Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Yalçın: Gazeteci görünümünde şeytanlar var
21 Ocak 2013, 15:05

Yalçın: Gazeteci görünümünde şeytanlar var

Bunlarda vicdan yok...

Soner Yalçin: Gazeteci görünümünde seytanlar var

Zeynep Altiok Akatli,Cumhuriyet gazetesi için Soner Yalçin ile bir söylesi yapti.

Cumhuriyet gazetesindeki o söylesiyi tam metin yayinliyoruz:

“‘Istegimiz bu topraklarda Cumhuriyeti daim kilmak’

Soner Yalçin’la tahliyesinin ardindan söylestik. Olagan olan, ülkemizde son dönemin oluk oluk kanayan yarasi hukuksuzluk ve süreçler üzerine konusmak. Bu daha çok gazetecilerin isi ve birçok haber, söylesi yayimlaniyor. Biz bizi bir araya getiren, dostlugumuzu pekistiren düsünce ve degerlerden, kültür ikliminden, kültürsüzlükten, ahlaktan, Soner’in giyabinda yürütülen “nefret”ten, acidan, ideallerden konustuk.

- Hos geldin sevgili Soner. Öncelikle artik bu çökmüs davadan beraat bekliyoruz. Sürecin hâlâ tamamlanmamis olmasiyla Yalçin Küçük ve Hanefi Avci için hâlâ tahliye çikmamis olmasinin ayibi devam ediyor. Sen tahliyenin ardindan neler hissettin, beklentilerin neler, diyerek baslayalim.

Ne tuhaftir ki bundan iki yil önce ben senin evini ziyarete gelmistim. Annen vefat etmisti. Annen ve baban ile ilgili bir yazi hazirlamistim Hürriyet’e. Simdi sen benim evimde, benim yasadiklarimla ilgili bir yazi hazirlayacaksin. Iste Türkiye böyle bir ülke. Yazarini, aydinini sevmiyor. Ne yazik ki ceberut bir devlet anlayisimiz var. Sadece yazarini degil idealist, romantik, okuyan, yüregi kor gibi yanan gençlerini, aydinini, sairini acilarla lime lime eden bir devlet anlayisi ve toplumsal baski ile karsi karsiyayiz.

‘Bizi acilar bir araya getiriyor’

Baban, büyük sair Metin Altiok Madimak’ta katlediliyor. Annen, Onat Kutlar’i Yasemin Cebenoyan’i kaybettigimiz bombadan tesadüf eseri kurtuluyor. Ve bizi bu acilar bir araya getiriyor. Bizim yazarimizin, düsün insanimizin, gazetecimizin hayati böyle. Tesadüfen tutunuyoruz. Bütün ortak noktamiz da Namik Kemal’den Ziya Pasa’dan baslayarak istedigimiz, bu topraklarda özgürlügü, demokrasiyi, Cumhuriyeti daim kilmak. Tek istedigimiz bu. Demokrasi toplumu özgürlestirmek için bir araç. 170 yillik tarihe baktiginda kimsenin çabasi kisisel degil. Annen, baban gibi aydinlarimizla biz acilara karsi omuz omuzayiz. Mücadele veriyoruz. Niye? Daha özgür, daha mutlu insanlarimiz olsun diye. Soner Yalçin’a baktiginda 26 yillik gazeteci. Gerçege askla bagli. Gerçegin pesine gitmis, bedeli ne olursa olsun arastirmis. Ama bu gerçegin pesinde ona bir bedel hep ödettiriliyor. Yani nasil? Iste gidiyorsun Binbasi Ersever sana anlatiyor. Çabaliyorsun, günlerce, aylarca çabaliyorsun. Güneydogu’da neler oluyor? O faili meçhuller nasil gerçeklesiyor?

