Karakter boyutu :
09 Mayys 2010, 12:18
Türkiye'de anne olmakTürkiye'de anne olmanın, kadın olmanın zorluklarını bir kez daha gözler önüne sererek, biraz buruk da olsa bir hediye vermek istedik.
Türkiye'de anne olmak Bugün anneler günü. Biz de Görele Sol olarak annelerimize, Türkiye’de anne olmanin, kadin olmanin zorluklarini bir kez daha gözler önüne sererek, biraz buruk da olsa bir hediye vermek istedik… AKP, Avrupa Birligi uyum yasalari çerçevesinde kadin istihdamini öne çikarmaya, Meclis’teki Kadin Erkek Firsat Esitligi Komisyonu ile iki cinsiyet arasinda toplumsal denge kurmaya çalissa da, Türkiye toplumunda kadinin durumu konusunda bir ilerlemeden söz etmek mümkün degil. Kadinlar, toplumun, hak gasplarini en sik yasayan ve en agir yükümlülüklerle hayatini idame ettirmeye çalisan kismini olusturuyor. Kadin evde otursun, çocuk baksin Ev isleri ve çocuk bakiminin tamamen kadinin omuzlarinda oldugu ülkemizde yasalar, kadinlarin hayatini kolaylastirmak yerine kadinin annelik sorumlulugunu bile görmezden geliyor. Kadinlarimiza “En az üç çocuk dogurun” diye buyuran Basbakan’in bu çocuklarin nasil büyütülecegi konusunda bir önerisi bulunmuyor. Kamu hizmetlerinden vazgeçilmesi, devletin esitligi saglama yükümlülügünü fiilen ortadan kaldiriyor. Hasta, yasli, engelli ve çocuk bakimi hizmetlerinin yetersizligi, bu sorumluluklari da kadinlarin omuzlarina yüklüyor ve kadin istihdamini azaltiyor. Toplumsal bir yükümlülük olan çocuk bakimi, devletin de çocuklara karsi sorumlulugu oldugu görmezden gelinerek yalnizca annenin sorumluluguymus gibi gösteriliyor. Kadinlarin yüzde 62’si, çalisamamalarinin nedeninin çocuk bakma zorunlulugu oldugunu belirtiyor. Ev isleri kadindan sorulur Ipsos KMG’nin bir arastirmasina göre, Türkiye’deki ev kadinlarinin yüzde 96,2’si ev islerini bir yardimci olmadan tek basina yapiyor. Geçtigimiz yil Ingiltere’de bir sigorta sirketi tarafindan yapilan bir arastirma, kadinlarin ev isleri ve çocuk bakimi için haftada ortalama 74 saat vakit harcadiklarini, bu degerin ev kadinlari için 82 saat, disarida tam zamanli çalisan bir kadin için ise 55 saat oldugunu ortaya koyuyor. Kadinlarin çocuk bakimina ayirdiklari ortalama sürenin haftada 33 saat oldugu belirtiliyor. Egitim-Sen’in "Hayat Bilgisi Ders Kitaplarinda Toplumsal Cinsiyet Arastirmasi" baslikli raporuna göre, ilkögretim birinci kademe seviyesindeki ögrencilere, Hayat Bilgisi kitaplarinda, resim ve metinler yoluyla ev isleri annenin sorumlulugunda gibi gösterilirken, çalisan kadinlar da genellikle anneligin ve ev kadinliginin devami sayilan ögretmenlik, hemsirelik, hasta bakiciligi gibi mesleklerde resmediliyor. Ev islerinde babanin rolünden ise bahsedilmiyor. Yargitay da ev islerinin kadinin sorumlulugunda oldugunu onaylar kararlara imza atiyor. Hatirlanacagi üzere, Yargitay, açilan bir dava sonucunda, bosanan erkegin ev islerinden mahrum kalacagi gerekçesiyle kadindan tazminat alabilecegini kararlastirmisti. Kararda, “Koca; kendi kusuruyla yol açmadigi bosanma yüzünden, evlilik düzeni bozulmus, en azindan evin bakimi, temizligi gibi kadinin ev islerine emegiyle sagladigi katkidan yoksun kalmistir. Koca, bozulan bu düzenini ilerde yeniden kurmak ve elde etmek