ANF'yle yaptigi röportajin ardindan çalistigi Star Gazetesi'ndeki isine son verilen Mehmet Altan, "Elestiremedigin birini övmeye dalkavukluk denir" dedi.
Arzu Demir’in haberi…
Star Gazetesi'ndeki haftalik yazilarinin sayisi 7'den 5'e düsürülen Mehmet Altan'in, ANF'ye verdigi röportajdan sonra isine son verildi. Star Gazetesi yönetimi Altan'dan, "Amacim maksadimi asti" seklinde yazi yazmasini istedi. Yazmayi reddedince, isten çikartildi.
Bu noktaya gelinceye kadar Star Gazetesi'nde nasil bir sonuç yasandi? Liberal aydinlardan AKP'ye karsi yükselen elestiriler ne anlama geliyor? Medya Uludere'de neden sustu? AKP yeni sivil ve demokratik bir anayasa yapabilecek mi?
Prof. Dr. Mehmet Altan, tüm bu sorularimiza yanit verdi.
Star Gazetesi'nde yazilariniza son verildi. Bu noktaya gelinceye kadar nasil bir süreç yasandi?
Gerçekten de bu bir süreçti. Orada isler çok tatli gitmiyordu. Okur ya da medya bunlari çok yakindan izlemedigi için kimi ayrintilari da görmüyor. Ama hepsi arsivlerde var. Yazimin üstündeki "basyazi" ibaresi yeni mizanpajda kaldirildi. Üstelik bana hiç söylenmedi. Birgün web sitesindeki yerimin degistigini gördüm. Gazetenin arsivlerine girilip bakildiginda yazilarimin anonslarinin nasil konuldugu da bir baska örnektir. Bir baska gün ilan nedeniyle yazilarimin 7'den 5'e inecegi söylendi. Ayni zamanda o gruba ait televizyona 3-4 yildir çikmiyorum. Bunlari çok önemsemiyordum ama nereye, ne konusacagim söz konusu edilince, isler çigrindan çikti. Nereye, nasil konusacagim konusunda bugüne kadar, askeri dönemlerde dahi görmedigim bir cüret, haddini asan bir uslüp söz konusu oldu. Çünkü nihayetinde ben ilk yazisini 1968 yilinda çok genç yasta yayinlanmis, 30 yillik hocalik yapan biriyim. Kime, nasil konusacagimi, en azindan bu isi digerlerinden daha fazla yapmam sebebiyle bilirim. O nedenle bu nezaketsizlik, bu uslüp ve bu hoyratlik islerin sürdürülemeyecegini çok net ve somut bir isaretiydi.
'O RÖPORTAJ RESMI SITEMDE DURUYOR'
ANF'ye verdiginiz röportajin bu süreci hizlandirdigini düsünüyor musunuz?
O röportaj, resmi sitem olan mehmetaltan.com'da duruyor. Benim nereye konusacagimi, ne söyleyecegimi baskasi tayin edecekse yanmisiz.
Röportajdan dolayi özür dilemeniz ya da benzeri bir sey istendi mi sizden?
O röportajdan dolayi, "maksadimi asan seyleri söyledim" seklinde bir sey yazmam istendi.
'BUGÜNKÜ SIYASI YAPI 12 EYLÜL VESAYESITININ PARÇASI'
Ifade ettiginiz sekilde mi söylendi?
Maalesef. Bu cümle sonradan ifade edildi, ancak bana söylenen, böyle bir açiklama yapmamdi. Bu dehset verici bir sey. Gazetenin içindeki bu özensizlik, hoyratlik yetmiyormus gibi, "Ne söyledigini, nereye konustugunu bilmez. Ama tashih ettiririz" anlayisi var. Bu nezaketsizlik, hoyratlik, özensizlik - en kibar deyimiyle söylüyorum- isin nereye geldigini gösteriyor.
O röportajda sadece "askeri vesayet yok, siyasi vesayet de var" dedim. Çünkü bugünkü siyaset kurumunu 12 Eylül olusturmustur. Siyasi yapi, 12 Eylül vesayetinin bir parçasidir. Siyasetçilerin ihtiyaci olanlari konusuyoruz ama toplumumuzun ihtiyaci olanlari konusmuyoruz. Bugün siyasi olarak var olan bütün partilerin varliklari 12 Eylül hukukuna baglidir. 12 Eylül hukuku siyasi partiler yasasini olusturmus, seçim yine 12 Eylül'ün seçim yasasina göredir. Meclis iç tüzügü ve seçim baraji da öyledir. 12 Eylül zihniyetini ve siyaset kurumunu olusturan zihniyeti degistirmeden siyasi vesayet ortadan kalkmaz. Bir kere parti içi demokrasi, çogulculuk yok. Oradan nasil bir çogulculugu topluma çikartacaksiniz. O nedenle tek adamlar dönemi, üç dört partinin liderleri üzerinden bir rejim olusuyor. Bu beyanatimi da açikladim. Bunun da altini çizeyim.
