Tiyatro yönetmeni ve yazar Yilmaz Onay, 1 Ekim'de yayin hayatina baslayacak olan soL Gazetesi ile ilgili sorularimizi yanitladi. Onay, gazetenin “toplumsal hareketin buzkirani” halini almasinin yollarini bulmak gerektigini ifade ediyor.
Türkiye'nin içinden geçtigi dönemde soL gazetesinin kaplayacagi alani ve hedeflerini nasil degerlendiriyorsunuz?
Bunun için önce içinde bulundugumuz siyasi sürecin niteligini tanimamiz gerekiyor. “Komünist” dergisin 22 Haziran 2012 tarihli 364. sayisinin 5. sayfasindaki, konuya iliskin kapsamli yazida süreç gayet güzel tanimlanmis: "Iktidar gerici bir yasam tarzini dayatiyor, piyasanin karsi konulamaz bir dogal güç oldugu düsüncesi yayginlastiriliyor, direnmek ve örgütlenmek nafile çaba olarak gösteriliyor, yalan ve adaletsizlik mesrulastiriliyor, sol degersizlestirilmeye çalisiliyor, bayagilik ve çürüme ‘ahlak’ diye yutturuluyorsa her tür araçla insan aklini kötürümlestirme çabalarina karsi koymak gerekir." Evet, bütün bu sayilanlar, aslinda bir seçim sonra eger ayni iktidar seçilirse basimiza gelecek rejimin adinin “fasizm” olacagini söyleyerek bizi uyarmaktadir bence!
“Insan aklini kötürümlestirmeye” dayali bu rejimin, bir de üstelik seçimle gelerek iyice kök salmasina karsi simdiden mücadele vermek gerekiyor. Iste söz konusu yazi, su çok önemli tespiti yapmaktadir: "Ideolojik mücadele, yani genis kitlelerin akli üzerindeki büyük meydan muharebesi, genis kitlelerle temas kurabilmeyi, onlara kendini dinletebilmeyi, onlarin arayislarina yanit vermeyi gerektiriyor." Yani artik herhangi bir siyasi hareket, “ben kendi dogrularimi topluma sunarim, anlayan seçer, anlamayan kendi bilir” rahatliginda davranma lüksüne sahip degildir; çünkü gelecek rejimin daha simdiden en küçük bir dogruya tahammülü yoktur, hele bir “Türkiye Komünist Partisi”nin varligina bile dayanamayacagi besbellidir. Neden mi? Günümüzde de ve kapitalist parlamenter rejimlerde de, gerçek demokrasi mücadelesinin öncü gücü, yine ve ancak gerçek komünistlerdir; isin tuhafi, bu gerçegi en iyi bilenler de, Demokrasi’nin d’sinden bile seytan görmüs gibi korkan fasistlerdir. Dolayisiyla, onlara karsi verilecek “genis kitlelerin akli üzerindeki büyük meydan muharebesi”nin belki en önemli tasiyicisi olmak durumunda bulunan bir gazetenin “kaplayacagi alan” da bir o kadar genistir.
Çok zor bir seyden söz ettigimin ben de farkindayim. Ancak, ayni yazida alti çizildigi gibi, “bir gazete, örgüt bültenine dönüsüp degersizlesebilir de; bir toplumsal hareketin buzkirani haline gelip alabildigine etkili de olabilir.” Burada, gazetenin etkisini “toplumsal hareketin buzkirani” düzeyine yükseltecek niteliklerden biri ise, fasizmin her türlü demagojisine karsi “gerçekçilik” mücadelesinin bayragi olarak taninmasi olabilir örnegin.
Kültür alaninda soL gazetesinden beklentiler neler olabilir?
Sanattan söz açilmisken, söz konusu yazidaki su güzel cümlenin bana hemen, Brecht tiyatrosundaki gerçekçiligin asal belirleyicilerinden olup haberciligi de dogrudan ilgilendiren “yabancilastirma” yöntemini çagristirdigini belirteyim: “Haber, okuru edilgen konumdan çikartacak ögelerle bezendiginde, örgütler." Niekim Brecht’in gerçekçiliginde de hedef, seyircinin, sahnedeki olaylara kendini kaptirip giden edilgen bir izleyici olmanin ötesinde, elestirel bir gözle izleyen ve yalniz kendisi degismekle kalmayip dünyayi degistirmede de aktif olmaya istekli duruma gelmesini saglamaktir. Öyle ki, örnegin “Çalisma Günlügü”nün, ABD Sürgünündeki 16.1.42 günlü notunda: “Sanatçi, yalnizca topluma karsi sorumluluk tasimakla kalmaz, toplumu da sorumluluga çeker”, diyor Brecht.