için maddi külfet yapmak zorunda kalacaktir. (…) Bu bakimdan, maddi tazminatin kosullari olusmustur” denilmis, böylece ev islerini kadinin sorumlulugu olarak gören anlayis yargi tarafindan da tescillenmisti. Yasalar annelige saygi duymuyor 2008 yilinda AKP iktidari tarafindan, sosyal güvenlik uzmanlarinin karsi çikislarina ve binlerce kisilik protestolara ragmen yürürlüge konan Sosyal Sigortalar ve Genel Saglik Sigortasi (SSGSS) yasasi en çok kadinlara, annelere zarar veriyor. 5510 Sayili SSGSS Kanun Tasarisi’nin 16. Maddesi’nde sigortali kadin veya sigortali olmayan karisinin dogum yapmasi nedeniyle sigortali erkege, dogumdan sonraki alti ay süresince her ay dogum tarihinde geçerli olan asgari ücretin üçte biri tutarinda yani aylik 195 TL emzirme ödenegi verilmesi öngörülmüsken, bu hükmün daha uygulanmadan ortadan kaldirilmasi bunun bir örnegi olarak karsimiza çikiyor. Hükümetin önce bu miktari asgari ücretin onda birine indirmek istedigi, son olarak ise emzirme ödeneginden yararlanmak için son bir yil içinde en az 120 gün prim ödeme kosulu getirdigi ve alti ay yerine bir defaya mahsus olmak üzere 195 TL emzirme yardimi verilmesini kararlastirdigi biliniyor. Annelere destek degil köstek oluyorlar SSGSS’nin 74. Maddesi’ne göre kadin isçilere dogumdan önce sekiz ve dogumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam on alti haftalik süreyle, çogul gebelik halinde dogumdan önce on hafta, dogumdan sonra sekiz haftalik süreyle dogum izni veriliyor. Bir yasindan küçük çocuk sahibi kadinlarin ise çocuklarini emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat süt izni var. Bu sürenin hangi saatler arasinda ve kaça bölünerek kullanilacagini isçinin kendisi belirliyor. Ancak bu hükümlere aykiri olarak, dogumdan önceki ve sonraki sürelerde gebe veya dogum yapmis kadinlari çalistiran veya ücretsiz izin vermeyen isveren veya isveren vekiline bes yüz lira para cezasi verilmesi öngörülüyor. Para cezasinin çok yüksek olmamasi cezanin caydiriciligini azaltiyor. Birçok isyerinin hamile kadinlari son iki haftaya kadar çalistirdigi ve süt izni verme konusunda toleransli davranmadigi biliniyor. Ayrica mevcut Is Yasasi’na göre, is erlerinde emzirme odasi açma 100, kres açma 150’den fazla kadin isçi çalistirilmasi sartina bagli. Çalisma ve Sosyal Güvenlik Bakanligi yaptigi açiklamalarda defalarca, bu durumun isveren üzerinde yarattigi olumsuz sonuçlarin altini çiziyor. Böylelikle çalisan annelere “basinizin çaresine bakin” deniliyor. Çok büyük ölçekli bir isletme olmadigi takdirde, isveren kres açmayi tercih etmediginden, kadin isçi sayisini 150’nin altinda tutuyor. Bu oranin kadin ve erkek isçi sayisina göre hesaplanmamasi da kadin istihdamini etkiliyor. Kres açmayan isyerlerinin 0-5 yas çocuklari için özel kreslerle anlasarak hizmet satin almasi öngörülüyor. Kanun tasarisinda kadin istihdamini tesvik için düsünülen çalisan annelere kres parasi yardimi ise uygulamaya konmadan kaldirildi. Tüm bunlarin etkisiyle, AKP iktidari süresince, çalisan 52 bin 400 kadin isten ayrilip ev hanimi olarak hayatina devam etmeye basladi. Anne olmayi istemek de yasak Kadinlar isyerlerinde de ayrimciliga ugruyor. Büyük ve çokuluslu sirketlerden