FINDIK SEKTÖRÜNDE SON DURUM – 4
“Serbest Piyasa”da yeni mahsul kabuklu findigin kilogrami 12 liradan islem görmeye basladi.
Kisaca piyasa; Talep ettikleri mal ve hizmetler karsiliginda para vermek isteyen alicilarla, para karsiliginda mal ve hizmet sunmak isteyen saticilarin bulustuklari yer piyasa olarak tanimlanir. Alici ve saticilarin (arz ve talebin) birbirleriyle karsilasmalarina imkan saglayan örgütlü birim piyasayi olusturur. Alici ve saticilarin, anlastiklari (alicinin almaya razi oldugu ve saticinin satmaya razi oldugu parasal deger) parasal deger ise fiyat olmaktadir.
En basit anlamiyla “Serbest Piyasa”; fiyatin arz-talebe göre belirlendigi, devlet tarafindan korunmayan, kontrol edilmeyen, yani devlet müdahalesinin minimuma indirildigi, kararlarin çogunlugunun özel sahislar ya da firmalar tarafindan verildigi piyasa demektir.
Yine en basitinden Arz; diger degiskenler sabitken, belirli bir zamanda, belirli bir fiyattan üreticilerin satmaya hazir olduklari mal veya hizmet miktaridir. Talep; diger degiskenler sabitken, belirli bir zamanda, belirli bir fiyattan tüketicilerin satin almaya hazir olduklari mal veya hizmet miktaridir. Arz üretici boyutunu ele alirken, talep de tüketici boyutunu ele almaktadir.
Bu piyasanin en önemli kurallarindan birisi; Alici ve saticilarin piyasa fiyatini etkilemeyecek kadar çok sayida olmasidir. Findik piyasasina bakildiginda, durum hiçte öyle degildir. Türkiye’de yaklasik 400 bin dolayinda findik üretici varken; buna karsilik irili ufakli findik alan 750-800 dolayinda manav-tüccar-ihracatçi vardir. Bu alicilarin çogunlugu da 11 tane tüccar-ihracatçiya devretmek üzere, kabuklu findik satin alan manavlardan olusmaktadir. Türkiye 2014 yilinda 252.528 ton iç findik ihracina karsilik 2,314 milyar dolar gelir elde etmistir. Bu findigin %56,65 olan 143.056 tonu ilk 5 firma tarafindan, %77,44 olan 195.575 tonu Karadeniz ve Istanbul Findik ve Mamulleri Ihracatçilari Birligine üye 11 firma tarafindan ihraç edilmistir. En büyük ihracatçi olan OLTAN GIDA MADDELERI IHRACAT ITHALAT VE TIC. A.S. tek basina toplam ihracatin %25 olan 63.420.135 Kg. iç findik ihraci gerçeklestirmistir. Böyle bir ortamda “Serbest Piyasa”dan degil, “Tekelci Piyasa”dan söz etmek gerekir.
Tüm Karadeniz bölgesinde 700 bin hektarlik bir alanda; 400 bin dolaylarinda üretici findik tarimiyla ugrasmaktadir. Bunlarin çogunlugu da küçük arazilerde, geçimlik tarim yapan findik üreticileridir. Findik üretimi yapilan arazilerin yasal durumuna baktigimizda; 03.07.2005 tarihli ve 5403 sayili Toprak Koruma ve Arazi Kullanimi Kanununa göre; Asgari tarimsal arazi büyüklügü; dikili tarim arazilerinde 0,5 hektar iken, bu kanunda 30.04.2014 tarih ve 6537 sayili kanunla yapilan degisiklikle, asgari tarimsal arazi büyüklügü; dikili tarim arazilerinde 1 hektara çikarilmistir. Yapilan bu degisiklikle, bundan sonra findik bahçeleri 10 dönümün altinda bölünmeyecektir. Bir örnek vermek gerekirse; Giresun Merkez Ilçedeki toplam 10.146 üreticiden 5.818’nin (%57,34) findikliklari bir hektarin (10 dönüm) altindadir. Bu da su anlama gelmektedir; bu üreticilerin çogunlugu bir ton ve altinda findik üretmektedir. Esas geçim kaynaklari da findik degildir. Küçük üreticilerin çogu da il disinda yasamaktadir. Söyle ki; TÜIK verilerine göre, Türkiye genelinde 1.088.258 Giresunlu yasamaktadir. Bunlarin 383.425 Giresun’da, %65’i olan 704.833 ise il disinda ikamet etmektedir. Il disinda olanlarin 487.115 Istanbul, 53.407’i Kocaeli’nde ve geriye kalan 164.311 kiside diger illerde bulunmaktadir. Bu durumda açikça göstermektedir ki, bu insanlarin çogu geçinemediklerinden dolayi, Giresun’u terk etmek zorunda kalmislardir.
