Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Hüseyin Uygun ile röportaj
02 Haziran 2011, 19:50

Hüseyin Uygun ile röportaj

Demokratik Gürcüler Platformu olarak Gürcü aydını, edebiyatçı-şair ve çevirmen Hüseyin Uygun ile yapmış olduğumuz röportaj.

Demokratik Gürcüler Platformu olarak Gürcü aydini,edebiyatçi-sair ve çevirmen Hüseyin Uygun ile yapmis oldugumuz röportaj.

  
- Hüseyin bey; merhaba. Bizimle bu röportaja zaman ayirdiginiz için tesekkür ederiz. Ayrica bu röportajin Türkiyeli Gürcülerin kimlik mücadelesine bir katki yapmasi dileklerimizle.Kendinizi nasil tanimlarsiniz?   

   Röportaj yapmaya deger gördügünüz için  ben size tesekkür ediyorum.Türkiye’de yasayan Gürcülerin kimlik,dil ve kültür mücadelesine yaptiginiz katkilardan dolayi sizi kutluyor;bu soylu mücadelede basarilarinizin devamini diliyorum.

   Ben emekli Türkçe ögretmeniyim.1953 yilinda Fatsa’nin Kabakdagi Köyü’nde dogdum.”Doksanüç Harbi” nden (1887-1788)  sonra büyük dedem Çürüksu’dan (bugünkü Kobuleti) gelerek Kabakdagi Köyü’ne yerlesmis.Daha dogrusu  köy falan yok, Çürüksu’lu Gürcüler bir dagin ortasina getirilip konmuslar … Köylerini,tarlalarini,evlerini,camilerini, mezarliklarini…olusturmuslar.Ben bu  göçmenlerin dördüncü kusagiyim.

-Türkiye’deki Gürcülerin bugüne kadar ki  yasadigi tarihsel süreçle ilgili neler söylemek ister siniz? 

Bu konuyu iki açidan degerlendirmek gerekli bence: 1-Artvin ve yöresinde yasayan ,yani sinirlar degisse de kendi topraklarinda kalanlar.Bu bölgede yasayan soydaslarimiz dilini kullanma, kültürünü yasama,kimligini  koruyup kollama konularinda daha basarili olmuslardir. 2-Gürcüstan’in (Acara bölgesi) çesitli yörelerinden göç eden (…ettirilen demek daha dogru)Gürcüler;Anadolu’nun dört bir yanina serpistirilmis…Bu grup daha erken asimilasyona ugramis,köylerden kentlere göç arttikça bu süreç daha da hizlanmistir.”Dedem Gürcüymüs!” diyen dördüncü besinci kusak Gürcülerle karsilastigim oluyor;bu söz içimi acitsa da yasadigimiz tarihsel süreci çok iyi anlatiyor bence.

- Bir Gürcü aydini olarak hem Gürcüler, hem de diger etnik topluluklarin durumuna yönelik yaklasimlarinizi, taleplerinizi anlatir misiniz?

   Türkiye’de var olan etnik topluluklari  yeniden sekillendirme  yönünde uzun vadeli bir asimilasyon politikasi izlendigi artik sir degil… Ve  sonuç  ortada.  “ Ne devlete ne millete” yarari  olmamistir bu politikalarin.

    Inkardan vazgeçecegiz,baskilari kaldirarak aklimizi ve duygularimizi özgür kilacagiz.Bunun baska bir yolu olmadigini hayat defalarca gösterdi bize.Çok kültürlü, çok kimlikli bir ülkenin yurttaslari daha az mi sevecekler yurtlarini?Hayir,asla !

     Türkler… Kürtler…Gürcüler…Lazlar…Çerkezler…Araplar… ve digerleri…birlikte yaratmadilar mi bu kültürel zenginlikleri?

     Öncelikli taleplerime gelince: Gürcü kimligimi görkemli bir bayrak gibi tasimak isterim,Gürcüce konusurken yadirganmamak ,dilimi ,kültürümü torunlarima aktarmak isterim.Bu taleplerin zahmetsizce kazanilabilecegini düsünmüyorum. Savasa karsi barisi, ayrimciliga karsi halklarin kardesligini özümseyen bir  siyasal  iklim  olusmali  ve bizim  böyle bir iklime günes tasimamiz gerekli…

- Bize Gürcüler ile ilgili faaliyetler hakkinda bilgi ve deneyimleri anlatir misiniz?   