küçük atölyelere kadar, üretimin her asamasinda, kadin, gebelik ve hastalik mazeretlerinin fazla olacagi öngörüsüyle ise alinirken ikinci planda tutuluyor. Türk Ceza Kanunu’nda cinsiyet temelli ayrimcilik yasaklanmasina ragmen kadinin ise cinsi ayrimcilik sebebiyle alinmadigi kanitlanamayacagindan karar yine isverenin oluyor. Is görüsmelerinde kadinlara evli olup olmadigi, evli ise anne olmayi isteyip istemedigi soruluyor. Çünkü anne adayi her kadin, potansiyel bir zarar kapisi olarak görülüyor. Bazi fabrikalar kadin isçilerine sira ile hamile kalma izni veriyor. Hamile kadinlari baska zorluklar da bekliyor. Saglik kosullarina uygun çalistirilmayan, tuvalete gitmesine bile sinir konularak yogun is temposunda çalistirilan kadinlar saglikli bir bebek dünyaya getirmek için ugras veriyor. Türkiye Istatistik Kurumu verilerine göre yilda yaklasik 2500 kadin anne olmak isterken hayatini kaybediyor. 2005 yilinda yürütülen “Ulusal Anne Ölümleri Arastirmasi” kapsaminda, 53 ilde anne ölüm nedenlerine yönelik yapilan arastirma, 5 anne ölümünden 4’ünün önlenebilir nedenlere bagli meydana geldigini, bunun anne adaylarinin temel saglik hizmetlerinden yararlanamamasindan kaynaklandigini gösteriyor. Çalisma ortamlarinda yaygin olan erkek egemen kültür kadina kimi zaman sözlü, kimi zaman fiziki taciz olarak yansiyor. Bazi isyerlerinde kadinlar esit isi yaptiklari erkeklerden daha az ücret aliyor. Sirketlerin yönetici kadrolarinda oldugu kadar sendikalar ve meslek odalarinda da erkekler çogunlukta oluyor. Kadinlarin üstüne yigilmis ev isi, çocuk bakimi gibi sorumluluklar sendikal örgütlenmelere ve diger sosyal faaliyetlere engel oluyor. Üstelik bu kosullar altinda çalismaya mahkum edilen kadinlarin 58 yasinda emekli olmalari öngörülüyor. Kadinlar zor kosullarda, sigortasiz çalistiriliyor Basbakanlik Kadinin Statüsü Genel Müdürlügü verilerine göre, erkeklerin isgücüne katilim orani yüzde 60,7 iken bu oran kadinlarda yüzde 24.5’te kaliyor. Çalisan kadinlarin yüzde 57,2’si tarim sektöründe ve bunlarin yüzde 50’si de ücretsiz aile isçisi konumunda çalisiyor. Kirsalda çalisan 100 kadindan 84’ü tarim kesiminde ve bunlarin yüzde 77’si herhangi bir ücret almaksizin aile isçisi olarak çalisiyor. Istihdamda yer alan 100 kadindan 58’i herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayitli olmaksizin çalisiyor. Ücretli veya yevmiyeli çalisan kadinlarin yüzde 26,6’si, isveren kadinlarin yüzde 33,8’i, kendi hesabina çalisan kadinlarin yüzde 90,7’si sigortasiz çalisiyor. Yasalar geregi kadinlarin agir islerde çalistirilmalarinin tam hükümle yasak olmasina ragmen, Agir ve Tehlikeli Isler Yönetmeligi kapsaminda degerlendirilen iplik dokuma ve giyim üretim sektöründe çalisanlarin yaklasik yüzde 70’ini kadinlar olusturuyor. Social Watch örgütü tarafindan 2008 yilinda ''egitim, ekonomik faaliyet ve güçlenme'' kriterleri dikkate alinarak yayimlanan ''Toplumsal Cinsiyet Esitligi Indeksi''ne göre Türkiye 139. Sirada bulunuyor. Genel ve yerel yönetimlerde kadinin adi yok Kadin sosyal sorumluluklarinin altinda ezilmis bir sekilde yasamaya mahkum edildiginden, egitim faaliyetlerinden yoksun birakildigindan, genel ve yerel yönetim kadrolarinda neredeyse hiç kadin bulunmuyor. Kadinlarin yüzde 19.4’ünün okuma yazma bilmedigi ülkemizde milletvekillerinin yalnizca yüzde 9’u kadin. Bakanlar Kurulu’nda sadece 2 kadin bakan bulunuyor. 