Kaddafi’nin Sonu ve Yeni Müdahale Türü Doç.Dr.Mehmet SAHIN,ORSAM Ortadogu Danismani,Gazi üniversitesi,Uluslararasi Iliskiler Bölümü
Libya’da muhalefet güçlerinin baskent Trablus’u ele geçirmesiyle birlikte nevi sahsina münhasir bir yönetim uygulayan Kaddafi’nin 42 yillik iktidari son buldu. Tunus’la baslayan ve Misir’la takip eden Arap Bahari zor ve kanlida olsa Libya’yla devam etti. Simdi siradaki ülke kim olacak sorusu öne çikmaktadir. Muhtemelen bugünden itibaren Suriye’yi daha fazla konusuyor olacagiz.
Subat 2011’de baslayan muhalefet hareketlerini siddetle bastirma yoluna giden Kaddafi tipik bir Ortadogu liderligi sergiledi. Bugüne kadar Ortadogu siyasi tarihine baktigimizda sunu rahatlikla söyleyebiliriz; Ortadogu’da otoriter/despot liderler ya öldüklerinde ya da öldürüldüklerinde yönetimi birakiyorlar. Önümüzdeki günlerde muhtemelen Kaddafi’de bu kaderi paylasacaktir. Kendini kutlu zanneden inatçi diktatörlerin ülkelerini ne hale getirdiklerinin Kaddafi örneginde görebiliriz.
Alti aydir Libya’da yasananlar ve Kaddafi Yönetimi’nin sona ermesi bize bir seyi daha göstermistir; uluslararasi müdahalenin yeni bir türünü/yüzünü. Kaddafi Yönetimi’nin sona ermesinde muhalif güçlerin çabalari çok önemli olsa da, Uluslararasi müdahale (NATO) olmasaydi Kaddafi Yönetimi kanli da olsa sürebilirdi. Basta ABD olmak üzere Bati, 2001 yilindaki Afganistan’a müdahale ve 2003 yilinda Irak’in isgalindeki ve sonrasindaki yasananlari göz önünde bulundurarak yeni bir müdahale türünü Libya’da ortaya koymus oldular. Bu müdahale türü dogrudan olmayan, (Irak ve Afganistan’daki gibi) yönetime muhalif güçleri destekleyerek yapilan müdahale seklidir. Bu tür müdahalenin küçük isaretleri Afganistan’da (Kuzey Ittifaki desteklenmistir) ve Irak’ta ( Muhalif Kürt ve Sii gruplar desteklenmistir) görülse de esas vurucu güç ABD basta olmak üzere ABD ile birlikte hareket eden güçler olmuslardir. Dogrudan dis müdahalenin olmasi hedefteki yönetimin çabuk gitmesini saglasa da, sonrasi içinden çikilmaz bir hal almistir. Çünkü Ortadogu’da dis güç müdahalesi iyi karsilanmamaktadir. Ayrica otoriter yöneticinin gönderilmesinde ABD/Bati ile hareket eden yerel güçler isbirlikçilikle suçlanmakta ve mesruiyet sorunuyla kasi karsiya kalmaktadirlar. Afganistan ve Irak’a yapilan müdahale sekli istikrarin saglanmasinda da olumsuz etki yaptigi gibi, müdahalede bulunan ülke askerlerinin ciddi kayiplar vermesine sebep olmaktadir. Ekonomik kayiplar ise isin cabasidir.
Bütün bu deneyimleri göz önünde bulunduran basta ABD olmak üzere Batili güçler Libya’da yeni stratejik yaklasimlarini ortaya koydular. Hedefteki otoriter yöneticiye karsi dogrudan müdahale degil de, muhalif güçleri destekleyerek hedeflerine gitmeye çalistilar. ABD Baskani Obama’nin da dedigi gibi Libya’da bir tek ABD askeri ölmeden Kaddafi yönetimi sonlandirilmistir.
Uluslararasi alandaki bu yeni müdahale sekliyle istenmeyen kisi/yönetim Bati açisindan maliyetsiz olarak sonlandirilmistir. Bu arada muhalif güçler ise Kaddafi’yi kendi çabalariyla gönderdikleri(!) için mesruiyet sorunu yasamayacaklardir. En azindan eski müdahale sekillerinde oldugu gibi. Eski müdahale seklinde esas gücü olusturan müdahaleci/isgalci gücün yaninda bazi yerel muhalif güçler olurdu. Libya örnegi ortaya koydu ki, yeni müdahale seklinde esas gücü olusturan yerel muhalif güçlerin yaninda müdahaleci güçler yer almaktadir. Özellikle Ortadogu’da bundan sonra yeni müdahale sekline tanik olacagiz kanaatindeyim. Çünkü iç çatisma uzun sürse de ABD/Bati açisindan maliyetsiz bir süreç ve sonuç ortaya çikmaktadir.