    Ahmet Özkan Melasvili ve bir grup arkadasini saymazsak, Gürcüstan kapilari  açilana kadar, Türkiyeli Gürcülerde örgütlü bir yapilanma yok gibiydi.Daha sonra kurulan dernekler  sürece katki sagladi.Kaybolmakta olan bir dilimizin oldugunu,sarkilarimizi,oyunlarimizi hatirladik yeniden.  

    Örnegin biz,o havayla”Kabakdagi Kültür Senligi”düzenledik alti yil boyunca.Binlerce insan katildi senligimize.Gelenlerin hepsi Gürcü degildi.Gürcü kültürünü görmek,tanimak istiyorlardi.Gürcüstan’dan Halkoyunlari topluluklari,sanatçilar,belediye baskanlari,bakanlar konugumuz oldular.Türkiye ve Gürcüstan’in ulusal kanallari senligimizi görüntüledi,halkla röportallar yaptilar.Acara TV bir hafta boyunca bölümler halinde yayinladi senligimizde çektiklerini ve reyting rekorlari kirdi.

      Bunun sonrasinda yapilmasi gerekenleri  yapamadik ne yazik ki… Kendi çocuklarimiza Gürcü Halk danslarini  ögretemedik, Gürcü sarkilari ve sazlari ile onlari tanistiramadik.Gürcüce ögretmek için kurslar açamadik.Bir heyecan,bir sevgi seli yasandi,bitti…     
 
- Az çok içinde yer aldiginiz  Çhveneburi  dergisi ile ilgili görüslerinizi alabilir miyiz? Sizce Çhveneburi dergisi Türkiyeli Gürcüler için gerekli islevi görebildi mi?Derginin çikmamasi ile ilgili yaklasimlariniz nedir?

      Çveneburi Dergisi Bizim ilk göz agrimiz,kimlik ve kültür mücadelemizin mihenk tasidir.Melasvili’nin hayatiyla ödedigi bedelin  en somut mirasidir.Ilk çiktigi yillarda ve daha sonra çok önemli bir islev görmüstür.Büyük bir özveri ile yillarca  Çveneburi Dergisi’ni çikaran dostlarimiza tesekkür ve sükran borçluyuz.

       Ben “ÇVENEBURI’yi” özledim! Bu soruyu sordugunuza göre, bu konuda bir çalisma yürütülüyor umarim.Ben buradan,geçmise göre daha fazla katki sunacagima söz veriyorum.

        Derginin yayin politikasi ve içerigi konusunda bir beyin firtinasinin baslatilmasi  gerekli sanirim.Ne çok fikir  bir isin içinde yogrulursa,o kadar çok fikir isin takipçisi ve katilimcisi olur.   
 
-Türkiyeli Gürcülerin bugünkü durumunu nasil degerlendiriyorsunuz? Türkiyeli Gürcülerin ve Gürcü kültür merkezinin durumu, sorunlari nelerdir? 

       Türkiyeli Gürcülerin büyük bir bölümü üzerinde asimilasyon politikalari  etkili olmustur..Kimlik ve kültür konusunda duyarli olan birçok dostumuz, dernek,dergi vb. alanlarda etkinliklerini sürdürüyor.Gürcü Kültür Merkezi de  kurumsal bir kimlik kazanmis olarak bu alanda önemli bir islev  görüyor,iyi ki varsiniz.

      Tasrada yasadigim için,Gürcü diasporasinin islevi ve etkisi konusunda fazlaca bilgim yok. Ama güçlü bir Gürcü diasporasinin gerekli ve önemli olduguna inaniyorum.

       Dernekler ve kisiler  arasinda görüs ayriliklari oldugunu okuduklarimdan,izlediklerimden sezinliyorum.

       Asgari müsterekte birlik saglandiktan sonra farkli düsünceler ve mücadele yöntemleri yararli bile olabilir. Zaman içinde büyük bir semsiyenin  altinda toplanabilecegimizi umuyorum.        
 
- Kimlik asimilasyonuna karsi mücadelede sizce temel alinmasi gereken nelerdir?

