14 Temmuz 2013, 14:45
Alaaddin Us İle Söyleşi
Sevinç Öztürk röportajı
Alaaddin Us Ile Söylesi Sevinç Öztürk röportajiAlaaddin Us; Köklü bir agacin tinisini andiran sesi ile birçok söze can veren müzisyen. Içlerin de karma albümlerin de bulundugu 15 Albümün ardindan, Ütopya müzikten çikan " Efkar " adli yeni albümü ile bu kez sevenleri ile bulustu.S.Ö- Alaaddin Us’ un gözlerden irak oldugu süre içerisin de neler yaptigindan biraz söz eder misiniz?A.U- Aslina bakarsaniz gözlerden irak olmak demek biraz da gözlerin nerelere baktigi ile ilintili. Sistemin insana dayattigi yozluk, bakis açimiza ve gördüklerimize de etki ediyor. Ben; tam da olmam gereken yer de, olmam gereken biçim de Halkin arasin da halk gibi yasayarak bu irakligi duyumsadim. Halk kadar dibe vurup, halk kadar siçramalar yasadim. Hissettim ve biriktirdim.S.Ö- Efkar isimli yeni albümünüzün olusum sürecini ve bu albümünüzün diger albümlerden ayrilan özelliklerini biraz anlatir misiniz?A.U- Az önce de söz ettigim gibi Efkar' i olustururken simdiye kadar gözlemleyip biriktirdiklerimin ezgisini yakaladim. Isikli gecelerin aymazliklarin da kendinden geçmisligin nesesi birilerine düserken, baska birilerine Efkari düsüyor. Ben, bana ait olani aldim diyelim. Bazilarinin payina Efkar düsermis.S.Ö- Müzik piyasasin da gün geçtikçe gözle görülür bir dejenerasyon yasanmakta. Içerisin de karma albümlerin de bulundugu 15 Albüm yapmis olan bir müzisyen Alaaddin Us bu dejenerasyonu nasil degerlendirmekte?A.U- Evet, çok ciddi bir dejenerasyon yasanmakta. Emperyalizmin gölgesin de kalmis bir kültür- sanat gelisememeye ve güdük kalmaya mahkumdur. Özellikle müzik yoz sistemden en çok nasiplenen dallardan biri. Sistem, insani kendi içerisinde ögüterek, emperyalizme yem etmek için, insani birlikten, dayanismadan, üretimden ve düsünceden uzaklastirmis, yoz düsünceyi ve suursuzca eglenceyi insanlara sistemli bir sekilde islemistir. Üretimden ve Emekten uzaklastirilan insan müzikte dahil olmak üzere bunlardan nasiplenmis, ortak acilar da bulusmak yerine, bireysel eglenceler de mutluluk arayisina girmis, Türküler de barlara düsmüstür. Barlar eskiden sosyal mekanlarken, kendi derdine düsen ve yalnizlastirilan insan hastalikli bir sos yo- psikoloji ile tüm hastaliklarini bu mekanlara tasimistir. 1980 ve sonrasinda Halktan uzak ve yozlasmayi bilinçli olarak pompalayan iktidarlar, uyguladiklari yasaklarla kiskaca aldiklari okur yazar kesimi bu mekanlar da daha da yormus, gün geçtikçe egitimden uzaklasan insan eksikligini gizlemek için çareyi Türkü barlar da bulmustur. Kisacasi bu bir Iktidar sorunudur. Hastalikli iktidarlarin yansimasidir biraz da yozluk.S.Ö- Yakin zaman da yasadigimiz Gezi olaylari ve ondan öncesinde de Açilim süreci var, bu süreçleri nasil degerlendiriyorsunuz?A.U- Benim her zaman söyledigim bir cümle var. " Sikisan her sey patlar " Gezi olaylari da, bunca baski ve toplumun degerlerinin hiçe sayilmasinin Agaç imgesi ile birlikte disa vurumu olarak degerlendiriyorum. Uzunca bir dönem, her ne kadar halkin genetik yapisi ile oynansa da, toplumsal hafizasi sifira indirgenip yerine Emperyal ve bireyci düsünce sekli sistemli olarak empoze edilse de, degistirmeye kimsenin gücünün