Islam'da Ölüye 7.Gün, 40.Gün, 52.Gün var mi?
Bu tarz adetler , törenler Islam'da bulunmamaktadir . Islam dininin iki kaynagi olan Kuran-i Kerim'de ve sahih hadis-i seriflerinde bu konuyla ilgili bir bilgiye rastlanilmamistir.
Eger böyle bir sey Islamda caiz olmus olsaydi Rasulullah s.a.v. ölen çocuklarina ve ashabina , sahabeler de kendi yakinlarina bu isi yapmaktan geri kalmazlardi .
Rasulullah'in vefatindan sonra dahi hiç bir sahabe böyle bir seyi yapmamistir. Mezheb imamlarindan da bu konuda bir bilgi gelmemistir.
Bu konuya benzer (o da ölüm degil dogum günüyle ilgili - mevlid) ilk bilgi Rasulullahin vefatindan 300 (sii Fatimiler) - 400 (sünni) yil sonra görülmüstür.
Rasulullah'in Dogum gününe bu adet sokusturulunca, daha sonraki zamanlarda da ümmetine ölüm günleri için de tertib edilmeye baslanmistir.
Üstelik ölüm günü için bir kez de degil, 3 defa arka arkaya (7, 40, 52. günlerine ) düzenleme geregi hissedilmistir. Bu sayilar, mucidinin ugurlu sayilari(!) olmasi muhtemeldir.
Halk arasinda yine kulaktan dolma bilgilerle bu gecelerden sonuncusu olan 52. gün için "etin kemikten ayrildigi gün" inanisi olusmustur. Bu bilgiye hangi kasap onay vermistir bilinmemektedir.
Halbuki herkesin et , kemik , kas yapi ve bünyesi farklidir.
Üstelik sicak günlerde cenaze daha mezara konmadan koktugu , ya da yillar sonra bile açilan mezarda hiç bir çürüme olayinin baslamadigi tesbit edilmektedir.
Bunda ibretler olabilecegi (firavun)gibi cenazenin bulundugu yerin yapisiyla da iliskisi olabilir.
Cenazenin arkasindan düzenlenen kur'an okuma, yemek verme (mevlid organizasyonu) için bu güne kadar delil ile onay veren bir alime rastlayamama ragmen 80 milyonluk ülkeye bu bid'at nasil yerlesti anlamak zor da olsa, sünnetten uzak insanlarin bidat seviciligini bildigimden cevabimi bulmus oluyorum.
Bu merasimler hakkinda görüsünü söyle açiklayan alimlerde vardir :
Imam Serani, "Son zamanlarda zuhur eden büyük bidatlardan biri de, ibadet diye üzerine düstükleri mevlit cemiyetleridir."
Ibni Abidin, "Ölüleri hayirla yad etmek vaciptir. Ama onlarin arkasindan 7, 40 ve 52. geceler bidattir. Muayyen gün ve gecelerde evlerde mevlit okutmak o mümin ölüye iskence etmek hükmündedir.
Daha önce de bahsettigimiz gibi Islâm dünyasinda mevlid merasimi ilk defa, Misir'da hüküm süren sii (sia) firkasindan Fatimîler (910-1171) tarafindan tertiplenmistir.
Bu merasimler saraya ait olup, sadece devlet erkani arasinda cereyan etmekte idi. Fatimîler, Hz. Ali (r.a.) ve Fatima (r.anha.)'in dogum günlerinde de mevlid merasimleri tertip ederlerdi
Osmanlilar tarafindan mevlid,ilk defa III. Murat zamaninda, 1588'de resmi hale getirildi. Merasimler, belirlenmis tesrifât kaidelerine uygun olarak sarayda tertiplenir, ayrica, önceleri Ayasofya Camii'nde, sonralari ise Sultan Ahmed Camii'nde yapilan merasimlere, devlet erkaniyla birlikte halk da katilirdi.
Bu merasimlerde, önce muezzin tarafindan Kur'an-i Kerîm okunur, bunun pesinden de vaazlar verilirdi. Daha sonra mevlidhân kürsüye çikar ve bir bölüm okuduktan sonra iner hediyesini alir ve ikinci mevlidhan kürsüye çikarak, okumaya devam eder ve belirlenmis kaideler çerçevesinde mevlid kutlamalari son bulurdu.
