Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Esad: 'Erdoğan kendi çıkarları için ülkesini feda eder'..
20 Nisan 2013, 10:04

Esad: 'Erdoğan kendi çıkarları için ülkesini feda eder'..

Kurtuluş Bayramı Geçmişin Şanı Bugünün Onurudur...

Esad: 'Erdogan kendi çikarlari için ülkesini feda eder'..

Kurtulus Bayrami Geçmisin Sani Bugünün Onurudur...

SAM – - Cumhurbaskani Bessar el-Esad, ülkenin maruz kaldigi küresel savas ve bölgedeki son gelismeler konusunda Suriye’nin el-Ihbariye televizyonuna verdigi röportajda, kurtulus bayraminin geçmisin sani, bugünün onuru olmasi amaciyla kurtulus ve bagimsizlik anlamlarina daha çok ihtiyaç duydugumuzu söyledi.
Suriye’nin tüm yöntem ve yollarla yeniden sömürgelestirilmeye çalisildigina dikkat çeken el-Esad, “Büyük güçler ve özellikle ABD’nin yönetimindeki batili ülkeler tarihi açidan Avrupa’da bile bagimsiz ülkelerin olmasini istememistir. Dolayisiyla üçüncü dünya ülkeleri için ne planladigini siz düsünün” dedi.
Cumhurbaskani, Suriye halkinin yüce bir halk oldugunu ve bu yönde endise duyulmamasi gerektigini, sehit aileleri basta olmak üzere vatandaslardan güç ve umut aldiklarini, önümüzde zaferden baska seçenek bulunmadigini ifade ederek Suriye’deki durumun bugün krizin baslangicina kiyasla daha iyi olduguna dikkat çekti.
Cumhurbaskani el-Esad, Erdogan’in sahsi çikarlari için ülkesinin tümünü feda etmeye hazir oldugunu belirterek sifir politika, sifir komsu ve sifir ahlaka dönüsen komsularla sifir sorun politikasi sonucu iç politikada ugradigi basarisizliklara isaret etti.
Kerry’nin bölge turu konusunda ise Cumhurbaskani, bu turun dis unsurlarin Suriye’de yasananlarda ilk günden itibaren temel rol oynadiginin kaniti ve basari sagladikça daha çok tirmandirmayla karsilasacagimizin göstergesi oldugunun altini çizdi. Cumhurbaskani el-Esad’in röportajinin tam metni söyle:

Kurtulus Bayramini kutladigimiz bu günde Suriye halkina özellikle yasananlarin isiginda nasil bir mesaj vermek istersiniz?

Kurtulus Bayraminin yabaci güçlerin vatan topraklarindan çekilmesiyle baglantili olmasi dogaldir. Fakat bu kosullarda ve özellikle krizden önce Arap ülkelerinde yasanan kosullar isiginda soracagimiz ilk soru, sömürgecinin çekilirken beraberinde egemenligimizi ve bagimsizlik kararimizi götürmesi halinde ne olacagidir. Bu durumda kurtulusun hiçbir anlami yoktur. Gerçek kurtulus ve gerçek bagimsizlik, sömürgecinin topraklarimizdan çekilmesiyle bagimsizligimiza tam anlamiyla kavusmamizdir. Isgal altindaki bir toprakta halkin özgürce yasamasi egemenligini ve bagimsizligini yitirmis, devletin bagimsiz kararinin bulunmadigi kurtarilmis bir vatanda yasamaktan daha iyidir. Kurtulus ve bagimsizligi kapsamli sekliyle bu sekilde anlamak gerekiyor. Suriye bu kosullarda her türlü yol ve yöntemin kullanildigi yeni bir sömürgelestirme girisimiyle karsi karsiya. Suriye’yi disaridan gelen farkli uyruklu güçlerle isgal etmeye çalisiyorlar. Yeni sömürgecilik olarak adlandirdigimiz son olarak Irak ve Afganistan’da uygulanan geleneksel isgalden farkli bir taktik kullanmaktalar. Bununla birlikte Suriye’yi kültürel ve düsünce bakimindan iki yönden isgal etme çabasindalar. Büyük güçlere boyun egmesi ve diz çökmesi ya da tekfirci karanlik güçlere boyun egmesi.
Bagimsizlik ve Kurtulusun Anlamina Tutunmaya Her Zamankinden Çok Ihtiyacimiz Var...

Suriye’de yasanan kosullar güvenlik olaylarinin yasandigi bir krizden savas olarak nitelendirdiginiz bir duruma dönüstü. Tam olarak bugün yasananlari nasil degerlendiriyorsunuz?

Suriye’de yasananlar güvenlik olaylari degil bir savastir.
Baslangiçta güvenlik olayi seklinde ortaya çikmis olabilir ve bazilari hala bu sekilde ele alip güvenlik olayiymis gibi degerlendirmelerde bulunuyor.
Suriye’de kelimenin tam anlamiyla bir savas yasaniyor. Büyük güçler ve özellikle ABD yönetimindeki batili güçler tarihi açidan Avrupa’da bile bagimsiz ülkelerin olmasini istemiyor. Boyun egen bir Avrupa istiyorlar dolayisiyla üçüncü ülkeler için ne planladiklarini siz düsünün. Bu ülkelerin çikarlarina hizmet etmesi için boyun egmesi gerekiyor. Suriye’nin jeopolitik konumu çok önemlidir. Suriye’yi ele geçirme istegi sömürgeci ülkelerin politikalarinda tarihi ve gelenekseldir. Bu ülkeler basta siyasi ve medya destegi vererek bu savasta rol oynamaktadir.
Kiralik Gruplar Disaridan Ödenen Para Karsiliginda Yikici Eylemler Gerçeklestiriyor..
Daha sonra alenen maddi ve lojistik destek verme asamasina geçtiler. Silah destegi verdiklerine de inaniyoruz.
Türkiye gibi bölgedeki yabanci ve Arap ülkeler çok sey satin alip satarak Filistin davasini sözde destekleyerek Arap ve Islam arenasinda kendilerine yer bulmaya çalisti. Kanimca efendilerinin kendilerine biçtikleri rolü asip kendilerine izin verilenin çok ötesine gittiler. Bu rolden geri adim atmak gerekiyordu. Suriye’nin Filistin davasi, hak ve onur davalari basta olmak üzere farkli davalarda oynadigi rol bu ülkelerin rolünü desifre etmistir. Suriye’nin rolünde israr etmesi onlara sikinti yaratmaktadir. Bu nedenle Suriye davasi, Suriye konusu ya da Suriye krizi bu ülkeler için siyasi açidan sikinti yaratan ölüm kalim meselesi haline geldi. Dolayisiyla Suriye halki ve vatanini vurmak için tüm güçlerini kullandilar. Burada iç unsurlarda rol oynadi.
Soyguncu çeteler, belirli yikici eylemler gerçeklestirmek için disaridan para alan kiralik gruplar, Kaide yada Nusra Cephesi gibi tekfirci gruplar türedi. Tümü de tek bir düsünce semsiyesinin altinda toplaniyor.
Suan Tekfirci Güçlerle Mücadele Ediyoruz
Suan temel olarak tekfirci güçlerle mücadele ediyoruz. Birinci ve ikinci unsurlar çok büyük bir darbe aldi. Bazi bölgelerde tamamiyla etkisiz hale geldiler ya da zorunlu olarak Kaidenin semsiye altinda onun bir parçasi olarak çalismaya basladilar.

Sayin Cumhurbaskani Suriye’nin onlari sikintiya soktugunu söylediniz. Basarisiz olduklari her asamada yeni bir telden çalmaya basliyorlar. Su an Suriye’nin bir iç savas ya da mezhep savasi yasadigindan söz ediliyor. Bazilari da bir kisim olgulara isaret ediyor. Suriye’de bazen bas gösteren bir mezhepçilikten endise ediyor musunuz?

Her toplumda sinirli düsünce ve dar bir ufka sahip, dar ulusal duygular tasiyan kesimler bulunuyor. Bu gruplar tüm krizlerde zararli düsüncesi ve performansiyla ortaya çikabilir. Genis düzeyde zarar vermeyebilir. Fakat odaklar seklinde ortaya çikar. 80’li yillarda internet ve uydu kanallari bulunmadigi halde mezhepçiligi kullanan Müslüman kardesler krizinde bunlar yasanmistir. Buna ragmen mezhepçilik propagandasi yapmayi basararak bu odaklarin ortaya çikmasina yol açtilar. Fakat Müslüman kardeslerin yenilgiye ugramasi ardindan Suriye’deki durum Suriye toplumunun dogal haline döndü.
Suriye Halki Endise Edilemeyecek Kadar Yüce Bir Halktir
Yasadigimiz kosullarda dayandigimiz tek sey halkin bilincidir. Suriye halki benzeri görülmemis iki yil içinde bilinçli bir halk oldugunu kanitladi. Aksi olsaydi durum çok daha farkli olurdu. Dolayisiyla abartisiz bir sekilde Suriye’deki durumun bugün krizin baslangicina kiyasla çok daha iyi oldugunu söyleyebiliriz. Baslangiçta mezhepçilik söylemi kullanildi ve bu odaklar ortaya çikti. Bu nokta birçok kiside dengesizlikler ve endiseler yaratti. Fakat zamanla, tehlike idrak edilerek medyadaki sahtekârliklar ve daha önce yasadigimiz Suriye’nin gerçek anlaminin farkina varildi. Yasadigimiz güven, huzur ve uyumun farkinda degildik. Ortak yasam demiyorum çünkü bu kelime dakik degil. Bu nedenle Suriye halkinin tekfir, ayrilik ve mezhepçiligi yaymaya çalisan medya kanallari araciligiyla maruz kaldigi vahsi saldiriya karsi iki yillik bir direnisinin ardindan bu halkin endise edilemeyecek kadar yüce bir halk oldugunu söyleyebilirim.

Bu baglamda yayilmaya ve belki de yerlestirilmeye çalisilan bu söylemlerden endise duymadiginiz sonucunu çikarabilir miyiz?

Kesinlikle aksini söylüyorum. Bunu asilamaya benzetiyorum. Asi zayif bir mikroptur. Öldürülmedigi zaman bagisiklik kazandirir.

El-Buti’nin Sehit Olmasi Istisnasiz Tüm Kesimleri Üzmüstür
Ulusal birligimizi kanitlayan birçok deneyim geçirdik. En son örnegini, Doktor el-Buti’nin sehit olmasi olusturdu. El-Buti’nin sehit olmasi istisnasiz herkesi ve tüm mezhepleri üzmüstür. Bunu kendiliginde olan taziye meclislerinde gördük. Devlet bu konuda hiçbir rol oynamadi. Doktor el-Buti’nin bu insanlarin çogunluguyla temasi yoktu. Buna ragmen, taziye meclislerini, sadece Müslümanlarin degil Hiristiyan kardeslerimizin üzüntüsü ve hüznünü gördük. Bu da gerçek ulusal birligi gösteriyor.
Sinirli ve dar düsünceli sahislarin mezhepçilik odaklari bizi korkutmuyor. Bu konuda asla endise duymuyorum.

Sayin Cumhurbaskani, medya organlarindan Arap ve yabanci konusmacilardan kurtarilmis ya da devletin kontrolü altinda olmayan bölgeler bulundugunu sik sik duyuyoruz. Halep, Rakka ve Homs’taki durumlari da görüyoruz. Bugün Suriye’de devletin kontrolünden çikan bölgeler bulundugu dogru mu?

Bu durumu geleneksel düsmana karsi tutumumuza benzer sekilde askeri açidan ele aliyoruz. Düsman geleneksel yollarla topraklarimizin bir kismini isgal ettigi zaman ulusal güçler bu düsmana saldirarak vatani savunmaya ve düsmani kovmaya çalisir. Düsmani yok etmesi ya da etmemesi sorun teskil etmiyor.
Etkisiz hale getirilmeden vatan topraklarindan atilabilir. Burada önemli olan topraklarin kurtarilmasidir. Fakat biz farkli bir durumla karsi karsiyayiz. Yeni bir savas ve yöntemle karsi karsiyayiz. Kentlerimize giren semtlerimizde yikici eylemler gerçeklestiren bir kismi Arap ve yabanci bir kismi da Suriyeli gruplarla savasiyoruz.

