Karakter boyutu :
14 Eylül 2011, 01:20
Türkiye-İsrail İlişkileri: Zoraki İttifak Çöktüİttifakın Çöküşü: Palmer Raporu
Türkiye-Israil Iliskileri: Zoraki Ittifak Çöktü Doç.Dr.Mehmet SAHIN,ORSAM Ortadogu Danismani, Gazi Üniversitesi Uluslararasi Iliskiler Bölümü 1949 yilinda Türkiye’nin Israil’i tanimasiyla baslayan Türkiye-Israil iliskileri günümüze kadar inisli çikisli bir seyir izlese de diplomatik, ticari ve askeri iliskiler hiçbir zaman kopmamistir. 2000’li yillara kadar Türkiye-Israil iliskilerini Soguk Savas’in da bir sonucu olarak güvenlik kaygilari sekillendirmisti. Bir güvenlik devleti olan Israil’in neredeyse Soguk Savas döneminin tamaminda hatta 2000’li yillara kadar güvenlik kaygilariyla hareket eden Türkiye ile iyi iliskiler içinde olmasi, basta uluslararasi konjonktür olmak üzere bölgenin ve her iki ülkenin is yapisinin geregiydi. Kisaca Türkiye-Israil iliskilerinin kurulup gelismesi hatta stratejik düzeye kadar yükselmesi olaganüstü sartlarin bir sonucuydu da denilebilir.[i] Söz konusu olaganüstü sartlar sadece bölgesel sartlar degil, ayni zamanda her iki ülkenin içyapisindan da kaynaklanmaktaydi. Nitekim 1990’li yillarda iki ülkenin iliskilerinin stratejik müttefiklik düzeyine kadar çikma nedenlerine bakildiginda bunun anlasilmasi daha kolay olacaktir. 1990’li yillarda bölgesel tehdit algilamalarindaki yakinligin yaninda, ekonomik, askeri faktörlerin ve ABD faktörü gibi nedenlerle iki ülke tarihinin en sicak iliskilerini kurdular.[ii] Bu iliskinin stratejik ortaklik düzeyine çikmasinda Türk Genel Kurmayi aktif rol oynayarak itici güç vazifesi gördü.[iii] Bunlarin yaninda, Türkiye-Israil iliskileri bir anlamda Ortadogu’da istenmeyenlerin bir araya gelmesi olarak da görülebilir. Yukarida da belirtildigi gibi iki ülke arasindaki iliski olagan sartlarin degil, olaganüstü durumlarin dayattigi bir sonuç olarak görülmelidir. Nitekim 2000’li yillarin basindan itibaren uluslararasi, bölgesel ve daha da önemlisi Türkiye’nin yasamakta oldugu iç degisim/dönüsüm Türkiye-Israil iliskilerindeki zoraki birlikteligin anlamsiz oldugunu gösterdi. 2000’li yillarin basindan itibaren Türkiye’nin yasamakta oldugu ekonomik gelisme ve demokratiklesmeyle birlikte, Türk dis politikasinda yasanan yapisal degisim, ki bu degisim en çok Ortadogu’da kendini göstermektedir, 1990’li yillarda Israil’le kurulan siki iliski düzeyini anlamsizlastirdi/bosa çikardi. Sunu iyi görmek gerekir, bugün köklü bir degisim sürecinden geçen bir Ortadogu, hemen hemen her alanda yapisal anlamda degisen ve gelisen bir Türkiye, buna karsin statükoya simsiki sarilmis degisime direnen bir Israil var. 2000’li yillarin basindan itibaren Türkiye ile Israil arasindaki iliskilerin sogumasi ve akabinde yasanan sorunlar (2008’de Israil’in Gazze’ye karsi yaptigi “Dökme Kursun Operasyonu” ve sonrasinda Türkiye’nin tepkisi, Davos’ta yasanan One Minute olayi, Alçak Koltuk Krizi ve Mavi Marmara Gemisi’ne yapilan baskin sonucu dokuz