22 Haziran 2013, 18:10
Boratav,"Gezi Direnişi,Olgunlaşmış bir sınıfsal başkaldırı"
Sonuçlar hakkında Prof.Dr.Korkut Boratav'la konuştuk
Boratav,Gezi Direnisi,Olgunlasmis bir sinifsal baskaldiri Korkut Boratav,Gezi Direnisi’ni degerlendirdi: “Olgunlasmis bir sinifsal baskaldiri…”Gezi Parki isyaninin sinifsal karakteri, görünümü, nedenleri ve olasi sonuçlari, direnisin kurumsallasmasi; sosyalist solun ve Kürt Hareketi’nin direnisten çikarmasi gereken sonuçlar hakkinda Prof.Dr.Korkut Boratav’la konustuk.Gezi Parki’na saldirinin ardindan yasanan direnis, sinifsal bir karsi koyustan çok orta sinif isyani görüntüsü tasiyor. Bunun nedenleri ve olasi sonuçlari konusunda neler söyleyebilirsiniz? Korkut Boratav: Marksist perspektifle bakiyorsak, orta siniflar terimine kuskuyla yaklasmamiz gerekiyor. Dikkat ediniz “terimine” diyorum; “kavramina” degil; zira, Amerikan siyaset bilimi gevsekligi içinde kullanirsak, “orta siniflar”in tanimlanmasi o kadar güçtür ki, bu ifadenin “kavram” mertebesine layik olmayan iki sözcükten ibaret oldugunu söylemek zorunda kaliriz.O zaman,Gezi direnmesine katilanlarin hangi niteliklerine bakilarak “orta sinif isyani görüntüsü” ileri sürülüyor.Bunu irdelemeye çalisayim.Bir kere, bir “dislama” yapiliyor ve direnmecilerin saflarinda isçilerin veya isçi sinifinin yer almadigi ileri sürülüyor. Isçi sinifinin örgütleriyle, programiyla direnise katilmadigi dogrudur; ama kastedilen isçi sinifi mensuplarinin da yoklugu ise, bu iddianin nesnel geçerliginin ciddiyetle düsünüldügünü sanmiyorum? Yoklugu ileri sürülenler kimlerdir? Varos sakinleri mi? Sanayi sektörünün mavi yakali isçileri mi? Üniversite diplomasi olmayan beyaz/mavi yakali ücretliler mi? Aile kökenlerinin yukarida sayilan gruplardan biri olan ögrenciler mi?“Evet, bu gruplar katilmiyor!” iddiasinda israr edenler varsa, tam aksi bir yaklasimi izleyerek, Ankara’da polis kursunuyla beyin ölümü gerçeklesmis olan Ethem Sarisülük’ün bir OSTIM isçisi olmasindan baslayip, diger direnme kurbanlarinin sosyal profilleri veya en etkili direnmecilerin basinda yer alan “taraftar gruplari”nin sinifsal bilesimi üzerinde tartismaya baslayabiliriz; ama fazla yararli olacagini sanmiyorum. Geleneksel isçi sinifinin içinde yer alan ilerici, laik, solcu, demokrat insanlarin Taksim direnisiyle baslayan kalkismalara katilmamalari mümkün olabilir mi?Öte yandan, Gezi direnisçilerinin büyük çogunlugunun bazi ortak toplumsal özelliklerinin oldugunu da kabul etmeliyiz. Bu ortakliklari, “orta siniflar” yaftasinin disina çikarak betimlemeye çalisalim.Bir kere, direnme eylemlerine katilan insanlarin önemlice bir bölümü üniversite ve lise ögrencilerinden olusuyor. Bunlar için “orta sinif” nitelemesi anlamsizdir. Sinifsal kökenlerine (ebeveynin toplumsal profiline) iliskin bir sey bilemiyorsak susalim. Ancak, ögrencilerin nesnel konumlarinin en genis anlamiyla potansiyel isçi sinifina aidiyet oldugu söylenmelidir. Okullari, onlari yakin bir gelecekte nitelikli (yani egitimli ve beyaz yakali) isgücü arzinin ögeleri olmak üzere egitmektedir. Dahasi, kapitalizm onlara issizlik vaat etmektedir. Bu nedenle ilk asamada yedek emek ordusunun saflarina girecekler ve nesnel konumlariyla en genel anlamda isçi sinifinin ögeleri olacaklardir.Üniversite ögrencilerinin (diyelim) on yil ileriye tasinmis türevleri de direnmecilerin kalabalik saflari içinde yer aliyor: Üniversite lisans (ve sonrasi) diplomalariyla tanimlanan nitelikli emek sahipleri ve bu nitelikleriyle daha çok “hizmetler” diye tanimlanan karmasik sektörde çalisan ücretliler… Bu insanlarin issizleri “ücretli emekçi” konumunu yitirmezler.