdahale ettiler. “SAHTE,ALDATICI ve TEHLIKELI BIR BÜYÜME IÇERISINDEYIZ” -Aldatici bir gelisme içerisindeyiz. Ve bir yandan da büyüyoruz… Evdeki mali satiyoruz, disaridan borç aliyoruz ve büyüyoruz. Her yil 60-70 milyar dolar borcumuz artiyor. Sahte, aldatici, tehlikeli bir büyüme. Ekonomik durumunuz sizin siyasi durumunuzu da etkiliyor. Eliniz kolunuz bagli kaliyor. Mecbur kaliyorsunuz yardim istemeye. Bakin Türkiye küçük bir ülke degildir. Böyle küçük ülkeler var, iyi durumda veya zor durumdalar. Türkiye ise büyüktür, yaklasik 80 milyon insani var. Bu insanlarin sorumlugunu alanlarin bu isin bilincinde olmasi lazim. Ne olacak bu insanlar? Bir politika yaparken gelecek yil için yapmazsiniz, 5 yil, 10 yil sonrasini da düsünmek zorundasiniz. ‘Benim 10 yil sonra ekonomim ne olacak’ diye düsünmelisiniz. Böyle bir sürü palavralar, ‘2023’te söyle olacagiz, böyle olacagiz’... Rakamlar öyle degil oysa. Bu tüketim ekonomisiyle, kötü ekonomiyle nereye kadar gidecegiz. Türkiye’yi tüketerek yüzde 3-4 artiyoruz, belki gelecek yil o da olmayacak. Sizi 2023’e tasiyacak politikanin temelinde de ekonomi var. Ekonominizin durumu ortada. Ekonomiyle siyasetin birlestigi noktada gözümüzü daha iyi açmaliyiz. Bu kadar zayif bir ekonomiyle dünya siyaset arenasinda sözünüzü geçiremezsiniz, size istedigi santajlari yaparlar. Tipki, bugün oldugu gibi. -Bu tablo içerisinde gelecegi nasil görüyorsunuz? Türkiye’nin kendisini toparlamasi için sanayilesmesi lazim. Bakin yatirim yapilmiyor. Issizlik rakami su kadar, bu kadar deniliyor. Büyük issizlik var. Fakat, Türk halki bu gibi durumlara dayanikli. Fabrika yok, yatirim yok, üretim yok. Ekonomi büyüyebilir mi? Türkiye’nin bugün yaptigi gibi yaparsaniz ekonomik olarak ödeyemediginizi siyasi olarak ödersiniz. Osmanli Imparatorlugu’nda biz bunu yasadik. Sanayinizi himaye edeceksiniz, koruyacaksiniz, gelistireceksiniz. Ekonomiyi gelistiremeyince dis politikaniz politika olmaz. Içeride de huzur olmaz. Biz her sene 1 milyon insan üretiyoruz. Nasil is bulacaksiniz bunlara? Demirel, hep o kavga ettigimiz Demirel, “Tarimla gelismis bir ülke dünyada yok” diyor. Tarim olmali tabi, ama portakal satarak gelisemezsiniz. ‘Istikrar Programlari’nin baslamasindan önce Türkiye’ye 4 tane çelik fabrikasi kurduk. O tarihten bu yana ne yapildi? KIT’lerin satilmasi bitti simdi de özel sektörün elindeki tesisler yabancilara satilmaya basladi. Türkiye fakirlesiyor farkinda degil. Geliri arttigini saniyor oysa. -Bizlere 3 ciltlik bir kaynak eser hediye ettiniz. Bu eseri tamamlamis olmak nasil bir duygu? Çatisi itibariyle bir ekonomiyi ve bir aile hayatini yan yana getirerek düsündüm. Bir tarihte himayeci, devletçi sisteminiz var ve ona göre insanlar var. Zamanla bu insanlar liberallesiyor, aileler bu sekilde degisiyor. Hatta en inkilapçi, atilimci olan insanlarin çocuklari da degisiyor. Degismeyenler de oluyor tabi. Tümüyle hikaye, bir masal sistemi içerisinde anlattim dönemleri. Daha kolay anlasilmasi ve okunmasini istedim. Gördüklerimi, yasadiklarimi ve izlenimlerimi yazdim. Senol Çarik - Odatv.com Haberi Ekleyen: Görman Hesler Bu haber 1698 defa okunmuştur.
|
YAZARLAR
VİDEO GALERİ
GÖRELE ' DE HAVA DURUMUARŞİVLEN HABERLERArama |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||