      “Ana dil,ana sütü kadar helaldir.” sözü ,son günlerde  tüm siyasetçiler tarafindan sikça dillendirilir oldu.Bu konuda samimi olmalarini isteyecegiz,daha da önemlisi dilimizi gelistirerek ögrenecegiz,ögretecegiz.Yoksa, bir  halk türküsünde geçen“Dil bilmez Gürcü’müyüm” ?!; sözü; kendi dilini bilmez  Gürcü’ye dönüsür. Sarkilarimizla,halk danslarimizla ve diger sanat  dallarindaki üstün eserlerle tanistiracagiz yeni kusaklari. Enaz üç dört Gürcüce sarki ögretmeliyiz çocuklarimiza;Gürcü tiyatrosunu,Gürcü sinamasinin üç bes klasigini izlettirmeliyiz örnegin…Insan tanidigi bildigi seyleri sevebilir ancak.

-Türkiyeli Gürcülerin anavatanla iliskileri nasil olmalidir?Bu konuda yasanan sorunlarla ilgili görüsleriniz nelerdir?   

      Bir önceki sorunun cevabini da barindiriyor bu soru.Öncelikle Gürcüstan’i mutlaka görmek,gezmek ,insanlarini, insan iliskilerini,aile yapilarini tanimak  gerek.Her gidisinizde sevgimizin  katlanarak büyüdügünü görecegiz.

- Gürcistan'a   gittiginizi biliyoruz. Gürcistan izlenimlerinizi alabilir miyiz?     

      Gürcüstan’da benim köklerim var; ara sira  dokunabildigim bir masal  ülkesi. Evet,Gürcüstan’a firsat buldukça,daha çok firsat yaratarak sikça gidiyorum.Büyük oglum yüksek ögrenimini Tiflis’te yapti.Orali bir gelinimiz var.

       Dedem sekiz yasinda büyük dedemle Kobuleti’nin (o dönemki adi Çürüksu) Sameba Köyünden Fatsa’a gelmis.Halam sagliginda,Sarp kapisi açilmadan sölemisti bunu:”Sen Gürcülükle çok ilgilisin,bir gün mtlaka gidersin oralara.Bizim köyümüzün adi Sameba’dir,aklinda olsun,Sa-me-ba!”Sülale adimiz (gvari) “Motsgobili” dir. “მოწყობილი”düzenli,uyumlu anlamlarini içerir.    

      Gittim atalarimin köyü Sameba’ya.”Bizim sülalenin en yasli kisisine götürün beni” dedim.Motzgobili Hasan bidzya,83 yasindaydi,bir ayagi yok…”Hitler fasistlerine karsi savasirkden  kaybettim”dedi.Kendimi tanittim,göç öykümüzü anlattim:Büyük dedemin adi  Hasan,iki oglu :Sakir,benim dedem,kardesi Süleyman…yedi ve sekiz yaslarindalar geldiklerinde.Hasan  Amca tamamladi benim bilmediklerimi…o dramatik göçün sir perdesi aralanmaya baslamisti nihayet.Yarim saat içinde evin hanimlari  masayi donattilar. Olaganüstü Gürcü yemekleri,ev yapimi sarap ve Hasan Amcam tamada:Ilk kadeh tanismamizin serefine kalkiyor…”Bize aktarilanlardan biliyorum,bu bir mucize;sen dogru yere,dogru eve geldin,biz ayni evden dagilan büyük bir ailenin bireyleriyiz” dedi.

       “Peki,bizimkiler  göç edince,sizinkiler neden burada kalmislar ?”dedim.”Bunu soracagini biliyordum,koluma gir dedi,pencereye dogru yürüdük.”Bak su gördügün irmak Çolohi,Rus askerleri irmagin karsisindan top atesine tutmuslar buralari. Köylere,sehirlere  korku salmislar-Ruslar  Müslüman Gürcüleri kesecek,yakacak- diye.Kimi aileler uzak köylere,kimileri de Osmanli topraklarina göç etmis.Kapilar kapandi ve sizinkiler dönemedi.Yahu sen döndün ya iste! Dedi gözlerinin içi gülerek.Daha sonra yüzünü bir hüzün kapladi:Biliyor musun,Ruslar kimseyi asmadi,kesmedi. Ruslar Acara’yi insansiz birakarak ileride kolayca yutacak;Osmanli’ya asker ve rençper  lazim…Bana kalirsa Osmanli ve Rus anlasmis…

      Bizim  oralarda bu dramatik göç yok sayilir,anlatilmaz;,geride  birakilanlar dile getirilmez.Nerelerden,nasil,kaç günde gelinmistir ?  Ben hiç tanik olmadim böyle bir anlatiya.Bunlar büyük bir sir gibi saklanirdi yaslilarimiz tarafindan.Bir vapur adi söylenince suratlar asilir,bakislar bir noktaya sabitlenirdi.”Gülnihal”

     Hasan Amcanin anlattiklari kafamdaki sisleri dagitti. Büyük ailenin  öbür yaka da kalanlari ile bulusmak çok güzeldi.

