|
07 Ekim 2010, 14:00
Fizik Nobeli'ni maalesef Sovyetler Birliği kazandı
Fizik Nobeli'ni maalesef Sovyetler Birliği kazandı
Fizik Nobeli’ni maalesef Sovyetler Birligi kazandi Bu yil grafen adi verilen bir karbon bilesiginin olusturulmasinda sagladiklari basaridan dolayi iki bilim insaninin aldigi Fizik Nobel ödülünün arkasindan Sovyetler Birligi’nin çözülüsü çikti. 2010 yili Fizik dalinda Nobel ödülü, grafen ismi verilen iki boyutlu bir karbon bilesiginin labaratuar ortaminda üretilmesinde ve özelliklerinin incelenmesinde gösterdikleri çabalardan ötürü Manchester Üniversitesi’nden iki profesöre, Andre Geim ve Konstantin Novoselov’a, verildi. Ikilinin üzerinde çalistiklari grafen, atom kalinliginda oldugu için iki boyutlu olarak tanimlanan, karbon atomlarinin altigen baglantilarla bir düzlemde yan yana geldigi bilesik olarak tanimlaniyor. Fiziksel açidan bilinen en saglam madde olarak tanimlanan grafen, bu özelligine elektrik iletkenliginin yüksek olmasi da eklendiginde, önümüzdeki yillarda süper iletkenler basta olmak üzere birçok baslikta bilim ve teknoloji dünyasini etkileyecek bir bulus olarak kabul ediliyor. Nitekim kendisine ve meslektasina Nobel Ödülünü kazandiran grafen hakkinda Andre Geim, “Plastik hayatimizda ne degistirdiyse grafen de ayni potansiyele sahip” açiklamasini yapiyor. Rusya’da dogmuslar Geim ve Novoselov’un Nobel Fizik ödülünü kazanmalariyla ilgili basinda çikan birçok haber ikilinin Rusya dogumlu olmalarina vurgu yapti. Iki bilim insaninin yaslari düsünüldügünde ilk akla gelmesi gereken Sovyetler Birligi ise hiçbir haberde yer almadi. Konuyla ilgili görüsleri sorulan Rusya Devlet Baskani Dimitri Medyedev, Interfax haber ajansina yaptigi açiklamada “Yetenekli insanlarimizin yurt disina gitmemeleri için çaba göstermemiz gerekiyor” diyerek “üzüntülerini” dile getirirken sorunun temelinde “bilim insanlari için çekici ortamin olusturulmamasi” yattigini öne sürdü. Oysa sirasiyla 51 ve 36 yaslarinda olan Geim ve Novoselov’un neden bugünkü Rusya’da degil de bir Avrupa ülkesinde bu ödülü aldiklari sorusunun arka planinda, Sovyetler Birligi’nin çözülüsü sonrasi bilimi, piyasanin insafina terk ederek iç ve dis “beyin göçü”nü destekleyen ve özendiren bilim politikalari yer aliyor. Bilinecegi üzere, bugünkü Rusya’nin egitim kurumlarindan mezun bir çok bilim insani yurt disina gitmedikleri durumda bilimle ugrasmak yerine ülke içindeki kapitalist sirketlerin kuruculugunda yer aliyorlar. Bilimin çözülüsü Önümüzdeki yillarda adlarindan çokça bahsedilecek olan Manchester Üniversitesi mensubu iki profesör de, temel üniversite ögrenimlerini ayni okuldan, Moskova Fizik ve Teknoloji Enstitüsü’nden (MIPT) almislar. MIPT, bugün belli oranda azalsa da Sovyetler Birligi zamaninda hem egitimi hem de mezunlariyla “efsane” olarak anilan bir enstitü olarak taniniyor. Nitekim, 1990’larin basinda Rusya’dan ayrilan Geim, Nobel’i kazanmalariyla ilgili olarak bir televizyon kanalina yaptigi açiklamada Sovyetler döneminde aldiklar egitimden “Böyle bir egitimi hiçbir yerde alamazsiniz, ne Harvard’da ne de Cambridge’de” diye bahsederek