Karakter boyutu :
12 Mayys 2011, 01:56
AKP ve CHP aynı sistemden nemalanıyorEmek, Demokrasi ve Özgürlük adayları: AKP ve CHP aynı sistemden nemalanıyor.
Emek, Demokrasi ve Özgürlük adaylari: AKP ve CHP ayni sistemden nemalaniyor Mehmet Tanhan - Erdal Avci 12 Haziran’da yapilacak olan milletvekili genel seçimlerinde Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun destekledigi Izmir 1. Bölge Bagimsiz Milletvekili Adayi Mehmet Tanhan ve Izmir 2. Bölge Bagimsiz Milletvekili Adayi Erdal Avci ile siyasi savunulari, seçimler ve Izmir üzerine yurtsuz.net olarak bir söylesi gerçeklestirdik.
Yurtsuz: 22 Kasim 2009 tarihinde Ahmet Türk'ün de içinde oldugu Demokratik Toplum Partisi'nin konvoyuna Izmir’de bir saldiri olmustu. Bu saldiridan sonra özellikle liberal ve hükümete yakin oldugu bilinen medya üzerinden 'Fasist Izmir' imgesi olusturulmaya çalisildi. Sizler fasizme karsi kavramlardan olusan Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku adaylari olarak Izmir'den adaysiniz. Yani fasist olarak adlandirilan bir sehirden adaysiniz, bu tarife ne diyorsunuz? Erdal Avci (Izmir 2. Bölge Bagimsiz Milletvekili Adayi): Fasistin yaninda bir de 'Gâvur Izmir' dendi. Türkiye'deki bütün bu tanimlamalarin yapilmasi degisik inançlardan, degisik milliyetlerden olanlara, degisik ideolojik durusu olan toplumsal kesimlere karsi, öteden beri yani Cumhuriyet’in kurulusundan beri süregelen politikayi sürdürenlerin bir tutumu. Toplumu saflastirma, korku ortami yaratma ve ötekilestirme yaklasiminin somutlasmis ifadesi. Bizim mücadelemizin ana zeminine oturan fikir, tüm bu ayriymis gibi görünen duruslarin aslinda bir zenginlik olabilecegi, bir arada yasayabilecegi, önemli olanin insanlarin birbirlerinin varliklarini kabul edebilmeleri oldugudur. Dolayisiyla hiçbir zaman, hiçbir yerde bu ayrisma noktalarini öne çikartan degil, toplumun komsuluk edebilmelerini, cenazelerinde, dügünlerinde bir araya gelebilmelerini saglayan özelliklerini öne çikarmak gerekir. Izmir, bizim için memleketin güzide bir yeridir, Ege topraklarinda duran güzel bir cografyadir. Insanlari da ne fasisttir, ne ‘gâvur’dur. Demokrasinin ve felsefenin dogdugu uygarlik besigidir. ‘Blogu seçimden sonra da sürdürecegiz’ Yurtsuz: Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku ismi bir seye isaret etmek için konulmus gözüküyor. Bir arada bulundugunuz yapiya neden bu ismi verdiniz? Mehmet Tanhan: Bu blogu olusturan kavramlardan biri olan 'emek' kelimesini ele aldigimizda diyebiliriz ki, sermaye kesimleri ile toplumun çok genis kesimleri - ezilenlerin, isçi sinifinin, köylülerin - arasindaki uçurumda tarafimizi göstermek istedik. 'Özgürlük' kelimesi ne gelirsek, Türkiye'de herkesin özgürlüge ihtiyaci var. Gerek etnik olarak, gerek dinsel olarak, gerekse toplumsal olarak herkesin özgürlüge, özgürlesmeye ve özgür olmaya ihtiyaci var. 