Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Nazife Şişman'la söyleşi:
01 Haziran 2012, 23:58

Nazife Şişman'la söyleşi: "Biyoteknoloji ve islam"

Biyoteknoloji ve Kapitalizm Üzerine

Nazife Sisman’la söylesi: “Biyoteknoloji ve islam”

Biyoteknoloji ve biyogenetik teknolojisi bitki ve hayvanlarin yanisira insanlar üzerinde de ciddi bir uygulama alani bulmus durumda. Yazar Nafize Sisman yeni eseri ‘Yeni Insan’ da bu yeni nevzuhur yapinin kaderi degistirmeye talip oldugunu ve ölüme meydan okuyup,insan dogasini biçimlendirmeye çalistigini belirtiyor.

Bilim ve tip alaninda olaganüstü gelismelerin yasandigi günümüzde, biyoteknoloji ve biyogenetik bu yenilikleri insanlar üzerinde uygulamaya basladi. Kaderi degistirmeye talip olan, ölüme meydan okuyan, insan dogasini biçimlendirmeye çalisan bir mühendislikle karsi karsiyayiz. Yeni insan iste böyle bir yol ayriminda: Kadere teslim olmak mi, yoksa sinir tanimayan bir müdahale mi?

Nazife Sisman, günümüzün ve gelecegin bu önemli sorununu konu edindigi kitabinda, bizleri konuyu ahlaki ve toplumsal açidan düsünmeye davet ediyor. Türkiye’de konuya ilgili yayimlanmis sinirli sayidaki yetkin eserden biri olan Yeni Insan, sosyoloji ve bilim etigi kitapligimiza önemli bir katki niteliginde.

Biyoteknoloji ve Kapitalizm Üzerine

Nazife Sisman`la son kitabi Yeni Insan`dan hareketle biyoteknoloji, kapitalizm ve Müslüman bilincin bu meseleler karsisindaki tavirlarini konustuk

Bilim ve tip alaninda olaganüstü gelismelerin yasandigi günümüzde, biyoteknoloji ve biyogenetik bu yenilikleri insanlar üzerinde uygulamaya basladi. Kaderi degistirmeye talip olan, ölüme “meydan okuyan”, insan dogasini biçimlendirmeye çalisan bir mühendislikle karsi karsiyayiz. Günümüz dünyasinin egemen yaklasimlarini sorgulayan Nazife Sisman, günümüzün ve gelecegin bu önemli sorununu konu edindigi Yeni Insan kitabinda, bizleri konuyu ahlaki ve toplumsal açidan düsünmeye davet ediyor. Türkiye`de konuya ilgili yayimlanmis sinirli sayidaki yetkin eserden biri olan Yeni Insan`dan hareketle biyoteknoloji, kapitalizm ve Müslüman bilincin bu meseleler karsisindaki tavirlarini Nazife Sisman`la konustuk.

Asim Öz: Kitabinizin adi Yeni Insan.. Neden? Bu insan hangi özellikleri ile bildigimiz insandan farklilik arz etmektedir?

Nazife Sisman: Esasinda “yeni” çok eskitilmis bir terim. Ama insanla birlikte kullanilinca yeni bir metaforik yaklasima karsilik geliyor. Insan kadim bir varlik. Çagdas tip teknolojisi, bu kadim varliga evrim zincirinde yeni bir asama sundugu iddiasinda. Organ ve protez destekleri, dijital uzantilar, genetik müdahaleler hep bu yeni insani daha “dünyada” ve daha “dünyali” var kilmak üzere onun hizmetinde. Müteal bir varolus imkâni birakmiyor insana.

Ölüm ve hayat telakkisinde ciddi dönüsümlere sebep olan, saglikli ve uzun bir ömür vadeden biyoteknolojik yirmi birinci yüzyilin içinde barindirdigi sorunlar nelerdir?