Teröristleri Yok Etme Operasyonu Gerçeklestiriyoruz
Silahli kuvvetlerimizin yaptigi askeri operasyonlar baslangiçta teröristleri kentlerden kovmayi hedefliyordu. Bu birkaç saati aliyordu. Fakat teröristler manevra ya da taktik geregi bir yerden çikip baska bir yere giriyordu. Bu da sonu olmayan toprak kurtarma operasyonuyla zaman kaybetmek demekti.
Bu noktada daha net olmak açisindan sunu söyleyebilirim. Biz toprak kurtarma operasyonlari yapmiyoruz ki kurtarilmis bölgelerden söz edelim. Suan teröristleri yok etme operasyonlari düzenliyoruz. Ikisi arasinda büyük bir fark var. Teröristleri ortadan kaldirmadan Suriye’de herhangi bir bölgeyi kurtarmanin hiçbir anlami yok.
Silahli kuvvetler yada devlet askeri planlarini bölgenin siyasi veya medya açisindan önemi gibi bazi temel unsurlari göz önünde bulundurarak belirler ve yapilandirir.
Insani yön, vatandaslarin sikintilari ve acilari, askeri unsur, askeri lojistik ayrintilar gibi unsurlari da göz önünde bulundurmali.
Insani yöne öncelik taniyoruz. Vatandaslarin can güvenligini koruma, teröristlerin girdigi bölgelerdeki sikintilari gidermeye agirlik veriyoruz. Siyasi ve medya yönüne fazla öncelik vermiyoruz. Bundan bazen karsi taraf yararlanabiliyor. Medyayi ihmal ettigimiz zaman zaferlerini abartili sekilde göstermeye çalisiyorlar. Bu bizi ilgilendirmiyor. Fakat çogunlukla çatismanin dogasi bazi bölgelerde askeri ve insani öncelikler arasinda geçici bir uyumsuzluk yaratiyor. Çatismanin dayattigi unsurlar ortaya çikabiliyor. Buna ragmen insani yöne öncelik taniyoruz.

Etnik, mezhep ve cografi bölünmeler oldugu yönünde birçok söylenti dolasiyor. Bu dogru mu yoksa Suriye’ye yönelik savasin hala temel unsurunu teskil eden psikolojik savas ve sindirme politikalari kapsaminda mi geliyor?


Bölünme Temelleri Olduguna Inanmiyorum
20130418-105843.jpgMezhepçilikten korkmadigimiza göre bölünmenin temelleri bulunduguna da inanmiyorum. Bölünmenin dini, etnik ve mezhep temelleri olmali. Fiili olarak bu temeller mevcut degil çünkü Suriye toplumu takriben tüm bölgelerde ve her küçük köyde bütünlesmis halde yasiyor. Bu bütünlesmeyi evliklerde ve ailelerde görüyoruz. Bu nedenle bu tür genel hatlar bulunmadigi sürece bölünmenin olmasi imkânsiz. Kanimca bu haritalari yayanlar veya bir sekilde pazarlamaya çalisanlar ve Suriye halkina sizdiranlar psikolojik savasin ve her zaman söz ettigim, sanal ya da karsiliksiz yenilgi olarak adlandirdigim yenilginin bir parçasini olusturuyorlar.
Suriyelilere daha önce birlikte yasadiginiz gibi yasayamayacaksiniz, siz dogasi geregi bölünmüs bir halksiniz mesajini verip ikna etmeye çalisiyorlar. Ima etme yoluyla Suriyelileri bu konuda ikna etmeyi hedefliyorlar. Bu konu beni endiselendirmiyor. Çünkü en tehlikeli olan mezhepçilik söylemleri basarisiz oldu.
Dolayisiyla haritalarini ya da benzer söylem ve düsüncelerini dayandiracaklari bir temel kalmamistir.
Sayin Cumhurbaskani bazi ana kentlerin kirsalindan ayrildigi örnegin Halep ve kirsali gibi söylentiler var. Kuzey ve kuzey dogu bölgelerinden Rakka ve Kamisli’dan bahsediliyor. Bu bölgelerin belli hatlarla ayrildigi ve devletin kontrolünden çiktigi Suriye’den bagimsiz sekilde hareket ettigi iddia ediliyor. Az önce anlattiklariniz bu durum için geçerli mi?
Bu bölünme kapsaminda yer almiyor. Etnik ya da irk temeline dayanmiyor. Teröristlerin bulundugu yerlerde yapilanmaktadir. Devletin varligi anlaminda denetiminden söz etmek gerekirse silahli kuvvetlerin girmek isteyip girmedigi yer yok. Dolayisiyla sabit hatlar mevcut degil.
Bu nedenle insani ve askeri önceligin konuslanma yerleri ve askeri taktikleri dayattigini söylüyorum.
Suriye’yi birbirine bagli kaplarda oldugu gibi bir bütün olarak ele almak gerekiyor. Kaplardan birini sivi koydugumuz zaman diger tüm kaplar etkilenecektir. Bu durum teröristler için de geçerli. Bir bölgede darbe aldiklari zaman diger bölgelerde olumlu bir etki yaratiyor. Askeri taktikler devlete belirli bir yere öncelik verip müdahale etmeyi, belli bir yerde bulunmayi dayatiyor. Bu askeri hedefler kapsaminda geçici bir ertelemedir ve bölünmeyle ya da tampon bölgeyle ilgisi yok.

Türkiye Kürt sorunu konusunda bir kriz yasayacak gibi görünüyor. Erdogan’in Kürtlere devlet kuracagi, bazi ödünler verecegi ve Türkiye’nin bölüneceginden söz ediliyor. Baskanlik karsiliginda bir Kürt devleti kurulmasi söz konusu. Suriye’deki durum ve özellikle Kürtlerin durumunu nasil degerlendiriyorsunuz?

Erdogan sahsi çikarlari için tüm ülkesini feda etmeye hazir. Bu dogru ve cevabi sorunun içinde yatiyor.
Suriye’deki Kürtlere gelince, bu konuda her zaman söyledigim sözleri söyleyecegim.
Suriye Kürtleri Suriye Dokusunun Dogal Parçasidir
Suriye’deki Kürtler Suriye dokusunun dogal bir parçasidir ve bu cografyada Türkler, Araplar ve Farisiler gibi asirlardir yasiyorlar. Konuk ya da geçici göçmen degiller. Suriye’deki Kürtlerin çogunlugu Suriyeli vatanseverlerdir. Fakat her toplumda sahsi çikarlari için belli basliklar kullanan oportünistler bulunuyor. Bu nedenle kendine Kürt Partisi adini veren gruplarla karsilastik. Bu gruplar Kürt davasi veya Kürtlerin Suriye’de ezildikleri gibi söylemler kullandi. Bunlarin tümü asilsizdir. Daha önce Kürtlere vatandaslik verilmesinden bahsettiler. Iki yil önce yaklasik 110 bin Kürde vatandaslik verildi. Daha sonra anadil konusunu gündeme getirdiler. Devlet birkaç ay önce Kürtçe dili ve edebiyatinin Suriye’deki Edebiyat Fakültelerinde okutulmasini kararlastirdi. Fakat ulusal arenada yer bulmak amaciyla her zaman kullanacak yeni seyler bulacaklardir. Bu durum endise verici degil. Çünkü çogunluk Suriye vataninin yanindadir. Kürtlerin Suriye devriminde sömürgecilige karsi mücadelenin her asamasinda oynadigi rolden ise hiç söz etmeyecegim ve bugünkü durumlara deginecegim. Bir araya geldigim sehit ailelerinin çogunlugu Kürt. Onlarin Kürt ayda Arap olduklarini bilmiyordum çünkü bu konuyla ilgilenmiyorum. Konusmalarimiz sirasinda Kürt olduklarini belirtiyorlar. Vatana inanmayan ve bölünme için çalisan biri hayatini ya da evlatlarinin hayatini bu vatana feda edebilir mi? Bu sözler mantiksiz.

Sayin Cumhurbaskani, bu hassas konudan söz ederken Türkiye hükümetinin politikalarinda birçok karti kullandigina tanik olduk. Fakat Kürt kartinin Erdogan’in elindeki son kart oldugundan ve kolaylikla vazgeçmeyeceginden söz ediliyor. En azindan Suriye’deki hedeflerini gerçeklestirmek için daha çok gaddarlasacagi söyleniyor. Bu asamada çözüm çabalari harcaniyor. Suriye yönetimi bu konuyu ne kadar takip ediyor. Bu ülkeyle karsi karsiya gelme ihtimaline karsi plani nedir?

Bu konu çok önemli ve basite indirgenemez. Erdogan’in iç ve dis hedefleri var.
Suriye’deki Kürt Kosullari Tarihi Iliskiler Açisindan Türkiye’den Çok Farkli.
Erdogan’in dis hedefi Suriye’dir. Suriye’yi bu konuda zor durumda birakmaktir. Fakat Suriye’deki Kürt konusu tarihi iliskiler açisinda Türkiye’dekinden çok farklidir.
Suriye’de bir kardeslik ve uyum bulunuyor. Kürtler konusunda gündeme getirilenler yillarönce bazi oportünistler tarafindan Suriye’de gündeme gelmisti. Kürtlerle iliskilerimiz Türkiye’deki Kürt haklari için mücadele eden Kürt partileri dâhil her zaman iyi olmustur.
Erdogan’in diger hedefi ise içe dönüktür. Türkiye içinde sifir komsu, sifir bakis açisi, sifir dost, sifir ahlak, sifir güvenilirlik, sifir politika ve her yönde sifirla birlikte tam bir soruna dönüsen komsularla sifir sorun politikasi konusunda destekçilerinin safinda bile basarisizliklara ugramistir. Türkiye’deki genis Kürt kitlelerin oylarindan yararlanma ve genis yetkilere sahip olacagi Cumhurbaskanligi koltuguna oturmak amaciyla anayasanin kabulü yönünde Kürt sorununu kullanmistir. Bu nedenle bu konuyla ilgileniyoruz. Çünkü herhangi bir komsu ülkede yasananlar bizi olumlu ya da olumsuz sekilde etkileyecektir. Fakat Erdogan’in Kürtler konusunda güvenilir olmamasi disinda bu yönde hiçbir endisemiz yok. Suriye ve Türkiye sahasinda çalisan dost Kürt güçler Erdogan’a güvenmediklerini bize aktardilar.

Suriye’nin suçlandigi iki nokta daha var. Bir görüs Suriye devletinin dinle savasan laik bir ülke oldugunu savunuyor. Bir baska görüs ise Suriye’nin laikliginden geri adim atarak son olaylara ayak uydurdugunu ve daha çok dindarlastigini iddia ediyor. Bu konudaki gerçekler nedir?

20130418-135011.jpgBiz her zaman kavramlarla ugrasip içerigi tartismayi ihmal ediyoruz. Dilsel anlamlara daliyoruz. Önemli olan uygulamadir. Örnegin Sosyalizm uygulandiginda tüm uygulamalar Sosyalizm olarak adlandiriliyordu. Bazilari laikligi dinsizlik olarak uygulamaktadir. Türkiye’de oldugu gibi farkli asamalarda dine karsi gelmis ve dinle savasmistir. Bizim anlayisimizdaki laiklik din özgürlügüdür. Suriye çesitlilik barindiran bir toplumdur. Her din ve mezhebin üyeleri dini ibadetlerini istedikleri sekilde uygulama özgürlügüne sahiptir. Devlet olarak bizler din temelinde hareket etmiyoruz. Örnegin memurlari dinleri, irklari ya da etnik kökenlerine göre tayin etmiyoruz. Hiçbir din ya da irk arasinda ayirim yapmayan bir anlayisa dayaniyoruz. Laiklik dinsizlik olmadigina ve dinlerin özgürlügünden söz ettigimize göre bu dinsizlik degildir. Dolayisiyla ahlaka ve dine ihtiyacimiz var. Ahlakin olmadigi yerde gelisme olmaz.
Laiklikten dindarliga geçtigimiz ise dogru degil. Suriye’de 1970 yilindan bu yana 18 bin cami, 220 bin seriat okulu ve lisesi kuruldu. Dine karsi olsaydik bunlarin kurulmasina izin verir miydik? Suriye her zaman dini yöne önem vermistir. Devlet toplumun aynasidir. Toplum dine önem veriyorsa devletin de laik olsa bile dini temellerde yapilanmasi gerekir. Dolayisiyla iki görüs de yanlis. Suriye devletinin gerçegini ve laikligini anlamamaktir.

