Kelime anlami olarak, Seyr-i Sefa, zevk, nese ve hosnutluk anlamina gelmektedir. Yani dostlarla, arkadas ve sevdiklerinle bir arada olmak, onlarla iyi ve güzellikleri birlikte yasamak, dertleri ve kederleri paylasmak, paylasirken de bütün bunlardan zevk almak demektir. Fakat zevk ve neseden anlamayan, hiç bir seyden hosnut olmayan, insani ve vicdani iliskileri kötü, bilgisiz, anlayissiz ve birlikte yasama kültürü gelismemis insanlarin yasadigi ülkelerde hiçbir seyden zevk ve nese almanin imkani yoktur. Eger bir ülkede insanlar körü körüne inaniyorsa, her sözü dogru kabul ediyorsa, sormuyor ve sorgulamiyorsa biat etmis ve adeta köle durumuna gelmis demektir.
Ayrica hak ve hukuk anlayisinin olmadigi, haksiz ve adaletsizliklerin yasandigi, sevgi ve merhametin olmadigi, kimsenin kimseye güvenmedigi, yalniz kendisini düsünen, çalismayan, üretmeyen, bir emek sarf etmeyen, baskasinin sirtindan geçinmeyi aliskanlik haline getirmis olanlar, cehalet denizinde tutunmak için tahta parçasi arayan kazazedelere benzerler. Iste bilgisiz, gerçeklerden haberi olmayan ya da olanlari, yapilanlari ve söylenenleri gerçegi disinda bilmek, anlamak ve buna göre düsünüp, konusup karar verenlerin durumu. Bu türlü insan tipleri, her seyi bilirler ve yaparlar, bildiklerini ve inandiklarini siddetle savunurlar, bir seye körü körüne inanirlar ve sadece kendi bildikleri dogrudur, baskalarinin fikri veya dogrulari onlar için geçersizdir. Az düsünüp çok konusurlar, cahil denildigi zaman da çok kizarlar, ama sizi cahillikle suçlarlar, yenilige karsidirlar hatta yeni olan her seye kapalidirlar.
Yenilikçi, bilimden yana ve bilimsellige açik olan insan, dogrulari surasindan burasindan görmeye çalisirken, karsisina içinde bulunulan karanligin ne kadar derin oldugu çikar. Bu derin karanliklarda bilim ve bilimsellik, dogru ve gerçekler bilinir ve konusulabilir mi? Böyle derin karanliklar degil midir ki, kin ve nefret duygularini artiran, açgözlülügü, görgüsüzlügü, ukalaligi çogaltan, hosgörüyü yok eden, hirs ve kibri azdiran...
Su gerçegin de altini çizmek gerekir. Eger insanlar, cehalet içinde debelendigini bilmiyor ve anlamiyorsa, yasamin pesinden kosmuyor ve kendini bilmek adina zorlamiyorsa, akliyla degil de midesiyle düsünüyorsa o insanlar inanin dünyanin en mutlu insani bu tip insanlaridir diyebiliriz.
Çünkü bunlar, çalismadan, bir emek sarf etmeden yerler ve içerler, ne yediklerinin ne de içtiklerinin nerden geldigine, haram mi helal mi diye bakmadan, sormadan, yerler ve içerler.
Çok dogru söylememis mi Sokrates "Cehalet mutluluktur" diye...
Ayrica iyiyi kötüden ayiramayan, dostunu düsmanini tanimayan, bilim ve bilimsellige kapali olan, kendi bildigini dogru kabul eden, bilmis, ukala, hadsiz insan, hem kendini hem de etrafindakileri felakete sürükler, Dolayisiyla böyle insan tiplerinden uzak durulmali, hiç bir sözlerine itimat edilmemeli ve mümkünse onlarla herhangi bir tartismaya dahi girilmemesinde fayda vardir.
"Cahillerle tartismayin
Ben hiç galip gelemedim".
Imam Gazali
Iyi ve güzel olani birbirinden ayiramayan, yalanla gerçegi ayirt edemeyen, gerçeklerle degil de hurafelerle amel eden insanlar, hem ülkelerinin gelecegini tehlikeye atarlar hem de ülkede yasayan bütün insanlarin geleceklerini karartirlar. Yani demem o ki:
Cehalet ülkesinde seyr-i sefa yapmak imkansizdir.
Çinli Bilim Insani Sun Tzu diyor ki: "Eger hem kendini, hem düsmanini biliyorsan, hiçbir savasin neticesinden korkmamalisin! Eger kendini biliyor, fakat düsmanini tanimiyorsan iki savastan birini kazanabilirsin! Eger ne kendini ne de düsmanini taniyorsan, her savasta yenilirsin!"
Asirlardir geri kalmis ülkelerin kalkinmasini engellemek, onlari sömürge veya pazar ülke konumuna getirip kiymetli madenlerini özellestirme adi altinda ele geçirip, insanlari fakirlestirip bir lokma ekmege muhtaç hale getirmek için bütün güçlerini seferber eden ülkelerin varligi bilinmiyor degil. Ama o ülkelere firsat veren, imkan taniyan, kendi çikarini ülke çikarinin önüne koyan yöneticiler de yok degil.
Toplumu bilgisiz ve cahil olan, kendi tarihini bilmeyen, tarihi gerçekleri inkar eden veya çarpitan, kültürünün yozlasmasina sesini çikarmayan, ekonomik yönden disa bagimli hale gelen insanlarin yasadigi ülkeler, sömürülmeye müsait olarak görülürler.
Unutulmamalidir ki, akla, mantiga uygun, bilime dayali, tutarli ve çeliskilerden uzak bütün uygulamalar, cehaletin panzehridir. Eger bir ülkede, issizlik sorunu yasanmiyor, aç ve açikta kimse kalmiyorsa, inançlar ve inanislar sorgulanmiyorsa, renkler ve cinsiyetler dillendirilmiyorsa, "sen ben" ayrimi yapilmiyorsa, hiç kimse korkmadan ve çekinmeden fikrini açiklayabiliyorsa, hak hukuk çignenmiyorsa, en önemlisi de ülkeyi yönetenler elestirilere açik oluyorsa o ülke de yasayan bütün insanlar mutlu da oluyor umutlu da oluyor hatta Seyr-i Sefa da yapiyorlar demektir.
Bu yazı 504 defa okunmuştur.