altyapilarinin olusmasinda içinde yer aldiklari egitim sürecini öne çikardi. Geim’in egitim gördügü MIPT’in Fizik Fakültesi Dekani Mikhail Trunin de yaptigi açiklamada ikilinin üniversitede gördükleri egitimin ve Çernogolovka’da yaptiklari arastirmanin aldiklari ödülde önemli bir rol oynadigini belirtirken verdikleri egitimi “(burada) düsünmeyi ögrendiler” diye özetliyor. Teorik ve uygulamali fizik basta olmak üzere kimya, matematik ve diger temel bilimlerde Sovyetler Birligi’nin en prestijli üniversitesi olan MIPT özellikle uyguladigi özgün egitim sistemi ile biliniyor. MIPT, ABD’nin II. Dünya Savasi’nin sonunda Hirosima ve Nagazaki’ye attigi nükleer bombalarla baslattigi döneme cevap verebilmek, ülke içindeki bilim çalismalari için öncü görev üstlenmek ve alaninda önde gelen bilim insanlarini biraraya getirmek için 1951 yilinda kuruluyor. Kar amaci güdülmeden ülke güvenligi ve çikarlari dogrultusunda olusturulan müfredati, kisa zamanda birçok Sovyet genci için üniversiteyi ilgi merkezi haline getiriyor. Bilinen dört yillik üniversite egitimi sonrasi iki yil yüksek lisans ve dört yil doktora egitimi ile süren egitim modeli yerine MIPT’te alti yillik tek bir program uygulaniyor. Ilk üç yilinda teorik egitime yogunlasan ve her ögrencinin ilgi alanina göre ülkenin önde gelen bilimcileriyle beraber kendisine ait bir ders programina sahip oldugu okulda, sonraki üç yil ise ülkenin en önemli labaratuarlarinda uygulamali arastirma basliklariyla geçiyor. Ögrenciler burada yaptiklari arastirmalar sirasinda MIPT programiyla baglantili olarak arastirma yaptiklari kurumdan da ders almaya devam ediyorlar. Sovyetler Birligi’nin çözülüsünü önceleyen dönemde MIPT ve benzeri üniversitelerin mezunlari, sahip olduklari egitim ve uygulama altyapisi ile devlet içerisinde saygin projelerde ya da üniversitelerde arastirma faaliyetlerinde yer alabiliyorlardi. Çözülüs öncesi ve sonrasinda ilgili üniversitelerin müfredatlarinda ve egitim sistemlerinde önemli oranda degisiklikler meydana gelmese de, bilim kurumlarina ve teknoloji arastirma merkezlerine devlet bütçesinden ayrilan payin giderek azalmasi, hem çalisma kosullarini önemli ölçüde kötülestirdi hem de ilk defa issiz bilim insani ordusu ortaya çikti. Sovyetler Birligi zamaninda yetismis insan gücünün farkinda olan ve çogu durumda alaninda ün yapmis kisileri ülkeden kaçirma yolunu tercih eden basta ABD ve Avrupa’nin önde gelen ülkeleri, bu dönemde kendi göçmen yasalarinda yaptiklari degisikliklerle bugün Andre Geim ve Konstantin Novoselov’un Nobel ödülü almasina yol açan süreci hazirladilar. Örnegin ABD, çözülüsün hemen sonrasinda 1992’de çikardigi ve açikça Sovyet Bilimcileri Göçmenlik Yasasi adini verdigi kanunla, is teklifi olmadan 750 bilim insani ve mühendisin kendi ülkesine göç etmesine olanak tanidi. Takip eden yillarda güncellenen bu yasa, en son 2005’te 950 kisilik bir vize olanagina imkan taniyacak sekilde güncellendi. (soL)
Haberi Ekleyen: Ali Dursun
Bu haber 814 defa okunmuştur.
Paylaş
|
GÖRELE ' DE HAVA DURUMU
RÖPORTAJ
Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi
|
|