Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
1 Mayıs 1977'nin tanığı bir kadın
25 Nisan 2012, 18:15

1 Mayıs 1977'nin tanığı bir kadın

1 Mayıs 1977 katliamı unutulmaz,bu konuda devletle asla barışma olamaz

1 Mayis 1977′nin tanigi bir kadin: Gülkan Dal / Gelecek / Kadinlarin Kurtulusu

 
 

“1 Mayis 1977 katliami unutulmaz, bu konuda devletle asla barisma olamaz.”

1 Mayis 1977, bizler için çok önemli bir tarih. 500 bin insanin Isçi Bayrami’ni kutladigi sirada açilan ates sonucunda onlarca insanin Taksim Meydani’nda can verdigi, “Kanli 1 Mayis” olarak anlatilan günün canli bir tanigisiniz. Biraz bahsedebilir misiniz ?

yes

1 Mayis 1977 günü sabahtan bulusuldu, Taksim Meydani’na pek çok koldan kortejler halinde yüz binlerce insan akin ediyordu. 1 Mayis öncesinde fraksiyonlar arasi bazi gerginlikler vardi, ancak o günkü kitlesellikle beraber alana büyük bir cosku hakimdi. Alana girdik, ne kadar zaman geçti hatirlamiyorum, Kemal Türkler kürsüde konusma yapiyordu, birden bir silah sesi duyuldu. Ve o 500 bin kisilik alanda, belki birkaç saniye süren müthis bir sessizlik oldu. Arkasindan dört bir taraftan silah sesleri, çigliklar…

Benim bulundugum kortej de tam Kazanci Yokusu’nun yakinindaydi, tabi herkes kaçismaya basladi, inanilmaz bir kargasa vardi. Bagirtilar, silah sesleri… Herkes bir tarafa kosuyor, göz gözü görmüyordu. Biz de esimle birlikte Kazanci Yokusu’nun oldugu tarafa dogru el ele kosmaya basladik. Yokusun basinda miting için kullanilan bir kamyon duruyordu, bu yüzden yol oldukça daralmisti. Biz oraya gittigimizde zaten kursunlanarak ölen birkaç kisi yerde yatiyordu. Kosan insanlar yerde yatanlara takilip düsüyordu, onlarin üzerine düstük, derken birdenbire elimiz zaten ayrildi.

Ben düstügüm yerden kalkmaya çalistim fakat kalkamadim, üzerimde koca bir agirlik vardi, hiçbir sekilde hareket edemiyordum. Kendimi o kadar kasmisim ki, elimde çantam vardi, onu bile birakamamisim. Bir ara biraz açiklik gördüm, birilerinin orada dolastigini, bagirdiklarini, düsenleri kaldirmaya çalistiklarini gördüm. Fakat kalkamiyordum, üzerimde de altimda da insanlar vardi, birçogu da ölüydü. Sadece araliktan görebiliyordum, sonra o aralik da kapandi ve nefes alamamaya basladim. Son kalan nefesimi idareli kullanmayi düsündüm. Hava yoktu çünkü. Sonra bir ara gözlerim kapandi, artik ‘ölüyorum, yapacak bir sey yok’ diye düsünüyordum ki birdenbire nefes almaya basladim yeniden.

Kazanci Yokusu’nda çekilen o ünlü fotograftaki insan yigininin içinden çiktim ben. Kalkmak istedim ama bacagimdaki agri yüzünden kalkamadim. Silah sesleri, çigliklar devam ediyordu, bu yüzden de kalkamadim. Sanirim kursunlardan korunayim diye düsündüm. Sonra biri geldi, çenemden tuttu, kaldirdi, bir baktim ki esim. O da bir sekilde kurtulmus ama üstü basi kan içinde, ayaginda ayakkabilari yok… Beni bulmus ve öldügümü düsünerek korkuyla çenemden tutmus, kaldirmisti. Sonra bir arkadas daha geldi, beni beraber kaldirdilar, tabii silah sesleri hâlâ devam ediyor. Bagiranlar, cigerleri patlamis bir sürü insan, kosturanlar, ölüler… Her yer kan revan içinde… Beni kaldirdilar, asagiya yola indik. Geçen arabalarin hiçbiri durmuyordu, kimse yaralilari almak istemiyordu. En sonunda biraz da zor kullanarak arabalar durduruldu, Taksim Ilkyardim Hastanesi’ne gittik.

