Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
TARIM EKONOMİNİN ALT YAPISIDIR/Ayhan Çıkın
26 Mayys 2011, 15:02

TARIM EKONOMİNİN ALT YAPISIDIR/Ayhan Çıkın

İnsan gücü,bilgi teknolojileri ve altyapı olmadığı takdirde rekabette her zaman geri kalınır.

TARIM EKONOMININ ALT YAPISIDIR/Ayhan Çikin

RenkliKalem Medya Grubu Muhabiri Ceyda ADAR’in “Mugla’daTarim & Gida Dergisi”[1] adina Prof. Dr. Ayhan ÇIKIN ile yaptigi röportaj

* Ekonominin ana sektörlerinden birisinin tarim oldugunu söyleyen Prof. Ayhan Çikin’a göre insan gücü, bilgi teknolojileri ve altyapi olmadigi takdirde rekabette her zaman geri kalinir.

Tarim ekonomisi alaninda önemli çalismalara imza atan Mugla Üniversitesi Milas Sitki Koçman Yüksekokulu Ögretim Üyesi Prof. Ayhan Çikin, Cumhuriyetin kurulusundan bu yana Türkiye ekonomisinde önemli bir yere sahip olan tarim sektöründe özellikle 80’li yillardan itibaren uygulanan yanlis tarim politikalari ile sikintilar yasandigi görüsünde. Tarimin her seyden önce ekonominin altyapisi oldugunu söyleyen Ayhan Çikin, “Ekonomide tarimi saglikli bir yapiya kavusturamadiginiz zaman diger sektörleri de onun üzerine oturtamazsiniz.” diyor. Dogal zenginlik ve avantajlar olsa da sektörü iyi yönlendirecek yetismis insan gücü, bilgi teknolojileri ve altyapi olmadigi takdirde rekabette geride kalinacagina vurgu yapan Çikin, pazarlama konusunda da organizasyon ve örgütlenmedeki eksikliklere dikkat çekiyor. Dis ülkelerde daha ilkokuldan baslanarak ders olarak islenen kooperatiflerin sektördeki önemine de dikkat çeken Çikin’a göre “Türkiye tarimsiz, tarim kooperatifsiz kalkinmaz.”

“Ekonomide tarimi saglikli bir yapiyi kavusturamadiginiz zaman diger sektörleri de onun üzerine oturtamazsiniz.”

Tarim ürünlerinin üretiminde karsilasilan baslica sorunlar neler?

Tarim her seyden önce ekonominin altyapisidir. Nasil bir binanin alt yapisi saglikli degilse onun çatisini iyi kuramazsaniz, ekonomide de tarimi saglikli bir yapiyi kavusturamadiginiz zaman diger sektörleri de onun üzerine oturtamazsiniz. Çünkü tarim ve madencilik sektörleri ekonominin iki ana sektörüdür. Ekonomide bu sektörlerin adi birincil sektör olarak geçer. Diger sektörler, bunlarin üretiminin ve islenmesi üzerine oturtulur. Bu sektörlerde sagliksiz bir gelisme olmaya basladigi zaman diger sektörlerin saglikli bir sekilde ilerlemesi mümkün degildir. Bir takim paleti düsünün örnegin. Tarim ve madencilik, bir ön palettir. Bu palet, kirilmaya, dagilmaya basladigi zaman ekonominin diger sektörlerinde de dagilma baslar. Ekonomiye her zaman bir bütün olarak bakmak lazim. O bakis açisiyla baktiginizda, ekonomide tüm sektörler birbirini destekler sekilde giderse basariya ulasirsiniz. Türkiye’nin en önemli sikintilarindan birisi bu içerigin dagilmis olmasidir.

Tarimdaki en büyük sikinti ne?

Tarimda iki önemli durumu belirtmek lazim: Bunlardan birisi stratejik olarak beslenme. Yani insanlarin gida isteklerini ön planda tutup, bunun sürekliligini saglayabilmeniz lazim. Ikincisi de istihdamda önemli stratejik olan ürünlerin tüketimini saglayabilmeniz lazim. Oysa hemen hemen çeyrek yüzyildir bu iki ögede de sikinti yasaniyor. Örnegin, Milas ve çevresi tütün bölgesidir. Milas Ovasi, Dalaman Ovasi, Fethiye Ovasi da pamuk bölgesidir. Oysa bu iki ürün de hem tarim hem isleme (imalat) sektöründe isgücü istihdam eden ürünlerdir. Ne yazik ki izlenen politikalarla bu ürünler neredeyse kayboldu. Burada pamugun ve tütünün kaybolmasi büyük ölçüde hem tarim kesimindeki istihdam hem de bu ürünlerin özellikle sanayi ve pazarlama süreçlerinin yarattigi katma degerle, yarattiklari yeni istihdamlarla ilgili.