Sorunu nasil tanimladiginiza ve nereden baktiginiza göre degisebilir cevabiniz. Uzun ve saglikli ömür vaadinin elestirilecek bir yani yok görünürde. Ama bu vaat neler feda edilerek gerçeklesebilir? Bu noktada ben meselenin küresel iktisadi sistem boyutuna isaret etmek isterim. Ilaç sanayii, saglik sektörü ve küresel kapitalizm arasinda sarmal bir iliski mevcut. Bu sebeple insan hayati ile ilgili pek çok konu küresel iktisadi yapinin kurallarina bagli. Hücreler, dokular, organlar, DNA`lar ticari bir dolasimin içinde. Kisiler arasi, bölgeler arasi ve finansal bir paylasim ve degis tokus gerçeklesiyor bunlar üzerinden. Bu finansal seyelan küresellesmenin alt metninde yazili. Insanin yasami ve ölümüyle ilgili meselelerin, liberal ekonominin kapitalist piyasa kosullarina tabi olmasi çok ciddi bir mesele.

Ölümde iyi ile dogumda iyi arasinda nasil bir iliski var?

Dogum ve ölüm. Hayatin basi ve sonu. Biyoteknolojideki gelismeler ölümün ve yasamin sinirlarinda geziniyor. Dogumda iyi, yasama hakki, saglikli hatta mükemmel çocuga sahip olma hakki, üreme hakki gibi kavramlara geçit veriyor. Ölümde iyi ise, ölme hakkindan bahsetmemize yol açiyor. Yani yasamasini anlamlandiramadigimiz hasta ve yaslilarin ölmesini talep ediyoruz. Bunu mesrulastiracak kavramsal ve hukuki çerçeveyi konusuyoruz. Esasinda dogum ani ve ölüm ani insanin en aciz dönemleri. Iste bu sebeple de ahlakiligin tezahür etmesi gereken durumlar.

Neoliberal zamanlarda ortaya çikan organ nakli ameliyati için “tibbî turizm” kavramini kullaniyorsunuz. Bu kavram hangi durumu ifade etmek üzere üretildi?

Tibbi turizm kavrami benim ürettigim bir kavram degil. Bugün tüm dünyada kültürel ve ticari turizmin yani sira bir de tibbi turizm var. Insanlar tip hizmeti almak için bir yerden bir yere gidiyorlar. Bu bazen iktisadi sebeplere dayaniyor. Yani ucuz oldugu için baska bir ülkeye gidiliyor. Asil önemli olan kismi ise bir ülkede kanuni düzenlemelerin izin vermedigi uygulamalar için daha serbest bölgelere gidilmesi. Mesela kuzeydeki bir ülkede organ nakli listesinde sira beklemek gerektiginden güneyde bu isin ticaretinin yapildigi ülkelere gidilmesi. Böyle durumlarda tibbi turizm diger alanlardaki sömürü haritasini izliyor. Kuzey/güney hiyerarsisi, organ alicilar/organ vericiler seklindeki bölünmeyle paralellik arzediyor.

Biyoetik uzmanlar biyoteknolojiye bir sinir çizebiliyorlar mi?

Biyoetikçiler büyük ilaç sirketlerinin çalisanlari oldugu sürece sinir çizmeleri mümkün mü? Daha ziyade yapilanlari mesrulastirmaya yariyor biyoetik. Kurumsal bagliliklari asabilen entelektüel ve ahlaki bir elestirellige ihtiyacimiz var.

Uluslar arasi organ ticaretine de deginmektesiniz… Israil`in istisnai olma hali organ hirsizligi noktasinda da devam ediyor. Israil`in Filistinlilerle iliskilerinde beden politikalari nasil bir yer tutuyor?

Yahudilikte “seçilmislik” akidevi bir önem tasiyor. Ama bizim için önemli olan nokta Israil devletinin kurulusunda oynadigi ulusal kimlikle alakali rol. Israillinin bedeni kutsaldir, onun baska birinden daha fazla yasamaya hakki vardir seklinde bir sonuca yol açiyor bu inanç. Ve Israil soykirimin tazminatini Filistinlilerin böbregini söküp gözünü çikararak tazmin etmek istiyor adeta. Bir dönem Israil hastanelerinde Filistinli tutuklularin yedek organ deposu gibi kullanildigina dair haberler dogrulandi. Bizzat Israilli yetkililer tarafindan. Ama uluslararasi Yahudi lobisi bunun gündemde fazla yer tutmasina izin vermedi.

