Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Ergun: AKP Müslümanları
25 Ocak 2012, 09:32

Ergun: AKP Müslümanları "dolandırmış"tır

İslamcı yazar Atilla Fikri Ergun gündemi değerlendirdi

Ergun: AKP Müslümanlari "dolandirmis"tir

 
 
 
Islamci yazar Atilla Fikri Ergun gündemi degerlendirdi
Ergun, Türkiye’de bugün adina “yeni” denen her seyin aslinda eskisinin devami oldugunu, Türkiye’nin “model ülke” olarak degil, ancak “modern sömürge” olarak nitelendirebilecegini söylüyor. Ergun’a göre, Türkiye’de Okyanus ötesi eksenli Teo-Fasist ve Teo-Kapitalist NATO’cu Islamcilik söz konusu.

Islamci kesimi yakindan taniyan bir isimsiniz, AKP iktidariyla birlikte Islamci kesimde ne gibi bir degisim göze çarpiyor? Gelismeler olumlu mu, olumsuz mu?

Öncelikle bugün kendilerini “Islamci” olarak nitelendirenlerin 19. yüzyilin ikinci yarisinda ortaya çikan ilk nesil Islamcilarla, dolayisiyla Islamcilik düsüncesiyle uzaktan yakinda bir ilgilerinin olmadigini belirtmemiz lazim. Elbette bunun niçin böyle oldugunu izah etmemiz gerekir. Birincisi, ikinci ve üçüncü neslin adalet, esitlik ve özgürlük ekseninde bugüne kadar kendine özgü bir insan ve toplum modeli ortaya koyduguna sahit olabilmis degiliz. Manevî-ahlakî kaygisi olmayan, siyasetini Emevilerden devsirmis, muhafazakâr modernlesme ideolojisini benimsemis, ekonomi-politigini de kapitalizmden almis bir düsüncenin topluma verecegi hiçbir sey yok. Bir baska ifadeyle muhafazakâr modernlesme ideolojisinin tasiyiciligini ve sözcülügünü yapan ikinci ve üçüncü neslin halka servet ve iktidar-perestlikten öte empoze edebilecegi bir sey kalmadi. Ikincisi, biraz önce vurguladigim nedenlerden ötürü Türkiye’de “Islamcilik” ve “Islâmî Hareket” aslinda birer “mit”ten ibaret. Ikinci ve üçüncü neslin sahip oldugu düsünce ve ortaya koydugu pratikler Islamcilik olmadigi gibi, bu ülkede hiçbir zaman gerçek anlamda bir Islâmî Hareket de var olmadi.
Verili dünyayi asamayan ve gücü -servet ve iktidari- esas alan ikinci ve üçüncü nesil, Kur’an’a ve Peygamber’in Sünnet’ine ihanet ederek Islam’in aslî kaynaklarindan fiilen Teo-Fasizm ve Teo-Kapitalizm çikardi. Deyim yerindeyse zorbaligin, ayrimciligin ve yemlenmenin ilâhiyâti, ikinci ve üçüncü nesilde mücessem hale geldi. Oysa tarih boyunca güce dayali düsüncelerin tümü zulmedici olmustur. Islâmî düsünce ve dünya görüsünün temel ilkesi ise ahlakîliktir ve bu ilke, herkes için adaleti gerekli kilar. Ayni sekilde ayrimciligi reddetmeyen bir düsüncenin Islâmî olmasi ve devrimci karakter tasimasi da söz konusu degil.
AKP iktidarindaki Türkiye’yi nasil degerlendiriyorsunuz? Ya da söyle sorayim: Yeni dönemi nasil okumak gerekir?
“Yeni dönem”in üzerinde israrla durmak gerekir diye düsünüyorum. Bu ülkede “yeni” denen her sey aslinda eskisinin devami. “Yeni dönem”, “yeni iktidar eliti”, “yeni dis politika”, “yeni zengin sinif”, “yeni anayasa” vs. “Yeni dönem”de Türkiye, tipki eskiden oldugu gibi her yönden küresel hegemonyanin müttefiki. “Yeni iktidar eliti” de tipki öncekiler gibi kendi tarihine, kültürüne ve cografyasina ihanet etmekle mesgul. Dolayisiyla bu cografyaya sokulan tek hançer Israil degil. ABD’nin müttefiki ve stratejik ortagi olan -bazilari Türkiye’nin stratejik ortak degil, taktik ortak oldugunu söylüyorlar- AB’nin nikâhina almayi reddettigi Türkiye’yi de bu kategoride ele almak gerekir. Hiç süphesiz Türkiye “model ülke” degil, “model sömürge”.
Içeride de durum farksiz. “Yeni iktidar eliti”, disarida oldugu gibi içeride de Teo-Politik zeminde hareket ediyor. Ancak bu Teo-Politik zemin, Sünnilige degil, irk ve sinif ayrimina dayali olan Emevî Sünniligi’ne dayaniyor. Resmi ideolojiye en uygun olani da bu zaten. Nitekim “yeni iktidar eliti”, “modern ulus-devlet” forumunu koruma yükümlülügünü eksiksiz bir biçimde yerine getiriyor.
Buna karsin “Islamcilar” için yeni dönemde statükoyu savunmak kaçinilmaz. Dün 6. Filo’yu destekleyenler bugün is basindalar. Dünün radikalleri de bugünün muhafazakârlari haline gelip “yeni dönem”in servet ve iktidar sahipleriyle isbirligi yaptilar. “Islamci” vakif ve dernekler, platformlar, iktidarin yan kuruluslari olarak faaliyet yürütürken, yayin organlari da muhafazakâr iktidarin, “yeni zengin sinif”in ve NATO’nun basin bültenleri islevini görüyor. Sonuç sudur: Okyanus ötesi eksenli Teo-Fasist ve Teo-Kapitalist NATO’cu Islamcilik! Bu bakimdan Müslümanlarin, muhafazakâr iktidara, “yeni zengin sinif”a ve NATO’ya hizmet eden mevcut “Islamcilik” belasindan acilen kurtulmalari gerekiyor.