Ben hastaneye ilk gidenlerdendim. Hastaneye geldik, her yer yarali dolu. Beni giriste yatirdilar çünkü yer yoktu hastanede. Akin akin yaralilar gelmeye basladi, getirilenler giriste yere yatiriliyordu, doktor gelip bakiyor, ‘götürün asagiya, morga’ diyordu. Tüm bunlari izlemek çok aciydi… Çünkü gencecik insanlarin morarmis, kan içindeki ölü bedenlerini görmek gerçekten çok zordu. O kadar kalabalikti ki hastane, her yer dolmustu. Hatta o gün tuhaf bir sekilde subaylar gelip odalari gezerek, geçmis olsun demislerdi. Tabii o ara insan ne cevap verecegini bilemiyor.

Aksam oldu, hastane bahçeye kadar yaralilarla doluydu. Hastalari disariya birakmiyorlardi, orada kalirsak da ne olacagi belli degildi. O gece hastaneden topladiklari insanlara iskence yapilmisti. Hastaneden alinip götürülen çok insan vardi, oradan da kayiplar vardir. Ben 34 kisi olduguna inanmiyorum. Sadece benim hastanede gördügüm çok daha fazla sayida insandi.

Esim geldi, o kargasadan faydalanip beni bir sekilde disari çikardi. Siraselviler’e çiktigimizda korku filmi gibiydi, her sey uçusuyordu, Taksim Meydani’nda bir tek insan, araç yoktu. Nasil oldu bilmiyorum, epeyce bekledikten sonra bir tane arabaya denk geldik, bizi aldi. Yesilköy’de oturuyorduk o zaman, arabadaki adam bize hiçbir sey sormadan Yesilköy’e kadar birakti.

O gün, özellikle de sagimda solumda ölülerin arasindan çikinca, hâlâ her aklima geldigimde anbean tekrar yasadigim bir gündür. Diyecek bir sey yok, bu katliam unutulmaz, bu konuda devletle asla barisma olamaz.

O dönemin politik atmosferi nasildi?

O dönem, isçi hareketinin çok yükseldigi bir dönemdi. Halkin büyük çogunlugu bizim yanimizdaydi, daha bilinçliydi, demokratti. Ögrenci hareketi yükselmisti. Isçi sinifi da zaten güçlenmisti, mücadele kuvvetleniyordu. Bu yüzden de 77 1 Mayis katliami gerçeklesti. Amaç; gelisen muhalefetin, mücadelenin önünü kesmekti.

O dönemde devrimcilik yapan bir kadin olarak sosyalist hareket içindeki kadinlarin durumunu bugünle karsilastirdiginizda nasil görüyorsunuz?

Ben kadinlarin hareket içindeki konumunun o dönemden bu döneme çok büyük bir asama kat ettigini düsünmüyorum. Su anda da pek çok partinin merkez komitelerinde kadinlar bulunmuyor. O dönem gelenekçilik de vardi. Örnegin kadinlar saçlari açik birakamazlardi, örerlerdi, bol kiyafetler giyer, makyaj yapmazlardi. Kadin-erkek iliskilerinde ‘ahlakli’ davranmak durumundalardi. Kisacasi o dönemde halki ileriye götürmek degil, halkin birtakim geleneklerine sahip çikmak durumu vardi. Bu durum simdi elbette degisti ama yine bugün de önde olan kadin sayisi çok az. Elbette feminist hareketin mücadelesi, dünyada kadin hareketleri bizi de olumlu yönde etkiledi diye düsünüyorum. Kadin sorunu en önemli sorunlardan biridir. Kadinlar olmadan devrim de olmaz, hiçbir sey de olmaz.

Hikayenize geri dönersek, 77’nin ardindan 12 Eylül geliyor. Siz de o dönem uzun bir süre yurt disinda yasamak zorunda kalmissiniz. O günlerden de biraz bahseder misiniz?

yes

77’nin ardindan katliamlar artmaya basladi, Bahçelievler, Maras, Çorum… Zaten benim gördügüm; 77 1 Mayisi ile birlikte saldirilar baska bir düzeye siçradi. Tüm bunlar da tabii 12 Eylül’e zemin hazirlamak içindi.

