AKP ekonomisi: Artan bagimlilik
Geçen hafta bu kösede AKP iktidarinin ekonomik bilançosunu tartismaya basladim. Kisaca hatirlatayim:
On bir yilda gerçeklesen yüzde 4,5’luk büyüme temposu “orta halli”dir. Daha hizli büyüyen çevre ekonomileri ile temel fark, Türkiye’de sermaye birikiminin yetersiz olmasidir. Ulusal tasarruflar ise çok daha düsük oranlarda kalmis; bu durum kronik dis açiklara yol açmistir. Bu, göreli durgunluk ile dis bagimliligin birlikte gerçeklesmesi anlamina gelmistir.
Bugün dis bagimliligin AKP’li yillar içinde arttigini, asagidaki tablodan yararlanarak göstermek istiyorum.
Tablo Türkiye’de neoliberalizmin 34 yilini bes alt-döneme ayiriyor. 12 Eylül ve Özal dönemi (1980-1988); koalisyonlar ve popülizme kismî dönüs (1989-1997); IMF gözetiminde durgunluk yillari (1998-2002); AKP’nin “lâle devri” (2003-2007) ve AKP’nin durgunlasma yillari (2008-2013)...
Ek bir not: IMF gözetiminin son dalgasi 1998’de baslamis; AKP tarafindan yeni bir anlasma da yapilarak Mayis 2008’e kadar açikça; sonraki bes yilda da fiilen sürdürülmüstür.
Üç göstergenin dönem ortalamalarini inceliyoruz: (1) Yabanci sermaye girislerinin dolarli milli gelire orani; (2) ortalama büyüme; (3) cari islem dengesinin milli gelire orani...
* * *
12 Eylül-Özal döneminde sermaye giris-çikislari denetlenmekteydi; büyümenin yol açtigi dis açigin finansmani, yabanci sermaye girisleriyle karsilanmaktaydi. Dis kaynaklarin ve cari açigin milli gelire orani, bu nedenle, asagi yukari aynidir.
1989 sonrasinda emekçi siniflar 12 Eylül rejimindeki kayiplarinin bir bölümünü geri aldi. Koalisyon iktidarlari popülizme savruldu. Buna karsi sermaye hareketleri serbestlestirildi ve dis kaynak girislerinde ilimli bir artis gerçeklesti. 1994 krizinde gerçeklesen devalüasyonun ve Merkez Bankasi’nin döviz kuru politikasinin katkilariyla dis açik/milli gelir orani yüzde 1’in altinda kaldi. Artan yabanci sermaye girisleri ise cari açiktan çok rezerv biriktirmeye ve yerli aktörlerin ülke disina kaynak aktarimina tahsis edildi.
1998’le baslayan ara-dönem, öncekiyle süreklilik gösterir. Iki küçülme/kriz yili, yabanci sermaye girislerini frenledi; yerli aktörlerin dis dünyaya kaynak aktarimi süregeldi. Cari açik orani yine yüzde 1’in altindadir.
Böylece 1980-2002 yillari için iki genelleme yapabiliyoruz: Birinci olarak, bu dönemde Türkiye ekonomisinin ciddi bir dis açik sorunu yoktur. Gümrük Birligi’ni dislayan ve DTÖ kurallari ile yetinen aktif bir dis ticaret politikasi, hizli büyüme ile dis dengeyi uzlastirabilirdi. Nitekim 1990 ve 1997’de yüzde 8-9’luk büyüme, yüzde 2’nin altinda dis açiklarla gerçeklestirilmisti. Ikinci olarak, büyüme süreci dis kaynaklara bagimli degildir. Yani, sermaye hareketlerinin serbestlestirilmesi, büyümeyi desteklememistir.
AKP’li yillara geçelim. Önce ilk bes yil: Yabanci sermaye girisleri cosar; iç talebi pompalar; kisa dönemli büyüme ivmesini yukari çeker. Dis kaynaklar ile büyüme; büyüme ile de cari açik arasindaki baglantilar hizla artar. Kisacasi, ekonominin kaderi dis kaynak hareketlerine baglanmakta; dis bagimlilik yogunlasmaktadir.
“Lâle devri”ni izleyen alti yilda bu bagimlilik daha da agirlasmistir. Ortalama büyüme yari-yariya düsmüs; buna ragmen cari açiklarin milli gelire orani hizla (%33) tirmanmistir. Milli gelirin net olarak küçüldügü 2008-2009’da dahi ekonomi 53 milyar dolara (milli gelirin yüzde 4’üne) yaklasan cari açik vermistir. “Lâle devri” sonunda kapasite sinirlarina yaklasan ekonomiyi, dis kaynak girisleriyle canlandirmak güçlesmekte; yüzde 20 esigini asamayan bir sermaye birikimi ile büyüme patikasini yukari kaydirmak mümkün olamamaktadir.
Yabanci sermaye (YS), Cari denge (CD), Milli gelire (GSYH’ye) oranlar; büyüme (%)
* * *
Böylece, AKP’nin on bir yili içinde, belli bir büyüme temposunun yarattigi dis açik göreli olarak tirmanmistir. Ulusal tasarruf orani, dönem boyunca her yil ortalama yüzde 1,9 oraninda düsen bir egilim göstermistir. Ekonominin dis kaynaklara bagimliligi böylece artmistir. Öte yandan astronomik yabanci sermaye girislerinin büyümeyi destekleme gücü de asinmistir. Demek ki, artan bagimlilik ise de yaramamaktadir.
Peki, bu is nereye kadar sürer? Tartismak üzere...
Bu yazı 1316 defa okunmuştur.