'Demokrasi' ise Türkiye'nin gerçek sorunu. Türkiye'de demokrasi ve demokratiklesmenin saglanamadigi açik. 1924 ve sonrasi AKP iktidarina kadarki süreç statükocu, ulusalci bir süreçti. Bu süreçte diger halklara karsi yapilanlar, iste Süryanilere, Araplara, Çerkeslere, Ermenilere, Kürtlere yapilanlar bellidir. Bu yapilanlara karsi baskaldirilar da bellidir. Baskaldirilar sonrasinda yasananlar, özellikle de Dersim katliamindan sonra yapilanlar bellidir. Inanç alaninda da Alevilerin sorunlari... Hiristiyanlarin sorunlari, anlatmak istedigim Malatya'da, Trabzon'da farkli inançta olanlara karsi öldürülmeye varan eylemler yapildi. AKP döneminde de durum hemen hemen ayni. Statüko farkli bir sekilde - ulusalci bir sekilde degil de - sermayenin yesil kesimiyle fasizme yol aliyor. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun temel kapsami 1921 Anayasasi’nin öne sürdügü ve belirledigi sartlari bir araya getirmeye çalisiyor. Bu nedenle seçimden sonra da bu blogun devami ve çalismasi gerekiyor. Türkiye'nin kardes halklarinin birlikteligi böyle bir blokla sürdürülebilir. ‘Ege medeniyetlerinin temsilcisi olacagiz’ Yurtsuz: Izmir adayisiniz. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku, adindan da anlasilacagi gibi bir tercihi yansitiyor. Sizler Izmir'deki hangi kesimlerin adayi olmayi tercih ediyorsunuz, hangi kesimlerin mücadelesini, sözünü meclise tasimayi vaad ediyorsunuz? Erdal Avci: Izmir tarim bölgesi ve burada çok sayida mevsimlik isçi çalisiyor. Bunlarin sorunlarinin dile getirilmesi lazim, onlarin temsiliyetine adayiz. Ciddi bir issizlik ve yoksulluk sorunu var. Gençligin egitim sorunu var. Genel olarak bir sosyal problem olan saglikta güvencesizlik, egitimde esitsizlik yaninda sinav sisteminde ciddi sorunlar var. Bu kesimlerin de temsilcisi olabilmek için adayiz. Ege Bölgesi önemli bir turizm bölgesidir. Tarihin ve cografyanin rant alanlarina dönüstürülüp, sermaye çevrelerine peskes çekilmesi durumu var. Canlilari bir kenarda tutarak söylersek, tarihin tek temsilcisi olan tarihi kalintilarin korunmasi gerekir. Tarihin korunmasina çok önem verdigimizden biz o tarihin kalintilarinin temsilcileri olacagiz. Sularin altina gömülen Allianoi’nin, bes yildizli otel binalarinin temelleri altinda kalmis Ege medeniyetlerinin temsilcisi olacagiz, onlarin varliklarini koruyacagiz. Bir baska önemli sorun olan savas nedeniyle daglarda asker olarak, gerilla olarak duruslarini, pozisyonlarini belirlemis gençlerin anneleri ayni binalarda ayni mahallelerde oturuyor, ayni bakkallardan alisveris yapiyor. Bu savasin acilarini dindirmek için, bu acilarin yasanmamasi için bu asker annelerinin, gerilla annelerinin temsilcisi olacagiz. Bir baris projesiyle çocuklarinin birbirinin canlarini almasini engelleyecek bir siyasi zemin yaratacagiz. Dolayisiyla bu hem ekonomiye bir katki olacak, hem iç huzura, hem de toplumsal barisa çok önemli bir katkida bulunmus olacak. Savas tamtamlarinin, çigirtkanlarin, savas lobilerinin bu topluma giydirdigi ölüm gömlegini çikaracagiz, baris gömlegi giydirecegiz. Bu toplumsal kesimlerin de temsiline soyunuyoruz. Parlamentoda siyaseten onlarin vicdani, agzi, kulagi olmaya adayiz. Ekoloji sorunlari, kadin sorunlari, aydin, sanatçi sorunlarinin çözümünün temsiline adayiz. Özü itibariyle, bu toplumsal yapi, bu siyasal iktidar, bu köhnemis anlayistan dili yanmis bütün toplumsal kesimlerin sorunlarini dile getirebilecek genis bir yelpaze olusturarak, kendilerini var edebilecegi bir alan yaratarak onlarin temsilcisi olmaya çalisacagiz. Mehmet