- “Türkiye’de Gürcü olmak” nasil bir duygu?

       Tarihi yargilamak mümkün degil ; ülkemi ve insanlarini kosulsuz seviyorum.Daha çagdas,daha aydinlik bir Türkiye için mücadele ettim kendimce…Dedem Dogu Cephesinde Ruslara karsi savasirken sehit oldu.Türkiye bizim yazgimiz,gerçegimiz.

        Hiçbir  Türkiyeli Gürcü ülke sorunlarina ilgisiz degil;Tüm siyasi olusumlarda ve demokratik kitle örgütlerinde aktif görevler üstleniyorlar. Etnik kimliklerimizi yüksek sesle dillendirme konusunda tutuklugumuz var s adece.                        

      Reha Magden bu konuda söyle diyor: Gürcü kimligini milliyetçi bir pozisyon olarak degil,hep bir siklik olarak düsündüm… Bununla birlikte Gürcülük benim için Kürtlerin ya da baska etnisitelerin mücadelesine benzer bir problem degil. Ben Türkiye'li olmayi seviyorum, bu cografyayi seviyorum, senkronik bir zemini seviyorum. Gürcülügün benim yazdiklarima katkisi bu yesil gözlü siklik hikâyesinden kaynaklaniyor olabilir. Ama söyle bir sey de var: Gürcülük bana yabanci olmayi da ögretti. Ötekilik anlaminda yabanci... Öteki olma durumunu ögretti. Öteki olma durumu oldugu zaman, hiçbir 'suçluya' karsidan bakamayacak bir hayatin olur…”

- Gürcü sair Pridon Halvasi ile dostlugunuzu biliyoruz. Bize Pridon  Halvasi  ile dostlugunuzu ve yasadiginiz anilarinizdan bahseder misiniz?

Bu   soruyu, daha önce “Pridon Halvasi’nin Ardindan” baslikli yazimda ifade etmeye çalistigim ve sitenizde yayinlanan yazimdaki düsüncelerimi asagida sizlerle paylasarak yanitlamak  isterim.Bu yazinin tamami ekte yer almaktadir.Isteyen dostlarimiz bu yazinin tamamini okuyabilirler.

                                        PRIDON   HALVASI’NIN   ARDINDAN                               

     Türkiye ile Gürcüstan  arasinda kurulan dostluk köprüsünün olusumuna önemli katkilar sunmustur.Bilge durusuyla,Çveneburilerin kültür ve kimliklerini koruma çabasinda her zaman yol gösterici olmustur;onlarin dillerini korumadaki kararliligi ve geldikleri yerlere olan bagliliklari ,derinden etkilemistir Halvasi’yi.        

         Savsat’i hep görmek ve oradaki akrabalarla hiçbir iletisim kuramamak …Ve Çoruh’u omuzlarinda heybe yapmak..! Bir gecede örülen tellerle anneyi çocuktan,kardesi kardesten ayiranlara bir isyan çiglidir…sessizce,Pridon’ca…

         2001 yili Haziran ayi…Batum’dayim.Sevgili arkadasim Altan Yilmaz’in (Suknisvili) ofisinde bir kitap ilisiyor gözüme:”Eninde Sonunda – Pridon Halvasi –Çeviren: Fakir Baykurt”okumaya  basladim…”Taniyor musun Halvasi’yi?” dedi Altan,”Hayir ama tanismayi çok isterim” dedim.Ertesi gün Pridon Halvasi karsimdaydi.      