12 Eylül’de çocugum yeni dogmustu, evdeydim. Zaten 6 ay kala herkes darbe gelecek diyordu ama bunu sadece söylüyormusuz çünkü hiç hazirlik yapilmamisti. 80’de evdeydim ben. Sabaha karsi bizim evde kalan arkadaslardan biri, “Gülkan abla kalk, darbe olmus” dedi. O dönem yasadigimiz en aci sey, yalniz kalmakti. Hiç kimseyle görüsemiyorsunuz, kimseyi arayamiyor, haber alamiyorsunuz… Resmen paramparça ettiler bizleri. Darmadagin olduk. Özellikle ilk birkaç ay kimse ne yapacagini bilemedi. Zaten o ilk 1 ay epey insani topladilar.

Çok zordu çünkü herkes bir sekilde kendi basinin çaresine bakmak zorundaydi, baskalari ile iliski kurmak çok tehlikeliydi. Daha önce hiç yalniz yasamamistik, tüm hayatimiz ortak yasamla, mücadele ile geçmisti, ne yapacagimizi bilemiyorduk. En agir gelen buydu. Arananlar ilan edildi, esim de araniyordu, acilen yurt disina çikmak zorunda kaldi. Biz de ilk olarak çocugu anneme birakip Kumburgaz’a gidip çadirda kalmistik. Pasaport ayarliyorduk, o zamanlar neyse ki teknoloji bu kadar gelismemisti, sahte pasaport ayarlamak çok kolay bir seydi. Emniyetten bile polisler para ile pasaport ayarliyordu. Biraz zaman geçti, evimizi bosalttik, derken 81 yilinda ben de çocukla birlikte ülkeden ayrildim. O zaman havaalaninda çalisan insanlar da bizdendi. Çünkü o zaman çok genis bir aga yayiliyorduk. Pol-Der vardi mesela, solcu polisler vardi. 19 sene Fransa’da yasadim. O yillar da çok zorluklarla geçti. Yani içeri girenler ayri zorluklar yasarken, yurtdisina çikanlar da bin türlü zorlukla karsi karsiyaydi.

Bugün 12 Eylül’ü yargiliyoruz, darbecilerle hesaplasiyoruz söylemleri gündemde. Siz ne düsünüyorsunuz, 77 1 Mayis’inin, katliamlarin hesabi verilebilir mi?

Gerçekçi bulmuyorum. Çünkü ben bugünkü hükümeti, o dönemin uzantisi olarak görüyorum. Bunlardan hesap soracak tek bir güç vardir, o da sosyalistlerdir. Ben kendine demokrat diyenlerin dahi bu hesabi soramayacagini düsünüyorum. Çünkü bugün AKP’de olanlar, 70’lerde Milli Türk Talebe Birligi’ndelerdi. Neyin hesabini, kimden soracaklar? Bugün magdur edebiyati yapiliyor, ben asla kabul etmiyorum bunu. Biz magdur falan degildik. Biz devleti yikmak istiyorduk, bunun için bir mücadele verdik ve yenildik. Magdur degil, tarafiz bu mücadelede.

Bunlari da birakalim, bugün bu ülkede demokrasinin “d”si dahi yok ki. Üniversite ögrencileri pankart açtiklari için terör örgütü üyeligi ile yargilaniyorlar. Nasil demokrasi bekleyecegiz ki biz?

Taksim Meydani senelerce 1 Mayis’lara yasaklandi,mücadeleler sonucunda ilk kez 2011 Mayis’i Taksim’de kutlandi.Siz orada miydiniz,ne hissettiniz?