Bu resmi kutlamalar daha sonralari laiklik ilkesine ragmen Diyanet araciligi ile Radyo ve TV'lerde aynen sürdürülmüstür. Zaten bu tür merasimler ve kandilller Islam'in özünde olmus olsaydi Allah'a ve Rasulune harb açan rejimlerin idaresindeki ülkelerde izin verilmesi mümkün olmazdi.
Halkin bu bid'atlere önem verdigini bilen belam ve tagutlar ; ayni Cuma namazina müdahale ederek kendi izin verdikleri ve gönderdikleri hutbeler esliginde kafirlere ve seriati kaldiran laik düzenin kurucalarina dualar ettirerek dininden habersiz atalar izinde giden saf halkini uyusturmaya devam ederek böylece kendilerinden "Allah devletten razi olsun , Allah devlete millete zeval vermesin , bak camiler açik , namaza , hacca izin veriyorlar" dedirterek muvahhidlere karsi hainlerin en büyük destekleyicisi kesilirler.
Islami sadece namaz , oruç ve hac'dan ibaret sanan bu gafiller, uluhiyet tevhidinin en büyük özelligi olan olan hakimiyet mevhumunun yetimleridirler.
Allahin hükümlerine savas açan bu zamane firavun taklitçileri, Islam motifli imaji verilerek dini tahrif etmek amaçli ortaya çikartilan kisilerin ve bid'atlerin savunucusu ve tertipleyicisidirler.
Kafirlerle savasip Seriatin yayilmasi için canlariyla ve mallariyla mücadele eden hatta ülkelerinde kabri bile bulunan Eyyub el Ensari gibi sahabeler , Cennetle müjdelenen sahabeler duruken, baska bir bid'at elebasicisi olan Celalettin Rumi nami diger Mevlana'yi her sene anar, UNESCO (Birlesmis Milletler Egitim Bilim ve Kültür Kurumu), isimli kafirlerin faydasi için çalisan kurulus tarafindan 2007 dünya mevlana yili ilan ederek dünyanin her tarafindan budisti , samani , laiki, yahudisi , hiristiyani ziyaretine gitmesine kolayliklar saglanir.
Halbuki bu ziyaretçiler , ziyaret ettikleri sahsin peygamberine(s.a.v.), Hasa gerici , yobaz , katil , irz düsmani gibi küfürleri savurmaktan geri durmazlar.
Iste tüm kafirlerin istedigi müslüman tiplemesi; peygamberimiz hz. Muhammed s.a.v. gibi ya da cennetle müjdelenen sahabeler gibi degil aksine, Mogol imparatoru kafir Cengiz Han'in milyonlarca müslümani katlederken, cihad etmek yerine pervane gibi dönen Celalettin-i Rumi'dir.
Bu yüzden bu tarz bid'atler ve bidatçiler tüm kafirler tarafindan "eger bizden olmuyorlarsa o zaman böyle sapik müslüman olarak kalsinlar" anlayisiyla her yerde destek görürler.
Tekrar konumuza dönersek ; Rasulullah (s.a.s.)'in dogumunu ve hayatini medh ve senâ eden, "Mevlid" adini tasiyan çok eser kaleme alinmistir. Bu eserler daha sonra, mevlid merasimlerinde, mevlidhanlar tarafindan tegannî ile okunmaya baslanmistir. Bunlarin Türkçede en meshur olani Süleyman Çelebi'nin "Vesiletun-Necât" adindaki mevlididir.
( Süleyman Çelebi hakkinda kaynaklarda pek fazla bir bilgi yoktur. Onun, Yildirim Beyazit zamaninda Divan-i Hümayûn Hocasi oldugu, sonra da Bursa Ulu Camii'ne imam tayin edildigi bilinmektedir.)
Ilk zamanlar, sirf Rasulullah (s.a.s.)'in dogdugu zaman ve sadece camilerde okunan mevlid, sonralari para karsiliginda hanendeler tarafindan rastgele zamanlarda okunur olmustur. Kandil gecelerinde, ölülerin ardindan; yedinci, kirkinci, elli ikinci gecelerinde, sene-i devriyelerinde de mevlidler okunmaya baslanmistir.
Mevlid metinlerini kaleme alanlar, hiç bir zaman hanendeler tarafindan camilerde, makamli bir sekilde, ibadet yapiyor süsü verilerek türkü, sarki söyler gibi okunmasini akillarina getirmemisler; yalnizca Peygamber'e olan asiri sevgileri onlari, onun hatirasini canli tutmak için bu tür eserleri yazmaya sevketmistir.