Tanhan: Seçim çalismalarinda ve ziyaretlerde degisik etnik kesimlerin, degisik inanç gruplarinin bir arada yasadiklari, yan yana oturduklari, komsuluk yaptiklarini bir kez daha gördük. Bu çalismalar sirasinda ciddi bir Roman nüfusun varligina ragmen ayrimcilik yasadiklarina da sahit olduk. Bizim hedef kitlemiz, sorunlarini çözmeye çalisacagimiz kesimler özellikle yoksul kesimler, farkli inanç gruplari, Romanlar gibi etnisite gruplari da olacaktir. Ayrimciliga ugrayan her kesimin ve bireyin yaninda olacagiz. Izmir Güneydogu'dan, Kürdistan'dan zorla göç ettirilen, iste evi yakilan, köyü yakilan çok ciddi sayida insanin geldigi bir yer. Bu insanlarin büyük bir bölümü hâlâ o geri dönüs hasretini yasiyor. Köyüne geri dönmeyi istiyor. Özellikle de biz bu tür sorunlarla da ugrasmayi düsünüyoruz. ‘Yoksullugu ortadan kaldiracak proje devrim projesidir’ Yurtsuz: Konusmalarinizda bir vurgu dikkatimizi çekti. Türkiye'nin temel meselelerinden birisi de yoksulluk. Insanlar yoksullukla tek basina bas edemiyor. Yoksullukla bas edebilmek için, mücadele edebilmek için bir öncülük veya yönlendirme gerekiyor. Bu mücadele sadece iktidar olarak degil, muhalefet olarak da yapilabilir mi? Yoksullukla mücadelede neler yapilabilir? Erdal Avci: Yoksullugu ortadan kaldiracak proje devrim projesidir, biz bu konuda netiz. Geçici önlemler alabilirsiniz, geçici yöntemler bulabilirsiniz, evlere erzak dagitabilirsiniz, yesil kartla saglik hizmeti, egitim alaninda küçük küçük katkilarla bir seyler yapildigi zannediliyor. Oysa yoksulluga yol açan esas neden olan kapitalizmin yarattigi bu sömürü sisteminin ortadan kaldirilmasi gerek. Bir kere genel olarak bu yapilmadigi sürece en ileri demokrasiler ve kapitalist ülkelerde bile yoksulluk sorunu var, ama gözden kaçiriliyor, Paris'in etrafinda yoksullar var, göbeginde zenginler var gibi. Dolayisiyla geçici çözümlerden yana degiliz, daha çok sorunu temelden çözme perspektifimiz var. Yine de su tartisilmali: Bu ülkenin kaynaklari, ekonomik ve dogal kaynaklari savas lobilerinin, tüccarlarinin cebine gidiyor. Bir kere bu savas bitirilmedigi sürece kaynaklarin dogru kullanilmasi mümkün degil. Iste sayin Kiliçdaroglu, Kürt sorununun çözümüne dair bölgeye fabrikalar yaparak sorunu çözecegini söylüyor. Oysa fabrika yapabilmesi için devletin paraya ihtiyaci var, devletin parasi savasa gidiyor. Savas, çatisma ortami ortadan kaldirilirsa gelir dagilimindaki ciddi farkliliklara müdahale edilebilir. Bu da refahin yükseltilebilme ihtimalini dogurur. Savasin durdurulmasiyla birlikte tarimin canlandirilmasi, hayvanciligin tekrar canlandirilmasi, uluslararasi sermayeye hizmet eden kotalarin kaldirilmasi ile insanlarin üretim alanlarina geri dönmeleri ülkenin ortalama yasam standardini yakalamasina imkân sunacaktir. Fakat mevcut siyasi partilerin programlarina baktigimiz zaman, sermayeden yana bir durus sergiledikleri için, uluslararasi sirketlerin de neredeyse arka bahçesi durumuna gelmislerdir. Sadece tüketen bir ülke ekonomisi sekillendirilmis. Üretime geçirebilmeyi sagladigimiz andan itibaren daha iyisi mümkün olacaktir. Dolayisiyla savasin bitirilmesi ve uluslararsi sermayeyle bagin koparilmasi ve adil bir gelir