Türkiye’nin “model ülke” olmadigini, “modern sömürge” oldugunu söylediniz. “Model ülke nitelendirmesi bir kurgudan mi ibaret?
Muhafazakâr iktidar, bölgede ABD’nin ve NATO’nun sözcülügünü yapiyor. Bu bakimdan Türkiye sadece model sömürge degil, ayni zamanda taseron. Bölgeyi de kendine benzetmeye çalisiyor. Belki bu anlamda bir “model” olabilir. Neo-Osmanlici emperyal dis politika bu amaç için yürürlükte.Bir nevi ABD ve NATO’nun getir-götür islerinin yürütülmesi anlamina geliyor. Örnegin Davutoglu son olarak Iran’a gitti. Görünürde Türkiye adina, gerçekte ise ABD ve NATO adina gitti. Nitekim Iran’da yayinlanan Sark Gazetesi’nin Davutoglu'nun ziyaretiyle ilgili manseti: “Araci Tahran’a geldi” seklindeydi. Hatirlarsaniz, Davutoglu Suriye ile yasanan gerginlik sirasinda da Bessar Esed’i defalarca ziyaret ettigini, ancak Esed’in uyarilara kulak asmadigini söylemisti. Bunun üzerine Esed, “Evet, her geldiginde bize ABD’nin emirlerini iletti” diye cevap verdi. Bu iki örnek olayi bütünüyle izah ediyor.
Ayrica Türkiye’nin neresi model? Adalet, esitlik, hak-hukuk, adaletli gelir dagilimi, insan haklari, özgürlükler, düsünce ve vicdan hürriyeti gibi konularda ne gibi bir asama kaydetmis? 12 Eylül dönemini aratmayacak sayida tutukla(n)ma vakasi söz konusu. Üstelik siir okudugu için hapse giren bir Basbakan’in ve geçmiste benzeri sikintilari yasamis olan iktidar kadrolarinin döneminde. 21. yüzyilda insanlarin kitap yazdiklari için hapse girdikleri bir ülkede yasiyoruz. Hiç kuskusuz bunda Avrupa ve ABD’nin büyük payi var. Zira Avrupa ve ABD, bölgede kendi kontrolü altindaki otoriter ve totaliter rejimler sayesinde tahakkümünü sürdürüyor. Bu sayede yasadigimiz cografyanin yer alti ve yer üstü zenginliklerini sömürüyor. Dün de öyleydi, bugün de öyle. Sadece bu is bugün birtakim farkli hassasiyetleri olan kadrolarin eliyle gerçeklestiriliyor. Bunun disinda arada hiçbir farklilik yok. NATO Üsleri Izmir ve Incirlik’te, Füze Kalkani da Malatya’da. Degisen ne var? Eskiden Füze Kalkani yoktu, simdi Füze Kalkani da var. Bu bir gelisme tabii. Ilerleme kaydedilmis(!).