Giresun’da “Gurbetçi Üretici “ diye bir kavram vardir. Il disindakilerin çogu kendilerine miras hukuku yoluyla geçen küçük arazi sahipleridir. Yillik izinlerini-tatillerini findik toplama zamanina göre ayarlarlar, Agustos-Eylül ayinda da gelip findiklarini toplar, hem de tatil yaparlar. Bir ton ve altinda findik üreten bu üreticiler, ürünlerini bekletemezler. Çünkü esas geçim kaynaklari bu degildir. Agustos-Eylül ayi içinde findiklarini satarak yada emanete vererek, yasadiklari illere geri dönerler.
Yine halk arasinda “Findik Veresiye” diye bir kavram daha vardir. Yil içerisinde temel ihtiyaç maddeleri (gida-giyim) yaninda, gübre ve tarim ilaci alimi dahil olmak üzere, Eylül ayinda ödenecek her türlü borçlanmaya “findik veresiye” denir. Eylül ayi geldiginde ise, okullar açilacak, bayram için kurbanlik alinacak, dügünler yapilacaktir. Bir yil önce de “Zirai Don” olmus , orta ve yüksek kolda findik yanmis, üreticinin ödeyemedigi borçlari da birikmistir. Bütün bunlar içinde nakit paraya ihtiyaç vardir.
Üreticilerin bir kismi da, yil içerisindeki acil para ihtiyaçlarini, devamli findiklarini verdikleri manav-tüccar-ihracatçidan karsilarlar, findiga baslamadan hemen öncesinde onlardan bir miktar avans kredi (findik toplama ücretlerinde kullanmak için) bile kullanirlar, sonuçta da findiklarini, kredi kullandiklari manav-tüccar-ihracatçiya satmak zorunda kalirlar.
Yukarida degindigimiz bütün bu nedenlerle de; son yillara baktigimizda findigin %65-70'i ilk üç ayda(Agustos-Eylül-Ekim) piyasaya inmektedir. Fazla findik arzindan dolayi da fiyatlar olumsuz etkilenmektedir.
Bütün bunlari degerlendirdigimizde; findik piyasasinda üretici sayisi çok ve mali yönden güçsüz, buna karsilik alici (tüccar-ihracatçi) sayisi az ve mali yönden güçlü durumdadir. Böyle durumlarda piyasayi yönlendiren tüccar-ihracatçi olmaktadir. Bu sartlarda üretici; bir avuç tüccar-ihracatçinin belirleyecegi fiyattan ürününü satmak zorundadir. Simdilerde, findigini verecegi alternatif bir müdahale kurumu da (Devlet adina findik alan Fiskobirlik ya da TMO) henüz yoktur. Üreticide, piyasa fiyatina razi olmaktadir.
Peki üreticiler olarak bizler ne yapmaliyiz.
Yillardir sürdürülen tarim politikalari nedeniyle üretici devamli magdur edildi. Tabi ki bu bizim “kaderimiz” degildir. Tehlikeli bu gidise “dur” denmelidir. Bu nedenle yapabileceklerimiz vardir. En basta üretici olarak, kendi çikarlarimizi koruyacak bir örgütlenme saglamaliyiz. Sendika, kooperatif, dernek altinda örgütlenerek, omuz omuza vermek zorundayiz.
Bunun disinda;
1- Ürünümüzü pazara erken indirmemeliyiz,
2- Emanete findik vermemeliyiz,
3- Köy kooperatifleri kurarak, ürünlerimizi ortak pazarlamaliyiz,
4- Findik fiyati maliyet üzerinden hesaplanmali,
5- En önemlisi de, üretici olarak ürünümüze sahip çikmaliyiz,
Findik üreticisi olarak sesimizi yükselterek taleplerimizi dillendirmeliyiz. Öncelikle üreticilerin magduriyet yasamasinin baslangici olan birlikleri (Fiskobirlik) yok eden ve devlet destegini ortadan kaldiran 4572 sayili birlikler yasasi basta olmak üzere “Serbest Piyasa Kurali”ni uygulamadan kaldiracak yeni yasal düzenlemeler yapilmasi için mücadele etmeliyiz. Bunlari yaparken ürünümüz üzerinden para kazananlarin “örgütlü” davrandiklarini unutmamaliyiz. Haklarimizi kazanmanin yolunun birlikte olmaktan geçtigini bilmeliyiz. Ekonomik olarak hak kazanmanin asil yolunun siyasi mücadele oldugu gerçegiyle, “Demokratik Halkçi Iktidar” mücadelesini temel almaliyiz.
Tüm-Köy-Sen Giresun Temsilcisi Orhan Kara
Bu yazı 2362 defa okunmuştur.