Türkün Israil askerleri tarafindan öldürülmesi) aslinda bölgedeki ve Türk dis politikasindaki degisimin bir sonucu olarak görmek daha dogru olacaktir. Türkiye ile Israil arasinda yasanan her sorunun sonuçsuz kalmasi ve her iki ülkenin de geri adim atmamasi iki ülke iliskilerini beklenmeyen bir sürece dogru sürükledi. Bugüne kadar hakli haksiz her konuda/sorunda ABD’nin tam destegini yaninda bulan Israil, bölgeyi kendi çikarlari dogrultusunda sekillendirmeye çalisti. Hep bu yönde ittifaklar kurdu, iliskiler gelistirdi. Türkiye ise ekonomik gelisme ve iç politika dönüsümünün de bir sonucu olarak dis politikada da iddiali yaklasimlar ortaya koymaya basladi. Türkiye, Disisleri Bakani Ahmet Davutoglu’nun dedigi gibi “düzen kurucu” bir ülke olarak kendini tanimlayarak, buna göre politikalar takip etmeyi seçti[iv]. Elbette “düzen kurucu” bir yaklasimla ortaya çikan Türkiye, eski düzenin devamini isteyen ve geleneksel güvenlik agirlikli, siddet içeren politikasinda israr eden Israil’le karsi karsiya gelmesi kaçinilmazdi. Nitekim, iki ülke iliskilerinin geldigi nokta bunu göstermektedir. 31 Mayis 2010 tarihinde Akdeniz’in uluslararasi sularinda Gazze’ye yardim götüren Mavi Marmara gemisine karsi Israil askerlerinin yapmis oldugu baskin sonucu dokuz Türkün öldürülmesiyle iki ülke iliskileri iyice gerildi. Bu olay, Türkiye-Israil iliskilerinde yasanan en ciddi ve önemli sonuçlari olacak bir gelismedir. Öncede bahsedildigi üzere, Türkiye-Israil iliskileri inisli çikisli bir seyir izlese de, bunun sebebi dogrudan Türkiye ile Israil arasinda yasanan gelismelerin sonucu olmamistir. Arap-Israil iliskilerinin seyrine göre, Türkiye- Israil iliskileri de degisim yasamistir. Yani, iki ülke iliskilerinde ki durumu Israil’in üçüncü tarafla iliskisi belirlenmistir. Fakat Mavi Marmara olayiyla, 1990’li yillarin stratejik ortagi iki ülke ilk defa karsi karsiya gelmistir. Bu açidan bakildiginda, iki ülke iliskilerinin ciddi yara aldigini ve bunun etkilerinin devam edecegini söyleyebiliriz. Mavi Marmara baskinindan sonra Türkiye Israil’den iliskilerin düzelmesi/en azindan normal seyrinde devam etmesi için asagidaki üç talebin yerine getirilmesini istedi. 1- Türkiye’den özür dilenmesi 2- Öldürülen dokuz Türk vatandasi için tazminat ödenmesi 3- Gazze’ye uygulanan ambargonun kaldirilmasi Israil’in Mavi Marmara saldirisindan sonra Türkiye yukarida belirtilen üç talebini dile getirerek aslinda Türkiye, Israil’den BM üyesi sorumlu herhangi bir devlet gibi davranmasini beklemektedir. Kurulus yili olan 1948 yilindan bugüne normal bir devlet gibi davranmayan Israil’in Türkiye’nin taleplerini karsilamasi zor gözükmektedir. Çünkü bu tür davranislar Israil’in hiç alisik olmadigi davranislardir. Türkiye’nin talepleri karsisinda Israil bildik davranislarina devam etti. Bugüne kadar takip ettigi geleneksel basina buyruk politikasini sürdürdü. Bir taraftan Türkiye ile iliskilerine çok önem verdigini söylerken, diger