Sehir Tiyatrolari’ndaki “Yönetim, belediye bürokratlarina birakiliyor” denerek protesto edilen yönetmelik degisikligi genel olarak ne getiriyor? Yeni yönetmelikle, eski yönetmelikteki genel sanat yönetmenin yetkileri tamamen alinmis durumda. Genel sanat yönetmeninin yerine, Sehir Tiyatrosu’nun yönetim kurulunun basina belediyeden bir bürokrat geliyor. En önemlisi bu.
Ikinci önemli konu: Repertuar Kurulu, edebi kurul haline getirilmis. Repertuar Kurulu’nda da belediyeden atanmis olan genel sanat yönetmeni yetkili oluyor, enteresan bir sekilde. Bundan önceki yönetmelikte Yönetim Kurulu, dört tane sehir tiyatrosu sanatçisi, arti üç tane belediyeden atanan bürokratlardan olusuyordu. Genel sanat yönetmeni ve üç sehir tiyatrosu sanatçisi bulunuyordu. Fakat Simdi Yönetim Kurulu’nda sadece bir tane sehir tiyatrosu sanatçisi var. Adi da genel sanat yönetmeni. Yetkisi olmadigi için adini birakip fikrinin içini bosaltmislar diyelim. Bu çok önemli.
Peki belediyenin “Daha demokratik bir isleyis olacak, tek kisinin degil çok kisinin söz hakki olacak” gibi bir savunmasi var. Onu nasil degerlendiriyorsunuz? Bunu anlamiyorum. Yönetim kurulunda 6 tane bürokrat var ve 1 tane de Sehir Tiyatrosu’na atanmis bir genel sanat yönetmeni varsa, çok sesliligin sadece bir taraftan ve “fazlasiyla” gelecegini düsünüyorum. Altisi bürokrat olunca çok seslillik herhalde koral olmasi gerekiyor degil mi? Ben öyle anladim. Saçma sapan bir sey bu söyledikleri.
Peki yönetmelikte söyle bir sey geçiyor: Sehir Tiyatrolari’nin disaridan proje satin alabilmesi mümkün olacak. Bu ne demek? Ne yapilmak isteniyor? Su demek: Özel tiyatrolarin oyunlari alinabilir ya da yurtdisindan oyun getirilebilir. Bundan saçma bir durum yok. Türkiye genelinde bütün belediyelere gittiginiz zaman görebilirsiniz. Belediyeler oyun alir, özel tiyatroyla anlasir, o oyunu alir. Biletlerini kendi satar, disaridan oyun almis olur. Aynisini burada da uygulamaya çalisiyorlar. Ben burada tehlike sakinca görmüyorum. Özel tiyatrolar için de çok iyi bir durum oldugunu düsünüyorum.
Siz kendi isinizle alakali, kendi çalistiginiz yerde sizi kim yönetsin istersiniz? Benim meslegimle ilgili hiçbir bilgisi olmayan bürokratin fikri var, enteresan bir sekilde... Sanatçilar yönetmelige niçin itiraz ediyor? Bu, sanatçilarin yalnizca istedikleri oyunu oynayamama sorunu mu? Yoksa ucuz ve nitelikli oyunlara ulasmak isteyen tiyatro izleyicileri için de bir anlami, bir karsiligi var mi? Size cevap veriyorum. Çok da kesin bir cevap. Siz kendi isinizle alakali, kendi çalistiginiz yerde sizi kim yönetsin istersiniz? Ben yapabilir miyim? Bu bir yetenek mevzusu. Bir bilgi, birikim mevzusu, e degil mi? Benim meslegimle ilgili hiçbir bilgisi olmayan bir çok bürokratin fikri var, enteresan bir sekilde. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak gibi bir egilimimiz var bizim. Hiçbir sekilde, hiçbir oyuncu, hiçbir tiyatro insani, hiçbir tiyatro düsünürü, elestirmeni, yazari seyircisi buna evet diyemez. Sizin akliniz aliyor mu böyle bir seyi Allah askiniza?