yetmedigi bir tohum var Türkiye toplumunun içerisin de. Baski ve zulüm bu tohuma kadar indigin de o tohum birden bir agaca dönüsüp, bir Ülke olabiliyor. Gezi Direnisinin, benim için önemli tarafi, üzerine ölü topragi serpilmis bir halkin bir an da silkelenip, bir an da bütün ayrimlari bir kenara birakarak birlik içerisin de olma noktasidir. Sahiplenilmenin yolu, en yakinindakini sahiplenmek oldugunu, bütün parmaklar birlestigin de ancak yumruk olusabilecegini, o yumrukta hele bir halka aitse karsisin da hiç bir engel duramayacagini gösterir. Açilim konusun da ise, Ben hiç bir zaman ne ülke halklarinin, ne de dünya halklarinin birbiri ile bir sorunu olduguna inanmadim. Halklar birbirine küsmez, küstürülür. Bu ayrisimdan ve savastan kimler rant sagliyorsa savas onlarin savasidir. Ben bir müzik insani olarak; Din, dil, etnik kültür ve mezhepçiligin insani insandan ayiran bütün sifatlarin karsisinda oldum. Emege ve emegin birlestirici gücüne inandim. Her ne sifat için olursa olsun yapilan savaslarin ve bütün savaslarin sonucu barislarin halklarin dertlerine derman olacagina inanmadim. Bir kez daha yineliyorum, benim için önemli olan Emek ve emekçinin gücüdür. Aslolan Emektir yani…S.Ö- Isçi kökenli bir müzik adami olarak Türkiye de ki Emegin ve Emekçinin geldigi son durumu nasil degerlendiriyorsunuz?A.U- Tohumu dis ülkelere endexli, mazot parasi bulamadigindan topragini isleyemez bir köylü, fabrikasi yabanci sirketlere satilmis, ucuz is gücü ile emegi hiçe sayilmis isçi sinifi. Emekçinin üretimde ve Ülke gelisiminde ki motorize güç olmasi, özellikle bu sinifin baltalanip yok edilmesin ki en büyük nedenlerden. Bunun karsiligin da isçi sinifinin halklarini koruyarak bu sinifin bilinçlenmesini saglayacak olan sendikalarin Agaliga öykünüyor olmasi da isin cabasi. Üretenlerin yönettigi bir ülke özlemi yasattik hep düslerimiz de. Bu özlemin gerçek olabilme ihtimalidir egemenleri huzursuz eden. Ancak Emegin iktidarligin da bütün ayrimlar yok olarak yerini birlik, beraberlik ve huzura birakir. Baris o sartlar da gerçek degerini bulur. Üreten insan, insancil toplumu yaratir. Yani yine konu döner dolasir ‘’Aslolan Emektir’’ e gelir. Egemenler, kendi saltanatlarina son verecek bu tehlikenin farkindadir ve geregini yerine getirerek emege ve emekçiye nefes aldirmaz. Keske biraz da, emegin ve emekçinin hakkini savundugunu iddia eden sendikalarda varoluslarinin geregine uygun olarak davransalardi. Emekçi bu kadar sahipsiz kalmazdi diyor ve kendilerine selamlarimi iletiyorum.S.Ö- Gelelim yeni albümünüz Efkar a. Efkar i dinledigimiz de Latin ezgilerinin agirlikta oldugunu görüyoruz. Bunun kendi içerisinde ki nedenleri nelerdir? A.U- Yöresellesmeden, evrensellesilemeyecegini düsünüyorum. Bundan önce ki albümlerim de bir seyyah gibi Anadolu’yu kendi içim de gezerek söze dönüstürdüm. Efkar da ise evrenselligin kapilarini aralayarak ayni kaygilari duydugumuz yol arkadaslarimi Efkar araciligi ile kendi dünyama ve Anadolu’ya çagirdim. Görünmez dost sofralarin da beraber mesk ettik. Bizden farkli cografyalarin ortak kaderlerin de birlestik. Umut ettik. Umudun adi, Latin ritimlerin de Anadolu’ da efkar oldu. Ben den biz olduk. Bu albüm Latin ritimli Anadolu’nun efkaridir. Bu gün efkarimiz sinirlari asti, umuyorum ki yarin, Insana yakisan yasama seklimizle baska sinirlari zorlayarak onlarla da bulusacagiz. Bir söylesinin daha sonuna gelirken; Türküler yanmaz, Halkimsin vb. gibi bir çok önemli söze ve müzige de imza atmis olan Alaaddin Us' u bu kez Efkar la misafir ettik evlerimize. Kendisine tesekkür ediyor, hepimize ‘’EFKAR’’ li günler diliyorum... Alaaddin Us Hakkinda Bilgi