dagilimi politikasi bu sorunu bir nebze çözecektir ama temel çözüm için üretim iliskileri biçiminin, yani sömüren ve sömürülen iliskisinin bitirilmesi gerekecektir. Mehmet Tanhan: Issizlik ve yoksulluk sorununun, özellikle de issizlik sorununun ortadan kaldirilmasi Türkiye'de uzun bir zaman alacaktir. Bunu öngörebiliyoruz. Erdal Bey’in söylediklerine ilaveten; yoksullugun, issizligin ortadan kaldirilmasi için yerellerin güçlendirilmesi gerekir. Yani merkezden degil, yerelden yönetme. Çünkü idareci olarak, belediye baskani veya benzer konumda bulundugunuz zaman, yani yerelden yönettiginiz zaman o yerelin ihtiyaçlarini, imkânlarini ve neler yapilacagini çok net olarak görürsünüz. Türkiye'deki yerel yönetimler yasasinin bir bölümü Fransa'dan, bir bölümü Ingiltere'den alinmis olsa da Türkiye Cumhuriyeti herkesi kendine bagimli hale getiren bir yönetim seklini uyguluyor. Özellikle yerel yönetimler boyutuyla. Taleplerimizden bir tanesi yerellerin güçlendirilmesidir, sevk ve idarenin yerellere devredilmesidir. Demokratik özerklik önerisi sadece demokrasi açisindan degil, iktisadi kaynaklarin verimli ve yerinde kullanimini da kapsadigindan yoksullukla mücadelede bir avantaja da isaret ediyor. ‘Mücadelemizin esaslarindan birisi esitsizliklerin ortadan kaldirilmasidir’ Yurtsuz: Hayatin her alaninda esitsizlik yeniden üretiliyor. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku esitlik konusunda çok iddiali görünüyor. Esitlik konusunda kisaca neler söyleyebilirsiniz? Mehmet Tanhan: Esitligi farkli farkli boyutlariyla ele almak lazim. Dogu-Bati esitsizligi, Orta Anadolu ile Bati arasindaki esitsizlik. Yine egitim boyutundan somutlarsak çok ciddi bir esitsizligi görürsünüz. Örnegin Istanbul, Ankara, Izmir'de okuyan bir ögrenci ile Sirnak, Mardin ve Hakkâri'de okuyan bir ögrencinin egitim olanaklari ve kalitesinin esit olmadigi, ayni kentin içinde Izmir'de Hatay semtindeki ile Kadifekale, Eskiizmir semtlerinde okuyan bir ögrenci arasinda üniversite imtihanlarinda veya benzer karsilasmalarda çok ciddi esitsizlikler var. Kadinla erkek arasinda tarihsel bir esitsizlik var, hep haksizlik yapilmis, kadin özgür degil. Bu esitsizliklerin ortadan kaldirilmasi mücadelemizin esaslarindan biridir. Sanayi bakimindan olsun, is imkânlari bakimindan olsun daha çogaltabilecegimiz birçok bakimdan Dogu-Bati esitsizligi var. Örnegin her yil bahar mevsiminde Bati'ya Dogu'dan yüzbinlerce insan mevsimlik isçi olarak göç eder, üç-dört aylik süre sonunda geri döner. Esitsizlik karsisinda esitligi bunlari degerlendirerek savunuyoruz. Erdal Avci: Buna ek olarak temel esitsizliklerinden biri de inanç alaninda. Egitim, saglik alaninda, ekonomik alanda yasanan esitsizlikleri toplum tartisiyor. Uzak durulan önemli bir esitsizlik de mezhepsel farkliliklarin devlet karsisindaki konumudur. Özellikle Izmir'de çok sayida Alevi yurttas var. Fakat CHP'nin kendisi ve belediyeleri Alevilere yakin görünüyor olmasina ragmen Cumhuriyet’in kurulus asamasindan bu tarihe kadar defalarca elinde firsat olmasina ragmen, Alevilerin statüsünün belirlenmesi, diyelim ki Cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi, ders kitaplarinda Alevi felsefesi ve inancinin