Sayin Cumhurbaskani, kriz sirasinda dini televizyon kanali kurulmasi ve din savunucularina aleni çagri yapilmasina izin verilmesi yönünde alinan karar ve icraatlardan söz ediyoruz.
Suriye’de Müslüman veya Hiristiyan Olsun Dinine Bagli Olanlar Kiriz Sirasinda Daha Vatansever Bir Tutum Sergiledi..

Bu konu sahsi olarak dogrudan ya da diyaloglar sirasinda ve yazismalarda dile getirildi. Bu da bu konuda yazanlarin cehaletini yansitiyor. Çünkü bu konunun krizle ilgisi yok. Aslinda tehlike çanlari Irak’in isgaliyle tam olarak 2004 yilinda çalmaya basladi. Suriye sahasinda köktendincilik alametleri bas gösterdi.
Fakat bunlar çogunlukla kisisel hareketler ve Suriye için geçici fikirlerden ibaretti. Irak baslangiçti ardindan da Lübnan geldi. Suriye’de yayilmaya çalisildi. Bu hareketlerle güvenlik yollariyla mücadele edildi. Ilk olarak 2006 yilinda Suriye Radyo ve Televizyon Kurumuna yönelik bir saldiri gerçeklestirildi. Köktendinci Vahhabi seyhi saldiriyi gerçeklestirenlere bu mekânin kâfirlik ve fesat odagi oldugunu söylemisti. Fakat daha büyük tehlike 2008 yilinda Ramazan ayinda Suriyeli sahislarin gerçeklestirdigi intihar saldirisiyla ortaya çikti. Bu büyük bir tehlikenin habercisiydi.
Bunun üzerine Suriye’nin önde gelen din adamlariyla bir toplanti yaptim. Konuyu tartisip güvenlik önlemlerinin yetersiz oldugu konusunda karar kildik. Çünkü bu terör mücadele edilmesi gereken birinci derecede fikirsel bir terördü. Terör veya köktendincilikle ancak dogru dinle mücadele edilebilir. Bu yönde birçok düsünce önerdim. Bunlardan biri Nur el-Sam televizyon kanalinin açilmasiydi. O dönemde adi farkliydi. Arap ve Islam âlemini istila etmeye baslayan tekfirci kanallarla mücadele etmek gerekiyordu. 2008 yilindan 2011 yilina kadar gecikmemizin nedeni bu düsüncenin olgunlasmamis olmasindan kaynaklaniyor. Baslangiçta bu kanalin özel sektör tarafindan açilmasini öngördük. Daha sonra belirli bir dini akim ya da düsünceye dayanmadan Islam’i kucaklayacak sekilde devlet tarafindan açilmasini uygun gördük. Dini çagrilara gelince 2008 yilinda kararlastirilmis bir icraattir. Özellik o dönemde kadinlar dini çagrilari gizlice evlerde yapiyordu. Yani devletin gözü önünde yapilmadigi ve resmi olmadigi için illegal sayiliyordu. Bunun siyasi bir çalisma olmadigina inaniliyordu. Biz çagridan yanayiz. Dini çagri olumludur. Fakat devletin denetiminde oldugu sürece olumludur. Devlete bu konuda büyük sorumluluklar düsüyor. Dini çagri içeriginden farkli hedeflere hizmet edecek sekilde saptirildigi zaman devlet müdahale edip dogru yolu gösterebilir. Bu tür icraatlarin krizle alakasi yoktur. Aksine kriz dini kurumlarin en disiplinli kurumlar oldugunu göstermistir.
Müslüman veya Hiristiyan olsun dinine bagli olanlarin herkesten daha çok vatansever olduklarini ispatlamistir. Mezhepçilikten söz edenler ise ya köktendincilige savrulmus sapkinlar ya da asiri uç laiklerdir. Ilimli olanlar ve sorumlulugunu bilenler vatanseverliklerini kanitladilar.

Suriye’deki iç durumdan ve siyasi çözümden söz edeceksek hükümet bu çözümü 3 asamali olarak uygulamaktadir. Birinci asama olan siddetin durdurulmasi ve diyaloga zemin hazirlama yoluyla uygulanmaya baslandi. Su an istisareler devam ediyor. Fakat sokak su ana kadar diyalog adimlarini, diyalogun belirleyici unsurlari, konulari ve sahislari konusunda bilgi sahibi degil. Bu diyalog sonuçta kiminle yürütülüyor?

Suriye’ye Özen Gösterenler ve Israil’le Gizli yada Aleni Isbirligi Yapmayanlarla Diyalog Kuruyoruz..
Vatandaslarin diyalog kapsaminda gerçeklestirilenler konusunda kafalari karisik. Öncelikli olarak siyasi çözümün bir parçasi olan ve geçtigimiz Ocak ayinda yaptigim konusmada degindigim Ulusal diyalog konferansindan söz etmek gerekiyor. Bu diyalog devletle bir taraf arasinda gerçeklesmis bir diyalog degil. Suriye’nin tüm bilesenlerini ve özellikle siyasi unsurlarini kapsayan Suriye’nin gelecegi ile ilgili bir diyalogdu. Kurulmak istenen siyasi sistemi tartisti. Parlamento sistemi, baskanlik, yari baskanlik yada baska bir sistem. Anayasa, siyasi, basin ve diger kanunlar tartismaya açildi. Devlet konferansa katilanlarin kararlarini uygulamaktadir. Bununla birlikte bakanlar kabinesinin Basbakanin baskanliginda farkli taraflarla düzenledigi toplantilar var. Bazilari bunun diyalog oldugunu saniyor. Bu diyalog degil ulusal diyalogun nasil baslatilacagini belirleyen istisare oturumlaridir. Ulusal diyalogu devletin algilari üzerine kurmak istemiyoruz. Herkesin katilimini istiyoruz. Istisare toplantilari diyalogu olgunlastirmaya dönüktür. Kosullari ve temelleri olgunlasmayan bir diyalog baslamadan basarisizliga mahkumdur. Devletle diyalog kurmakla ilgili konuya gelince bu girisim bir yana biz Suriye’ye özen gösteren Israil’le gizli ya da aleni isbirligi yapmayan, Israil’le flört etmeyen para için vatanini satmayan, Suriye’nin bagimsizligini savunan herkesle diyalog masasina oturmaya haziriz. Bunlari ulusal ilke olarak kabul ediyorum.

Ulusal muhalefeti mi kastediyorsunuz?

Ulusal Muhalefet kullanilan anlamiyla farkli bir seye dönüstü. Ne yazik ki krizin basindan itibaren bazilari asagilik kompleksine girmis bazilari da iç yenilgiyi içinde hissetmeye baslamistir. Dolayisiyla vatanseverligi bedava dagitmaya basladilar. Herkes bunlari ulusal muhalefet olarak adandirmistir. Örnegin bazilari televizyonlara çikip ekranlarda her asamada farkli bir dil kullaniyor. Bunlar ulusal muhalefet mi yoksa dalgali muhalefet mi? Ulusal olmasi için istikrarli hareket etmesi gerekiyor. Devlet olarak ilk günden itibaren tek bir dil kullandik ve terörle mücadele ettigimizi söyledik. Disaridan içislerimize müdahale edenlerle mücadele ettigimizi belirttik. Hegemonyayi reddediyoruz ve ayni zamanda kapilarimiz diyaloga açik. Bazi güçler basta diyalogu reddedip daha sonra kabul etti.
Lübnan’dan çiktigimiz zaman 2005 yilinda bir konusma yaptim. Hatali oldugumuzu söyledim Lübnan’da bazi hatalarimiz oldugunu kabul ettik. Krizin basinda da hatalarimiz oldugunu söyledik. Fakat onlar sadece sözlerini degistiriyorlar. Aldiklari paraya göre konusmalarini belirliyorlar. Bu sahis veya taraflar devletin birkaç ay ya da birkaç hafta içinde düsecegine bu nedenle düsecek bir devletle diyalog kurmayacaklari kanaatini tasiyorlardi?

Kurulacak yeni hükümette kendilerine yer bulma çabasinda miydilar? Terör eylemleri basladiginda bunlar sessiz kalmis terörü kinamamisti. Teröristlere gerekçeler bulmustu. Tüm dünya ülkeleri ve halklari ulusal birligimizi yansittigi için silahli kuvvetlerimizle övünürken bunlar orduya destek vermemistir. Bunlarin dalgalanmalari ve bukalemun gibi renk degistirmelerini ulusalcilik olarak nitelendiremeyiz. Disaridan destek alanlarin ulusalci oldugunu ve bagimsiz kararlara sahip olduklarini söylemek mümkün degil. Çünkü kararlari kendilerini finanse edenlere baglidir.
Halki içeride aci çekerken yurt disinda televizyon ekranlarindan ulusalcilik ve vatanseverlik dersleri vermek ulusalcilikla bagdasmaz. Bu durumda ulusal muhalefet siyasi anlamda halk tabani bulunan ve halk tarafindan seçilen kesimlerdir. Kendilerini muhalefet olarak tanimlayanlar hangi seçimde ve kim tarafindan seçildiler.
Kiminle diyalog kuracagimiz konusuna gelince Suriye’de bir çok siyasi parti var. Bu partiler yeni olmasina karsin degisken olmayan ulusalci partilerdir. Disa bagimli olmayan partilerdir. Suriye’de ulusal güçler, vatansever Suriyeliler var. Biz kendilerini ulusal muhalefet olarak niteleyenlerin sadece kendilerini temsil ettiklerini çok iyi biliyoruz.

Belirleyici unsurlarin ve diyalog temellerinin netlesmesi halinde Suriye’deki siyasi sistem parlamento sistemi olarak mi kalacak yada baskanlik sistemi mi kurulacak?

Kurulacak Sistemi Halk Belirleyecek
Belirleyici unsurlar açik. Her sey tartisilabilir. Suriye’nin bagimsizligi disinda kirmizi hattimiz yok. Bu da içislerimize dis müdahale olmayacagi anlamina geliyor. Ikincisi teröristlere destek verme konusunda asla müsamaha gösteremeyiz. Bunun disinda Suriye’nin nasil olacagi konusunda bir sorunumuz yok. Parlamento, baskanlik yada baska bir sistem buna halk karar verecektir. Halkin belirleyecegin her seyi kabul etmeye haziriz.

Cumhurbaskanligi makami yani siz dahil mi?

Makamla benim aramda fark var Makam siyasi sisteme bagli. Siyasi sistem her makamin yetkilerini belirler. Siyasi sistem degistigi zaman siyasi makamin da yetkileri degisecektir. Buna baskanin yetkileri de dahil. Baskan ve onun hakkinda söylenenler ise, sahsidir ve yetkilerle ilgisi yok. Mevki pesinde kosan her sahis küçümsenir. Bu baglamda mevki hedef degil araçtir. Hedef sahsin topluma sundugu bir proje ve halkin bu projeye verdigi destektir. Düsman medya organlarinin yapmaya çalistigi sorunun dis planlar, disaridan gelen güçler ya da köktendincilikte degil halki tarafindan reddedilen koltuguna tutunan, koltuk için halkini katleden baskanda yattigini lanse etmektir. Bu nedenle istifa konusunu gündeme tasidilar. Aslinda makamin halk destegi olmadan hiçbir degeri yok. Bu nedenle halkin verecegi kararin baskanin kalmasi ya da gitmesi konusunda belirleyici olduguna inaniyorum.

Bazi kesimler rejimle diyalogu degil müzakereyi gündeme getirdiler. Bazi Suriyeli yetkililerin bu terimi reddettiklerini anladik. Rejimle müzakereyi nasil degerlendiriyorsunuz?