Gelinen son nokta itibariyle AKP’ye umut baglamis olan Müslümanlarin aldatildiklarini söyleyebilir miyiz?
Aldatilmak ne kelime, tarihî bir “dolandiricilik” vakasiyla karsi karsiyayiz. Malum, “dolandirici”, “birini aldatarak onun malini veya parasini alan kimse”dir. Dolandirici, malini veya parasini aldigi kimseleri pesinde “dolandirir”. Hem iktidar hem de ikinci ve üçüncü nesil Türkiye Islamciligi, Müslümanlari “dolandirmis”tir. Iktidar açisindan konusacak olursak, sözde bagimsiz, özgürlükçü politikalar yürürlüge konulacak, içeride ve disarida Türkiye’nin sorunlari bir bir çözülecekti. AKP bu vaatlerle is basina geldi ve üç seçim arka arkaya iktidar oldu. Ancak hiçbir vaadini yerine getirmedi. Aksine disarida ABD, Avrupa, dolayisiyla NATO eksenli disa bagimli politikalari sürdürdü. Içeride ise Ittihat ve Terakki zihniyeti AKP eliyle varligini koruyor, Kemalist icraatlar devam ediyor. Derin iradenin/siyasetin, Islamci geçmisi olan AK Parti eliyle sistemi iyilestirme ve devletin ömrünü uzatma projesi basarisizliga mahkûm. Yasanan her olay Türkiye’nin sonunu hazirliyor. Kendilerini “Islamci” olarak nitelendirenlere gelince: Ikinci ve üçüncü nesil Türkiye Islamciligi, “Tevhid, Adalet, Özgürlük” sloganlari ve vaatleriyle yola çikmis, müntesiplerini maddî-manevî her yönden iliklerine kadar kurutmus, sonra da yari yolda birakip servet ve iktidar sahipleriyle isbirligi yapmis, satmistir. Müntesiplerine vadettigi hiçbir seyi yerine getir(e)memis, deyim yerindeyse “dolandiricilik” yolunu seçmistir.