Mevlidler, dinde olmadigi halde varmis gibi, ibadet çesitleri arasina katilmistir. Bundan dolayi, mevlid merasimleri düzenlemek ve mevlid okumak bir bid'attir. Hattâ Islâm'da olmayan, ölünün yedinci, kirkinci, elli ikinci gecelerinde okunmasi Islamla ilgili olmayan bir merasim ve ibadet sekli ile icra edilmesi haramdir.
Ancak, Mevlid, halk arasinda büyük bir ibadet olarak kabul edilmekte, ölülerin ruhu için mevlidler okutularak, onlarin günahlarinin bagislanacagi zannedilmektedir.
Halkin cehaletinden ve yanlis itikadlarindan istifade eden mevlid okuyucu hanendeler, bir piyasa olusturarak, bunu ticarî bir çikar araci yapmislardir.
Bu tip bir kabul ve davranisin Islamî olmadigi hususu ile ilgili herhangi bir ihtilaf sözkonusu degildir. Böyle bir olaya sebeb olan herkes dinen sorumludur.
Merasimlerde mevlid okunmasinin vazgeçilmez bir âdet haline getirilisinin sakincalarindan biri de, netice olarak insan kelâmi bir siir olan bu metinlerin, okunmasi ve dinlenilmesi ibadet olan Kur'an ile esdegerde görülmege ve degerlendirilmege baslanilmasi tehlikesidir.
Bunu yani mevlid okutmayi maneviyat için yapiyor ve , o maneviyat sahibi kimsede Islam dininden oldugunu iddia ediyorsa , bilsin ki islam dininde böyle bir seyler (mevlid- 7 , 40 , 52. geceler) yoktur .
Bunlar islam alimlerinin kabul etmedigi, ret ettiklerindendir.
Bunlar islam dinine sonradan eklenenlerdir .
Islam , sonradan eklenenlere, göze hos gelsede bidattir der !
Allah rasulu bidat hakkinda Huzeyfe b. el-Yamân'in rivâyet ettigi bir hadis-i serifte:
"Allah bid'at sahibinin orucunu, namazini, sadakasini, haccini, umresini, cihadini, sarfini (maddi yardimini), sehadetini kabul etmez. O, kilin yagdan çiktigi gibi Islâm'dan çikar. "
(Ibn Mace, Mukaddime, 7/49).
Bu ikaz karsisinda müslümanlarin dikkatli davranacaklari ve bid'atin ne oldugunu arastiracaklari muhakkaktir.
Abdullah b. Abbâs (r.a.)'dan rivâyet edilen bir hadiste söyle buyrulur:
"Allah, bid'at sahibinin amelini, bid'atindan vazgeçinceye kadar kabul etmez."
(Ibn Mâce, Mukaddime, 7/50)
Amellerinin kabul edilmeyecegini bilen bir müslüman korkar ve neyin bid'at olup, neyin olmadigini arastirir.
Meselâ, Rasûlullah'a selam ve salât Allah'in emridir. Ama Rasûlullah'i anmak için dini törenler yapmak ve mevlid okutmak kimin emridir?
Ölüleri hayirla anmak ve onlara dua etmek sünnette vardir. Fakat ölüler için mevlid okutup, yedinci , kirkinci, elli ikinci geceleri tertip etmek Islâm'in hangi hükmüne dayanir.
Allah için sadaka vermek, zekât ve fitre dagitmak Allah'in emri geregidir. Ama ölen birisi için devir-iskat, yani ölünün ibadet borcunu düsürmek için mal ve para taksimi yapmak, sabun, igne, iplik dagitmak kimin emridir?
ipucu vereyim (seytan)
Simdi asil bize düsen ;
Ölünün arkasindan Kur'an okunur mu ?
Dua edildigi malum , Kurandan dua mahiyetindeki sureler, ayetler okunabilir mi?
Okunursa ölü hisseder, faydasi olur mu ?
Tüm bu sorularin cevabini kaynaklariyla incelememiz için :
http://www.islam-tr.com/forum/tevhi...an-okumak-dua-etmek-kabir-ziyareti-kitap.html
http://www.islam-tr.com/forum/tevhid/10455-kabir-basinda-oluye-kuran-okunmasi.html
Bu yazı 1970 defa okunmuştur.