Uluslararasi rekabet açisindan Türkiye’nin durumu nasil?

Ekonomide hiçbir sey tesadüfe bagli degildir. Dogal zenginliginiz, avantajlariniz olabilir. Ancak sektörü iyi yönlendirecek yetismis insan gücü, bilgi teknolojileri ve altyapiniz yoksa rekabette geride kalirsiniz. Türkiye’de yasanan en büyük sikinti, gerekli tedbirleri zamaninda alamamis olmasidir. Toprak reformu yapamadigi için son derece küçük, bilgi düzeyi düsük, teknolojisi ve üretim düzeyi zayif bir yapiyla rekabete çikti.

Ürünlerin pazarlanmasi konusunda yasanan sikintilar neler?

Tarim ürünleri genellikle ya dogrudan ya da belli kosullarda islenerek tüketiliyor. Paketlemesinden, ambalajindan tutun da yeni ürünlere dönüsmesine kadar tarimin sanayiye entegre olma sürecini geçmek ve bunu pazarla bütünlestirmek zorundasiniz. Buradaki birinci sorun, üretici kesimin isletmelerinin küçük olmasi ve küçük bahçelerden toplanan 300-500 kiloluk ürünleri çok uzak pazarlara götürmek. Uzak pazarlara gidebilecek organizasyon eksik. Ikincisi, bu ürünleri isleyip, yeni katma degerler yaratarak yine uzak pazarlara götürmek. Üçüncüsü de, özellikle nihai tüketicinin bu mallara ödedigi fiyat ile üreticinin eline geçen fiyatlar arasinda çok büyük farklar olmasi. Bu farki üretici lehine çevirmeniz için yeterli organizasyonunuz ve örgütlenmeniz yok. Böyle olunca küçük isletmelerin mahalli pazarlarda ürünlerini degerlendirme gibi bir sorunla karsilasiliyor. Tarimda sunu göz ardi etmemek lazim: 70’lerden bu yana biz Dünya Bankasi’ndan kredi alarak süt üreticiligi yapariz. Ne kadar süt hayvani, damizlik hayvanlar getirdik, aradan 3-5 yil geçti, hepsi kasap önlerinde. En azindan benim bildigim böyle 4-5 tane deneme vardir. Insan bir düser, iki düser ama niçin düsüyorum diye bakmasi lazim. Ne yazik ki bu politikalarla biz buna bakamadik galiba. 70’lerde Dünya Bankasi’ndan büyük bir kredi aldik ve dagittik insanlara. Ama sunu yapamadik: O süt nerede islenecek? Nasil pazarlanacak? Nihai tüketiciye kadar gidecek yol yok. Ondan sonrasini planlamamissiniz. Böyle olunca sütler döküldü, inekler satildi, kesildi. Bir hesap ettim kabaca Türkiye düzeyinde, korku verici bir sonuç çikiyor ortaya. Türkiye bunu sik sik yasiyor.

“Türkiye tarimsiz, tarim kooperatifsiz kalkinmaz.”

Neler yapmak lazim bu noktada?