Libya’da yasananlardan ( iç çatisma +NATO’nun müdahalesi) basta Suriye Cumhurbaskani Besar Esad olmak üzere bölgedeki diktatörlerin ders çikarmasi önem kazanmaktadir. Libya’da uygulanan yeni müdahale türünü ve Kaddafi’nin sonunu göz önünde bulundurarak, Suriye’deki mevcut Esad Yönetimi’nin zaman kaybetmeden harekete geçmesinin aciliyeti ortadadir. Eger mevcut haliyle Esad Yönetimi Suriye’deki süreci kötü yönetmeye devam ederse, Libya benzeri bir sonu bu ülkede de görebiliriz. Nitekim Esad’in ve Yönetimi’nin seytanlas(tiril)masi baslamistir.
Libya’da Kaddafi Sonrasi Dönem
Doç.Dr.Veysel AYHAN,ORSAM Ortadogu Danismani,Abant Izzet Baysal Üniversitesi Uluslararasi Ilisk.
Muhalafet güçlerinin baskent Trablus’un denetimini ele almasiyla birlikte Libya’da yeni bir dönem baslamistir. 15 Subat sonrasi dönemde Kaddafi rejimine karsi dogrudan isyan eden bölgelerin basinda Bingazi’nin yani sira Trablus, Zintan ve Zaviye gelmekteydi. Göstericilerin merkezi olan baskent Trablsu'taki meydan uzunca bir dönem muhalfilerin toplanti ve özgürlük taleplerini dile getirdigi bir alan olmustu. Ancak Kaddafi, Bingazi hariç diger üç bölgede kontrolü kisa sürede kurarak isyanin baskentte etkili olmasinin önüne geçmisti. Bu baglamda 19 Marta Libya’ya askeri müdahalenin yapilmasindan sonra Dogu Libya’da muhalifler güvenli bir bölge olusturmayi basarirken Bati’da kalan rejim karsiti kabileler ise Kaddafi’nin askeri baskisi nedeniyle askeri direnisi bir süreligine de olsa birakmislardi. Bu baglamda Trablus ve çevresindeki Zintan, Warfallah ve Tarhuna gibi hem sayisal hem de etki olarak oldukça önemli olan kabileler muhaliflerle birlikte hareket etmelerine ragmen askeri bir varlik göstermekten çekinmislerdi. Bir örnek vermek gerekirse, baskent Trablus’ta ve Bati’daki Tarhuna bölgesinde etkin olan Tarhuna kabilesi üyelerinin yaklasik 900 bin ile 1 milyon arasinda oldugu ileri sürülmektedir. Trablus bölgesinde isyana destek veren bir diger kabile ise Zintan kabilesidir. Zindan ve Trablus’ta yasayan kabile üyeleri 16 Subattan itibaren güçlü bir direnis sergilemislerdir. Ancak Kaddafi her iki asireti de 19 Mart öncesi askeri müdahale ile kontrol altina almayi basarmisti. Ne var ki baski ile kurulan denetim NATO’nun havadan ve muhaliflerin de dogudan basarili kara operasyonlari sayesinde zayiflayinca bu asiretler de yeniden isyan etmis ve zayiflayan Kaddafi güçlerine öldürücü darbeyi vurmustur.
Kaddafi Sonrasi Libya’yi Bekleyen Senaryolar
Libya'daki Yesil Meydan bir kez daha Kaddafi karsiti kesimlerin özgürlük gösterilerine sahne olmaktadir. Ancak bu kez digerlerinden farkli olarak Kaddafi'nin devrildigi oglunun ise yargilanmak üzere tutuklandigi bir dönemde gösteriler yapilmaktadir.
Daha önce, isyancilarin lideri pazar günü Kaddafi’nin oglu Seyfülislam’in bir turist köyü olan bati Trablus’ta tutuklandigini söylemistir. Kaddafi’nin nerelerde olduguna dair bir ifade bulunmamaktadir. Amerika Birlesik Devletleri Baskani Barak Obama da Kaddafi’nin “artik kendisinin Libya’yi yönetmedigi gerçegini kabul etmek” zorunda oldugunu söylemistir. Martha’s Vineyard’da yaptigi açiklamada Obama “Libya’nin gelecegi simdi Libyali insanlarin elindedir” demistir. Obama isyancilarla yakin isbirligi yapacagi konusunda söz vermis ve Amerika Birlesik Devletleri’nin Libyali insanlarin temel haklarina saygi duyulmasi konusunda israr etmeye devam edecegini söylemistir. Luis Moreno-Ocampo, Uluslararasi Ceza Mahkemesi savcisi, Seyfülislam’in gözaltina alindigini ve UCM’nin isyanci Ulusal Geçis Konseyi ile kendisinin Hague’e transferi konusunda görüseceklerini ifade etmistir.