Disa Bagimli Güçler Müzakere Sözcügünü Gündeme Getiriyor
Devleti, ülkeyi, toplumu ve vatani bir aileye benzetiyorum. Aile bireyleri bir araya geldigi zaman müzakere etmez diyalog kurar. Suriyeliler bir araya geldigi zamanda Suriyeliler arasinda müzakere degil diyalog diyoruz. Kendini yabanci hissedenler müzakere olarak adlandirabilir. Kendini disa bagimli olarak görüyorsa müzakere sözcügünü kullanabilir. Devlet sahislarla müzakere etmez devletler yada partilerle eder. Müzakere konusunu gündeme getirenlerin niteliklerini belirlemeleri gerekir. Suriyelilerle diyalog kurmak isteyen Suriyeli mi yada yabanci mi oldugunu ve kimi temsil ettigini belirlemeli.

Bölgede ABD Disisleri Bakani John Kerry’nin bölge turu, Israil’in Türkiye’den özür dilemesi, Lübnan Hükümetinin istifa etmesi ve Temam Selam’in yeni hükümeti kurmakla görevlendirilmesi gibi gelismeleri görüyoruz. Dera’daki olaylar ve Ürdün’nün bu olaylarda rol oynadigi iddia ediliyor. Yasanan siyasi ve diplomatik gelismelerin Suriye’de yasanan olaylarla eszamanli olmasi bir tesadüf mü?

Son olarak yasananlarin bir tesadüf olmadigi konusunda görüs birligi var. Siyasetle alakasi olmayan Suriyeli yada yabanci birine sorsaniz bile bu olaylarin paralellik içinde oldugunu söyleyecektir. Bu olaylari yöneten kisi ayni.
Gerginligin tirmandigi bir dönemde Obama ve Kerry ayni ülkeleri farkli zamanlarda ziyaret etti. Özellikle Dera’da yasananlar konusunda olaylari birbirine bagladigimiz zaman iki sonuca variriz. Birincisi Suriye’de ilk günden itibaren yasananlarda dis unsurun temel unsur teskil ettigi. Insanlari bu konuda ikna etmek zor oldu. Ikincisi basari kaydettigimiz sürece tirmandirmalarla karsilasmamiz kaçinilmaz. Çünkü dis güçler teslim olmayacak. Eylemin tesadüf olmadigi dogru fakat daha önce tahmin edememis olmamiz ve net olarak görmememiz yanlis.

Ürdün’ün Suriye savasinda egitim kamplari kurma ve toplanti üssüne dönüsme, terör gruplarina askeri komutanliklar ve siniri araciligiyla silahli teröristlerin sizmasi gibi temel rol oynadigi yönündeki söylentiler son günlerde artti. Bu da Dera’daki durumun sükunetin ardindan baslangiç noktasina dönmesini açikliyor. Ürdün nasil bir rol oynuyor?

Filistin’deki Direnisçilere Basit Bir Silah Tasiyan Bir Sahsi Yakalayabilen Ürdün’ün Silahlariyla Geçen Binlerce Kisiye Yakalayamadigina Inanmak Güç
Bu konuda elimize bir çok resmi bilgi geldi. Bir kismini da medyadan güvenlik ve diplomatik kanallardan ögrendik. Iki ay önce Ürdün’deki yetkililerle bu verileri görüsmek ve sadece Suriye’nin tehlikede olmadigi konusunda uyarmak üzere siyasi bir temsilci gönderdik. Fakat Ürdün tarafi bunlarin hepsini reddetti. Ardindan Dera’daki tirmandirma geldi. Ürdün’den binlerce silahli teröristin ve militanin akin ettigini gördük. Yaklasik bir ay önce Ürdün’e bir güvenlik sorumlusu gönderdik. Ürdünlü güvenlik yetkilileriyle görüserek gerekli bilgileri verdi fakat Ürdün tarafindan yalanlama geldi. Bu mantiksiz. Ürdün’de egitim kamplari olmadigini düsünelim. Çünkü egitim kamplari konusunda verilen bilgiler net degil. Fakat kesin olan teröristlerin de itiraf ettigi gibi Ürdün sinirindan girdikleridir. Geçtigimiz yillarda Filistinli direnisçileri basit bir silah tasiyan bir sahsi yakalama gücüne sahip Ürdün’ün binlerce silahlinin silahlari ve mühimmatlariyla Suriye’ye sizmalarini önleyemedigi inandirici degil.
Suriye’deki durumun Ürdün açisindan tehlikesinin farkinda olmayan Ürdünlü yetkililerin ve diger ülkelerin daha bilinçli olmalarini umuyoruz. Çünkü bu yangin sinirlarimizda kalmayip her yere yayilacaktir. Herkes Ürdün’ün Suriye gibi tehlikede oldugunu biliyor. Müslüman kardesler döneminden aldigimiz derslerden ders çikarmalarini ümit ediyoruz. Irakli yetkililerin Suriye’deki istikrarin önemini kavramalarindan ders çikarmalilar.

Ürdün, Katar, Suudi Arabistan ve tüm körfez ülkeleri ve Lübnan’in bir kesimi Tunus, Misir, Libya ve Yemen hükümetlerinin tümünün hatali olup sizin dogru olmaniz mümkün mü?

300 Milyon Arap Vatandasin Hatali Olup Bir Grup Yetkilinin Dogru Olmasi Mümkün mü?
Biz bu ülkelerle Arap zirvelerinde toplaniyorduk. Sizler Arap vatandaslari olarak bu zirvelere güveniyor muydunuz? Arap vatandaslarin bu zirvelerde toplananlara her türlü elestiriyi getirdiklerini duyuyorduk Bu baglamda su soruyu sormak gerekiyor.
300 milyon Arap vatandasinin yanlis olup bir grup yetkilinin dogru olmasi mümkün mü? Ikincisi bu ülkeleri bagimsiz olmadiklari için suçlamamak gerekiyor. Çünkü kararlari bagimsiz degil ve kendileri tarafindan alinmiyor. Bir kismi ADB’li efendilerinin gücüyle ayakta duruyor. Bir kismi da son olarak NATO gücüyle yönetime geldi. Gergin bir ülkede halklarinin rizasi disinda yasiyorlar. Bize mesruluk kazandirmadan önce kendilerinin mesruluga ihtiyaçlari var.
Sonuçta hatali yada dogru oldugumuza Suriye halki karar verecektir. Baskalari bizi ilgilendirmiyor.

Irak’a gidecek olursak Kaide Örgütü son olarak Irak’ta Nusra Cephesinin kendisine bagli oldugunu açikladi. Nusra Cephesi de Eymen el-Zavahiri’ye biat etti. Sayin Cumhurbaskani su an Suriye’de kiminle savasiyoruz? Kaide Örgütü mü silahli terör gruplari mi ya da ilimli militanlarla mi savasiyoruz?

Silah Tasiyip Vatandaslara Saldiran Herkes Teröristtir
Silah tasiyip vatandaslara saldiran herkes teröristtir. Teröristleri Kaide yada Kaideye bagli olmayan seklinde ayirabiliriz. Kaidenin su an Nusra Cephesi basligi altinda etkili oldugu dogru. Fakat ilimli militanlar kavrami Amerika’nin halklarina karsi gerekçe olarak kullandigi bir terimdir. ABD 2001 Eylül saldirilarinin ardindan Taliban’la mücadele etti. Birkaç yil sonra Afganistan’da ilerleme kaydedemedigini fark etti. ABD’nin kaybi büyük, Amerika’ya karsi nefret artiyor ve terör dünyaya daha çok yayiliyor. Bu nedenle bu gruplarla diyalogu gerekçelendirmeye ve birbirine düsürmeye yada farkli siyasi hedefler için kullanmaya çalisiyor. Iyi Taliban ve kötü Taliban diye bir söylem getirildi. Simdi de ilimli teröristten söz ediyorlar. Ilimli terörist diye bir kavram yok terörist teröristtir.
Militan, silahli muhalefet gibi adlar kullaniyorlar. Bu kavramlari halklarina medya araciligiyla sunuyorlar. Çünkü durumu yönetici ile mazlum yönetilen arasindaki çatisma olarak göstermekten çok uzaklastilar. Baslangiçta görüntü böyleydi. Terörle birlikte teröristin kimligi ortaya çikti. Bu terörist köktendincidir. Bati medyasinin bu gerçegi gizlemesi imkansiz. Muhalefete verdikleri silah ve lojistik destegi bu sekilde farkli basliklarla gerekçelendiriyorlar. Öldürücü olmayan destek ve sivil yardim. Sonuçta ilimli militan basligi disinda hiçbir gerekçe bulamadilar.
Kaide’nin teçhizat ve mühimmat açisindan Suriye’de hakim olan unsur oldugunu söylediniz. Bu durumda bati Kaideyi silahlandirip finanse ediyor Bunu nasil degerlendirebiliriz?
Bati karsit olsa bile sahadaki her unsuru kullanmaktadir. Bunun en iyi örnegi Mali’de yasaniyor. Orada Kaideyle savasirken Suriye ve Libya’da destekliyorlar. Suriye’de savasan köktendinci unsurlarin aynisi Libya’da ve Mali’de desteklenmis ve su an Mali’de bu gruplara savas açilmistir. Buna çifte standartlilik deniyor. Ben üçlü ve dörtlü standartlilik diyorum. Ellerinde bin standart olsa kullanmaktan çekinmezler. Onlar memnun olmadiklari her ülkeye zarar verecek her karti oynayabilirler. Dolayisiyla Kaidenin Suriye’ye gelmesinden memnunlar.
Öncelikle farkli bölgelerde bu unsurlardan kurtulacaklar. Suriye gelen bu unsurlar baska bölgelerdeki yüklerini hafifletecektir. Ikincisi bu durum kimin kazanacagi bir yana Suriye’de yikima yol açiyor. Kim kazanirsa kazansin sonuçta bedelini Suriye agir sekilde ödeyecektir.
Bati Bu Terörün Kendisine Döneceginin Farkinda Degil yada Belki Farkindadir Suriye’de su an alt yapi ve düsünce yikiminin sonuçlarina tanik oluyoruz. Bu da devlet kazansa bile zayif bir devlet olacagini gösteriyor. Batinin amaci da budur. Fakat ayni zamanda bu terörün bir gün kendisine geri döneceginin farkinda degil yada belki farkindadir. Bati basini teröristlerin geri dönmesinin tehlikelerinden söz etmeye basladi.
Baslangiçta Afganistan’da Kaideyi finanse etmelerinin bedelini agir ödediler. Suan Suriye, Libya ve baska yerlerde destekliyorlar. Bunun bedelini Avrupa’nin göbeginde ve ABD’de agir ödeyecekler.

Son zamanlarda insani müdahale sözünü çok fazla duymaya basladik...

Son dönemde insani müdahale kavrami ortaya atildi ve bunun somut uygulamalarina tanik olduk. 60 yil önce Israil’e karsi Filistin halkinin yararina batinin Filistin’e destek verdigini gördük. Vietnam’da ve 3 milyon insanin öldügü Kore savasinda gördük. Bazilari ABD atesiyle Kuzey Kore’de 9 milyon insanin öldügünü belirtiyor. Irak’ta gördük ve sonuçlarini çok iyi biliyoruz. Libya’da ve son olarak Suriye’de gördük. Insani müdahaleyle birlikte ahlaki sorumluluk kavrami da gündeme geldi. Kanimca insani müdahalenin tek hedefi Suriye insanini yikmak, ahlaki sorumluluk ise ahlaki ilkeleri ortadan kaldirma ve yikma sorumlulugudur. Onur ve haklara tutunma ahlakini ortadan kaldirmak, büyük güçleri yenemeyecegini kabullenen ve diz çöken bir halk yaratmak. Bu düsünceyi ve boyun egme ilkesini yerlestirmek. Bu kavramlar bizim açimizdan tam tersi bir anlam ifade ediyor. Boyun egmeye ve diz çökmeye, teslimiyete, yenilgiye ve bagimliliga hayir demek.

Kriz iki yildir devam ediyor. Krizin uzamasinin nedenleri nedir sizce?