'ELESTIREMEDIGIN ADAMI ÖVMEYE DALKAVUKLUK DENIR'
Medyayi da konusmak istiyoruz sizinle. Uludere Katliami'ni medya neden görmedi?
Bu yeni dönemde yazilamayanlar yavas yavas bir liste olusturmaya basladi. Uludere, sike, maaslarin geçirilme uslubu, ayni zamanda Deniz Feneri. Bütün mesele bizim arzu ettigimiz çogulcu bir toplum. Onun kurali da evrensel düzeyde hukukun ilkelerinin belirlemesi. Siz Siyasetin çikarlarina göre hareket etmeye basladiginiz vakit orada özgürlük kalmiyor. Muazzam bir biyat. Mesele simdi ne? Siz geldiniz benimle konusuyorsunuz. Neden? Çünkü ben su anda issizim. Peki ne yapiyorum ben? Bir ömür yaptigim gibi yazi yazip, yaziyi gazeteye gönderiyordum. Gazeteye de gitmiyordum. Geri kalmis ülke sen isini çok özenli yapmaya çalisirken, senin basina is gelmesidir. Normalde bin yildir ne söylüyorsam, ayni istikamette günlük olaylari yorumlayan ve o ilkeler üstünden hareket eden birisiyim. Ama o benim basima çesitli sekillerde isler getirmeye sebep oluyorsa, o geri kalmis bir ülkedir zaten. Ben herhangi bilinmeyen, genç, yeni çikmis birisi degilim. 35 kitabim var, yüz yildir bu isi yapiyorum, ilkelerim var, ilkeler üstünden hayata bakisim belli. Uludere meselesinde de ayni ilkeler üzerinden bakiyorum. Dersim'de özür dilendigi vakit Basbakan'i çok alkislarim ama bir aydir Uludere'de ne oluyor, ne bitiyor bunun üstü örtülü kaliyorsa, bunu da elestiririm, bu çok dogal. Ama siyaset yedikçe istahi artan bir canavar gibi elestiriden nefret ediyor, müthis bir biat kültürü ile sadece övgü ve alkis istiyor. Ayni zamanda da Türkiye öyle bir gelenege sahip ki! Birisini elestiremiyorsan övme, elestiremedigin adami övmeye dalkavukluk denir çünkü.
'TÜRKIYE'DE SISTEM DEGISMIYOR'
Islerin bu noktaya gelecegini tahmin ediyor muydunuz?
Burasi Türkiye. Gelmezse degisir dönüsür. Niye bir türlü dönüsemiyor. Turgut bey zamaninda hepimizin alkisladigi, heyecanlandigi, Türkiye'nin bir daha geri dönmeyecegini düsündügümüz çok önemli hamleler oldu. Sonra 28 Subat ile karsilastik. Burada, sistem degismiyor. Siyaset kendi ikbalini, kendi egosunu, kendi çikarini, kendi siyasi iktidarda kalma meselesini her seyin önünde telakki ediyor ve bütün siyasetini buna göre yapiyor. Yani, degisim siyaseti noktasina Türkiye gelmedi. Ne demek degisim siyaseti? Ispanya'da çok güzel bir örnegi var;Suárez. Franco fasizminden ülkeyi devraldi, 5 yilda AB üyesi yapti ve siyaseti birakti. Siyaset meslek haline geldigi vakit, ilke kayboluyor ve devlet seni esir aliyor. Siyaset meslek haline gelmemeli. Degisimi gerçeklestirmeye yönelik bir araç olarak algilanmali. Çünkü siyasetten para kazanmaya baslayanlar sinif da atliyorlar.
Kendi mesleklerinde bulamadiklari olaganüstü imkanlari siyasette bulmaya basladiklarinda bir daha siyasetten ayrilmiyorlar ve bir ömür orada kalma arzusu depresiyor. Ve halk siyasetçi zümresini ve üstelik bugünkü yapisi itibariyle 12 Eylül'ün bir cüzü, bir parçasi olan siyasi sistemi degerlendirmiyor. Siyasetçinin saraydaki durusunu ve siyasetin saraya girme çabasiyla yapildigini gözden kaçirdigi zaman neden 12 Eylül'ün olusturdugu siyaset düzeninin degismedigini de anlamak mümkün degil.