Iki gün boyunca doyumsuz sohbetler ettik. Siir…tarih…93 Harbi…Çveneburilerin yazgisi…Moskova’da ögrencilik yillarinda Nazim Hikmet’le dostluk.(Her karsilastiklarinda Nazim:”Hey Batumlu! Gel bakalim; ne var ne yok,iyi misin,harçligin var mi?” diyor ona.Ev ziyaretleri…sohbetler…

        76 yasindaydi o zaman.Onu tanidikça hayranligim artmisti…dolu dolu yasanmis bir ömür:  Siirler…öyküler…kitaplar…25 yil Acara Yazarlar  Birligi Baskanligi…iki dönem merkezi parlamentoda milletvekilligi…Acara Parlamentosu Kültür Komisyonu Baskanligi…Türkiyeli aydin ve edebiyatçilarla dostluklar…karsilikli ziyaretler…Bu ziyaretlerden birinde kaybolan halasini bulmak için yardim ister Türkiye’deki dostlarindan.

(Hala, Batum’un Çakvi kasabasinda görevli bir Osmanli subayi ile evlenir, bir süre sonra Anadolu’ya dönerler.O günden sonra haladan haber alamazlar.Eldeki tek bilgi enistenin Bursali oldugudur.) Türkiyeli dostlari seferber olurlar ve hala bulunur.

          2005 yili Haziran sonu…Fatsa-Kabakdagi Kültür Senligi’nin ikincisine hazirlik yapiyoruz …Gürcüstan’dan gelecek olan sanatçi ve konuklarin organizesinde Zurab Tsintskiladze (oyuncu yönetmen) bize yardimci oluyor.Pridon Halvasi ile görüsüp senligimize davet etmesini istiyorum kendisinden…zurab’in telefondaki sesi duraksiyor….neden sonra:”Bu kadar yolu otobüsle gelebilir mi?” diyor.Sen ,”söyle bakalim “diyorum.Zurab’a  Halvasi’nin cevabi:”Ne zaman gidiyoruz?” olur.

           Senligimizin onur konugu oldu.Siirler okudu …anilarini paylasti Fatsali Gürcülerle…Ne güzel günlerdi onlar…

            Ondan sonra görüsemedik, telefonda konustuk birkaç kere.Istanbul’da tedavi gördügünü ögrendim,aradim.”Evet hastayim biraz…”dedi  sesinin tonu içimi burkmustu…ve aci haberi Gürcü Kültür Merkezi’nin sayfasinda okudum..!   

           Pridon Halvasi, yasadigi çaga taniklik eden sorumlu bir aydin;”Her zaman her kötülüge /Dogrulmus mavzer olurum/” diyebilen yürekli bir ozandir.Sonuçlari ne olursa olsun o,dogru olani söyler,dokuz köyden kovulma pahasina.”ONUNCU  KÖY” romaninin yaraticisi ve yakin arkadasi Fakir Baykurt gibi.

Pridon Halvasi güçlü bir ozandir. Siradan tek bir satir bulamazsiniz siirlerinde.O hayati anlatir olanca sadeligi ile.Insan,doga,duygular,düsünceler …onun siir irmaginda öz yasamöyküsünü de bulursunuz.

      Yöresel dilin tadini bütün güzelligi ile yansitir siirlerine Türkçe ve Arapça kökenli sözcükleri kullanma konusunda bir önyargi tasimaz.

     Fatsa’ya geldiginde yeni çikan bir kitabini vermisti bana:”samyura” “YYONCA”

     En olgun döneminin siirleri.Adindan da anlasilabilecegi gibi üçer dizeden olusuyor her siir.Çevirmeye basladim ama daha çok isi var.

     Sevgili Pridon Halvasi üçer dizeye dünyalari sigdirmis ama çevirmenin isi kolay degil.    

   Pridon Halvasi’nin insana güven veren dost sesi kulaklarimizda hep yankilanacak; yaptiklariyla ,yapacaklarimiza yol göstermeye devam edecektir.Isiklar içinde uyu sevgili dostum…Türkiyeli Çveneburiler  seni hiç unutmayacak.

Beni dinlediginiz ve duygu-düsüncelerimi de okuyucularinizla paylasacaginiz için sizlere tesekkür ederim.

 

PRIDON   HALVASI’NIN   ARDINDAN

                                      

                                                    .                       Hüseyin UYGUN                                                                                                                                     

                                

                                   “ Isikli kisi böyle sönüyor iste. 

                                     Ölüm neden buluyor onlari,yazik!

                                     Onun güzel aydinligindan  kalan bize,

                                     bir tutam kurumus tozu.”                          