Bu yönde iç ve dis olmak üzere farkli unsurlar rol oynadi. Dis unsurlardan söz ettik. Iç unsurlar ise, basta Suriyelileri yasanan gerçekler konusunda ikna etmekte zorlandik. Komplo olduguna inandiramadik. Bazilari duygusal bir dava oldugunu savundu. Böyle olmadigini, duygusal olsaydi duygusal bitmesi gerektigini söyledim. Bazi bosluklarimiz olsa da yasananlar dis planlardan ibaretti. Insanlari bunlarin özgür ordu olmadigi konusunda ikna edemedik basta. Fakat Kaidenin olaylara dogudan karismasiyla gerçekler su yüzüne çikmaya basladi. Bazi kesimler her seyin farkina is isten geçtikten sonra varabildi.
Ulusal görüs birligi çok önemli ve gerekli. Devletin camileri yikmadigina ikna etmemiz zor oldu. Son olarak Dera’daki el-Ömeri camisinde oldugu gibi. Internet siteleri ve televizyonda katliam ve saldiri görüntüleri yayinlanmasina ragmen bazilari ters yönde yol almakta kararli. Suriye’deki kaos zemini silahla olmasa bile düsünceyle yaratildi. Bazilari farkinda olmadan teröristlerin safinda yer aldi. Bunlar engel teskil etti. Fakat çogu daha sonra hatali oldugunu anlarken bir kismi hala gerçegin farkinda degil.
Bunlar krizin devam etmesine yol açan unsurlar. Devletin su ana kadar ayakta kalmasi ve direnmesinin temelleri nelerdir?
Halk Olmasaydi Her Sey Birkaç Gün Içinde Yikilabilirdi
Ben devletin degil halkin direndigini düsünüyorum. Bu yüce halk iki yildir direniyor. Halk bile saldirinin boyutunu bilmiyor. Fakat sonuçlarini somut olarak yasiyor. Buna ragmen direndi. Bu Suriye’nin özünü gösteriyor. Bu halk olmasaydi her sey iddia etkileri gibi birkaç hafta içinde degil birkaç gün içinde yikilabilirdi. Devlet gücünü de zayifligini da halktan alir.

Siyasi alanda ve sahada yasanan her seyden söz ettik. Birazda insani siktan söz edelim. Siz bir baba olarak çocuklariniza Suriye’de yasananlari nasil açikliyorsunuz?

Benim bazilarinin iddia ettigi gibi bes degil üç çocugum var. Bu genel bir konu. Baba olarak bu konuya diger babalar gibi ortak oluyorum. Suriye’de yasanan olaylar, sonuçlari ve ekonomik, psikolojik ve toplumsal etkileri, televizyon ekranlarinda gördüklerimiz çocuklarin okullarda duyduklari konusmalar krizden önce yasananlardan çok farkli. Bunlarin Suriye’nin gelecegi üzerinde olumsuz ve tehlikeli etkileri olacaktir. Çünkü onlar gelecegin kusaklaridir. Saldirinin hedeflerinden biri de budur. Insanin yikimina yöneliktir. Öncelikli olarak üzerinde durmamiz gereken Allaha en çok inanan Suriyeli çocugun krizin etkilerinden çikmasidir. Çünkü yikim eylemlerinde en fazla kullanilan söz “Allahu Ekber” sözcügüydü. Bu çocuklara Allahu Ekber sözüyle masum bir insanin öldürülmesi arasinda bir baglanti olmadigini nasil anlatacagiz? Bu kolay bir is degil. Bu sözün, hayir, sevgi ve ulusal birlik anlamina geldigini anlatmaliyiz. Çünkü bu imandan yola çikarak vatana inanca, vatan gücüne ve ulusal birlige ulasabiliriz. Allaha ve vatana inanirsa kendine güveni de artacaktir. Sorumlulugun burada yattigina inaniyorum.

Soru: Sonuçta umutlu musunuz?

Önümüzde Zaferden Baska Bir Seçenek Yok
Suriye’de özellikle canini ortaya koyup hepimizin yasamasi için savasanlarda basta olmak üzere genel bir umut olmasaydi basindan mücadele edip savasmamizin bir anlami yoktu. Fakat bu umudumuzu devlet ve yetkililer olarak halktan aliyoruz. Ben görüstügüm vatandaslardan ve özellikle sehit ailelerinden aliyorum. Bu aileler kelimenin tam anlamiyla çok güçlü ve dayanikli. Bir sehit verdik ikincisini, üçüncüsünü ve dördüncüsünü vermeye haziriz diyebiliyorlar. Bu siniri olmayan bir vatanseverliktir. Bizi umutlandiran budur. Önümüzde zaferden baska bir seçenek görmüyorum. Suriye zafere ulasmazsa yikilacaktir. Bu seçenegi herhangi bir Suriyeli vatandasin kabul edebilecegini zannetmiyorum.
Size yeniden tesekkür etmek istiyorum ve el-Ihbariye televizyonu çalisanlarini selamliyorum. Sizin araciliginizla Suriyeli her vatandasi bu degerli münasebette Kurtulus Savasimizin yildönümünde selamliyor ve gelecek yildönümünde Suriye’nin krizi asmasini ve yaralarini sarmasini diliyorum.


"Suriye Ordusu Sam'in Dört Duvarini Güçlendiriyor"

18 Nisan 2013 Persembe

"Geçen ayin basinda Suriye'de ortalikta dolasan bir soru vardi: Sam savasinda kim digerinden önce davranip ilk vurusu yapacakti? Muhalefet mi rejim mi? Iki tarafin planlari da açikti..."

Nasir Serare
Al-Akhbar
Geçen ayin basinda Suriye'de ortalikta dolasan bir soru vardi: Sam savasinda kim digerinden önce davranip ilk vurusu yapacakti? Muhalefet mi rejim mi? Iki tarafin planlari da açikti. Muhalefetin, baskentin idari merkezinin içine -Jobar mahallesini isgal ederek Abbasiyin sahasina-ulasabilmesi için kullanabilecegi tek hayati alani var. Diger taraftan rejim ise -Sam savasini savunma amaçli bir savasa dogru götürmeye karar vermezse- Abbasiyin sahasina 700 metre mesafede Jobar'da, silahli muhalefetin askeri karargahlarinin bulundugu noktalari bombardiman ile sarsmak veya muhalefetin kontrol ettigi bölgelerden baslamak zorunda. Jobar; üst taraflarinda bulunan Duma ve Harasta'dan beslendigi gibi, önemli kalelerden sayilan ve Kefersuse Bahçeleri ile iletisimi olan Bati Guta'dan da lojistik yönden besleniyor.
Son üç hafta boyunca muhalefet, rejimle çatismalari alisilmisin disina tasiyarak, sürpriz bir yer edinmek ve istedikleri stratejik kazanimla sahanin hakimi olan Suriye askerinin statükosunu kirmak istedi. Muhalefet organizasyon ile ''uykudaki gruplari'' harekete geçirerek Barze Mahallesinden (özellikle yerlesim yerlerinden), Rükneddin bölgesinden (yüksek oranda Kürt ve Filistinlilerin ikamet ettigi) Sam'i gören Kasyun Dagi'na dogru (Suriye ordusunun büyük miktarda top ve roket cephaneliginin konumlandigi yer) sürerek bu hamleyi gerçeklestirmek istedi. Askeri kaynaklara göre, bu sizma, daha önceden (bir kaç gün önce) istihbarat alinip engellenmeseydi büyük sürprizler yasatabilirdi.
Dört Duvar
Pratikte Suriye ordusunun planlari, silahli muhalefetten veya dis müdahaleden (Nato veya baska etkenler) gelebilecek askeri bir sürprize göre çizilmisti. Bu nedenle, baskentin etrafi ''Dört Duvar'' ismiyle anilan, bir koruma sistemiyle muhafaza ediliyor denmeye baslandi. Bu duvarlar, baskentin iç bölgelerinden disina, kirsallarina dogru ve çatismalarin ön hatlarinda sunlardan olusuyor: Cumhuriyet muhafizlari duvari. Görevi de Kaysun Dagi'ni korumak, diger duvar ise Sam'in eteklerinde halk ordusu ile birlikte savasan 4. birlik. 3. duvar ise halk ordusu. 4. set de ön saflarda yerini alan askeri muhaberattan olusuyor.
Önleyici Savas Plani
25 günden fazla süreden beri, ordudaki liderlik Sam'da önleyici bir savas taktigini yürütme karari verdi ve bir birlik ayni anda dört cephede birden savasi yürütmeye basladi. Velakin ordu bu sefer, alisilageldigi gibi silahlilari Sam kirsalinda kontrol altinda tuttuklari alanlardan uzaklastirmaya çalismadi, aksine kapsamli bir tikama sürecine gitti. Bunun amaçlarindan biri Sam'i korumak, digeri de kirsallarindaki silahlilarin kontrolü altindaki bölgeleri kusatmak. Ordunun nihai hedefi, Sam ve kirsalindaki 4 cephenin ana eksenlerine yönelip silahli güçlerin varligini tamamen bitirmek ve bütün birlikleri önceden belirlenmis spesifik bir noktada -güney bölgelerinin ekseninde- bulusturmak. Bu bölgelerden biri Yermuk Kampi ki Suriye ordusunun Sam ve kirsalindan bütün silahlilari temizledigindeki son basarisi olacagi düsünülmektedir.
Bu Planin Ayrintilari Nelerdir?
Suriye ordusu son olarak önleyici bir savas taktigi uygulamadan önce, silahli muhalefet baskent Sam'in etrafinda 4 eksende vücut buluyordu. Birinci eksen: Bati Guta ve içinde agirlik olarak Daraya. Ikinci eksen: Dogu Guta. Üçüncü Eksen: Tadamun, Hacer El-Esved ve Filistinlilerin kaldigi kamplarin da dahil oldugu güney bölgesi. Dördüncü Eksen: Zebedani ve Berde Vadisi.
Bati Guta'da, Sam'daki önleyici savas taktiginin sonucu olarak Deraya, halen, kaynaklara göre yüzde yüz oranindan Suriye ordusunun elinde. Deraya da silahli yok artik. Silahli muhalefetin bu yönden Sam'a dogru olan savasi felce ugratildi.
Deraya'da kontrol saglandiktan sonra ordu, su an temassiz çatismalarin yasandigi Modamiya'ya dogru yol aldi.
Dogu Guta ekseninde ise ordu, halk komiteleri ile birlikte, bölgede var olan silahlilari kusatacak bir güvenlik kordonu olusturmak için ortaklasa hareket ediyor. Sahada uygulanmaya baslanan bu planin ilk sonucu kordonun olusturulmasi oldu. Ordu su anda havaalani yolunda ve komsu köylerde genis bir alanda yayilmis durumda (Horan El-Avamid, Nisebiyye, Akarba vs).
Bu hamle ile birlikte bu eksende iki önemli gelisme yasandi. Ordu ilk olarak Jobar'da yüzde 70 oraninda kontrolü sagladi ve Maliha bölgesinde tam hakimiyet kurdu.
En tehlikeli eksenlerden biri de güney bölgesi. Çünkü Sam'in idari merkezine en yakin olan mintika burasi. Bununla birlikte militanlarin çogu Nusra örgütüne mensup. Militanlar, özellikle de kamplarda (Yermuk basta olmak üzere), Tadamun, Hacer el-Esved ve Beyt Sahem'e kadar olan bölgede kümelenmis vaziyetteler.
Önleyici savas kapsaminda burdaki gidisat, bu bölgenin esas kaleleri üzerinde etkili bombardiman ile devam ediyor. Bombalamalar, belirli ve spesifik zamanlarda istihbarat yardimi ile, muhalefet liderlerinin bulusmasi veya geçisi sirasinda meydana gelmektedir. Bu eksende muhalefet ile yakin temasli askeri vukuatlardan çok çatismalar vur-kaç seklinde devam ediyor. Özellikle Filistinli mültecilerin kampi Yermuk'ta.
4. eksende, Sam'in güney bölgesinde çatismalarin yasandigi en bariz yer Yermuk Kampi ve 3 ana sokagi: 30. Sokak, Filistin Sokagi ve kampin ortasinda yer alan Yermuk Sokagi. Bu sokaklar bir taraftan da Sam'in güneyinde yer alan, Golan'dan gelen mültecilerin kaldigi Tadamun bölgesine kadar uzaniyor.
Yermuk Kampi sahasinda olan biten ise söyle: 30. Sokakta herhangi bir tarafin kontrolü bulunmuyor. Bununla birlikte ordu Yermuk Sokaginin basindan genis bir alana yayilarak Rica sahasina kadar uzanan bölgede kontrolü saglarken güneyinde geri kalan bölgede silahlilar kontrolü sagliyor. Filistin Sokaginda ise, sokagin basindan Trabis sahasina kadar ordu, geriye kalaninda ise silahlilar kontrolü saglamakta.
Ordudaki kaynaklara göre, Dogu Guta'da askeri üstünlük tamamen saglanana kadar, Yermuk Kampi sahasinda herhangi bir degisiklik olmayacak. Ordu güney ekseninde simdilik, silahlilarin bulundugu bölgeleri kusatma altina almak ile yetiniyor.
Siddetli Savas
4. eksen olan Zebedani'de, silahlilar bulunmakla beraber güçlü bir pozisyona sahip degiller. Yani bu bölgede güçlü kaleleri bulunmamakta. Buradaki silahlilarin büyük çogunlugu Nusra örgütünden olan yabancilardan mütesekkil. Bu eksen bir aydan beridir çok sert çatismalara sahit oluyor. Rejim kaynaklarina göre silahli muhalefet burada sürekli gerileme halinde.
Bu eksendeki askeri gidisat, art arda saldirilar ile daglik engebeli yollarda ve alanlarda meydana gelmekteydi. Son önleyici savas ile birlikte buradaki çatismalar Berde Vadisi'nde yogunlasmakta. Ordu burada iki ana hedefe ulasma niyetinde:
1- Silahlilarin var oldugu bölgelere bütün yardim yollarini tikamak,
2- Bu bölge ile karsisinda Lübnan'a ait bölgeler arasindaki kaçak yollari kesmek
Suriye ordusu buradaki siddetli cephede belirleyici olmayi, kuzeyde Halep ve kirsallarindaki denklemlere benzetiyor: Öncelikli sartin; bu bölgeleri, Lübnan'dan ve Türkiye'den uzanan derin lojistik hatlardan ayirmak oldugunu belirtiyorlar. Geçen günlerde Suriye ordusu, silahlilari var oldugu çesitli bölgelerden uzaklastirmak için operasyonlarini yogunlastirdi. Bombardiman altinda tuttugu silahlilar, büyük birlikler halinde Lübnan sinirina kadar çekilmeye zorlandi. Nusra örgütünün, ablukadan kurtulabilmek için, militanlarini, kovuldugu Zebadani'deki kalelerden Lübnan içlerine tasimaya - Azaz mintikasinin sinira yakin Türkiye'deki bölgeleri gibi Lübnan sinirina yakin bölgeler ile iletisime girerek- karar vermesi bekleniyordu. Nusra örgütü ikinci seçenek olarak, medyayi kullanarak, Zebedani'deki çatismalari kapatmak için, buradaki savasi Hizbullah ile yapiyor iddiasini da dis muhalefet çevrelerinde yayabilir.
Suriye'nin askeri ve siyasi kaynaklari; Lübnan devletinden herhangi bir tarafin Zebedani savasini, Suriye ve Lübnan arasindaki bir sorun gibi lanse ederek -muhalefete basin destegi ile- Nusra örgütünün kusatmadan kurtulmasina ve nefes almasina yardim edebilecegi konusunda uyarida bulunuyor. Ayni zamanda bu sekilde, Türkiye ve Suriye arasindaki sinirin avantajlarinin aynisi, Lübnan'in kuzeyi ile özellikle Suriye ile dogu tarafinda yer alan hudutta yaratilmak isteniyor.
Ayni kaynaklar, geçen günlerde silahli muhalefetin, Zebedani ekseninde kazanim elde etmek için, Filistin Halk Kurtulus Cephesi-Genel Komutanlik noktasina saatler süren saldirilarda bulundugunu ama basarisizlikla sonuçlandigini kaydediyorlar. Buradaki hedefleri yine Beyrut ve Sam arasindaki bir hat üzerinde kontrolü saglamakti.
Tikanmis Yollar
Sam etrafinda süren savas planlarinin nihai karesinde -Suriye ordusuna yakin kaynaklara göre- ordunun tikanmis yollari son asamadaki hamlesi ile açacagi söyleniyor.
Bu yollar sunlar: Suriye ordusu Deraya'dan sonra Modami'ya yöneldi. Bundan sonra çok az silahlinin var oldugu Katana'ya, ardindan baskente sürekli havan mermilerinin gönderildigi Kefersuse bahçelerine yönelecek.
Kefersuse'den sonra ordu Yermuk Kampi'nda 30. sokaga çikacak ve burada var olan güçlerle bulusacak. Bundan sonra Hacer el-Esved ve Tadamun'a saldirilari tamamlayacak ve Yermuk Kampi'ni Halk Komitelerine birakacak.
Çev: Hasan Sivri
medyasafak.com