“Hizmetler” sektörünün niteliksiz emek gerektiren islerinde çalisanlara gelince, bunlarin içinde üniversite diplomalilarin sayisinin giderek arttigi bilinmektedir. Bu nedenle de bu grubun ugraslari, isleri, artik, “beyaz yakalilar” konumuna uygun (ve geleneksel isçi sinifindan ayrismayi hedefleyen) yeni terimlerle adlandirilmaktadir: Tezgâhtar, bekçi, sekreter, “büro, satis güvenlik personelleri, elemanlari” konumlarina terfi etmislerdir; zira giderek artan bölümlerinin üniversite diplomalari vardir.Bu insanlarin çalistiklari (ve “hizmetler” sektörünün uzantilarini olusturan) faaliyet kollarinin ve dogrudan dogruya icra ettikleri is sürecinin “üretken” olup olmamasi tartistigimiz baglamda önem tasimaz. Ücretli isçiler olarak ya dogrudan dogruya isverenleri için artik deger yaratmaktadirlar veya isverenin baska sektörlerden aktarilan artik degere erismesini, el koymasini saglayan, kolaylastiran bir emek süreci icra etmektedirler. Ve en genis anlamda gerçek veya yedek emek ordusunun ögeleridir. Kisacasi, bugünün kosullarinda nesnel olarak, yani kendiliginden isçi sinifinin içinde yer almaktadirlar ve bu sinifin niceliksel olarak önemli bir ögesini olusturmaktadirlar.“Orta siniflar” blogunun içine tikistirilan (ve yukaridakilerle baglantili) önemli bir katmandan daha söz etmemiz gerekiyor: Hekim, avukat, danisman, mimar, mühendis, mali müsavir gibi genellikle egitim yoluyla edinilmis becerilerini isverenlere degil, “müsterilere” satarak geçimlerini saglayan bagimsiz profesyonel gruplar… Bu katman, nitelik, ideoloji, deger sistemleri ve hayat tarzlari bakimindan yukarida belirlenen çerçevedeki (egitimli, beyaz yakali) isçi sinifi ile benzerlikler tasimaktadir; ama üretim iliskileri açisindan sinifsal farklar agir basar.Buna karsilik, bir baska sinifsal akrabalik söz konusu mudur? Küçük esiklerin üzerinde isçi istihdam etmiyorlarsa, sirketlesmeleri söz konusu degilse, bunlari küçük burjuvazi konumunda kabul etmek düsünülebilir. Buna göre, üretim araçlarinin (topragin, atölyenin, âlet/edevatin ve meslegin geregince belirlenen is araçlarinin) sahibi olan ve geçimini esas olarak kendi (ve ailesinin) emegiyle kazanan köylü, zanaatkâr ve bagimsiz/profesyonel katmanlar küçük burjuvaziyi olusturmaktadir. Kapitalizmin belirleyici karsitligini olusturan iki ana sinifin (isçi sinifinin ve kapitalistlerin) disinda yer almalari; sinif mücadeleleri tablosundaki belirsiz, bazen kaygan konumlari da ortak özellikler olarak görülebilir.Ne var ki, profesyonel gruplar, üretken küçük burjuvaziden niteliksel olarak farklilasmistir. Toplumsal isbölümündeki dolaysiz konumlari kapitalist iliskilerin veya basit meta üretiminin içinde degildir. Geçimleri hizmet satislarina dayanir. Satilan hizmet, hekimler, mühendisler, egitmenler gibi meslekler söz konusu oldugunda, “üretken” sayilabilir; ama bu durumda küçük meta üretimi için öncelik tasiyan (dolaysiz üretici ile ticarî/malî sermaye arasindaki) bölüsüm karsitliklari geçerli veya önemli degildir. Avukatlari, malî müsavirleri, danismanlari kapsayan ve üretken olmayan hizmet sunumlari ise, ekonominin diger (üretken) kesimlerinden kaynak (artik) aktarimina gereksinim duyarlar. Her iki durumda da gelirlerin kaynaginda diplomayla, uygulamayla edinilen gerçek bir melekeden, beceriden olusan veya (faaliyete izin veren lisansa, belgeye bagli olarak) yapay olarak yaratilan bir kitlik ranti yer alir.Bu özellikler nedeniyle, ayrica üstyapi düzlemlerinde (siyaset, ideoloji, kültür, hukuk alanlarinda) önemli agirliklari, etkileri olan bagimsiz profesyoneller katmaninin, sömürülen dolaysiz üreticiler blogunda yer alan küçük üreticiler sinifinin disinda düsünülmesi daha uygundur. Keza, nesnel olarak kapitalist iliskiler içinde yer alan nitelikli ücretli emek (nesnel olarak isçi sinifi) konumunda da yer alamazlar. Geleneksel Marksist siniflasma çerçevesi içinde yer alabilecek tek orta siniflar kategorisi, bagimsiz profesyonellerdir.Bagimsiz profesyoneller içinde, örnegin hekimlerden, avukatlardan direnme eylemlerine küçümsenmeyecek katilimlarin oldugunu biliyoruz; ögreniyoruz. Meslek gruplarini temsil derecesi