Bildigimiz gibi, yasamdan bir kesitin tipkisini gerekli-gereksiz tüm ayrintilariyla sahnede sergilemek, (zaman zaman yanlislikla “gerçekçilik” diye nitelense de) aslinda “dogalcilik” (natüralizm) oluyor ve bu yöntem, günümüzde oldukça karmasiklasan yasamin sahnede “dogal” olarak sergilenen olaylarinin altindaki nedensellikleri sakladigi için, yani yüzeydeki gerçekliklerin derininde yatan gerçekleri göstermeyerek, yüzeysel olani kesin kaçinilmaz gerçekmis gibi dayattigi için, çagimizda egemen olan 'yalancilik'a da hizmet edebiliyor. Oysa gerçekçilik, dogal olani, altinda yatan gerçekliklere de dikkat çekerek sergilemektir ki bu yönteme Brecht “yabancilastirma” adini vermis. Çünkü bu yolla, yüzeyde göre göre “bu hep böyledir” diye alisip gittigimiz olgulari, bir anda yabanci bir bakisla gerçegini görünce ona “yabancilasmis” olarak derinlemesine algiliyoruz ve elestirel yaklasabilir oluyoruz. Iste Brecht’in sahneye tasidigi ve çesit çesit ilgi çekici sanatsal tekniklerle uyguladigi bu yöntem, aslinda haberciligin karsilastirma (yüzlestirme) yöntemiyle aynidir. Örnegin, günümüzde kendini “Suriye Halkinin Dostlari” diye adlandiran ülke temsilcilerinin toplantisindan söz ederken, haberi hiçbir yorum veya ek bilgi katmaksizin öylece iletirseniz, onlar gerçekten Suriye halkinin dostuymus gibi geçebilir. Oysa saldirgan sözde muhaliflerin nasil halk düsmani acimasiz terör uyguladiklarini ve o “dost”larin bu sahte muhalefeti nasil yalanlarla beslediklerini de birlikte verirseniz, veya ayni ABD ve AB ülkelerinin benzer iddialarla girdikleri Irak, Afganistan, Libya vb. ülkelerde yaptiklarini haberle yan yana ekleyerek (yüzlestirerek) karsilastirma olanagi saglarsaniz, izleyen kisinin kendi gerçekçi yargisini vermesine yardim etmis olursunuz.
Nitekim söz konusu yazi bu sorunu da çok güzel islemis: "Gerçek, onu dönüstürmek isteyenler için, devrimcidir. Haber, gerçegin farkli ifade kanallarindan biridir ve öyle oldugu için toplumsal mücadeleler açisindan haber üretimi, farkli siniflarin ‘gerçek’le kurdugu farkli iliski biçimlerini yansittigi oranda, büyük önem tasir. ‘Burjuvazinin gerçekle ne isi olabilir ki, onlar yalanla yatip yalanla kalkarlar’ önermesi, hakli bir tepkiyi içerse de, bizi yanlisa götürür. ‘Yalan’ söylemeden gerçegi perdelemek elbette mümkündür ve sermaye medyasi bunu pekâlâ yapabilmektedir… ’Gerçek’ kendi basina örgütleyici, direnç gelistirici ve hareket ettirici degildir. ‘soL’, öncelikle bir örgütlenme aracidir. ‘soL’, örgütlenmeyi haber üzerinden gerçeklestirecektir. Peki, buradaki fark nedir? Haber nasil örgütler? Haber, okuru edilgen konumdan çikartacak ögelelerle bezendiginde örgütler." Iste burada ‘soL’un okurda hedefledigini Brecht, tiyatro seyircisinde hedefliyordu ve bunu “yabancilastirma” etmenleriyle saglamaya çalisiyordu.
Elbet ‘soL’un kültür-sanatla baglantisi bundan ibaret olmayacaktir. Örnegin, yayin organlarinda ezberlenmis tarz olan, kültür-sanat’a son sayfalarin dolgu konusu muamelesi yapmak, ‘soL’un tarzi olamaz. TKP’nin yayin organi olan bir gazetenin gösterecegi ilkeli-esneklik’te, ilkeliligin bir belirtisi de sanata verecegi ciddî önem olacaktir, diye düsünüyorum.
Ana akim ve alternatif medyanin bugünkü durumu da göz önüne alindiginda, soL gazetesi bu alana sizce nasil bir müdahaleyi örgütlemelidir?
“Ana akim medya” dedigimiz eger fasizmin borazanligini üstlenmis medya ise, ‘soL’ gazetesinin bu alana müdahalesi, herhalde -fasizme karsi mücadelenin klasik yöntemi geregince- alternatif muhalif medyanin, aralarindaki farklari öne çikarmada ayrisarak degil, antifasist asgari müstereklerde birleserek, cephelesmeyi saglamaya çalismak olacaktir, sanirim. Bu da en az ötekiler kadar zor bir islev ama iste bu öncü islevi de komünist bir yayin organindan baskasi üstlenip gerçeklestirmez, gerçeklestiremez.
soL haber