                                                                          (I.Cavcavadze)

                                                                                                                                                                                                                    

        Sevdigin bir insanin ardindan yazmak ne kadar zor.Anilar …duygular…düsünceler… uçusuyor.Toparlamak ne kadar güç…kalem bukagida…

 

     Pridon Halvasi de yok artik ! Oysa ne çok yakisiyordu Batum’a  Gürcüstan’a… ve bize…

 

     Türkiye ile Gürcüstan  arasinda kurulan dostluk köprüsünün olusumuna önemli katkilar sunmustur.Bilge durusuyla,Çveneburilerin kültür ve kimliklerini koruma çabasinda her zaman yol gösterici olmustur;onlarin dillerini korumadaki kararliligi ve geldikleri yerlere olan bagliliklari ,derinden etkilemistir Halvasi’yi.

 

     “Mithar Rogoraa Memleketi” adli siirinde, içten içe isleyen yaramizin sizisini ne güzel anlatmis.

 

       Anlat ne var ne yok memlekette,

       Yurtsadigim Gürcüstan’im benim.

       Bana öyle bir sey söyle,

       Onsun bu yarali yüregim.”

                                                   

        “Glehi Var” adli siirinin son dörtlügünü de aktarmak istiyorum bu baglamda:

 

        “Bu yollarda iki büklüm olayim;

         Savsat olayim öyle dilsiz,

         Ve alabaliklarla dolu Çoruh,

         Asilsin omzumda bir heybe gibi.”

           

         Savsat’i hep görmek ve oradaki akrabalarla hiçbir iletisim kuramamak …Ve Çoruh’u omuzlarinda heybe yapmak..! Bir gecede örülen tellerle anneyi çocuktan,kardesi kardesten ayiranlara bir isyan çiglidir…sessizce,Pridon’ca…

  

                                       *   *   *

         2001 yili Haziran ayi…Batum’dayim.Sevgili arkadasim Altan Yilmaz’in (Suknisvili) ofisinde bir kitap ilisiyor gözüme:”Eninde Sonunda – Pridon Halvasi –Çeviren: Fakir Baykurt”okumaya  basladim…”Taniyor musun Halvasi’yi?” dedi Altan,”Hayir ama tanismayi çok isterim” dedim.Ertesi gün Pridon Halvasi karsimdaydi.

 

        

Iki gün boyunca doyumsuz sohbetler ettik. Siir…tarih…93 Harbi…Çveneburilerin yazgisi…Moskova’da ögrencilik yillarinda Nazim Hikmet’le dostluk.(Her karsilastiklarinda Nazim:”Hey Batumlu! Gel bakalim; ne var ne yok,iyi misin,harçligin var mi?” diyor ona.Ev ziyaretleri…sohbetler…bu sohbetlerin en ilginç olanini  Pridon Halvasi dizelere dökülmüs sanirim.)

        

         “ PEREDELKINO’DA  NAZIM HIKMETIN EVINDE DÜSÜNCELER

                     

              1                                                               2

O karli beyaz günde,                                  Cumbali odasinda oturmustu usta.

Buzlu uzak günde,                                     Moskova ayaklarimizin altinda.

Bir baska isimisti sabahim,                       Tarihlerimizi tartisiyoruz,

Lacivert çamlar arasinda.                          Bir Türk,bir Gürcü.

             3                                                               4

Adlarinizi neden degistiriyorsunuz,dedi.    Dedim ki: Nazim,dostum

Baktim ustanin gözlerine.                           Üzüldüm böyle düsünmene.

Düsüncemden öte, canlandi  düsümde        Ben adimi degistirmis degilim,

Benim acilar çekmis topraklarim.               Geri aldim onu sadece.”       

 

        76 yasindaydi o zaman.Onu tanidikça hayranligim artmisti…dolu dolu yasanmis bir ömür:  Siirler…öyküler…kitaplar…25 yil Acara Yazarlar  Birligi Baskanligi…iki dönem merkezi parlamentoda milletvekilligi…Acara Parlamentosu Kültür Komisyonu Baskanligi…Türkiyeli aydin ve edebiyatçilarla dostluklar…karsilikli ziyaretler…Bu ziyaretlerden birinde kaybolan halasini bulmak için yardim ister Türkiye’deki dostlarindan.

(Hala, Batum’un Çakvi kasabasinda görevli bir Osmanli subayi ile evlenir, bir süre sonra Anadolu’ya dönerler.O günden sonra haladan haber alamazlar.Eldeki tek bilgi enistenin Bursali oldugudur.) Türkiyeli dostlari seferber olurlar ve hala bulunur.Iste bu karsilasmayi anlatan dizeler:”Mamida”

                                                         “ HALAM

            1                                                                                   2

Görüstük  en sonu.                                   Bir fotografçinin önünde durduk.                                    