islenmesi gibi, Alevilerin dedelik dergâhlarinin açik olmasi, dedelik makaminin geleneginin sürdürülebilmesini saglamak gibi konularda, Sünni din anlayisina, Türk-Islam anlayisina verdigi destegi, Alevi felsefesine ve inancina vermemistir. Bu sorunun karmasik ve çözülemez olmasini saglayan CHP zihniyetidir. Alevi kesimlerinin de bir yanilsamasi vardir. CHP'nin kendileri için bir güvence oldugunu zannetmislerdir. Yasal ve toplumsal olarak bugün yasanan sorunlari yaratan CHP gelenegidir. Haci Bektas-i Veli Dergâhi'nin kapatilmasi ve dedelik egitimi ve faaliyetlerinin son bulmasi Tekke ve Zaviyeler Kanunu'nun çikarilmasi sonrasinda gelir. Oysa Diyanet kurulmus, Imam Hatip Liseleri açilmis, Türk-Islam anlayisinin devamliligi saglanmistir. Ayrica ekonomik olarak da desteklenmistir. Aleviler için sadece Haci Bektas-i Veli Dergâhi vardi, orada faaliyet sürdürülüyordu, o da kapatildi. Bu, CHP'nin tek parti döneminde Atatürk'ün de aldigi bir karardi. Ne hikmetse Aleviler bu konuyu es geçmisler. Son dönemlerde Cemevleri açilmis ve kültür merkezleri olarak tanimlanmis, islevsel olarak da kültür merkezlerine indirgenmistir. CHP belediyeleri kendi yarattigi bu çaresizligi ve kendi yarattiklari bu zemini örtbas etmek için yerel yönetimlerden kismi desteklerle toplumun Alevi kesimine sirin gözükerek bir aldatmaca içine girmistir. Oysa genel baskaninin bile 'Aleviyim' diyemedigi bir partide çok ciddi bir Alevi destegi alinmis, fakat o sorunun çözümü yönünde ciddi ve vicdani bir karsilik verilmemistir. CHP Alevilerin oylarina talip olmustur, ama inançlarinin sürdürülmesi konusunda temsilcisi olmamistir. Bu yönüyle Izmir'deki, Ege'deki Alevi yurttaslarin sorunlarinin hukuksal olarak mutlak çözüme kavusturulmasi yaninda ötekilestirilmesi ve varliginin es geçildigi politikalarin durdurulmasi lazim. ‘AKP ve CHP ayni sistemden nemalaniyor’ Mehmet Tanhan: Her sey anayasaya bagli. Bu anayasa oldugu sürece Türkiye’de yapilan her sey göstermelik oluyor. Basbakan 2005 yilinda Diyarbakir’da diyordu ki “Kürt sorunu var, bu sorun benim sorunum. Bu sorunu biz çözecegiz.” Bundan birkaç gün önce Mus’ta diyor ki “Kürt sorunu diye bir sey yok, Kürt vatandaslarin sorunu var.” Bir taraftan “inanç sorunu yok” diyor. Ama Erdal Bey’in de ifade ettigi gibi gerek Alevilerin üzerindeki baskilar, gerek diger dinsel gruplar üzerindeki baskilar, gerek Sünni Müslüman’likta ki Safii mezhebi üzerindeki baskilar ve Hanefiligi tek mezhep olarak kabul etmeye zorlama, Kürt dili üzerindeki baskilar, Kürtçe’nin yasak olmasi... Roj Tv’ye destek verdikleri için ben de dahil olmak üzere bir sürü belediye baskani hakkinda dava açarken, bir taraftan da hem Kürtçe Dünya Televizyonu’nu kuruyor, hem de TRT Ses’i kuruyor. Aslinda tüm bunlar tamamen göstermelik. Eger TRT Ses Kürtçe yayin yapiyorsa ve bu devlet eliyle yapiliyorsa artik Kürt dilinin varliginin kabul edilmesi ve hukuki güvenceye kavusturulmasi gerekir. Bunu döndürüp döndürüp anayasaya bagliyorlar, “tek dil, tek bayarak, tek millet, tek vatan”, yani tekçilige baglaniyor. AKP hükümeti Türk-Islam sentezine, Islamci bir kimlige sahip olmasina ragmen, halktan bu yönüyle oy toplamasina ragmen basörtüsü sorununu çözmüs