bir yana, eylemci profesyonellerle nitelikli isçilerin politik tavirlarinin paralel seyretmis oldugu görünmektedir. Ancak, toplumsal isbölümü ve emek süreci içindeki farklilasmalari olasi ayrismalara da yol açabilecektir. Örnegin ikinci grupta istikrar arayislari, dolayisiyla uzlasmaci tavirlar daha erken öne çikabilir. En genis özgürlük alani ise ögrencilere ve issizlere aittir.Gezi direnmesinde sinifsal bir karsi koyus var midir? Eylemleri tetikleyen olaya, Taksim projesinin uygulanmaya baslamasina baktigimizda, kanimca, olgunlasmis bir sinifsal tepki vardir: Yüksek nitelikli, egitimli isçiler, yarinki sinif yoldaslari (ögrenciler) ile birlikte, profesyonellerin de katilimiyla, kapkaççi burjuvazinin ve onunla bütünlesmis siyasi iktidarin devâsa kentsel rantlara el koyma girisimine karsi çikmaktadir. Bu, yagmaci kapitalizme karsi olgunlasmis bir sinifsal baskaldiridir. Sinifsaldir; zira, burjuvaziye ve onun devletine karsidir; onlarla kader birligi degil, kader karsitligi içinde olan insanlarin ortak hareketidir. Ayrica, olgunlasmis bir sinif hareketidir; zira, karsi cephe ile kisa vadeli ve dogrudan bir bölüsüm karsitligi söz konusu yoktur. Basbakan da saskinlikla soruyor: “Taksim projesi hanginize zarar verdi? Niye karsi çikiyorsunuz?”Dogrudur, Istanbul’un merkezinin rant yagmasina açilmasi, direnmeye kalkisan insanlarin gelirlerini, ücretlerini, çalisma kosullarini bozmamakta, ödedikleri kirayi, kredi faizini, ögrenci harçlarini, benzin fiyatini ve enflasyonu yukari çekmemektedir. Sömürü oraninin, artik degerin yükseldigi bir operasyon yapilmamaktadir. Yapilan, toplumun (halkin) geçmis kusaklarindan devralinmis ortak varliklarinin siyasi iktidarlar tarafindan kapkaççi bir burjuvaziye peskes çekilmesidir. Direnenler, bir anlamda, geçmis kusak halklarinin bugüne devrettigi ortak varliklarinin burjuva mülkiyetine dönüsmesine karsi çikiyorlar. Basbakana baktiklarinda bu özelligi algiliyorlar ve bu nedenle tepki gösteriyorlar. Bu anlamda üst düzeyde, olgunlasmis bir sinifsal tepki söz konusudur.Sinifsal tepkinin olgunlugunun, hizla ve kendiliginden bir siyasi çizgiye dönüsmesiyle de ortaya çiktigini düsünüyorum. Bu çizginin, aydinlanmaci ve sinirsiz (dolaysiz) demokrat özellikleriyle tanimlanabilecegini düsünüyorum. Temsilî demokrasinin tuzaklari algilanmistir: Kapkaççi burjuvazinin iktidarina ve Islamci-fasist bir rejime dönüsmüstür. Çözüm, “her yer Taksim; her yer direnis…” Bu, isçi sinifinin tarihsel özlemi olan sinirsiz, dolaysiz demokrasi çagrisidir.Büyük devrimci Mao Zedung söyle diyor: “Dünyada kargasa (kaos) var; durum çok iyi…” Taksim’deki ögrenciler, aydinlar, isçiler, kafa emekçileri bizlere bu kargasayi armagan ettiler. Elbette sonunda yenilecekler; ama diyalektigin “evrensel” yasasi isleyecektir: Türkiye’yi bir üst düzleme tasiyarak ve sosyal mücadeleler tarihine önemli bir armagan birakarak…Bu direnisin kurumsallasmasi,ikili iktidar durumunun yaratilmasi için neler yapilabilir? Tarihsel benzetmelerde ihtiyatli olmak gerekir.Acele etmeyelim.Sosyalist sol'un ve Kürt Hareketi’nin direnisten çikarmasi gereken dersler nelerdir?Korkut Boratav: Sosyalist solun Türkiye Cumhuriyeti, “Cumhuriyet’in kazanimlari” olgulari ve bunlarin sembolleri ile barismayi ögrendigini umut ediyorum.Kürt Hareketi’nin ise, Türk halkinin eski bir özdeyisindeki (“körle yatan, sasi kalkar”) bilgeligi algiladigini ummak isterim: Islamci fasizm ile uzlasarak demokrasiye, özgürlüge kavusmak mümkün degildir.Direnme hareketinin Kürt Hareketi’ne dogal müttefiklerini göstermis oldugunu da umuyorum. Bu gözlemin tersi de geçerlidir; ama Kürtlerin sorumlulugunun daha agir oldugunu düsünüyorum.Söylesi,Özay Göztepe tarafindan yapilmistir.sendika.org
Haberi Ekleyen: Ali Dursun
Bu haber 1225 defa okunmuştur.
Paylaş
|
GÖRELE ' DE HAVA DURUMU
RÖPORTAJ
Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi
|