Alaaddin us'un kendi agzindan hayat hikayesi
Tunceli’den Bursa’ya göç eden bir Ailenin üçüncü çocuklariyim.Daha sonra Istanbul’a yeni bir göç daha yasaniyor ve ben 60'li yillarda dünyaya geliyorum.Çocuklugumun uzun bir dönemi Istanbul Zeytinburnu o zamanlar gecekondu ve o dönemlerde ben yavas yavas büyümeye basliyorum. Ilk ve ortaokulu orada okuyorum.Daha sonra lise 1nci sinifa kadar burada yasayip,daha sonra meslek lisesine geçis yapiyorum. Iste bu sirada Istanbul’un Anadolu yakasina tasiniyoruz ve uzun yillar Kartal Maltepe’de yasamaya ve artik buralarda yasan genellikle isçi olan halkin içerisinde sekillenmeye basliyorum. Evet, simdi müzik nerde diye sorarsaniz çocuklugumdan beri Aile içinde baglama çalan benden büyüklerim vardi. Yani kulagimda müzik her zaman vardi. Bu yillarda Belediye konservatuarina gittim 2 sene kadar burada daha da gelistim, sonra Askerlik ve sonrasinda tersanelerde isçi olarak çalismaya basladim. En son Türkiye Gemi Sanayi’nde 8 sene kadar çalistiktan sonra sadece müzikle ugrasmaya basladim. 1994 yilinin baslarinda ATES HIRSIZLARI’ni piyasaya çikardim. Bu dönemde Avrupa’nin çesitli ülkelerinde konserlerim oldu.Daha önce, Sivas olaylarinda ölen arkadaslarim anisina bir sarki yapmistim, tam o dönemde Edip Akbayram’in okudugu TÜRKÜLER YANMAZ’i besteledim. O albümde 3 tane daha sarkim yer aldi. Yani bestelerim, kendi albümümden önce duyulmaya basladi. ATES HIRSIZLARI’ ndan sonra 1995 te kaybettigim anneme hitaben YURDUMUN TRENLERI’ni yaptim ve artik müzik daha çok hayatimdaydi.Artik kendimi müzikle daha iyi ifade edebildigimi anladim. Müzik benim toplumla aramda güzel ve çok önemli bir köPage Rankingü oldu.1998 de YAZ GIBI GEL çikti bu albüm benim olgunlasma dönemimi anlatir, ilk defa kendi düzenledigim albüm oldu ve daha sonra ki albümlerimi de düzenlemeye basladim.Daha sonra Metropol müzikten çikan YAZ GIBI GEL’den sonra SALKIM SÖGÜT- 1 ‘de üç tane türküyle yer aldim ve sonra yine ayni firmayla NASIHAT’ i yaptim. Sadece türkülerden olusan bu albümle, insanlar türkü de söyleyebildigimi anladilar. Aslinda ben bestelerimle insanlara ulasmak istiyordum ama o dönem türküler revaçtaydi, dolayisiyla firmanin istegi ile çikmis bir çalisma oldu. Daha sonra karisik albümler izledi. Bunlar; ÜLKEN SENIN YÜREGINDIR , SABAH TÜRKÜLERI, DUYUYORMUSUNUZ, RENGAHENK TÜRKÜLER, ESKIYEN YÜZÜMÜN YENI GÜLÜMSEYISI. Bu arada Edip Akbayram, Suavi, Kizilirmak, Banu, Sevda Gönülcan tarafindan bir çok sarkilarim okundu. Bu siralar USLANMAZ SARKILAR adinda yeni bir albümü çikartmaya çalisiyorum ve RENGAHENK TÜRKÜLER’ in ikincisi de çikmak üzere.
Haberi Ekleyen: Ali Dursun
Bu haber 1998 defa okunmuştur.
Paylaş
|
GÖRELE ' DE HAVA DURUMU
RÖPORTAJ
Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi
|