taraftan da Türkiye’nin taleplerini etkisiz kilmaya çalisti. Ittifakin Çöküsü: Palmer Raporu Mavi Marmara olayini sorusturmak için olusturulan Palmer Komisyonu, Türkiye-Israil iliskilerini düzeltmek yerine neredeyse tam tersi bir etki yaparak iki ülke arasindaki iliskiyi çökertti. Daha önce yayinlanmasi beklenen rapor Israil’in istegi ve ABD’nin de girisimiyle dört kez ertelendi. Bu süreçte Türkiye, Israil Basbakani Binyamin Netanyahu’nun hükümet içindeki durumunu da göz önünde bulundurarak, özür ve tazminat taleplerinin kabul edilmesini bekledi. Yeni bir ertelemeye sicak bakmayan Türkiye, Raporun açiklanmasi tarihine kadar Israil hükümetine süre tanidi. Rapor BM Genel Sekreteri’ne sunulmadan önce New York Times gazetesine sizdirildi. Söz konusu rapora göre, Türkiye’nin Israil’den yapmasini istedigi üç istekten ( özür, tazminat ve Gazze ablukasinin kaldirilmasi) sadece tazminat konusu hakli bulunuyor. Raporda Israil’in özür dilemesi degil, üzüntüsünü bildirmesi tavsiye edilirken, Israil’in Gazze’ye karsi uyguladigi abluka uluslararasi hukuka uygun görülüyor.[v] Israil’in Tavri 1948’den bugüne BM’nin Israil konusunda almis oldugu basta 224 ve 338 sayili BM Güvenlik Konseyi kararlari gibi baglayiciligi olan onlarca BM Güvenlik Konseyi ve Genel Kurul kararlarini hiçe sayan, yakin zamanda (2008) Gazze’ye karsi giristigi Dökme Kursun Operasyonu’nu arastiran Israil’in insanlik suçu isledigini belirten, Goldstone Raporu gibi Israil’i haksiz bulan BM raporlarini ise hiç dikkate almayan, maalesef bunun karsiliginda bugüne kadar hiçbir zorlama tedbirle karsilasmayan Israil, hukuki bir baglayiciligi olmayan tartismali bir raporu memnuniyetle karsiladigini açiklayarak bir anlamda “mal bulmus magribi” gibi hareket etmektedir. Israil, Palmer Raporu’nun kendilerini hakli gösterdigini savunarak Mavi Marmara olayinda suçsuz oldugunu dillendirmektedir. Isin esasi ise, Israil uluslararasi sularda sivil kisileri öldürerek suçüstü yakalanmasindan kurtulduguna inanmaktadir. Ayrica, Israil raporla birlikte basta Türk vatandaslarini öldüren askerleri olmak üzere, Mavi Marmara baskinindan sorumlu tutulacak olan Israilli yetkilileri yargilanmaktan korudugunu düsünmektedir.[vi] Türkiye’nin Tavri Palmer Raporu’nun sizdirilmasi üzerine, Türk Hükümeti zaman kaybetmeksizin Israil’e karsi yeni tutumunun nasil olacagini Disisleri Bakani Ahmet Davutoglu’nun yapmis oldugu açiklamayla duyurdu. Türkiye’nin almis oldugu kararlar sunlardir; 1- Türk-Israil diplomatik iliskileri ikinci Kâtip düzeyine indirilecektir. Bunun üzerindeki tüm görevliler, basta büyükelçi, en geç çarsamba günü ülkelerine geri döneceklerdir. 2- Türkiye ile Israil arasindaki tüm askeri anlasmalar askiya alinmistir. 3- Dogu Akdeniz’de en uzun kiyisi bulunan sahildar devlet olarak Türkiye, Dogu Akdeniz’de seyrüsefer serbestîsi için gerekli gördügü her türlü önlemi alacaktir. 