Seyhülislam, babasi ve Libya istihbarat baskanina bu yilin basinda iddiaya göre rejime karsitlarina yapilan siddetli engellemelerin ilk günlerinde siviller üzerinde yasa disi saldirilar düzenleme, planlama ve saldirilara katilma konusunda sorusturma baslatilmistir. Ayni zamanda, Kaddafi’nin en büyük oglu, Muhammed, isyancilara teslim olmus ve çok kisa bir süre sonra Al Jazeera’ye konusmustur. Görüsmede, üzgün bir ses tonu ile erdem eksikliginin Libya’da krize ve devrime sebebiyet verdigini bildirmistir. “Ben hiçbir zaman bir hükümet ya da güvenlik çalisani olmadim; ancak bizi bugüne erdem ve ileri görüs eksikliginin getirdigini söyleyebilirim. Farklarimiz çok daha kolayca çözülebilirdi.” demistir.
ORSAM olarak Libya’da ilk halk muhalefetinin basladigi günlerden itibaren Libya’da Kaddafi yönetiminin, kabileler arasi uzlasiya dayali olarak kuruldugunu ve söz konusu uzlasinin son bulmasiyla iktidari birakmak zorunda kalacagini ifade etmistik. Osmanli döneminde Libya toplumsal yapisina uygun yönetim sekilleri kurulmustu. Fakat Italyan’lar Libya’ya girdiklerinde asiretlerin gücünü ve etkisini göz ardi ettiler. Bunun üzerine uzunca bir dönem asiret isyanlariyla ugrasmak zorunda kaldilar ve hiçbir zaman Libya üzerinde tam bir kontrol kuramadilar. Nitekim 19 Mart 2011’de Fransa ve ABD’nin öncülügünde baslayan hava harekatinin üzerinden aylar geçmesine ve koalisyonun hava operasyonlarini NATO’ya devretmesine ragmen Kaddafi askeri olarak NATO güçlerine ve muhaliflerin saldirilarina karsi güçlü bir direnç göstermistir. Bunun temel nedenleri arasinda Libya’nin sahip oldugu toplumsal yapi ile muhaliflerin askeri ve lojistik anlamda iyi organize olmayisi sayilabilir. Askeri anlamda zayif olan muhalifler geçen zaman zarfinda NATO’nun destegiyle askeri bir strateji ve komutanlik kurabildikleri gibi kara operasyonlarinda da NATO güçleri ile esgüdüm içerisinde hareket etme yeteneklerini gelistirmislerdir. Sayisal olarak muhalefeti destekleyen kabilelerin çogunlukta olmasi Kaddafi için önemli bir dezavantaj olusturmaktaydi. Diger yandan çatismalarin basladigi ilk günlerde bile Zaviya ve baskent Trablus’taki Zintan, Tarhuna ve Warfallah gibi asiret üyeleri Kaddafi karsiti gösteriler düzenlemis ancak Kaddafi’nin orantisiz askeri güç kullanmasi ile bu asiretler kontrol altina alinmisti. Ardindan, Dogu bölgesindeki muhalif asiretlerin ve NATO’nun askeri baskilarinin sonuç vermeye baslamasiyla birlikte bir anlamda bekleyiste olan batidaki muhalif asiretler de yeniden harekete geçmistir. Zaviya ile baskent Trablus’un denetimini ele geçirme konusunda oldukça önemli bir basari saglamislardir. Bununla birlikte cephe üzerinden de görülebilecegi üzere Kaddafi asireti ile Kaddafi’yi destekleyen Abdullah Sunisi gibi liderlerin yer aldigi Mugariha asiretinin etkin oldugu bölgelerde henüz bir çatisma yasanmadigi görülecektir. Bu çerçevede asil sorun Kaddafi sonrasi dönemde Libya’nin nasil bir iktidar yapisi kuracagidir.
Libya’da kurulan ve kurulacak bir iktidarin temel mesruiyeti kabileler arasi uzlasiya dayanmasiyla dogrudan iliskili oldugunu yinelemekte fayda vardir.