Son dönemde 'Yetmez Ama Evet'çilerin itirazlari elestirileri yükseldi. Neden simdi?
Simdi burada bir mesele var, bunu da asmak mümkün degil. Ben 1993'de 2. Cumhuriyette'ydim. Yani bu Cumhuriyetin demokratiklesmesi, Kemalizm yerine demokrasinin olusmasi. Ilkelerin üstünden hayata bakan biriyim. Ak Parti o ilkelere yakin durdugu zaman desteklerim, o ilkelerden uzaklastigi zaman destegimi çekerim. Biz herhangi bir partiye endeksli olarak varligi sürdüren insanlar degiliz ki!
Bu sorumu sadece sizin üzerinizden sormuyorum. Genel olarak liberal aydinlarda elestiriler geliyor...
Türkiye degissin istiyoruz. Birisi degisime yaklastigi vakit de...
AKP'nin tutumu sizde hayal kirikligi yaratti mi?
Hayalkirikligi ne yaratacak!
Ancak beklentiniz karsilanmadi...
Tabi. Toplumsal gelisme böyle bir sey. Çok büyük imkan vardi yapilamadi. O anlamda hayiflanma nedeni ama siyasetçi, siyaset denilen bir sey var.
'AKP devletlesti ya da devlet AKP'lilesti' yorumlari da yapiliyor. Siz ne diyorsunuz bu konuda?
Devlet kavramini algilamak önemli bir sey. Devlet kilit noktadaki bir takim insanlarin siyasetçiye iktidara yakin ya da uzak olmasina göre sekillenecek bir sey degil. Devlet ele geçirildigi anda devlet olmaktan çikar. devlet ele geçirilemeyecek bir hukuksal yasayan organizmadir, herkese esit mesafededir. Genelkurmay, istihbarat bana yakin ya da uzak diyerek devlet anlayisini darlastirip, siglastirdigin vakit hiçbir seyi kontrol edemezsin. Çünkü kontrol etmeye çalistigin sey; zaten kontrol edilemez bir sey. Peki ne kontrol edecek devleti? Evrensel temel hukuk kurallari kontrol edecek. Zaten devleti yönetmek bir yere ayar vermek degil, bu toplumun temel hak ve özgürlüklerini saglamaktir.
'STATÜKOLASMAYA DOGRU GIDIYOR'
AKP'yi bugünkü siyasetiyle nasil bir kavrama oturtuyorsunuz?
Muhafazakarlasmayla demokratiklesme dengesini tutturamayan, ilk bastaki dönüsümcü rejim tarafindan "tü kaka" ilan edilen, muhalif durusunu yitirmeye baslayan ve insanlar üzerinden devlete hakim oldugunu düsünen, cami- kisla rövansini asamamis, muhafazakarlasma ile demokratiklesme dengesini kaçirmis, ileriye dogru reformcu bir noktaya degil, statükolasmaya dogru çok hizli bir sekilde hareket eden bir parti olarak görüyorum.
'EN ÖNEMLI YASA SIKE YASASI MI?'
Bir yazinizda benim özledigim Türkiye bu degil diye belirtmistiniz.
Evet. Örnegin Uludere. 30 gün oldu. Sike Yasasi. Toplumun vicdaninin kabul edilecegi bir sey mi? Kürtlerin alfesinin serbest birakilmasi, Alevilerin cemevleri, Rumlarin ruhban okullari sorunu bekleyip duruyor. En önemlisi 12 Eylül Anayasasi duruyor. Simdi en önemli mesele sike yasasi mi? Sikeyi yasalastirarak mesrulastirmak mi? Niye her seyden önce bu? Bu zaten büyük bir kirilma gösteriyor. Arkasindan Hrant Dink'in mahkemesinin sonucu. Denktas'in ölümünü bahane edip özel harbe yapilan güzelleme. Bunlarin bizi iyi bir yere götürmeyecegini çiglik çigliga bagiriyorum ama bunun karsiligi bir sekilde baska türlü geliyor.
Yeni Anayasa tartismalari yapiliyor. Bu tartismalardan sivil ve demokratik bir anaya çikar mi?