‘Odatv davasi da bir tertip davasidir’

Arastiriyorsun. Anliyorlar. Onu öldürüyorlar. Seni ölümle tehdit ediyorlar. Kaçiyorsun. Gidiyorsun, yine yaziyorsun. Susurluk kazasi öncesi Kürtleri öldürenleri biliyorsun, yaziyorsun. Korka korka yaziyorsun. Hayatin Türkiye’de hep böyle geçiyor. Soner Yalçin cemaat düsmani oluyor. Ben kisisel olarak bir dinin tarikatin falan düsmani degilim. Ama devletin içinde bir gizli yapilanma varsa, dün kontrgerila, gladyo, Susurluk çetesi varsa ve bugün bunu cemaat sürdürüyorsa, ben buna karsi mücadele ederim. Cemaat siyasal bir parti kursun, gitsin faaliyet göstersin, saygi duyarim; elestirirsem elestiririm kuskusuz. Ama git sirtini devlete daya, insanlarin hayatini karart, bunu kabul edemeyiz. Dün de kabul etmedik, bugün de kabul etmeyiz. Odatv davasi da bir tertip davasidir. Ben hayatimin sonuna kadar bunun pesini birakmayacagim. Gazetecilik hayatimin sonuna kadar demokrasi mücadelesine devam edecegim. Zaten gazetecilik bunu gerektirir.

‘Ulusal olmayan enternasyonel olamaz’

- Benim Sivas davasi sürecinde karsimizdaki zihniyeti sorgulamaktan çok aydinlara sitemim olmustur. Çünkü eyleme geçen ideoloji bellidir ancak aydinlara, gazetecilere düsen görevin ihmali baska bir yalnizlik ve isyan duygusu yaratir. Agir bir cehalet ve “çamur at izi kalsin” boyutunda tikaniyoruz. Bazi laflar ortaya atiliyor. Cehalet beyanin gerçekligi boyutuna sikistiriyor davayi. Birikim ve bilgi yoksunu kesimlerin arastirmadan verdikleri hükümler yer ediniyor. Seni bütün yasadiklarina ragmen biraz da sasirarak benden daha iyimser görüyorum. Bu bir anlamda da sevindirici aslinda. Bu nedenle sormak istiyorum. Böyle laf ve pesin hüküm üreten kesimin elinde esir mi olacagiz?

Bizim mahalleye iliskin bir özelestiri yapiyorsun. Teshisin dogru. Ama bunu sebebi nedir? Ben bunun üzerine düsünen bir kisiyim. Bizde bilgi ve tecrübe, bir sonraki kusaga aktarilamamistir. 68 kusaginin tecrübesi 70’li yillarin devrimcilerine aktarilamamistir, araya bir darbe girmistir. Sonra 70 kusaginin tecrübesi bir baska darbeyle ve daha büyük bir aciyla sekteye ugramis, 80’lere 90 lara aktarilamamistir. Bizim mahallenin gençleri her seye yeniden baslatmak zorunda kalmistir. Birinci tikanma bu. Bir diger tikanma ise bizim aydinimizin Tanzimat aydinina benzeyisi. Yani tercüme aydini. Bati’dan tercümesi ile bir fikir olusturmaya çalisiyor. Sovyetler’in dagilisiyla dünyada neoliberalizm rüzgâri esmeye basladiktan sonra, disaridan tercüme ve analiz edilen bilgiler de ortadan kaybolunca mesele sadece kisisel meselelere dönüstü. Çünkü kavramlarla konusan kusak yerine kisisele indirgeyen bir kesim olustu. Bu kesim Odatv davasini bir basin özgürlügü olarak göremiyor. Soner Yalçin’in üslubu, içerigi diye indirgiyor. Bu hatadir kuskusuz. Bizlerin sarki, türküyle solcu olmamamiz gerek. Bize yakisan, sorularin pesinden giderek, okuyarak, arastirarak analiz etmek. Basimizi kendi topragimizdan kaldirarak, dünyaya bakarak görmemiz gerek. Ne demek istedigimi iyi anlatmak için örnege dökeyim. Bakiyorum bizi elestiren sola, Chevez’i çok seviyor, Fidel Castro’ya hayran ama Atatürk’e soguklar. Chavez, Simon Bolivar’dir, Fidel Castro’ya baktiginda Jose Marti’dir. Jose Marti, Simon Bolivar ve Mustafa Kemal aynidir. Onlar antiemperyalist halkçidirlar. Bu ayni kökendir. Havana’ya Castro niye Mustafa Kemal’in heykelini koyuyor? Bilmiyorlar. Ayni mesele geliyor, ulusalcilik konusuna da dayaniyor. Ulusalcilik bütün dünya sol tarihinin en büyük tartisma konularindan biri olmustur. Ama bütün dünya solunun hemfikir oldugu da sudur: Ulusal olmayan enternasyonal olamaz! Enternasyonal kararlaridir bunlar. Sadece 2. degil 3. Enternasyonal kararlaridir. Sen o zaman Marx’i, Lenin’i Rosa Luxemburg’u da bilmiyorsun demektir. Biz ne yazik ki bu gelenegi bilmedigimiz için kisisel olarak meselelere vâkif olup yandas medya hakaretler yagdirdiginda da direkt o büyük koroya katilmayi aydin olmak saniyoruz. Bu büyük hatadir. Ama ben bunun genis halk kesiminde genele yayildigini düsünmüyorum.