Son olarak Uludere (Roboski) katliaminin hemen arkasindan hükümetin Kenan Evren ve arkadaslarinin yargilanmasini gündeme getirmesini ve Ilker Basbug’un tutuklanarak hapse gönderilmesini nasil okuyorsunuz?
Aynen öyle. Birincisi Kenan Evren ve arkadaslarinin yargilanmalari söz konusu degil. Bu benim sahsi görüsüm tabii. Böyle okuyorum. Ikincisi, sorulmayan sorular var: Ilker Basbug’u tutukluyorsunuz da Büyükanit’i, hatta Çevik Bir’i niçin tutuklamiyorsunuz. 27 Nisan post-modern muhtirasini veren Büyükanit disarida, Basbug içeride. 28 Subatçilar da hâlâ orada duruyor. Kimi tutukluyorlar? 2002’den sonra görev yapmis olanlari. Ki, benim tutuklanmalarina hiçbir itirazim yok. Her kim halk üzerinde tahakküm olusturmaya kalkismis ve birtakim yapilanmalarin içinde yer almissa hepsi tutuklansin. Lakin gündem saptiriliyor. Basbug yirmi gün önce niye yoktu gündemde? Uludere katliamina gelince; bu cografyada yasayan tüm halklar “malum zihniyet” tarafindan ezilmistir, ancak zulümden nasiplerini en fazla alanlar Kürtler olmustur. Güneydogu (asil adiyla Kürdistan) bir viranedir, halkinin kimligi, dili, kültürü ve bilumum haklari inkâr edilmis, yasam hakki elinden alinmistir. Bu zihniyetin hüküm sürdügü bir ülkede yasamak ise “en tehlikeli is”tir! Ve biz, böyle bir zihniyetin hüküm sürdügü bir ülkede yasiyoruz. Devlet, küçük bir azinlik disinda toplumun hemen her kesimini kendisi için tehlike olarak görüyor. Mevcut devlet aklina göre herkes tehlike.
Uludere’de “demokratik bombalar”la “demokratik bir bombalama eylemi” gerçeklestirildi. Kafalarini kuma gömenlerin yaklasimlari ise utanç verici. Sunu rahatlikla söyleyebiliriz ki, açikça bir devlet tasallutu, devlet diktasi, devlet terörü ve devlet katliamiyla karsi karsiyayiz. Böyle bir ülkede herkes bir gün “yanlislikla” öldürülebilir! Katliam bir devlet gelenegi! Ve bu, sadece bu topraklara özgü bir durum degil. Dünyanin her yerinde bu is böyle.

Atilla Fikri Ergun kimdir?
1974 yilinda Istanbul`da dogdu. Beyan, Gülistan, Degirmen ve Basiret dergilerinde ve Islami içerikli çesitli internet sitelerinde 100’ü askin makale yazdi. 2009 yilinda Beyan Dergisi’nin Genel Yayin Yönetmenligini yapti. Özgün Durus Gazetesinde Yayin Editörlügü görevinde bulundu ve haber-analiz yazilari yazdi. 2010 yilinda Adilmedya.com’un Genel Yayin Yönetmenligini yapti. Yazar halen serbest olarak çalisiyor ve Analizmerkezi.com’da yaziyor.

Söylesi: Ahmet Külsoy/BIRGÜN


Haberi Ekleyen: Ali Dursun

Bu haber 700 defa okunmuştur.

Paylaş

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Röportaj-Söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi Dedesi rahmetli Mustafa Kul'un bayrağını taşıyor

Erdoğan'ın halifelik hayali Türkiye'yi tehlikeye attı!

Erdoğan'ın halifelik hayali Türkiye'yi tehlikeye attı! Ortadoğu'yu en iyi bilen gazeteci Hüsnü Mahalli, SÖZCÜ'ye konuştu

Cesur,Devrimci ve Çağdaş

Cesur,Devrimci ve Çağdaş TGB Başkanı Çağdaş Cengiz ile röportaj

Kılıçdaroğlu: AKP kaybedeceğini gördü

Kılıçdaroğlu: AKP kaybedeceğini gördü Kılıçdaroğlu provokasyonlar konusunda uyardı

Yıldırım Mayruk ülkeyi terk ediyor!..

Yıldırım Mayruk ülkeyi terk ediyor!.. Yıldırım Mayruk,Barbaros Şansal ile birlikte ülkeyi terk ediyor!..

GÖRELE ' DE HAVA DURUMU

GIRESUN

RÖPORTAJ

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

ARŞİVLEN HABERLER

Arama
ssssssssssssssssssssssssssssssssssss