Asiri annelik vurgusunun tüp bebek uygulamalarini sorgulanamaz kilisina deginiyorsunuz. Üremeyle ilgili teknolojik süreçler annelik vurgusu ile mi mesruiyet kazaniyor veya sorgulanamaz kiliniyor?

Bir insanin her ne olursa olsun çocuk sahibi olma hakkinin oldugu seklinde bir kanaat var. Uluslararasi hukukta bunun adi “üreme hakki”. Esasinda hayatla ölümle ilgili meseleleri haklar terminolojisi üzerinden konusmaya baslamamiz modern dönemin bir özelligi. Ama öyle bir sirayet etmis ki tasavvurumuza, dogmak ölmek, çocuk sahibi olmak gibi kaderle baglantili düsündügümüz meselelerin haklar söylemi içinden ifade bulmasina sasirmiyoruz. Hatta bunu savunur buluyoruz kendimizi. Bu çok ciddi bir tasavvur degisikligi.

Peki, bu süreçte babalik kurumu/kavrami nasil bir asinma yasiyor?

Pek çok kavramla birlikte tasavvur da degisiyor. Sperm bagisi ile dünyaya gelen bir çocugun ebeveyni sadece annesi oluyor. Buradan itibaren bir takim yeni haklar devreye giriyor ilginç bir sekilde. Sperm bagisi ile dünyaya gelen bir çocugun bir babaya sahip olma hakki! Ve bu mücadele baslamis durumda Batida pek çok ülkede.

Genetik enformasyonun genetik kadere yapmis oldugu asiri vurgu toplumu ve insani islah etme düsüncesini insanlik gündeminden uzaklastiriyor mu?

Aslinda genetik özelliklerin insan karakterini belirlemede ne kadar etkin oldugu tartismali bir konu. Çünkü insanin iradi davranislarla ilgili kararlari, serebral korteksin en üst tabakasinda verilir. Ve bu davranislarin genetik yapi ile baglantisi dolayli bir süreçtir. Ama genetikle ilgili popüler bilgi, asiri belirlenimci bir kanaat doguruyor. Inanç geni olanlar dindar, suçluluk geni olanlar dogustan suça meyyal vb gibi. Insanin genetik yapisi belirleyicilik bakimindan tartismali olmasina ragmen bu söylem, insanin irade egitimiyle “insan” olabilecegi hakikatinin göz ardi edilmesine yol açiyor.

Liberal etik biyoteknoloji karsisinda neler söylüyor?

Liberal etik meselelere devlet birey iliskisi açisindan bakiyor. Devlet bireyin tercihlerine müdahale etmemeli, bu tercihleri gerçeklestirmesini mümkün kilacak vasati saglamali diyor. Bir de üçüncü kisilere zarar vermedigi sürece riza dahilinde her seyin etik oldugu seklinde bir genel prensibi var liberallerin. Böyle olunca mesela bir kadinin sperm bagisi alarak tek basina çocuk sahibi olmasini elestirebileceginiz bir zemin yoktur. Çünkü bu “üreme özgürlügü” ya da “üreme hakki” çerçevesinde degerlendirilebilecek bir konudur. Ve devlet asla kisinin bu istegine engel olmamali der liberaller.

Genetik müdahaleye iliskin olarak Bati`da elestirel kuramcilar tarafindan gelistirilen elestiriler var. Sözgelimi Habermas`in elestirileri burada zikredilebilir. Bu elestiriler hangi noktalara yogunlasiyor? Bu elestirilerin Müslümanlar açisindan eksik yönleri nelerdir?