Tarimda üretimin nihai tüketicilere geçislerini organize etmedik. Onu pazardaki insanlara biraktik. Burada insanlari bilgilendiren bir seyler yapmak lazim. Gelismis ülkeleri incelediginizde üretim, pazarlama ve sanayi nihai üreticiye kadar gidecek bir organizasyon semasi içindedir büyük ölçüde. Bunu gerçeklestirecek firmalar da olabilir, özel sektör ya da devlet sektörü de… Önemli olan o islemleri bir yere getirebilecek sekilde üretimle tüketici arasindaki bagi sürekli kilabilecek ticari ve sanayi örgütlenmeyi saglayabilmek, bunu yönlendirebilmek. Bütün üreticilere ulasip üretim teknikleri hakkinda bilgi vermek lazim. Üretim için de sürekli finansal destek, girdi destegi saglanmasi lazim. Tarim Kredi Kooperatifleri daha aktif olarak devreye sokulmali. 1937’de Ziraat Bankasi’nin tarim bankasi haline dönüstürülmesiyle Anadolu’nun her tarafina finans sistemi kuruldu ve bir ölçüde finans destegi saglandi. Böylece teknik girdi, teknik bilgi ve üretim Anadolu’ya yayilmaya basladi ve Türkiye 1980’lere kadar dünyanin örnek üretici ülkelerinden biri haline geldi. Ancak bunlarin pazarla bütünlesmesi lazim. Bunun için de o ürünleri toplayabilecek kurumlar kurmak lazim. Ne yaptik biz 80’lerden sonra? Bunlarin yerine hiçbir sey kurmadik. Hepsini sanki siradan mal satarmis gibi sattik, özellestirdik. Ve su anda tarim ile nihai pazar arasindaki baglari yok çiftçilerin. Koptu. Ziraat Bankasi 1983’te tamamen ticari banka haline getirildi. Bütün bunlarin sonunda elbette tarimi ayakta tutmak kolay degil.

Kooperatiflerin tarim sektöründeki önemi nedir?

Gelismis ülkelere baktigimizda tarim kooperatifsiz olamaz. Benim söyle bir sözüm var: “Türkiye tarimsiz, tarim kooperatifsiz kalkinmaz.” Dünyada iki önemli isletme türü vardir. Bunlardan birisi sürekli sermayeye- özellikle likit sermayeye- , kar arayan bir isletme türüdür. Ikincisi de adamin elinde likit sermayesi yoktur ama emegi ve bilgisi vardir, tarlasi, ahiri,vb.. vardir, bunu ürüne çevirmistir, bu ürünü pazarlayacaktir. Kisacasi karla geliri karistirmayalim. Örnegin küçük bir çiftlik sahibi, elindeki küçük sermaye ile bir traktör almistir. Üretim faktörü olarak topragi vardir. Kendi emegi ile ailesinin emegini birlestirir, süte dönüstürür, sebzeye, bala dönüstürür, onu satar. Bu satma sürecinde elindeki imkanlar kisitli oldugu için nihai pazarlara ulasamaz. Bunu yansitabilmesi için kendisine uygun bir sirket kurmasi lazim. Bu iyi bir sekilde topluma anlatilamadi. Kisacasi tarim ekonomisi arastirmalarini finanse edecek kurum yok Türkiye’de. Böyle olunca da bunlari arastiramiyorsunuz, bunlarin sorunlarini dile getirseniz de çözümsüz kaliyor. Hükümetlerin bu konuda kooperatifleri bir ekonomik araç olarak kullanma gibi bir kaygisi olmadi. Böyle olunca 50’lerden, 70’lerden bu yana kooperatifçilik komünizm araciymis gibi aktarilmaya çalisildi. Bakin Amerika’da su anda 1 milyar dolar üzerinde ciro yapan, dünyanin en büyük 62 kooperatifi var. 2008’de Uluslararasi Kooperatifler Birligi 1 milyar dolar üzerinde ciro yapan kooperatifleri konu eden bir arastirma yapmis. 300 tane kooperatif kurulmus böyle. Bu 300 kooperatifin yillik cirosu, Ispanya milli gelirine (dünyanin 10. Büyük ekonomisine) esit. Az gelismis ülkelerde bile bu sistem var ama Türkiye’de böyle bir sey yok daha. Biz kooperatifçiligi yeterince halkimiza anlatamadik. Bunu anlatmak için projeler gelistiremedik. Kooperatifçilik çok önemli bir harekettir aslinda. Dünya nüfusunun hemen hemen yarisina hitap etmektedir ve dünyada 100 milyondan fazla isçi istihdam etmektedir.Bu istihdam, dünya ticaretinin üçte ikisini (2/3’ünü) elinde bulunduran çokuluslu sirketlerden yüzde 20 daha fazladir. Nüfusa baktiginizda, dünya nüfusunun yarisi en azindan kooperatiflerden su veya bu sekilde faydalanmaktadir. Türkiye’de kooperatif sayisi çok, 90 binlere yaklasmis durumda ; üye sayisi da 8,5 milyon civarinda. Tarim kooperatiflerine üye sayisi da 4,7 milyondan kisi civarinda . Ama bunlar pazar düzeyinde etkili bir çalisma yapamamaktalar; çünkü kooperatif konusunda bilinçli degiller. Kooperatifçilik, bilinçlenmeyi öncelikli kiliyor. Biz 1930’larda Atatürk Dönemi zamaninda kooperatifleri kurduk, ama o günkü acil ihtiyaçlar dogrultusunda kurduk. Devletin de katkisi ile tarimi bir yerlere getirdik; ama insani yetistirecek bir tedbir almadik. Okullarimizda kooperatif dersi yok. Fransa’da örnegin 55 bin ilögretim okulunda kooperatifçilik dersi ve uygulamalari vardir. Ilkögretimden itibaren çocuk kooperatif bilincini aliyor.