4- Türkiye, Israil’in Gazze’ye uyguladigi ablukayi tanimamaktadir.Israil’in 31 Mayis 2010 tarihi itibariyle Gazze’ye yönelik uyguladigi ambargonun Uluslararasi Adalet Divani’nda incelenmesini saglayacaktir. Bu dogrultuda BM Genel Kurulu’nu harekete geçirmek için girisime basliyor. 5- Israil saldirisinin Türk ve yabanci tüm magdurlarinin mahkemelerdeki hak arama girisimlerine destek verilecektir. Israil’in umursamaz, bilindik davranislarini sürdürmesi ve Palmer Raporu’nun basina sizmasi üzerine Türk Hükümeti’nin almis oldugu kararlarla, Türkiye-Israil iliskileri tarihinin en kötü dönemine girdi. Bugüne kadar güvenlik agirlikli konularin gölgesinde ve olaganüstü sartlarin zorlanmasiyla süregelen Türkiye-Israil arasindaki “zoraki ittifak” çökmüs oldu. Türkiye-Israil iliskilerinin geldigi noktayi yorumlamaya çalisan bazi yorumcular, Türkiye’nin almis oldugu kararlari da göz önünde bulundurarak, geçmiste de Türkiye’nin Israil ile diplomatik iliskilerini ikinci katiplik düzeyine indirdigini vurgulayarak, gelinen noktayi abartmamak gerektigini vurgulamaktadirlar. Fakat su iyi bilinmelidir ki, Türkiye- Israil iliskilerinde yasanan gerginlikler/inisler Arap-Israil iliskilerinin yarattigi bir sonuçtu. Bugüne kadar Türkiye ile Israil direk karsi karsiya gelmemislerdi. Bu yüzden, Türkiye-Israil iliskilerinin geldigi/gelecegi süreç, sonuçlari itibariyle basta Israil’i olmak üzere Türkiye’yi, köklü bir degisimden geçen Ortadogu’yu ve bölgede çikari olan basta ABD olmak üzere her kesimi az veya çok etkileyecek potansiyele sahiptir. Israil’in sunu iyi bilmesi gerekmektedir. Israil’in karsi karsiya geldigi devlet, bugüne kadar hesaba katmadigi/dikkate almadigi asagiladigi devletlere benzememektedir. Türkiye, Israil’le girdigi her savasi kaybeden ne Misir, ne Ürdün, ne Suriye ne de Lübnan’dir, hele hele Filistin’e hiç benzememektedir. Israil’in içinde bulundugu toprak da dahil olmak üzere, bölgeyi 400 yil yönetme tecrübesinin yaninda, Türkiye bugün Bati ile kurumsal anlamda askeri, siyasi, ekonomik siki iliski içinde olan, 74 milyon nüfusu, gelisen bir ekonomisi ve son yillarda bölgede her geçen gün artan itibariyle etkili bir devlettir. Ayrica, en az Israil kadar beklide daha fazla milli gurura önem veren ve bu ugurda vatandaslarinin hakkini savunan bir devlettir. Bu noktayi nazardan hareketle, bölgede Türkiye’nin düsmanligi degil, dostlugunun kazanilmasi önemlidir. Nitekim, geçmis Israil hükümetleri bu durumu bildikleri için, Türkiye’yi hep yanlarinda görmek istemisler ve bu ugurda çaba harcayarak sonuç da almislardir. Bugün itibariyle baktigimizda, Israil bölgede her geçen gün yalnizlik içine sürüklenmektedir. 