Suriye ordusu muhaliflerin 'casus balonunu' düsürdü iddiasi..

Suriyeli silahli muhaliflere ait ileri teknoloji ürünü kameralar ve elektronik donanim monte edilmis bir balonun Suriye ordusu tarafindan düsürüldügü iddia edildi.
Yakin Dogu Haber'in Breakingnews’e dayandirdigi haberine göre Suriye özel kuvvetleri, Idlib’e bagli His ve Babulin beldeleri arasinda üzerine ileri teknoloji ürünü kameralar ve elektronik sistemler monte edilmis bir balonu düsürdü.
Suriye güvenlik yetkilileri, balondaki casusluk sistemlerindeki donanim ve yazilimin Suriye’de kullanilmayan ileri teknoloji ürünü sistemler oldugunu açikladi.
Suriye’deki silahli gruplara silah vermediklerini belirten Amerikali yetkililer, bu gruplara “ölümcül olmayan” teçhizat desteginde bulunduklarini açiklamislardi.
Casus balonlar, Israil tarafindan da daha önce Lübnan'a yönelik kullanilmisti.

AKP'nin kaymakamina da bu yakisir: 'Gerçek kardeslik din kardesligidir'

Sanliurfa'nin Akçakale Ilçesi'nde bulunan çadirkentte düzenlenen Kutlu Dogum Haftasi'nda konusan Akçakale Kaymakami Eyüp Firat, "Gerçek kardeslik dil ve irk degil, din kardesligidir" dedi.

AKP'nin valileri Erdogan'in talimatiyla din kardesligi temasini yaymaya devam ediyor.

Sanliurfa'nin Akçakale Ilçesi'nde, Suriyeliler'in barindigi Süleyman Sah Konaklama Tesisi'nde 'Kutlu Dogum' etkinligi düzenlendi.

Etkinlikte konusan Akçakale Kaymakami Eyyüp Firat, "Gerçek kardeslik dil ve irk degil, din kardesligidir. Ülkenizdeki sikintilarin bir an önce bitmesini diliyor ve bundan sonraki benzer etkinlikleri Suriye'de yapmayi istiyoruz" dedi.

Israil'in neden özür diledigi belli oldu!

Israil'in Türkiye'den diledigi Mavi Marmara “özrünün” arkasinda Suriye'ye dönük bir saldiri oldugu iddiasi güçleniyor. Uzmanlara göre, özürle birlikte Israil ve Türkiye'nin Suriye'ye dönük ortak bir müdahalesi daha olasi gözüküyor.
Israil'in, Mavi Marmara katliamindaki “operasyonel hatalar” nedeniyle Türkiye'den özür dilemesinin arkasinda Suriye meselesinin yattigi iddiasi agirlik kazaniyor. Uzmanlara göre Israil, Türkiye ile birlikte Suriye'ye dönük esgüdümlü bir saldiri pesinde.
Israil yönetiminden bir yetkilinin Reuters'e yaptigi açiklamalar bu açidan dikkat çekici. Haberde, adi açiklanmayan yetkilinin Erdogan ve Israil Basbakani Binyamin Netanyahu arasinda 22 Mart'ta yapilan özür görüsmesine katildigi belirtiliyor.
Israil'in Suriye'deki bazi hedeflere düzenledigi hava saldirilarinda “dostane olmayan” NATO üyesi Türkiye'den endiselendigi belirtilen haberde, özrün ardindan bu endiselerin ortadan kalktigi ifade ediliyor.
Haberde ayrica, Türkiye'nin 2010'dan beri Israil'in Lübnan ve Suriye'ye dönük hava operasyonlarini yakindan takip ettigi belirtiliyor.
Havacilik uzmani Hobert Hawson ise Reuters'e yaptigi açiklamada, "Kisa bir süre için Israil, Türkiye'nin yeni Yunanistan'i olmustu. Israil yeniden Suriye'yi vurursa, Türkiye ile normallesen iliskilerin büyük yarari olur" dedi.
Öte yandan, Israil, Türkiye ve diger komsusu Ürdün, Vasington'la Suriye'de oldugu iddia edilen kimyasal silahlarin radikal Islamcilarin ya da Lübnan Hizbullah'inin eline geçmesinin önlenmesi gerekçesiyle görüsmeler gerçeklestiriyor.
Bes sene önce tatbikati yapilmis..
Türkiye, 2008'deki Gazze saldirisina kadar Israil ile ortak tatbikatlar düzenliyordu. Türkiye'nin ev sahipligi yaptigi “Anadolu Kartali” isimli tatbikata zaman zaman Ürdün hava kuvvetleri de katiliyordu. Tatbikatin içerigi ise pek yabanci degil. Hedef, “hayali bir diktatörün” elindeki kimyasal silahlarin imha edilmesi ve düsen müttefik uçaklardaki pilotlarin kurtarilmasi. Türkiye Israil'i 2009 yilinda bu tatbikatlardan disladi.
(soL- Dis Haberler)


Muhalifler yeni tarih kitabi yazdi,Esad yerine ABD bayragi koydu..

Türkiye'deki mülteci okullarinda muhaliflerin hazirladigi “yeni” tarih kitaplari okutuluyor. Kitaplarda, muhaliflerin Suriye yönetimine karsi “özgürlük” mücadelesi verdigi yazilirken, gerici Müslüman Kardesler örgütü parlatiliyor. Esad'in fotografinin yerinde ise ABD'nin “kahramanlik” hikayesi anlatiliyor.
Türkiye'deki onlarca mülteci okulunda okutulan tarih kitaplarinda Suriye'nin tarihi yeniden yaziliyor.
New York Times'in Antakya'dan bildiren muhabiri Raja Abdulrahim'in haberine göre, muhalifler tarafindan hazirlanan yeni tarih kitaplarindaki önemli politik degisikliklerden bir tanesi, Hatay'in Türkiye sinirlari dahilinde gösterilmesi oldu.
Eski bir din dersi ögretmeni ve imam olan Mustafa Saki, “Rejimin kullandigi ayni kitaplari kullaniyor olsaydik, devrimin bütün önemini kaçirmis olurduk” diyor.
“Kahraman Müslüman Kardesler”
“Yeni anlatida”, Suriye'de faaliyet yürüten gerici Müslüman Kardesler örgütü de Suriye devlet Baskani Besar Esad yönetimine ve “Baas felsefesine” karsi verilen “özgürlük” mücadelesinin kahramani olarak sunuluyor.
Yeni kitaplarda ülkenin bayragi muhaliflerin kullandigi üç yildizli bayrakla degistirilirken, Besar Esad ve babasi Hafiz Esad'a ait bütün fotograflar çikarilmis.
Yerlerine ise su anda verilen “özgürlük mücadelesine” ve bu mücadelede hayatini kaybedenlere ait fotograflar geçti.
Osmanli imparatorlugundan ise artik “isgalci Osmanli” diye bahsedilmiyor. Bir diger önemli nokta ise, kitaplarda 1973 yilinda Israil'in isgal ettigi Golan Tepeleri'ni geri almak için yapilan savasi niteleyen “Kurtulus Savasi”nin yerine “Ekim savasi”nin yer almasi.
Türkiye'deki bir mülteci okulunda 5'in sinif ögrencilerine ders veren bir sosyoloji ögretmeni, “Onlara Suriye'nin bir diktatörlük oldugunu anlattim. Ve bir diktatörlügün nasil bir sey oldugunu” diye konusuyor.
Esad yerine ABD bayragi
Dikkat çeken bir diger ayrinti ise, 5'inci sinif sosyaloji kitabinin 163'üncü sayfasinda, Golan Tepeleri için verilen “Kurtulus Savasi” anisina Suriye eski Baskani Hafiz Esad'in yer aldigi fotografin yerinde, II. Dünya Savasi'nin Pasifik Cephesi'nde Iwo Jima Muharebesi sirasinda Suribachi Tepesine ABD bayragi dikilirken çekilen bir fotografin yer almasi oldu.
(soL- Dis Haberler)

Israil'in tatil beldesi Eliat'a iki roket düstü..