Siyasi Partiler Yasasi'ni konusmadan Anayasa'yi konusmak toplumu oyalamak anlamina geliyor. Kim degisterecek bu anayasayi? Siyaset kurumu. Siyaset kurumunu olusturan ne; 12 Eylül. 12 Eylül'ün yasalarina göre olusmus bir siyaset kurumunun 12 Eylül anayasini degistirmesi mümkün mü? Madem bu kadar degisiklik arzusu var, neden çok basit degisiklikler yapilmiyor. YAS'ta oturma düzeni degisiyor. Önemli ama YAS'i da degistirmek lazim. Yüksek Askeri Sura Yasasi'nin devam ettigi yerde oturma düzeninin degismesi propanganda vesilesi. Geriye dönüs olacak diye korkuyorum. Yani rövansist davranirsan, demokrasiye götürmezsen, bunun da rövansi gelir.
'ÖZAL DÖNEMINDE DE SISTEM DEGISMEDI'
Kürt meselesini de konusalim...
Kürt meselesi. Din, irk, mezhep üzerinden oyaliyor siyaset. 2010 yilinda AIHM'de en çok mahkum olmus ülkeyiz. Hukuk konusmadigi, siyaset hukuku dönüstürmedigi vakit -devletin yapisi mevzuat noktasinda radikal bir sekilde degismedigi vakit- Türkiye'nin sorunlari asilamaz. Ayni mevzuat duruyor. Turgut Özal dönemininde zaten en büyük eksikligi bu oldu. Sistem degismedi. Degisen ne? Bir takim adimlar atiliyor. Bunlari olumlu buluyoruz. Ama sonunda ne oluyor? Iste Hrant Dink cinayetinden çika çika "örgüt yoktur" fikri çikiyor. Uludere'de çocuklari F-16 füzeleri parçaliyor ve 30 gündür sonucunu ögrenemiyoruz. Sike her seyden agir basiyor. Parlamento en fazla onlara kulak kabartiyor. Çünkü rejimi degistirmeye yönelik bir siyaset yok.
'BU CUMHURIYETIN VATANDASI YOK'
Siyasi ve iktisadi liberalizm kitlelere çözüm olabilecek mi?
Siyasi ve iktisadi liberalizm dedigimiz sey; insani devletten daha öncelikli sayan bir anlayis. Türkiye, ne sosyalizm, ne Marksizm ne de liberalizm üretti. Bu toplumdaki en derin düsünce milliyetçilik. Kürt meselesi ile ilgili soruda uzatmamak için girmedim. Siyaset nereden oy aliyor? Din, irk, mezhep deyince oy aliyorsun. Bunun üzerinden siyaset Türkiye'nin bölünmesine ve Kürt sorununun çözülememesine neden oluyor. Bunu Kürt ve Türk siyaseti için söylüyorum. Mesele burada nedir? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Kürtlerin de vatandasi olacak büyük bir degiseme ugramasi. Bu bir hukuksal devrimdir. Bu cumhuriyetin vatandasi yok. Hukuk kavgasi üzerinden ifade edilmiyor, irk ve din üstünden bir kavga olarak ifade ediliyor. Çünkü irk ve din kavgasi oy getiriyor. Kürtlerin temel hak ve özgürlükleri çözüldügü vakit, zaten demokratik bir cumhuriyete dönüsmüs olacak. Türkiye Cumhuriyeti'nin Kürtlerin de devleti olmasi. Ama bundan nemalananlar buna karsi. "Kürt açilimi, Alevi açilimi, Roman açilimi" diye bir sey olur mu? Ayni zamanda bu kavga yönetme kavgasi.
Az önceki soruya dönersek...
Liberalizm, "Insan herseyden önemlidir" der. Havel, Çek Cumhuriyetinin Cumhurbaskani'yken, "Insanlar sinirlardan önemlidir" dedi. Bu yeni asrin en önemli anlayis sloganidir. Ikinci en önemli konu; beni kimin yönettigi degil, nasil yönettigidir. Her kesimin siyasetçisi, tek sey konusuyor: Kim yönetecek? Benim derdim kimin yönetecegi kavgasi degil. Onun için siyasetçinin aleti olmam. Tek hedefim var; yönetilenlerin yasam kalitesi, standardi. Yönetilenler ne olacak? Ikitelli'de kapali arabayla ise götürülürken ölen 8 kadin, Afsin-Elbistan'da cesetleri toprak olan madenciler, Van'dan Istanbul'a getirilirken yanan mahkumlar, gelir dagiliminda en alttaki kesimler, Türkiye'de bölgesel adaletsizlik, kadin-erkek esitsizligi. Insan üzerinden hayata bakmanin egemenligi. Liberalizm dediginiz sey; insani kutsamaktir. Bunu elestirenlerin tek bir hedefi var, devlet ve yönetme arzusu./ETHA