1979’da Iran’i kaybeden Israil, Arap Bahari’yla birlikte Misir’i, Mavi Marmara olayiyla birlikte ise Türkiye’yi kaybetmistir. Ortadogu’da yasanan Arap Bahari’nin Israil’in istemedigi gelismelere gebe oldugu görülmektedir. Çünkü yasanan süreçle birlikte, halkin sesinin yükselmesi beklenmekte, bu durum ise bölgede agir bir Israil karsitliginin gelismesini tetikleyecektir. Nitekim, bunun ilk isaretleri Misir’da açik bir sekilde görülmektedir. Bütün bu yasananlar, yani Israil’in her geçen gün yalnizlasmasi, dostlarini dahi dikkate almayan mevcut Israil hükümetinin sinirsiz ve sorumsuz davranislarinin bir sonucudur. Israil devletini ve Israil’in vatandaslarini korumak için çalistigini söyleyen, Netanyahu Hükümeti (koalisyon ortaklariyla birlikte) bugüne kadar yürütmüs oldugu politikalarla, Israil’in mesruiyetini daha da tartisilir hale getirirken, Israil vatandaslarini daha güvensiz bir ortama dogru sürüklemektedir. Eger Israilliler mevcut hükümetten kurtulmazlar ise, yeni sorunlara dogru yelken açmalari kaçinilmaz gibi gözükmektedir. Kendisini eski Ortadogu’ya göre konumlandiran Israil’in köklü bir degisimden geçen Ortadogu’ya göre iç ve dis politikasinda degisim yasamasi artik kaçinilmaz hale gelmistir. Bunu anlamayan/anlamak istemeyen Israil siyasi eliti, Israil’e oldugu gibi bölgeye de sorunlar çikarmaktadir. Israil kuruldugu günden bugüne tam bir “güvenlik paranoyasi” içirisinde yasamaktadir. Bugün itibariyle Israil, cemaatini sürekli cehennem atesiyle terbiye etmeye çalisan papaz gibi, Yahudi olmayan herkesi düsman göstererek, Yahudi toplumunu adeta bir “güvenlik seansi” içinde tutmaya çalismaktadir. Israil’i yönetenlerin çogunun radikal dincilerden ve askerlerden olustuklari düsünüldügünde bu duruma sasmamak gerekir. Türkiye-Israil Iliskilerinin Gelecegi Palmer Raporu’nun basina sizdirilmasindan sonra her iki ülke temsilcilerinin yapmis oldugu açiklamalardan da anlasildigi üzere, Türkiye-Israil iliskileri gelecege yönelik ciddi etkileri olacak ve kalici etkiler birakacak yara almistir. Öyle anlasilmaktadir ki, Türkiye’nin talepleri Israil tarafindan karsilanmadigi sürece-ki Israilli yetkililerin açiklamalarinda o yönde bir egilim görülüyor-iki ülke iliskileri yeni gelismelerle daha da gerilecek gibi gözükmektedir. Nitekim, Cumhurbaskani Abdullah Gül, Türkiye’nin bes maddede açiklamis oldugu yeni kararinin sadece baslangiç oldugunu, Israil’in tavrina göre yeni girisimlerinin olacagini belirtmistir.[vii] Türkiye Ne Yapabilir? Türkiye açiklamis oldugu üzere, ise Gazze’ye uygulanan ablukanin Uluslar arasi Adalet Divani’na götürülecegini ve sürecin en kisa sürede baslatilacagini duyurarak basladi. Bunun disinda, Türkiye son yillarda özellikle bölgede artan etkisini de kullanarak bölgesel ve uluslararasi örgütlerde Israil’e karsi yeni girisimlerde bulunabilir. Ayrica, Ortadogu’da yasanan Arap Bahari sürecinde ortaya koydugu halk yanlisi politikasiyla bölgede her geçen gün kabul gören Türkiye’nin, Israil’e karsi dik durusuyla bölgede artan etkinligine paralel Israil karsitligi da artacaktir. Nitekim Türkiye’nin Israil’e karsi ortaya koydugu tavirdan etkilenen Misirlilar, Israil Büyükelçisi’nin Misir’i terk etmesi talebiyle harekete geçerek, saldirida bulundular.