Agladim, çok duygulandim. Kendimi boslukta hissettim. Hem 77 1 Mayis’ini hatirladim, hem de Taksim için verilen mücadeleyi düsündüm. Zaten oradan her geçisimde aklimda canlaniyor o an. Heyecanlandim. Izah etmek zor ama, çok güzeldi… Ben 77 1 Mayis’inda 24 yaslarindaydim. Ölüyorum dedim ya, bu, insana unutturmuyor kendini, hâlâ tüm sahneler gözümün önünde. O zamanlar ölenler öldü, biz hâlâ yasiyoruz. Iyi mi oldu bilmiyorum. Bu günleri görmek bana iyi gelmiyor. O kadar ölen arkadasimizin, ödenen bedellerin üzerine, halimize bakin. Bu insanlara ihanet edildi diye düsünüyorum, çok seyden vazgeçildi.

1 Mayis’a yaklasiyoruz,o dönemle bugünü karsilastirirsak neler söylemek istersiniz?

Her türlü aciya ragmen o günler daha güzel, daha onurluydu. Insanlar simdi oldugu gibi vurdumduymaz degildi. 70’den sonra insanlar Deniz’lerin idamina çok üzüldüler. Fakat 80 darbesinde idam edilenlere o kadar çok üzülmediler. Insanlari ‘darbe olmasaydi, çok fazla ölüm olacakti’ ya, ‘kardes kardesi öldürüyor’ a ikna ettiler. Kardes kardesi öldürmüyordu, gerçek böyle degildi.

Insani bir taraf vardi herkeste. Onur vardi, sevgi vardi, gurur vardi. Mücadeleye destek olurdu herkes. Simdi bambaska bir ortam var. Bizim zamanimizda hiç telefon yoktu ama kimse randevularini kaçirmazdi. Yüz yüze görüsmek diye bir sey vardi. Simdi insanlar bir gün cep telefonunu evde unutsa yasayamiyor. O zamanlar binlerce insanin katildigi korsan mitingleri telefon olmadan örgütleyebiliyorduk. Randevularimizi kaçiramazdik, illegal bir hayat yasiyorduk çünkü. Telefon olmadan basarabiliyorduk. Üniversitelerde binlerce kisi ile isgaller yapardik. Polis içeri giremezdi, simdi ise sivil polislerle dolu kampüsler. Bir yumurtadan dahi ögrencilere senelerce ceza verilebiliyor. Bizim zamanimizda bu kadar pervasizca degildi. Silahla yakalandiginda dahi en fazla birkaç ay ceza alirdin.

Ama bugünün genç devrimcilerinin de isi çok zor diye düsünüyorum. Çünkü su anda halkimiz apolitik. Her sey paraya endeksli. Bildiri dagittiginda bile insanlar “Kaç para vereceksiniz?” diye soruyor, eskiden “Is var mi?” diye sorarlardi. O zamanlar sokakta hayati tehliken vardi, her an vurulabilirdin ama örgütlenmek daha kolaydi. Bugünse örgütlenmek çok zor. Ben bugün hala umut tasiyorsam yarina dair, mücadele eden gençlerin sayesinde. Tesekkür ediyorum onlara.


--
http://kadinlarinkurtulusu.blogspot.com/

Haberi Ekleyen: Ali Dursun

Bu haber 1377 defa okunmuştur.

Paylaş

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Röportaj-Söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi Dedesi rahmetli Mustafa Kul'un bayrağını taşıyor

Erdoğan'ın halifelik hayali Türkiye'yi tehlikeye attı!

Erdoğan'ın halifelik hayali Türkiye'yi tehlikeye attı! Ortadoğu'yu en iyi bilen gazeteci Hüsnü Mahalli, SÖZCÜ'ye konuştu

Cesur,Devrimci ve Çağdaş

Cesur,Devrimci ve Çağdaş TGB Başkanı Çağdaş Cengiz ile röportaj

Kılıçdaroğlu: AKP kaybedeceğini gördü

Kılıçdaroğlu: AKP kaybedeceğini gördü Kılıçdaroğlu provokasyonlar konusunda uyardı

Yıldırım Mayruk ülkeyi terk ediyor!..

Yıldırım Mayruk ülkeyi terk ediyor!.. Yıldırım Mayruk,Barbaros Şansal ile birlikte ülkeyi terk ediyor!..

GÖRELE ' DE HAVA DURUMU

GIRESUN

RÖPORTAJ

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

ARŞİVLEN HABERLER

Arama
ssssssssssssssssssssssssssssssssssss