degil. Basörtüsü ister siyasal bir simge olsun, ister baska bir sey sonuçta bir taleptir, biz öyle görüyoruz. AKP onu bile çözememistir. Bütün bu esitsizliklerin, ötekilestirmelerin temel kaynagi anayasadir. Dolayisiyla anayasa degistirilmelidir. Bizim talebimiz olan yeni demokratik bir anayasa yapilmalidir. Bütün insanlarin kendini ifade edebilecegi bir anayasa istiyoruz. Erdal Avci: Bunlar sorunu kökten çözmeyen, biraz ucuz siyaset yapma yöntemleridir. AKP’ye baktiginizda insanlarin dini duygulari üzerinden esas olarak faaliyet sürdürür, CHP laiklik ve Aleviler üzerinden, agirlikli olarak orta sinif ve bir kisim sermaye çevreleri üzerinden sürdürür. MHP’yi zaten tartismaya gerek yok, zemini belli. Her iki gelenekte de takiyyeci anlayis var, toplumu kandirma siyaseti var, argümanlari bellidir. CHP’liler, AKP’liler için der ki “Bunlar gelecek, bizim yasamlarimiza, içkimize karisacaklar, basimiza zorla basörtüsü geçirecekler, yasamimiza müdahale edecekler.” AKP’liler, CHP’liler için der ki “Bunlar gelecek, sizin basinizi zorla açacak, ibadethanelerinizi kapatacak, dini anlayislariniza saldiracak.” Toplumu saflastirmislar, aslinda parlamentoda yan yana durmus, ayni sistemden nemalanan bir anlasma içerisindeler, öyle görünüyor. Dolayisiyla kökten çözecek bir duruslari yok. Türban sorunu devam ediyor, hukukta bir yeri yok. Kürt sorunu hâlâ hukuksal olarak, en azindan demokratik talepleri bile kabul edilmis degil. Alevilik meselesinde Alevilerin talepleri var, o talepler hâlâ hiçbir sekilde -ara ara geçistirilmek suretiyle gündeme getirilmis olsa bile- 80 yillik bir sorunda hâlâ tek bir madde bile koyulmadi. Sorunu çözeceklerine iliskin Alevilerin aslinda bir umudu, beklentisi bile yok. Hatta listelere baktigimizda görünen su ki yaklasik 8-10 milyon oylari olan Alevilerin gerçekten kendilerini anlatabilecek adaylar listelerde bile yok. Dolayisiyla Kürt sorunu zaten kendilerinin çözebilecegi bir sey degil. Onlarin gerçek demokratik temsilcilerinin de vetolarla falan önlerine hukuksuz bir sekilde geçilmeye çalisildigini da düsünürsek inkârci ve dislayici, imhaci siyaset konusunda israrci olduklarini görüyoruz ve büyük bir üstü açik tiyatroya döndürüldü Türkiye. Bir maskeli balo var. Iste Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku, bu maskeleri düsürme konusunda önemli bir misyon üstlenecek. ‘Kentsel dönüsüm mülksüzlestirmedir’ Yurtsuz: AKP’nin iddiali Izmir adayi Binali Yildirim, kentsel dönüsümden bahsediyor. Belediyenin de kentsel dönüsüme dair bir propagandasi var. Ve aslinda Izmir’deki kentsel dönüsümün deneyim alani Kürt seçmenlerin yasadigi yerler; Kadifekale. Burasi yillardan beri agirlikli olarak Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun geleneginin devam ettirdigi adaylara destek oldugu bir semt. Kentsel dönüsüm önümüzdeki dönemde Izmir’in en önemli gündemlerinden birisi. Kentsel dönüsüm konusunda düsünceleriniz neler? Mehmet Tanhan: Kentsel dönüsüm konusunda özellikle Kadifekale’de yapilanlara rantsal dönüsüm diyebiliriz. Çünkü baktigimizda aslinda orada yasayan vatandaslarin, Kürtlerin, Romanlarin sagliksiz yasamlari degil sorun. Bir ara tarihi bölge dediler, sonra heyelan bölgesi