Israil'in Kizil Deniz'in kiyisinda yer alan Eliat'a iki roket düstügü bildirildi. Israilli yetkililer roketlerin Misir'dan geldigini iddia ederken, Misir ise iddialari yalanladi.
Israilli kaynaklar en az iki roketin tatil beldesi Eliat'a düstügünü duyurdu. Sehrin belediye baskani Meir Yitzhak Halevy, Ordu Radyosu'na yaptigi açiklamada olayda can ve mal kaybinin olmadigini bildirdi.
Misir merkezli El Ahram'in aktardigi habere göre, belediye baskani roketlerin Misirin Sina yarimadasindan geldigini iddia etti.
Eliat Havaalaninin güvenlik nedeniyle kapatildigi bilgisi geldi.
PresTV ise Misir'in, roketlerin Sina'dan firlatildigi yönündeki iddialari yalanladigini bildirdi. Misirli bir yetkili, roketlerin Misir'dan geldigine dair herhangi bir verinin olmadigini söyledi.
Israil yaklasik iki hafta önce Eliat'a Demir Kubbe savunma sistemi konuslandirmisti. Israilli bir yetkili “operasyonel nedenlerle” savunma sisteminin roketleri engellemedigini iddia etti.
Saldiri, Israil'in 65'inci kurulus yil dönümü kutlamalarinin hemen sonrasina denk geldi.
(soL- Dis Haberler)

'Israilli diplomatlar tampon bölge için Suriyeli muhaliflerle görüsüyor'..


Israilli askerler ÖSO militanlarini Israil'deki bir hastaneye tasiyor. Israil tedavi ettigi askerleri tekrar Suriye'ye savasmaya gönderiyor.

Israil'in, Ürdün'ün baskenti Amman Büyükelçiligindeki diplomatlari araciligiyla Suriyeli muhaliflerle tampon bölge olusturulmasi konusunda görüstügü öne sürüldü.
Ürdün'de yasayan Suriyeli muhalif bir kaynak, Israilli diplomatlarin Golan Tepeleri'nde tampon bölge olusturulmasi için Ürdün'de Suriyeli muhaliflerle toplantilar gerçeklestirdigini iddia etti.
Ürdün'deki Mouab isimli haber sitesine konusan kaynak, Israil'in Amman'daki Büyükelçiliginin Suriyeli muhaliflerle iletisime geçtigini ve tampon bölge için “ikna toplantilari” gerçeklestirdigini söyledi. Kaynak toplantilarin lüks restoran ve otellerde yapildigini ve muhaliflerle iletisime geçen Israilli yetkililerin akici bir Arapça konustuklarini dile getirdi.
Haberi aktaran Times of Israel ise, iddiayi Israil Disisleri Bakanligi sözcüsüne sorduklarini ancak sözcüsünün yorum yapmaktan kaçindigini bildirdi. Sözcü Yigal Palmor, “Prensip olarak bu tür iddialar hakkinda konusmuyoruz” dedi.

Israil ÖSO için Sahra hastanesi açti

Öte yandan Suriye'de çatismalarda yaralanan ÖSO militanlarini Israil hastanelerinde tedavi altina alan Israil Mart ayinda isgal ettikleri Golan Tepeleri'nde ÖSO militanlarina özel sahra hastanesi açmisti.
(soL- Dis Haberler)

Öyle 'basbakana' böyle muamele..


Suriye'de geçis hükümetinin basbakani olarak seçilen Gasan Hitto Heathrow Havaalani'ndan Ingiltere'ye giris yapmak isterken beklemedigi bir sürprizle karsilasti.
Suriye'deki geçis hükümetinin Basbakani Gasan Hitto Ingiltere'ye giris yapmak isterken bir sürprizle karsilasti.
Homs News Network'ün iddiasina göre, geçtigimiz hafta G-8 toplantisina katilacak ülkelerin disisleri bakanlari ile görüsmek üzere Heathrow Havaalani'ndan Ingiltere'ye giris yapmak isteyen Hitto, uzun pasaport kuyrugundan "Ben Suriye'nin basbakaniyim" diyerek kurtulmak istedi.
Pasaport memurunun "Diplomatik pasaportunuzu görebilir miyim?" sorusu üzerine ABD pasaportunu gösteren Hitto, memurdan "ABD Pasaportlu Suriye Basbakani mi?" cevabini alarak kuyruga geri yollandi.
25 yildir ABD'de yasayan ve ABD vatandasi olan Hitto, geçtigimiz Mart ayinda Türkiye'de "basbakan" seçilmisti. Hitto'ya Ingiltere hükümeti de destek verdi ancak dis destekli Suriye Ulusal Koalisyonu'nun bazi üyeleri Hitto'yu daha önce hiç tanimadiklari ve kendilerine dayatma yapildigi gerekçesiyle üyeliklerini durdurma karari almislardi.
(soL- Dis Haberler)

Randy Short: ABD Suriye’de Yaniltma Harekâti Düzenliyor..

18 Nisan 2013 Persembe

Bir siyasal analist Press TV’ye, Özgür Suriye Ordusu’nun CIA’e bagimli oldugunu, Suriye’yi yikmak istediklerini ve Suriyelileri önemsemediklerinin açik oldugunu söyledi.

Press TV

Yakin zamanda Amerika Birlesik Devletleri, Baskan Besar Esad hükümetine karsi savasan militanlara destek vermek üzere Suriye'ye dogrudan müdahale için askeri seçenekleri güncelledi.
Press TV, konuyu daha fazla tartismak üzere insan haklari aktivisti Randy Short'la bir röportaj yapti. Asagida bu röportajin yaklasik bir çözümlemesi sunulmaktadir.

Press TV: Sözde Suriye'nin Dostlari tam olarak neyin pesinde? Yani Suriye halkinin durumundan gerçekten kaygi duyuyorlar mi?
Short: Elbette kaygi duymuyorlar. Eger bana Özgür Suriye Ordusu ya da her ne ise bu grubu sorarsaniz, bunlar CIA'e bagimli bir gruptur. Bazilari CIA'i, Afganistan'dan ve baska yerlerden ABD'ye uyusturucu getirilmesiyle iliskisi nedeniyle “kokain ihracati teskilati” diye tanimliyorlar.
Bunlar Siyonizm'in ölçüsüzlüklerine karsi mücadele eden bir lider çikarmis güçlü bir seküler Müslüman toplumu yikmak için buradalar. Irak'taki Amerikan isgaline karsi direnise destek vermis, ayni zamanda Lübnan'i korumus, Israil'in sömürgesi haline gelmesini engellemis olan Suriye halkini cezalandirmak istiyorlar.

Bu, “Esad hanedaninin suçu”dur ve kendi yolunu, kendi planini izlemek istedikleri için affedilmeyeceklerdir. Suudi Arabistan Vahhabiligin arkasina saklanan Özgür Suriye Ordusu ve digerleri ise temel olarak Siyonizm, Avrupa ve Amerikan emperyalizmi, irkçilik ve dünyadaki Islamofobi lehine çalisiyor.
Onlar Suriye'yi yikmak istiyorlar. Halka dair herhangi bir seyi önemsemedikleri açiktir. Ve savasçilarin çogu, Alman istihbaratina göre yüzde 95'i Suriyeli bile degil.
Ülkeyi istila etmek, altyapilari yikmak, çocuklari öldürmek, mescidlerin kutsalligini bozmak, Hazreti Muhammed'e (s.a.a) saygisizlik etmek ve imamlari öldürmek için ülkeye gelen insanlar, Suriye halkina karsi örtülü Siyonist saldiridan baska ne yapiyor olabilir ki?
Press TV: Bay Short, burada kisaca Israil'e de deginmenizi istiyorum. Biliyorsunuz sözde Suriye'nin Dostlari'nin hiçbirinin Israil'le bir sorunu yok ve tersine, bazilari Tel Aviv'in müttefiki ve destekçisi. O halde Israil'in Suriye savasindaki rolü nedir?
Short: Elbette tas atip ellerini gizlemek, baska ülkelerde liderleri öldürmek gibi seyler yapip bunu bir üçüncü kaynaga atfetmeye çalismak, korsan bayragi ya da yaniltma harekâti denilen operasyonlar, yalnizca Israil'in degil, ABD'nin ve Avrupa Birligi'nin de ayirt edici özellikleri gibi görünüyor. Avrupa Birligi'nin Gladio operasyonu da böyleydi. Burada pek çok kisi, 11 Eylül'ün de bir tür yaniltma harekâti oldugunu düsünüyor.
Suriye halkinin özgürlügü için duyulan kaygi konusunda da bir yaniltma harekâti var. Eger gerçekten kaygi duysalardi, onlari öldürmez, idam edip cesetlerini YouTube'a koymazlardi. Ben bunlari izleyemiyorum bile. Böyle insanlar Suriyelileri nasil önemseyebilir?

Ve eger Suriyelileri önemsiyorsaniz sadece Sünni çogunlugu önemsemekle de kalamazsiniz. Bedevileri, Siileri, Kürtleri, Hristiyanlari da düsünmelisiniz. Yani Suriye karmasik bir toplumdur, halkin sadece bir kismini severek bütün bir ülkeyi önemseyemezsiniz.
Bizim Amerika Birlesik Devletleri'ndeki sorunumuz da bu, biliyorsunuz, ben bunun uzmaniyim.

medyasafak.com

Teröristlerin Isledikleri Cinsel Suçlarla Ilgili Yüzlerce Belgeyi Göz ardi Etti..
Nisan 18, 2013

NEW YORK – Birlesmis Milletler (BM) Suriye daimi temsilcisi Bessar Caferi, Suriye’nin silahli çatisma durumlarinda cinsel siddet suçlarinin tüm sekillerine sinir koyacak bütün çabalari, isleyenlerin ve kiskirticilarin cezalandirilmasini destekledigini, Suriye'deki durumlarin gerçegini siyasallasma ve ajitasyondan uzak bir sekilde su yüzüne çikarmak için BM ile isbirligi yapmak istedigini dile getirdi.
Güvenlik konseyinde dün ‘çatismalar durumunda cinsel siddet’ ile ilgili BM genel sekreteri raporu ele alinan “Kadin, Baris ve Güvenlik” basligi altinda gelen bent çerçevesinde Suriye bildirisini okuyan Caferi, Suriye’nin ön görülen raporu okudugunu belirterek, cinsel siddet durumlarinin bütün sekillerine sinir koyulmasini destekledigimiz bir anda, silahli çatisma durumunda her türlü cinsel siddete son vermek ve failleri cezalandirmak için tüm çabalarin sarf edilmesi, bu tehlikeli insani konuya yaklasirken dikkatli ve objektiflikle yaklasilmasi gerektigini ifade etti.
BM Suriye Daimi Temsilcisi, Genel Sekreter temsilcisinin raporunda 2012-2013 yilari için Uluslararasi Gerçekleri Arastirma Komitesi raporunda Suriye ile ilgili iddialar hakkinda yedi paragraf tahsis ettigi raporuna isaret ederek, bu komitenin çalismalarini basindan itibaren profesyonel olmadigini vurgulayarak, komitenin silahli terör gruplarinin isledigi suçlarla ilgili Suriye tarafindan saglanan yüzlerce belge ve kesin kanitlari reddettigini bunun yerine komitenin de itirafiyla net olmayan iddialar kullandigini vurguladi.
El-Caferi komitenin raporlarini hazirlamada muhalif taraf ve düsman bilgi kaynaklarina tarafindan hazirlanan resmi olmayan raporlara dayandigini kaydetti ve bu komitenin su ana kadar Suriye'yi ziyarette bulunmadigini söyledi.
Suriye heyetinin komiteye silahli terör gruplarinin tecavüz, kiz ve kadinlari öldürme eylemleri ve bu terör gruplarinin bu eylemleri görev haline getirdikleri ne yönelik bir çok kesin delil sundugunu ve bunu Tv. Kanallarinda alenen ‘Cinsel Cihad’ olarak adlandirdiklarini, bütün bunlara ragmen BM’ye bagli bir çok ilgili tarafin suskunlugu ile karsilastigini ifade etti.
Caferi, Genel Sekreter temsilcisinin "Suriye ... Kaçirilan Kadin ve Çocuklari serbest birakin ve onlari Cinsel Siddetten koruyun" basligi altinda 15 Subat 2013 yayinlanan ifadesinde çogu kadin ve çocuklardan olusan en az 40 sivilin bulundugu bir otobüsün silahli terörist gruplar tarafindan Suriye'nin güney batisinda kaçirilma olayini belgeledigine dikkat çekerek, özel temsilcinin Suriye tarafindan sunulan yüzlerce delili neden göz ardi ettigi sorusunu yöneltti.
Caferi, BM genel sekreteri temsilcisinin komsu ülkelerde bulunan ve evlerinden göç ettirilen ve haklarinin ihlal edildigi Suriyeli kadin ve kizlarin bulundugu göçmen kamplarini ziyaret etmesini temenni ederdik diyerek, Türkiye kamplarindan birinde kamp yetkilileri ve terörist vekilleri tarafindan Suriyeli kadinlara yönelik yaklasik 250’den fazla mesru olmayan hamilelik durumunun gözlemlendigi örnegini verdi.
Dr el-Caferi Suriye ile isbirliginin en iyi ve baslangiç yolu olarak, Suriye halkina karsi silahli terörist gruplari tarafindan uygulanan cinsel siddetle ilgili dogru bilgilere ulasmada, Genel Sekreter temsilcisinin Suriye'ye ziyaretini sabirsizlikla beklediklerine dikkat çekti.