Ayrica Türkiye’de söyle bir sikinti var. Türkiye’de kayit disi ekonomi çok fazla. Kayit disinin çok fazla oldugu yerde kooperatifler yasayamaz. Rekabetçi ekonomide, rekabetin belkemigini kooperatifler olusturur.

Tarim ve turizm birlesmeli

Bodrum gibi turizmin gelistigi bölgelerde tarim alanlari hizla yok oluyor. Bu noktada turizmin tarima etkilerini siz nasil degerlendiriyorsunuz?

Aslinda turizm makro yerlesim plani yapilmasi lazim. Tasimaciligin, iletisimin bu kadar gelistigi bir ortamda, bu güzelim tarim arazileri yok olmadan önlemler alinmali. Insanin oldugu her yerde, hele turizmin en büyük destegi gida ürünleridir. Bodrum’da diyelim ki yazin 1 milyon (bu nüfusun kis aylarinda 100 binin altina düsmedigi ileri sürülüyor) civarinda insan var. Buradaki gida maddelerini Antalya pazarindan, Izmir pazarindan getiriyorlar. Halbuki burada, bu yörede tarim üretimiyle turizm talebi birlestirilebilse, o birlestirilmeyle birbirini destekleyebilse çok iyi olacak. Çünkü zaten bütün ekonomik sektörler birbirini desteklemek, birbirinden destek almak zorundadir. Gerek hammadde, gerek talep, gerekse hizmete sunma açisindan birbirini tamamlamak durumundadir. Hiç olmazsa yeni turistik alanlari mümkün oldugu kadar kaliteli, verimli topraklar üzerine degil, biraz daha yamaç ve kiraç yerlere dogru çekilmesi, alt yapinin ona göre düzenlenmesi gerekiyor. Siz hazir topraginizi tasa, betona dönüstürürseniz, onu kazanamazsiniz geriye. Ne kadar teknoloji gelisse de hala tarim, gida maddeleri üretimi topraga bagli, havaya bagli, iklime bagli. Biz Akdeniz ikliminden en iyi sekilde yararlanmaliyiz.

Kaynak : elelebizbize.com

Haberi Ekleyen: Ali Dursun

Bu haber 1286 defa okunmuştur.

Paylaş

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Röportaj-Söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi Dedesi rahmetli Mustafa Kul'un bayrağını taşıyor

Erdoğan'ın halifelik hayali Türkiye'yi tehlikeye attı!

Erdoğan'ın halifelik hayali Türkiye'yi tehlikeye attı! Ortadoğu'yu en iyi bilen gazeteci Hüsnü Mahalli, SÖZCÜ'ye konuştu

Cesur,Devrimci ve Çağdaş

Cesur,Devrimci ve Çağdaş TGB Başkanı Çağdaş Cengiz ile röportaj

Kılıçdaroğlu: AKP kaybedeceğini gördü

Kılıçdaroğlu: AKP kaybedeceğini gördü Kılıçdaroğlu provokasyonlar konusunda uyardı

Yıldırım Mayruk ülkeyi terk ediyor!..

Yıldırım Mayruk ülkeyi terk ediyor!.. Yıldırım Mayruk,Barbaros Şansal ile birlikte ülkeyi terk ediyor!..

GÖRELE ' DE HAVA DURUMU

GIRESUN

RÖPORTAJ

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

ARŞİVLEN HABERLER

Arama
ssssssssssssssssssssssssssssssssssss