Su an çok elverisli bir ortamdayiz aslinda bu röportaj için. Çünkü oyun ekibimizle beraber oyundan çiktik. Arkadaslarim da diyorlar ki bu soruya cevap olarak, herhangi bir ameliyata girebiliyor mu bürokratlar? Hastaneyi idare edebilir? Ama ameliyat yapabilir mi? Doktorlarin konsültasyonuyla ilgili herhangi bir fikir beyan edebilir mi? Bu bir literatür isidir. Tiyatro edebiyati diye çok önemli bir edebiyat var biliyorsunuz ki. Bundan bihaber kim yönetebilir? Siz bana söyleyin. Ben simdi çok keskin konusuyorum ama belediyeden gelen herhangi bir bürokrata çok üzülüyorum, çok aciyorum. Çünkü hiçbir sekilde bilmedigi bir konuda çok bilgili insanlari yöneterek, çok aci çekecek o zavalli insanciklar. Ne diyecekler? Nasil mizansan verecekler? Hangi teksti nasil yorumlayacaklar? Neye dayanarak, hangi saglam bilgiyle yapacaklar, oyun dagilimini nasil yapacaklar? Çok üzgün oluruz onlar için. Üzülürüz, hatta belki onlari daha fazla sevkatle kucaklamamiz gereken günler olur. O yüzden isin baska tarafina da bakalim. Onlara da yazik olmasin. (gülüyor)
Aslinda sunu sormak istiyordum. Bugün Türkiye’nin bir çok yerinde yapilan eylemlerde yalnizca sanatçilar yoktu. Çok fazla destek olan tiyatro seyircisi de vardi. Hatta Istanbul’da 5000 kisi vardi. Bunun nedeni nedir sizce? 6 bine yakin kisi vardi Istanbul’da. Nedeni su olabilir: Lütfen bu söyledigimi dikkate aliniz isterim, özellikle yansitilan bu oldugu için. “Halk bu oyunlari istemiyor” diye; çogunlugumuz, halkimizin çogunlugu bu oyunlari istemiyor diye bir propagandayla, gerekçeyle degistirildi bu yönetmelik. Ama benim halktan anladigim su: Bu söylemde bulunanlar yüzde 52’lik oy oranina sahip bir kesimden bahsediyorlar, yani oydan bahsediyorlar. Fakat belediyeler oy çogunluguyla degil, o belediyeye vergisini veren halkin çogunlugu ile ölçülebilir. Dolayisiyla benim vergi verdigim belediyeye, ben vatandas olarak hizmet verecek en kaliteli durumu isterim. En kaliteli sunumu isterim.
Çünkü benim vergimle o sanatçi oraya gidiyor, orada o maas aliyordur. Su anda bizi dinleyen arkadasim diyor ki sanatin iyisi ve kötüsü olur ama muhafazakari olmaz.
ISTISAN’in da (Istanbul Büyüksehir Belediyesi Sehit Tiyatrosu Sanatçilari Dernegi) bir yönetmelik taslagi var zannediyorum. Bu yönetmelik hakkinda bilgi sahibi misiniz? Sizce yönetmelik nasil olmali? Hayir onu ben söyleyemem. Buna Sehir Tiyatrolari kendileri karar verecek. Biz yalnizca meslektaslarimiza destek olacagiz, onlarin verdikleri ortak karar, ortak irade, strateji, plan her neyse, biz sonuna kadar kendi meslegimize çok asik oldugumuz için ve asla meslegimizi birakmak istemedigimiz için, her zaman onlarin yaninda olacagiz. Ama onlarin verecegi karar ya da arzu ettikleri yönetim biçimi onlar tarafindan karar verilmelidir. Bizlerin disaridan su modelle çalisiniz, bakin model de var demesi hiç de dogru olmaz. Ama arastirmalarimiz onlarla birlikte devam etmektedir. Biz zaten birlikte çalisiyor ve davraniyoruz. Oyuncular Sendikasi olarak söylüyorum bunu.
Eylemlerdeki ana slogan “Korkuya karsi tiyatro”ydu. Buradaki korkuyu tanimlayabilir misiniz? Ben tanimlayamam çünkü ben korkmuyorum. Saniyorum sunu ifade ediyordu arkadaslarim: Sanatin yani tiyatronun tehlikeli oldugunu düsünenler ya da tiyatrodan korkanlara karsiydi o slogan. Muhafazakarlara karsiydi yani. Muhazafakar sanat isteyenlere karsiydi.
Istanbul Belediye Baskani Kadir Topbas’in sanat danismani Kenan Isik da istifa etti. Hiç bu kadar radikal bir degisiklik olmamisti demisti. Hiç bu kadar radikal bir degisiklik olmus muydu? Benim bildigim olmamisti, hayir. Benim hatiramda bilgimde dagarcigimda hiç böyle bir sey yok. Hiç yok.
Milli Gazete’de yazan Mustafa Miyasoglu kendi halkina muhalif oldugu tespitini yapmis Sehir Tiyatrolari’nin. Nereden varmis olabilir bu kaniya? Çok iyi taniyorum onu. Bence bunu isterseniz tam da Mustafa Bey’e sorun. Çünkü ben hayatim boyunca hiç anlayamadigim bir insan olarak görüyorum kendisini. Çok merakla mercek altina yatirmak istedigim bir zihni var. Ne yemis, ne içmis olabilir? Nasil okullarda nasil bir egitim almis olabilir? Arkadaslari kim olabilir? Bilemiyorum. Benim kavrayamadigim bir insan ruhuna ve zihnine sahip. Ama Mustafa Bey’e sorun. Beni sorun. Herhangi bir kisiyi sorun. O engin fikirleriyle size “herkes” hakkinda bastan sona röntgen çekerek çok iyi yorumlarda bulunabilir. Aynen Sehir Tiyatrosu’na son derece net fikirlerde bulundugu gibi. Kendileri kendi oyunu hiçbir sekilde repertuar kurulundan geçmedigini ifade ederek basladilar zaten elestirmeye. Burdan da bir sey anlayiniz rica ederim. O yüzden lütfen Mustafa Bey ve digerlerini ayni kesede degerlendirerek, mesnetsiz yerlerden davranan insanlari kendilerine soralim.