[viii] Bu durum yillardir Israil’in 1979 Camp David Anlasmasi’nda oldugu gibi olusturmaya çalistigi güvenlik kusagin parçalanmasina neden olacaktir. Hatta simdiden Camp David düzeninin Arap Bahari ile ciddi bir türbülansa girdigi söylenebilir. Bugün itibariyle Israil ile normal iliski içinde olan bir Ürdün kalmistir. Fakat bu iliskinin de gelecegi pamuk ipligine bagla durumdadir. Türkiye’nin Gazze meselesinden dolayi Israil’le iliskilerini gözden geçirmesine, köklü bir degisim sürecinden geçen Ortadogu’da, hiçbir Arap devleti bigane kalamayacaktir. Türkiye, Basta Islam Konferansi Örgütü, Arap Birligi, Körfez Isbirligi Konseyi gibi üye veya gözlemci oldugu örgütlerde Israil’i zor durumda birakacak adimlar atarken, AB, NATO, Avrupa Konseyi gibi Batili örgütlerde Israil’in yaptiklarina karsi duyarliligi artiracak girisimlerde bulunacaktir. Türkiye’nin bu tür çalismalari, Israil’i Ortadogu ve Avrupa’da (özellikle kamuoyunda) zor durumda birakirken, Türkiye’nin itibarini artirabilir. Bir anlamda Israil, kendisini taniyan ilk Müslüman halka sahip Türkiye’yle mesruiyet kazanirken, simdi ayni ülkeyi karsisina alarak Islam dünyasindan tamamen uzaklasma sürecine girdigi rahatlikla söylenebilir. Arap Bahari’ndan sonra kurulacak olan yeni yönetimler/hükümetler mümkün oldugu kadar Israil’den uzak duracaklardir. Bu durumda, Israil Türkiye’yi kaybetmenin acisini daha fazla hissedecektir. Türkiye, Israil’e karsi ilk denemeyi 20 Eylül 2011 tarihinde BM Genel Kurulu’nda Filistin’in devlet olma statüsünün oylanacagi oturumda yapacaktir. Nitekim bu süreç baslamistir. Filistin Devlet Baskani Mahmud Abbas’in Ankara’ya gelen temsilcisi ile ortak basin toplantisi düzenleyen Davutoglu söz konusu süreçte birlikte çalisacaklarini duyurmustur.[ix] Israil Ne Yapabilir? Söz konusu süreçte, Israil, Türkiye’ye karsi ABD’deki siyasi gücünü kullanarak Türkiye üzerinde baski olusturmak isteyecektir. Fakat Irak, Afganistan ve Arap Bahari göz önüne alindiginda ABD’nin Türkiye’yi kolay kolay gözden çikaramayacagi anlasilmaktadir. Bu durumda, ABD’nin yapacagi-ki Mavi Marmara baskinindan bu yana yaptigi gibi-her iki ülkeye de iliskilerin düzeltilmesi konusunda baski yapacaktir. Bu baskinin Israil’in ABD’de ki gücü göz önüne alindiginda, Türkiye’ye karsi daha fazla olacagini söyleyebiliriz. Bunun disinda, Israil Türkiye’ye karsi 2003 Irak Savasi’nda sonra oldugu gibi örtülü operasyonlar yürütebilir[x] ve PKK’ya destek verebilir. Nitekim, Haaretz Gazetesi’nin haberine göre, Israil Disisleri Bakani Avigdor Lieberman PKK’ya destek verilmesi yönünde öneride bulunmustur.[xi] Ayrica, bölgede yalnizken Israil, basta Kibris Rum Yönetimi olmak üzere Yunanistan gibi Türkiye’yle sorunu bulunan devletlerle Türkiye’yi rahatsiz edecek iliskiler gelistirirken, Türkiye ile iyi geçinen devletleri de uzaklastirma yoluna gidecektir.