Bir siyaset felsefecisi olarak bu konuda çok duyarli bir yaklasim sergiliyor Habermas. Laboratuvarda insan imal edilmesi anlamina gelen genetik müdahale ona göre insanin araçsallastirilmasina yol açacaktir. Çünkü bir takim insanlari, baska insanlarin nasil varliklar olacagina karar verme konumuna yerlestirir genetik müdahale. Böyle bir yetki ve konuma sahip olan sahislarin, anne babalar olmasinin bir önemi yoktur. Sonuçta genetik müdahaleye maruz kalan insanin özgürlügü ile alakali ciddi bir problem vardir. Çünkü müzakere imkanina sahip olmaksizin baskalarinin kararinin belirleyiciligi hakimdir hayatina. Liberal etigin önceliklerinden bahsettik: bireye müdahale edilmemesi. Genel manada bakacak olursak, seküler etigin elestirileri bireyin özerkligi ve özgürlügü konularinda yogunlasir. Müslümanlarsa bunlarin yani sira uhrevi ve metafizik boyutu da dikkate alan elestiriler ortaya koymalilar.

Müslüman ilahiyatçilarin biyoteknoloji ve endüstrilesen tip karsisindaki tavirlarini nasil degerlendiriyorsunuz?

Müslüman ilahiyatçilarin görüsleri diye niteleyebilecegimiz bir külliyat oldugunu söyleyemeyiz. Belli konularla ilgili fetvalar var. Bazen de bu fetvalari elestirenlere verilen cevaplar. Bu söylediklerim sadece Türkiye için geçerli degil. Bir kaç uluslararasi sempozyum yapildi konuyla ilgili. Bazilari hayati konular olarak kabul edilen organ nakli ve tüp bebegin caiz oldugunu tekrar tekrar vurgulamak amacina matuftu sanki. Bu sempozyumlardan birinde sunulan bir teblig Islami biyoetigin fetva düzeyini asmasi gerektigine dikkat çekiyordu. Bence de yapilmasi gereken bu. Müslümanlar tip teknolojisi, endüstrilesen tip, biyogenetigin vadettigi gelecek ve ahlak arasinda nasil bir terkip kuracaklari üzerinde kafa yormalilar. Bu da meselelere daha genis ve derin bir bakis açisini gerektirir.

Meselelere sadece fetva ölçeginde bakma durumunu asmak için hangi meseleler gündeme alinmali?

Daha genis ve derin derken mesela, sadece örnek vaka üzerinden bireysel bakisin yeterli olmayacagini kastediyorum. Müslümanlarin ortaya koyacagi biyoetik prensiplerin varlik, ontoloji, metafizik ve uhrevi bir seviyeden ortaya konulmasi kaçinilmazdir. Bir uygulama sadece bu dünyadaki sonuçlari bakimindan degil, insanin yönü ahirete dönük bir varlik olmasi da dikkate alinarak degerlendirilmelidir. Yirmi birinci yüzyilda insanlik, Müslümanlarin bu seviyeden söyleyecekleri sözlere muhtaçtir.

Kaynak : GidaHareketi – 30 Ocak 2012

Haberi Ekleyen: Ali Dursun

Bu haber 1289 defa okunmuştur.

Paylaş

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Röportaj-Söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi Dedesi rahmetli Mustafa Kul'un bayrağını taşıyor

Erdoğan'ın halifelik hayali Türkiye'yi tehlikeye attı!

Erdoğan'ın halifelik hayali Türkiye'yi tehlikeye attı! Ortadoğu'yu en iyi bilen gazeteci Hüsnü Mahalli, SÖZCÜ'ye konuştu

Cesur,Devrimci ve Çağdaş

Cesur,Devrimci ve Çağdaş TGB Başkanı Çağdaş Cengiz ile röportaj

Kılıçdaroğlu: AKP kaybedeceğini gördü

Kılıçdaroğlu: AKP kaybedeceğini gördü Kılıçdaroğlu provokasyonlar konusunda uyardı

Yıldırım Mayruk ülkeyi terk ediyor!..

Yıldırım Mayruk ülkeyi terk ediyor!.. Yıldırım Mayruk,Barbaros Şansal ile birlikte ülkeyi terk ediyor!..

GÖRELE ' DE HAVA DURUMU

GIRESUN

RÖPORTAJ

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

ARŞİVLEN HABERLER

Arama
ssssssssssssssssssssssssssssssssssss