‘Kötülüge mahkûm olduk’

- Bu ülkenin uzak ve yakin tarihinde devletin aydinlari susturmakta ne kadar marifetli oldugunu birçok aciyi yasayarak gördük. En son Uludere’ye kadar geldik. Odatv davasi nedeni ile sana en çok sorulan sorular, isin güncel hukuksuzluk tarafi. Bizler hep bu öldürmeler, düsünceyi esir almalar, susturmalar karsisinda mücadele eden, tepki koyan tarafta olduk. Ben sana sunu sormak isityorum. Her dönemde iktidarin erklerin yaptirimi var ama biz sokaktaki insani ne zaman bu kadar kaybettik? Bu kadar asikâr bir hukuksuzluk karsisinda nefretle birtakim insanlari yaftalayan, harcayan, çürütülen iddialara ragmen tepkisiz kalan bir boyuta nasil geldi bu ülke?

Bunu durusmada da söyledim. Siradan bir kötülüge mahkûm olduk! Iyi yanimizi kaybettik. Ne yazik ki bagnazlik, siradanlik, bayagilik medyaya hâkim oldu. Ben halki kaybettigimize inanmiyorum. Her iktidar kendi medyasini olusturuyor. Ne yazik ki bu, medyanin yapisindan ileri geliyor. AKP için ise çok üzücü bir durum söz konusu. Onun olusturdugu medya, cemaatin söyledigi bir “altin nesil” beklentisiydi.

‘Sig bir medya yaratildi’

Bu altin neslin çok sey degistirecegi düsünülüyordu. Bu görüstekilerden biri de Hanefi Avci’dir. Son durumda “Bu altin nesilden çok sey bekliyordum. Tükiye’nin ufku açilacak diye inandim ama yanildim. Bu içinde bulundugum durum bana müstahaktir” diyor. Görülüyor ki bu çabaya ragmen ne yazik ki Türkiye’nin entelektüel anlamda çitasini yükseltecek, ufkunu açacak bir ortam yaratilamamis. Iktidar kendi aydinini çikaramamistir. Buna AKP diyebilirsin, cemaat diyebilirsin, Islamci dersin; ne dersen de. Bir aydin yaratamamistir. Ola ola hiçbir derinligi, entelektüel birikimi olmayan, sig bir medya yaratilmistir. Bu bayagiliktir. Bu üzücüdür. Bunun bir gelecegi yoktur. Bu kisa zamanda yok olur.