[xii] Bu süreçte, bir taraftan ABD’deki lobi gücünü, diger taraftan askeri alandaki teknolojik gücünü “siyasi rüsvet” olarak kullanmaktan geri durmayacaktir. Sonuç 1990’li yillarda Stratejik ortaklik düzeyine kadar yükselmis olan Türkiye-Israil iliskileri, Mavi Marmara baskinini incelemek için hazirlanan Israil yanlisi Palmer Raporu’nun basina sizdirilmasiyla tarihte hiç olmadigi kadar yara almistir. Bu süreçte, her iki ülkenin yetkililerinin yapmis oldugu açiklamalar, yakin zamanda Türkiye-Israil iliskilerinin kolay kolay iyilesmeyecegini, aksine her geçen gün daha da gergin bir sürece dogru ilerleyecegini göstermektedir. Arap Bahari ile köklü bir degisim sürecinden geçen Arap dünyasi, siyasi dönüsüm yasayan bir Türkiye ve buna karsin desigime diren bir Israil’in varligi göz önüne alindiginda, Türkiye-Israil iliskilerinin bir daha 1990’li yillardaki düzeyi yakalamasi hayal bile edilemeyecek gibi gözükmektedir. Kaynaklar [i] Burada olaganüstü sartlardan kastedilen, uluslararasi alanda Soguk Savas durumunun, bölgesel anlamda basta Iran Islam Islam Devrimi gibi durumlardan kaynaklanan güvenlik agirlikli bir yapinin mevcudiyeti ve Türkiye’nin iç siyasetinde askeri yapinin etkisinin agirligidir. [ii] Türel Yilmaz, “Türkiye-Israil iliskileri: Tarihten Günümüze, Akademik Ortadogu, Cilt 5, Sayi 1, 2010, ss. 17-18. [iii] Ofra Bengio, Türkiye-Israil: Hayalet Ittifaktan Stratejik Isbirligine, Erguvan Yayinevi, 2009, s. 124. [iv] Ahmet Davutoglu, “Türkiye “düzen kurucu” bir ülke konumunda”, http://haberler.com/davutoglu-turkiye- duzen-kurucu-ulke-konumunda-haberi/ (Erisim tarihi 9.9.2011) [v] Report of the Secretary-General’s Panel of Inquiry on the 31 May 2010 Flotilla Incident, Temmuz 2011, http://graphics8.nytimes.com/packages/ pdf/world/Palmer-Committee-Final-report.pdf [vi] Yaakov Katz, “IDF to defend flotilla Commandos against legal action” the Jerusalem Post, September 2, 2011. [vii] Abdullah Gül, “Israil’e ek yaptirimlar da gelebilir”, http://www.sondakikahaberleri.info.tr/h aber/246368-gul-israil-e-ek-yaptirimlar-da-gelebilir [viii] “Misir^da Israil Büyükelçiligi’ne saldiri”, http://www.sabah.com.tr/Dunya/2011/09/10/israil-buyukelciligine-girdiler. [ix] “Ankara’dan Filistin’e açik çek”, http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=Detay&VersionID= 7690&Date=18.06.2008&ArticleID=1062420 [x] Israil’in Irak’taki faaliyetleri konusunda bkz: Türel Yilmaz, “Irak Savasi’nda Israil’in Politikasi”, Mehmet Sahin-Mesut Tastekin, Der. II. Körfez Savasi, Platin Yayinlari, 2006, ss. 115-136. [xi] Haberin yayinlanmasindan sonra Liebermen yalanlamada bulunsa da, Israil basbakanlik ofisi haberi yalanlamamistir. (Zaman Gazetesi, 11.9 2011) [xii] Bölgede yalnizlasan Israil’in yeni girisimleri için bkz: Mehmet Sahin, “Ortadogu’da Yalnizlasan Israil Yeni Müttefikler Arayisinda”, http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yaz ilar/Dosyalar/2011125_mehmetsahinson.pdf Haberi Ekleyen: Ali Dursun Bu haber 1017 defa okunmuştur.
|
YAZARLAR
VİDEO GALERİ
GÖRELE ' DE HAVA DURUMUARŞİVLEN HABERLERArama |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||