Cartalucci: Suriye Insan Haklari Cephesi AB Beslemesi Bir Sahtekârliktir..

18 Nisan 2013 Persembe

Suriye Insan Haklari Gözlemevi olarak isimlendirilen sey hakikatte tek kisilik bir takimdir. Kurucusu, Suriye’den 13 yil evvel kaçan 42 yasindaki Rami Abdurahman kurumunu bu kasvetli sehirdeki (Converty, Ingiltere) siradan bir meskûn cadde üzerindeki yari müstakil kirmizi tuglali bir evden yönetiyor.

Tony Cartalucci
Gerçekte, Suriye Insan Haklari Gözlemevi Ingiltere'nin kirsalindaki evinden Rami Abdurrahman tarafindan yönetilen saçma bir propaganda cephesi olarak uzun zaman önce bilinir oldu.
Aralik 2011 tarihli, “Coventry, Suriyeli meshur aktivist için alisilmadik bir yurt” baslikli Reuters makalesine göre, Abdurahman sözde “Suriye muhalefeti”nin bir üyesi oldugunu kabul ediyor ve Suriye Cumhurbaskani Besar Esad'in zorla uzaklastirilmasini istiyordu.
Demokrasi yanlisi faaliyet sebebiyle Suriye'deki hapishanedeki üç kisa dönemin ardindan Abdurrahman uzun bir dördüncü cezaevi dönemi korkusuyla 2000 yilinda Ingiltere'ye geldi.

Abdulrahman, “Ingiltere'ye Hafiz Esad'in öldügü gün geldim ve Besar Esad gittiginde dönecegim”, dedi, Besar'in babasini ve selefini anarak.

Insan geçmis iki yil boyunca güvenilmez, tehlikeli, önyargili bu bilgi kaynaginin farkina varamayabilirdi. Onun “Gözlemevi” Batili medyadan tasan sonsuz propaganda saganagi için tek enformasyon kaynagi olarak hizmet etti. Belki en kötüsü, Birlesmis Milletler'in bu tehlikeli, saçmaligi belli propaganda kaynagini çesitli raporlari için temel olarak kullanmasiydi –en azindan New York Times yakin zamandaki “Suriye Iç Savasi'nin Zayiat Hesabi'nin Ardindaki Çok Mesgul Adam” baslikli makalesinde bunu iddia ediyor.

New York Times sayilari itiraf ediyor:

Washington'daki askeri analistler savasin seyrini ölçmek için onun (açikladigi) Suriyeli ve isyanci askerlerin ceset sayisini izliyor. Birlesmis Millerler ve insan haklari organizasyonlari muhtemel savas suçlari yargilamasinda delil olmasi için onun sivil ölümleri beyanlarina hücum ediyorlar. New York Times dahil olmak üzere, büyük haber organizasyonlari onun zayiat rakamlarini iktibas ediyor.

Yine de, onun bu vahsi iç savastaki merkezi rolüne ragmen, görkemli bir sekilde Suriye Insan Haklari Gözlemevi olarak isimlendirilen sey hakikatte tek kisilik bir takimdir. Kurucusu, Suriye'den 13 yil evvel kaçan 42 yasindaki Rami Abdurahman kurumunu bu kasvetli sehirdeki (Converty, Ingiltere) siradan bir meskûn cadde üzerindeki yari müstakil kirmizi tuglali bir evden yönetiyor.

New York Times kendisi açiklamayi reddetse de, Abdurrahman'in faaliyeti dogrusu Avrupa Birligi ve bir “Avrupali ülke” tarafindan finanse edildigini ilk kez açiga çikardi.

Çatisma hakkindaki raporlama için asgari ihtiyaçlari, iki giyim magazasindan gelen paranin yaninda Avrupa Birligi'nden ve söylemeyi reddettigi bir Avrupali ülkeden saglanan küçük nakit yardimi ile karsilaniyor.

Abdurrahman o “Avrupali ülke”yi söylemeyi reddederken, bu ülkenin Ingiltere'nin ta kendisi oldugu süphe götürmüyor. Disisleri Bakani William Hague'ya dogrudan ulasan birisi olarak Abdurrahman'in Londra'daki Disisleri Bakanligi'nda birçok kez toplanti yaptigi belgelenmistir. New York Times, Abdurrahman'i hükümet karsiti faaliyetleri sebebiyle on yili askin bir süre evvel Suriye'den kaçtiktan sonra Coventry'de yerlestirenin gerçekte Ingiliz hükümeti oldugunu ortaya çikariyor.

2000 yilinda iki dost tutuklandiginda Abdurrahman, kendisini Ingiltere'ye kaçirmasi için bir insan kaçakçisina ödeme yaparak ülkeden kaçti. Hükümet onu kisa bir voltanin ardindan hoslandigina karar verdigi Coventry'a yerlestirdi.

Abdurrahman bir “insan haklari aktivisti” degildir. Ücretli bir propagandacidir. Irak savasi boyunca ve Bati'nin Libya'da daha yakinlardaki ahlaksizliginda sadece degismeyen propaganda samatasi ve kasten tahrif edilmis istihbarat raporlari ile özellikle Bati'nin hegemonik planlarini hakli çikarmak için Washington ve Londra'ya ilticalari saglanan ahlaksiz dansözler, gönüllü yalancilar ve hainler toplulugundan farkli degildir.

Adi kötüye çikmis, simdi Irak'in kitle imha silahlari suçlamalarini uydurmakla açikça böbürlenen, “Falsolu Top” kod adli Irakli siginmaci/ ajan Rafiz el Cenabi dahil olmak üzere, Abdurrahman'in çagdaslari nihayetinde, binlerce Batili asker dahil, bir milyonun üzerinde hayata mal olan ve Irak'i bu günkü hengame içinde birakan, Bati'nin 10 yil boyunca süren savasina sebep oldular. Daha az bilinen, Bingazi'de Bati yanlisi bir insan haklari samatasi kurulusu olusturan ve simdi geçmise bakarak, Libyali lider Muamer Kaddafi'nin Libya halkina zulümleri masallari NATO'nun askeri müdahale uyarisi sonrasi aranilmasi için uyduruldu, diye açikça böbürlenen Dr. Süleyman Bouchuiguir de var.

Irak ve Libya'ya benzemeyen bir sekilde, Bati Suriye'ye askeri müdahalede kategorik olarak basarisiz oldu ve halk sözde “demokrasi yanlisi isyancilar”in gerçekte Bati'nin yillardir silahlandirdigi El Kaide bayragi altinda savasan mezhepçi asiricilar oldugunu fark ettikçe, (Bati'nin) örtülü savasi da ortaya çikmaya basladi. Bu, “Suriye Insan Haklari Gözlemevi” maskaraligi da ortaya çikiyor. The New York Times'in bölgesiyle sinirli okuyucularini, Rami Abdurrahman'in halka lüzumsuz bir savasi satan Wall Street ve Londra kurumsal-finansör elitlerinin yardimcisi olan bir diger "Falsolu Top"tan baskasi olmadigina ikna etmesi mümkün görünmüyor.

Yazar Hakkinda:

Tony Cartalucci Bangkok'tan bir jeopolitik arastirmacisi ve yazardir. Yazilari Alternative Thai News ve LocalOrg dahil olmak üzere birçok alternatif medya sitesinde yayimlandi. Yazilari Güneydogu Asya perspektifinden dünya olaylarini ele aldigi kadar gerçek özgürlügün anahtarlarindan birisi olan kendi kendine yeterliligi de tesvik ediyor.

medyasafak.com

Bazi Türk Sirketlerinin Ürünleri Boykot Edilecek..
Nisan 08, 2013

SAM – Ekonomi ve Dis Ticaret Bakani Yardimcisi Abdüsselam Ali; belirli temeller dogrultusunda ulusal ekonominin sabote edilmesine katkisinin tespit edildigi bazi Türk sirketlerinin ürünlerinin boykot edilmesi amaciyla Bakanligin özel bir ofis kurmasi için Basbakanliktan onay almak üzere oldugunu belirtti.
SANA’nin ekonomi bültenine özel açiklama yapan Bakan Yardimcisi Ali; söz konusu bu Türk sirketlerine karsi alinacak icraatlarin, gelecekte yatirimda bulunmalarina izin vermemenin yani sira ithalat ve ihracati da kapsayacagini ekledi.Sanayi Odalari Birligi Baskani Faris el-Sehabi; Türk ürünlerini boykot etme ofisinin, Sanayi Odalari Birliginin talebi üzerine teskil edilecegini açikladi.
Sehabi Suriye ve hakina yönelik düsmanci bir tutum takinan ve teröristlere her türlü destegi temin eden Receb Tayyib Erdogan hükümetine destek veren, seçim kampanyasini finanse eden yada Suriye'de yürürlükteki anayasa ve kanunlari ihlal eden Türk sirketlerinin ürünlerini boykot etmenin gerekliligine vurgu yapti.
Ürünlerini yasadisi yollarla Suriye piyasasina kaçak olarak sokan sirketlerin ürünlerini de boykot etme geregini belirten Sehabi; Suriye'nin kardes Türk halkiyla dost ve kardes olarak kalma özeninde oldugunu, fakat terör gruplarina her hangi bir sekilde destek saglayanlarin da cezalandirilmasi geregini kaydetti.

 

dincsemih@hotmail.com

Haberi Ekleyen: Ali Dursun

Bu haber 2004 defa okunmuştur.

Paylaş

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Röportaj-Söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi Dedesi rahmetli Mustafa Kul'un bayrağını taşıyor

Erdoğan'ın halifelik hayali Türkiye'yi tehlikeye attı!

Erdoğan'ın halifelik hayali Türkiye'yi tehlikeye attı! Ortadoğu'yu en iyi bilen gazeteci Hüsnü Mahalli, SÖZCÜ'ye konuştu

Cesur,Devrimci ve Çağdaş

Cesur,Devrimci ve Çağdaş TGB Başkanı Çağdaş Cengiz ile röportaj

Kılıçdaroğlu: AKP kaybedeceğini gördü

Kılıçdaroğlu: AKP kaybedeceğini gördü Kılıçdaroğlu provokasyonlar konusunda uyardı

Yıldırım Mayruk ülkeyi terk ediyor!..

Yıldırım Mayruk ülkeyi terk ediyor!.. Yıldırım Mayruk,Barbaros Şansal ile birlikte ülkeyi terk ediyor!..

GÖRELE ' DE HAVA DURUMU

GIRESUN

RÖPORTAJ

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

ARŞİVLEN HABERLER

Arama
ssssssssssssssssssssssssssssssssssss