Kim ne derse desin tarihsel sürecimize baktigimizda bir aydinlanma mücadelesi görülür. Osmanli olsun, Cumhuriyet dönemi olsun bizleri ileriye tasiyan bu mücadeleyi veren entelektüellerimiz olmustur. Onlar çitayi yukariya çekenlerdir. Simdi asagiya indirmek istiyorlar. Bunu çok da asagiya çekemezler. Çünkü görüyoruz ki bu ülkenin gazete satin alan, kitap okuyan, sinemaya giden, tiyatroya giden kesimi bu iktidardan uzaklasiyor artik. Ilk basta bunlara sicak bakan liberalleri de katiyorum buna. Giderek uzaklasiyorlar. Türkiye’nin düsünsel iklimi bu çöllesmeyi asacak. Çünkü bu bayagilik ister istemez sirtini ihanete dayar. Cemaatle siyasal iktidar arasindaki kavga da budur aslinda.

‘Bunlarda vicdan yok...’

- Ifade ettigin bu bilgisizlik ve cehaletten aymazlik derecesinde hataya düsenler oldugu gibi, bir de adeta görevlendirilmisçesine ses yükseltenler var. Bizler “özgür basin” için seslenirken Tuncay Özkan’i, Mustafa Balbay’i, Soner Yalçin’i, Yalçin Küçük’ü hareketten ayiran, tersten bakan “aydin”larla da karsilastik. Öyle ki resimlerinizi bile tüm tutuklu gazetecilerin resimleri dedikleri afislere almadi bu insanlar. Bu beni çok rahatsiz eden bir tutum. Önyargilar öyle bir boyutta ki. Örnegin geçen günlerde Nihat Genç’in bir yazisi yayimlandi Odatv’de. Gerçekligi, temeli hayli tartisilabilecek bir güncel siyasi yorum. Katilmak mümkün degil. Ama saskinlikla izledigim, insanlarin bu yazidan kalkisla “Soner Yalçin yine(!) nefret suçu isliyor” diye ortaya çikmalari oldu. Nefret suçu var mi yok mu ayri konu, ama yazinin ve fikrin sahibini degil de Soner Yalçin’i konusmak, hatta hedef almak ve onlarin tabiri ile hedef göstermek, nasil oluyor ayni tarz bir nefret olmuyor? Nasil bir kisisellestirme var?

“Müslümandan kaçarim, Müslümanliga siginirim”

Hurafe dinden daha derindir. Türkiye’de din üzerinden degil hurafeler üzerinden tartismalar yürüyor. Sair Ikbal’in güzel bi sözü vardir “Müslümandan kaçarim, Müslümanliga siginirim” diyor. Bizde ne yazik ki bir iftiralar atölyesi kurulmus. Fikir despotlari zihniyet katliami yapiyorlar. Gel, daha geriye gidelim. 20 yildir bana bu tarz elestiriler yapiliyor. Ilk kitabimi 20 yil önce yazdim. Binbasi Ersever’in itiraflarini yazdigimda o dönemin bazi Kürt aydinlari bana tepki gösterdiler. “Gündemi degistiriyor” dediler, “Yaniltiyor, kafalari karistiriyor” dediler. Sonra o Kürt aydinlari birkaç yil sonra ayni kitaptan dolayi bana Musa Anter ödülünü verdiler. Öncü ve öncü fikir daima önce alay edilerek karsilanir, sonra da korkulur ve yok edilmeye çalisilir. Türkiye’de olan budur. Odatv inadina gerçekleri yaziyor. Odatv’de özel olarak herkes her görüsten insan yazsin istiyorum. Ihtiyacimiz olan bu fikir zenginligidir. Nihat Genç de yazsin, Coskun Musluk da yazsin, Kürt meselesinde bunlar birbirine tamamen ters görüse sahipler. Birakin insanlar düsüncelerini -dogru veya yanlis- görüslerini söylesin. Tarihin yüce mahkemesi onu çöp sepetine atar.