2009 yerel seçimlerinde, Türkiye genelinde seçilen toplam 2.948 belediye baskaninin sadece 27 tanesi yani yüzde 0.9’u kadin. Bu kadinlardan ise sadece iki tanesi il belediye baskani olmus. 31.790 Belediye Meclis üyesinin ise 1.340 tanesini yani yüzde 0.4’ünü kadinlar olusturuyor. Ülkemizde kadin vali ve müstesar bulunmuyor. Kadinlar siddet magduru Hatirlanabilecegi gibi, Avrupa Insan Haklari Mahkemesi, Türkiye’yi, “aile içi siddeti cezalandiracak etkili bir sistem olusturma ve kurbanlari koruyacak yeterli güvenlik kosullarini saglama konusunda basarisiz oldugu” gerekçesiyle uyarmisti. Kararda, kadinlari hedef alan aile içi siddetin yarginin pasif tavri nedeniyle yayginlastigi vurgulanmisti. 2009 yilinda gerçeklestirilen Türkiye’de Kadina Yönelik Aile Içi Siddet Arastirmasi sonuçlarina göre, her 10 kadindan 4’ü esi ya da beraber oldugu kisi tarafindan fiziksel siddete ugruyor. Bu vakalarin yaridan fazlasinin “agir siddet” olarak tanimlanan “vurma, tekmeleme, bogazini sikma, biçak ya da silah kullanma” seklinde gerçeklestigi bildiriliyor. Basbakanlik Kadinin Statüsü Genel Müdürlügünün verilerine göre Türkiye’de, 15-19 yaslari arasindaki siddete ugrayan kadinlarin yüzde 63’ü kendilerine yönelik siddetin hakli bir nedeni oldugunu düsünüyor. Siddet magdurunu devlet de korumuyor Türkiye’de siddet magduru kadinlarin basvurabilecekleri siginma evi sayisinin ülke genelinde 27 tane oldugu bildiriliyor. Bu kurumlardan 14 tanesi Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, digerleri yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluslari bünyesinde hizmet veriyor. Ancak, uzmanlar ülke nüfusu göz önüne alindiginda yaklasik 3 bin siginma evinin gerekli olduguna isaret ediyor. Ayrica, siddete ugrayan kadinlarin büyük çogunlugunun öncelikle karakola basvurdugu, ancak çogu durumda polislerin kadina yönelik siddeti “hakli” ya da “olagan” bulan yaklasimlari nedeniyle, kadinlari sikâyetlerini geri almaya ve evlerine dönmeye ikna etmeye yöneldikleri pek çok raporda vurgulaniyor. Kendisine siddet uygulayan esinden korunmak için defalarca devlet kurumlarina basvuran, bosandigi halde eski esinin siddetinden kurtulamadigi için savciliktan korunma talep eden Zübeyde Yildiz’in eski esi tarafindan öldürülmesi, devletin kadin yurttaslarinin yasam haklarini korumadigini en açik örnegi olarak önümüzde duruyor. Töre cinayetlerinde iki kat artis Basbakanlik Insan Haklari Baskanligi’nin 2008 yilinda hazirladigi “Töre ve Namus Cinayetleri” raporu, töre ve namus cinayetlerine kurban gidenlerin sayisinin son bes yilda patlama yaparak 1100’ü astigini ortaya koyuyor. Uzmanlar, AKP hükümeti ile yükselen gericilik ve muhafazakarlasmanin, özellikle medya üzerinden üretilerek yayginlik kazandigina isaret edilerek, namus cinayetlerindeki önemli yükseliste, bizzat AKP’nin rolü oldugunu belirtiyor. (soL) Haberi Ekleyen: Ali Dursun Bu haber 736 defa okunmuştur.
|
YAZARLAR
VİDEO GALERİ
GÖRELE ' DE HAVA DURUMUARŞİVLEN HABERLERArama |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||