Çok seyler söylemek istiyorduk ama susuyorduk      Halamin yere bakiyordu gözleri.

Yillarca sakladigi sicak öpücük,                                 Daha yakin olayim diye yüregine,

Can katti canima.                                                         Sag elimi omzuna koydu.

                          3                                                                              4

Heyecanliydi,titriyordu,yerinde duramiyordu.           Ne söyleyebilirdim umuda dair.

Uzakta kalan öteleri anlat diyordu hep.                      El salladim yalniz orda kalana.

Baba yadigari agaci sordu,                                          Bursa’nin yolunda bir agaç vardi,

Olgun meyveleri hiç devsirilmemis                            Benim halam gibi bükülmüs beli.”

                                                                

                              *    *    *

 

          2005 yili Haziran sonu…Fatsa-Kabakdagi Kültür Senligi’nin ikincisine hazirlik yapiyoruz …Gürcüstan’dan gelecek olan sanatçi ve konuklarin organizesinde Zurab Tsintskiladze (oyuncu yönetmen) bize yardimci oluyor.Pridon Halvasi ile görüsüp senligimize davet etmesini istiyorum kendisinden…zurab’in telefondaki sesi duraksiyor….neden sonra:”Bu kadar yolu otobüsle gelebilir mi?” diyor.Sen ,”söyle bakalim “diyorum.Zurab’a  Halvasi’nin cevabi:”Ne zaman gidiyoruz?” olur.

           Senligimizin onur konugu oldu.Siirler okudu …anilarini paylasti Fatsali Gürcülerle…Ne güzel günlerdi onlar…

           Bir de siir yazdi Fatsa’ya… siiri yeni çevirdim bu yazi için, ilk defa burada yayimlaniyor.

 

           F A T S A                                                               

Nedir Fatsa,biliyor musunuz,                          

Toprak,gökyüzü,deniz

Biliyorum,büyük bir insan

Anlayabilir yalniz.

Ama bugün ben de duydum

Bu ses, bu nefes

Ne diyor anliyorum

Bu kaya, bu çayir.

Yazgi neyi almissa

Sönmüs, saglamis yara.

Kol kanat germis bu daglar.

Yedirmis, içirmis

Örtmüs, giydirmis

Vermis neyi varsa.

Duacisiyiz bu günesin

Bu suyun, yolun.

Sükürler olsun degismediniz,

Kalabilmissiniz kendiniz gibi,

“Çveneburiler Çveneburad”

Helal olsun size

Sevin neyiniz varsa.

Yasasin Fatsa!

Yasasin Fatsa!

 

            Ondan sonra görüsemedik, telefonda konustuk birkaç kere.Istanbul’da tedavi gördügünü ögrendim,aradim.”Evet hastayim biraz…”dedi  sesinin tonu içimi burkmustu…ve aci haberi Gürcü Kültür Merkezi’nin sayfasinda okudum..!    

 

           Pridon Halvasi, yasadigi çaga taniklik eden sorumlu bir aydin;”Her zaman her kötülüge /Dogrulmus mavzer olurum/” diyebilen yürekli bir ozandir.Sonuçlari ne olursa olsun o,dogru olani söyler,dokuz köyden kovulma pahasina.”ONUNCU  KÖY” romaninin yaraticisi ve yakin arkadasi Fakir Baykurt gibi.

 

            DEDILER  KI  BANA  

Dediler ki bana: Kötülestin sen,

       sevilmiyorsun artik, neyin var senin?

Neyini savunuyorsun bu ulusun,

Memleketin posasi gerekiyorsa onlara,

       Sen gerçekçi ol istedigin kadar,

Neye yarar

        Yakinlarin tükürdükçe  üstüne.”

                                         ……….

 

 

 

              A P H A Z Y A    S A V A S I

 

Sorsalar;

       Neden savastilar diye,

Nedeni bilmiyor kimse.

Kimler üzülmedi, kimler yanmadi!

       Neye yaradi

Geride kalan yikintilar

Ve nefretin durulmayan  hirçin dalgalari.

Yenen yok bu savasta!

Yenilen? – Evet

-          Var.

Hepimiz.