Libya 140 asiretten olusan ve bunlardan yaklasik 10’un iktidar çemberini olusturdugu bir siyasal yapiya sahiptir. 1969 sonrasi dönemde Kaddafi büyük asiretlerin destegiyle günümüze kadar süren bir iktidar kurmayi basarmistir. Asiretleri kendi içerisinde birbirine karsi oynayan ve kendi asiretini 1993’ten sonra askeri birimlerde üstün bir konuma getiren Kaddafi karsisinda yerel güçlerin tek basina muhalefet etmesi, iktidari degistirmeye yetmemisti. Nitekim, uluslararasi müdahale olmasaydi, Kaddafi’nin 15 Subat sonrasi gelisen muhalefeti bastirabilecek güçte oldugu görülmüstü. Ancak Fransa basta olmak üzere Batinin müdahalesinin baslamasi, Kaddafi için de sonun baslangici olmustur. Bu asamadan sonra Kaddafi’nin yapmaya çalistigi, kendisini destekleyen asiretlerin yardimiyla muhalif güçlerin askeri anlamda ilerlemesini durdurmakti. Ancak NATO’nun Kaddafi’ye bagli kara gücünü önemli darbeler vurmasiyla bu stratejisi de bosa çikmistir.
Muhaliflerin stratejik olan baskent ve çevresinde askeri denetim kurmasiyla Kaddafi’nin iktidar dönemi de bitmis olmaktadir. Ancak muhaliflerin kazandigi askeri basari kisa sürede demokratik bir Libya’nin kurulacagi veya iç çatismalarin hemen son bulacagi anlamina gelmemektedir. Çünkü henüz hiçbir muhalif güç, Sirte ve Trablus bölgesinde etkili olan Kaddafi asiretinin bulundugu bölgeye geçmis degildir. Ayrica Kaddafi’yi destekleyen Fizan’in içlerine kadar olan bölgede muhaliflerin etkili oldugu ileri sürülemez. Bu bölgede muhalif asiretlerin etkisinin sinirli olmasi, askeri operasyonu engellemistir. Muhalif güçlerin Trablus’un ardindan Kaddafi ve Magariha asiretlerinin bulundugu bölgeye girmesi ve sivil halka karsi güç kullanmasi oldukça riskli bazi sorunlara yol açabilir. Dolayisiyla muhalifler kazanmis olduklari askeri basariyi siyasi bir zafere dönüstürmek için yillardir rejimi destekleyen büyük asiretlerle uzlasiya gitmek zorundadir. Aksi durumda NATO’nun operasyonlarinin bitirmesinden ve Libya misyonundan çekildigini açiklamasindan sonra Libya bir asiretler arasi iç savasa sürüklenebilir. Bunu engellemenin tek ve yegane yolu toplumsal yapiya uygun bir siyasal sistem kurmaktir. Trablus’taki basarinin ardindan baslayacak olan idari ve siyasi yapilanma sürecinde tüm asiretlerin sürece katilimin saglanmasi için basta Türkiye olmak üzere tüm uluslararasi güçlerin birlikte hareket etmesi gerekmektedir. Diger yandan toplumsal uzlasi saglanmaz ise muhaliflerin Kaddafi’yi devirmesine ragmen Libya’nin istikrara kavusmasi oldukça güç olabilir.
Sonuç olarak Libya’da yeni bir dönemin basladigina taniklik ettigimiz su günlerde Kaddafi’nin devrilmesini Libya’daki çatismalarin son buldugu olarak algilamamamiz gerekir. Libya’nin toplumsal yapisinin asiretlerden olustugunu ve düne kadar muhalif olan asiretlerin bugün iktidar oldugunu ancak ayni sekilde düne kadar iktidar olan asiretlerin de bugün itibariyle sessiz bir muhalefet grubunu olusturdugunu dikkate almamiz gerekir. Dolayisiyla Libya misyonuna katilan ülkelerin Libya misyonunu basari ile tamamlamalari için yapmasi gereken en önemli girisimlerin basinda Kadddafi sonrasi dönemde asiretler arasinda yeni bir toplumsal uzlasi kurarak iktidari bu güçler arasinda bölüstürmek gelmektedir. Aksi durumda Libya NATO’nun çekilmesinin hemen ardindan ciddi bir iç savasa sürüklenebilir. Muhaliflerin Sirte ve Magariha bölgesine henüz girmemeleri de bu kabilelerle savasmayacaklari anlamina gelmemektedir. Ancak bu kabileler büyük bir olasilikla askeri yenilgiyi su an için kabul edeceklerdir. Ancak bu hiçbir zaman isyan etmeyecekleri anlamina gelmez. Sonuç olarak, Kaddafi’nin devrildigi son askeri basarinin siyasi bir zaferle taçlandirilabilmesi için tüm asiretlerin içinde yer buldugu yeni bir siyasi yapiya ihtiyaç vardir
ORSAM
Bu haber 1206 defa okunmuştur.