dediler. Bizim birçok kisiyle yaptigimiz görüsmelerde oraya dair ciddi bir raporun hazirlanmadigi belirtiliyor. En azindan yerel yönetimler böyle bir karar verirken üniversitelerden akademisyenlere bir rapor hazirlatmalilar. Bu konuya baktigimiz zaman iki nokta göze çarpiyor: Birincisi oradaki Kürt seçmenleri Izmir’in çesitli noktalarina dagitmak, ikincisi rantsal dönüsümü saglamak. Rantsal dönüsümü bugün yapmayabilirler, ama süreç içerisinde, belki bes yil sonra, belki on yil sonra bu rantsal dönüsüm saglanacaktir. Çünkü Kadifekale çok güzel bir yer. Eger buranin yikilmasi, istimlak edilmesi tarihi bir degere hizmet edecekse, Izmir’in, geçmisteki adiyla Smyrna’nin tarihini ortaya çikarmak için oralar feda edilecekse amenna. Ama bireysel olarak benim edindigim izlenim bahsettigim iki temel noktaya dair. Oralarin ileriki dönemlerde birilerine peskes çekilmesi amaçlaniyor. Erdal Avci: Bir kere kendileri insanlarin sagliksiz kosullarda yasadigini, kentin heyelan bölgelerine kaydigini söylerken bile bir itirafta bulunuyorlar. Bunlarin hepsi cumhuriyet sisteminin geldigi noktayi ya da bunlarin bu ülkeyi nasil yönettigini gösteriyor. Çünkü en nihayetinde AKP’nin siyasi gelenegi, CHP’nin siyasi gelenegi buralari var edenlerdi, buralari yönetenlerdi. Eger bir cografya yagmalanmis, mimarisi, tarihi, altyapisi, üstyapisi bu kadar rezil bir durumdaysa bu rezilligin mimari bunlardir. Bu bir itiraf, basarisizligin itirafidir. Öyleyse bu kadar kötü yönetenlerin dogru bir dönüsüm yapamayacaklari da siyasal bir gerçek. Bunu muhakkak vurgulamak lazim, bunlar bu isin mimarlaridir. Biz bu isin mimarlarina ikinci kez güvenmemeliyiz, kuzuyu kurda teslim etmememiz lazim. Buradan baktigimizda, bunlarin bu toplumsal kesimlerin yasamlarini, altyapisi, üstyapisi, dogru kurulmus sosyal yasam alanlarinin oldugu bir kentsel dönüsüme dönüstüreceklerini düsünmek çok büyük saflik olur. Çünkü yaptiklari yapacaklarinin göstergesi. Insanlarin tapulu mülklerini onlarin elinden alacaklar, geleceklerini düsünmeyecekler. Istanbul’da, Ankara’da örneklerini çokça sergilediler. Izmir’in su anda en güzide yerleri kentsel dönüsüm alanlaridir. Bu alanlari orta sinif ve üstüne ve kendi yandaslarina peskes çekecekler, bu çok açik. Iste Sulukule’de de görüldü bu; Romanlarin yerlestigi alanlar simdi kentin en güzel yerleri oldugu, kentin ortasinda kaldigi için bosatildi. Bu insanlarin kültürlerini de yok ettiler, umutlarini, geleceklerini yok ettiler, mozaigin en güzel rengini soldurdular. Kürtlerin gelip yerlestigi yerler keza öyle yerler. Ülkenin Iç Anadolu’sundan, Karadeniz’inden gelmis yoksul kesimler var, sadece Romanlar ve Kürtler degil, onlara da ayni sey layik görülüyor. Dolayisiyla bu bir kentsel dönüsüm degil, kenti ele geçirme saldirisidir, insanliga ve tarihe yapilmis bir saldiridir. Bu anlamiyla bizim bu konulara iliskin insan merkezli ciddi projelerimiz var. Sorunun rant merkezli degil insan merkezli düsünülmesi lazim. Evet, oralar devlet tarafindan dönüstürülmelidir, yerel yönetimler tarafindan dönüstürülmelidir ama önce sahipleri orada olmalidir. Yasayanlari, var edenleri, sahipleri yoksa kabul edilemez. Kentsel dönüsüm mülksüzlestirme anlamina da