 

 

Pridon Halvasi güçlü bir ozandir. Siradan tek bir satir bulamazsiniz siirlerinde.O hayati anlatir olanca sadeligi ile.Insan,doga,duygular,düsünceler …onun siir irmaginda öz yasamöyküsünü de bulursunuz.

 

“Benim rençber avuçlarimda

Yeryüzünün haritasi islenmis.

Dogam kendi dogalliginda,

Ilkyazlar canimda dolaniyor.”

…………………………..                                    

 

Yöresel dilin tadini bütün güzelligi ile yansitir siirlerine Türkçe ve Arapça kökenli sözcükleri kullanma konusunda bir önyargi tasimaz.

 

                       1                               A Y S E                             2

Biliyor musunuz, annemin adi Ayse’ydi.        Sandiginda pak çarsaflar dürülüydü

Canlaniyor eski bir dam,çatisini sevdigim.     Ve bütün ramazanlarda oruç tutardi.

Benim uçup giden günlerimi saran,                 Üzüldü saraptan ilk sarhos oldugum gün

Düslerim duruyor kapilarinda.                        Yapma oglum günah,dedi bana.

                       3                                                                         4

Ama bagbozumunda bir türkü söylerdi          Biliyor musunuz,annemin adi Ayse’ydi. 

Eski bir türkü,hüzünlü sesiyle usul.               Sesi bende hep yankilanacak.

Koca küpler agzina dek dolardi                     Uçup giden günlerimi saran

Taze sarap kokusu eserdi rüzgarlarda.           Dertlerim duruyor kapilarinda.

 

Fatsa’ya geldiginde yeni çikan bir kitabini vermisti bana:”samyura” “YYONCA”

En olgun döneminin siirleri.Adindan da anlasilabilecegi gibi üçer dizeden olusuyor her siir.Çevirmeye basladim ama daha çok isi var.Sevgili Pridon Halvasi üçer dizeye dünyalari sigdirmis ama çevirmenin isi kolay degil.Taslak halindeki çalismalardan iki sunacagim.Siirle ilgili genis bir yaziyi daha sonra sizlerle paylasmak dilegi ile.

 

“Çayirlar içinde en çok yoncayi severim,

Çiçekleri yalin,hüzünlü bir annenin gülümsemesi gibi,

Titreyen bir çisentiyle bakiyor yüzüme,her geçisimde. “

“Bilmiyorum ne kadar sürer karasevdamiz,

Kadin olsan öldürürdü askin beni,ama siirsin.

Seviniyorum ellere gidince.”

 

     Pridon Halvasi’nin insana güven veren dost sesi kulaklarimizda hep yankilanacak;yaptiklariyla ,yapacaklarimiza yol göstermeye devam edecektir.Isiklar içinde uyu sevgili dostum…Türkiyeli Çveneburiler seni hiç unutmayacak.
Hüseyin UYGUN                                                                                                                 
                   

 

- Demokratik Gürcüler platformu olarak biz de bizimle bu röportaji gerçeklestirip, düsüncelerinizi bizimle paylastiginiz için tesekkür ederiz.   1 Haziran 2011             

 


Haberi Ekleyen: Ali Dursun

Bu haber 1839 defa okunmuştur.

Paylaş

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Röportaj-Söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi Dedesi rahmetli Mustafa Kul'un bayrağını taşıyor

Erdoğan'ın halifelik hayali Türkiye'yi tehlikeye attı!

Erdoğan'ın halifelik hayali Türkiye'yi tehlikeye attı! Ortadoğu'yu en iyi bilen gazeteci Hüsnü Mahalli, SÖZCÜ'ye konuştu

Cesur,Devrimci ve Çağdaş

Cesur,Devrimci ve Çağdaş TGB Başkanı Çağdaş Cengiz ile röportaj

Kılıçdaroğlu: AKP kaybedeceğini gördü

Kılıçdaroğlu: AKP kaybedeceğini gördü Kılıçdaroğlu provokasyonlar konusunda uyardı

Yıldırım Mayruk ülkeyi terk ediyor!..

Yıldırım Mayruk ülkeyi terk ediyor!.. Yıldırım Mayruk,Barbaros Şansal ile birlikte ülkeyi terk ediyor!..

GÖRELE ' DE HAVA DURUMU

GIRESUN

RÖPORTAJ

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

ARŞİVLEN HABERLER

Arama
ssssssssssssssssssssssssssssssssssss