‘Tek istedikleri koltuk’

- Seni sasirtan dönüsümler oldu mu? Daha önce resmini tasimaktan imtina edip “Soner Yalçin kötü bir gazetecidir, ben onunla ayni masaya oturmam” diyenler tahliye oldugun gece en önce gelip kadeh tokusturdular. Bunu iyiye dogru bir dönüs, hatasini kesfedis olarak görmek mümkün mü?

Ben yine kendi kisisel tarihimden ve okuduklarimdan sunu biliyorum: Kendi hayatini tehlikeye atan aydin, kendi dar, dünyevi kalibina sonsuzlugun degerini katiyor. Bu nedenle zor ve ceberut dönemlerde insan kendi olarak kalirsa gerçeklik kendini ortaya çikariyor. Âni düsünen insanlar o küçük an içinde kaliyor, böceklesiyor. Hatasini anlayana da biz sen neden öyle yaptin demeyiz, biz kendimizle çogalacagiz. Güzel Türkiye’yi hep birlikte kuracagiz. Kol kola girecegiz yine. Bunu bir siyasal görüs ayriligina kisitlamayi da düsünmem. Basin özgürlügü meselesi Ahmet, Ayse meselesi degildir. Iktidarlar degisir; yarin baska siyasi güç seni bizim durumumuza düsürebilir. Bunun önünü almak gerek.

‘Gazeteci görümünde seytanlar var’

Bu ülke aydinina bu kadar kolay dokunamamalidir. Hangi siyasal görüste olursak olalim bunu yerlestirmeliyiz. Hangi delille, belgeyle geliyorsun, sorusunu sorabilmeliyiz. Bu bir tertip. Ne yazik ki gazeteci olmayan, gazeteci görünümünde seytanlar var. Ama onlarin da yüzü görünüyor artik. Seytan da ne diyor: “Vicdanini ver, basari senindir” Bunlarda vicdan yok. Tek istedikleri koltuk. Hakikati, kulaklarina pirlanta küpeleri takip ekrana çikmak için bulandirmaktan çekinmiyorlar. Gazetecilik yok. Onlarin derdi mevki. Kendi küçük siradan hayati sürsün de ne olursa olsun. Bizim mücedelemiz sürecek, medyadan bunlari silip atacagiz. Hakikati yazacagiz. 4-5 yillik sürece baktiginda uzun zaman sonra ilk kez 400-500 bin tirajli muhalif bir basin olusuyor. Gazeteciligin geregini yerine getirecegiz. TV kuracagiz, gazete kuracagiz, duvara, kâgida yazacagiz ve gerçegi halka ulastiracagiz. Gazeteciysem, bu benim görevim.” (Zeynep Altiok Akatli / Cumhuriyet)

Odatv.com

Haberi Ekleyen: Ali Dursun

Bu haber 1069 defa okunmuştur.

Paylaş

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Röportaj-Söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi Dedesi rahmetli Mustafa Kul'un bayrağını taşıyor

Erdoğan'ın halifelik hayali Türkiye'yi tehlikeye attı!

Erdoğan'ın halifelik hayali Türkiye'yi tehlikeye attı! Ortadoğu'yu en iyi bilen gazeteci Hüsnü Mahalli, SÖZCÜ'ye konuştu

Cesur,Devrimci ve Çağdaş

Cesur,Devrimci ve Çağdaş TGB Başkanı Çağdaş Cengiz ile röportaj

Kılıçdaroğlu: AKP kaybedeceğini gördü

Kılıçdaroğlu: AKP kaybedeceğini gördü Kılıçdaroğlu provokasyonlar konusunda uyardı

Yıldırım Mayruk ülkeyi terk ediyor!..

Yıldırım Mayruk ülkeyi terk ediyor!.. Yıldırım Mayruk,Barbaros Şansal ile birlikte ülkeyi terk ediyor!..

GÖRELE ' DE HAVA DURUMU

GIRESUN

RÖPORTAJ

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

ARŞİVLEN HABERLER

Arama
ssssssssssssssssssssssssssssssssssss