geliyor. Dönüsüm yapilacak yerler yoksullugun, issizligin dorukta oldu yerler. Bu insanlarin belki de tek varliklari olan evler yikilacak onlara TOKI’nin yaptigi evlerden birisi gösterilecek ve her ay belli bir miktar para ödemesi istenecek. Yoksul, issiz insanlar bu taksitleri ödemeyecegi için ya bu varliklari ellerinden alinarak ya da satisa zorlanmak suretiyle mülkleri ellerinden alinacak. Yoksulluklari daha da derinlesecek. Kentsel dönüsüm öyle anlasiliyor ki yeni sosyal problemlere kapi açacak. Yurtsuz: Seçim faaliyetleri esnasinda bir engellemeyle karsilasiyor, bir zorluk yasiyor musunuz? Erdal Avci: Yasiyoruz. Valilik ve emniyet çok önyargili yaklasiyor. Bizim konvoylarimiz takip altina aliniyor, bizim büro açilislarimiz sürekli kayit altina aliniyor, adaylarimizin konusmalari, yaptiklari basin açiklamalari, esnafla, halkla, köylüyle bulusmalari sürekli engelleniyor, hukuksuz bir sekilde davraniliyor. Çogu kez de seçmenle ya da Egelilerle bulusmamiz su yöntemlerle engelleniyor: Diyelim ki önceden ilan ettigimiz bir toplanti alanina gittigimizde orada çevik kuvveti görüyoruz. Simdi bir seçim faaliyeti, bir siyasi faaliyet, yasalarla güvence altina alinmis bir faaliyet bu tip yöntemlerle bosa çikartilmaya çalisiliyor. Yani orada sanki bir çatisma ortami yaratilacak, sanki yasadisi bir is yapilacakmis izlenimi verilerek, bu yöntemlerle bizim kitlelere ulasmamiz engelleniyor. Defalarca buna iliskin uyarida bulunduk. Fakat bu bilinçli olarak uygulanan bir politika. Kitlelere bu yöntemle su mesaj veriliyor: “Bunlarin oldugu yerde her an çatisma çikar, bunlari dinlemeye gitmeyin, bunlar ortami terörize edebilirler.” Iste bu anlayis, ülkeyi bu hale getiren anlayis. Yani faaliyetlerimizin yasalarla güvence altina alinmasi bize uygulanmiyor, bakiyorsunuz bir CHP’nin, bir AKP’nin adaylarinin bizim tam tersimize alabildigine özgür faaliyette bulunmalari saglanirken, bize dönük bu tip uygulamalar sürekli devam ediyor. Yani bu açidan bir engelleme var. Yurtsuz: Son olarak söyleyecekleriniz, ekleyecekleriniz var mi? Mehmet Tanhan: Izmirlilerin oylarini istiyoruz, desteklerini bekliyoruz. Simdiden tesekkür ediyorum. Erdal Avci: Izmirlileri mecliste temsil etmek istiyoruz. Ben de tesekkür ediyorum. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Adaylari ile ilgili facebook sayfalar: Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku Izmir Adaylari
Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku su bilesenlerden olusuyor (alfabetik sirayla): Baris ve Demokrasi Partisi (BDP), Demokrasi ve Özgürlük Hareketi (DÖH), Devrimci Isçi Partisi (DIP), Devrimci Sosyalist Isçi Partisi (DSIP), Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Esitlik ve Demokrasi Partisi (EDP), Isçi Cephesi, Isçilerin Sosyalist Partisi (ISP), Köz, Sosyalist Birlik Hareketi (SBH), Sosyalist Dayanisma Platformu (SODAP), Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP), Sosyalist Gelecek Parti Hareketi (SGPH), Toplumsal Özgürlük Platformu (TÖP), Türkiye Gerçegi Haberi Ekleyen: Ali Dursun Bu haber 872 defa okunmuştur.
|
YAZARLAR
VİDEO GALERİ
GÖRELE ' DE HAVA DURUMUARŞİVLEN HABERLERArama |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||