Korkut Boratav
Farklı bir kriz dalgası mı?
16 Eylül 2013, 06:01
Farkli bir kriz dalgasi mi? Son aylarin ekonomik ortami, neoliberal dönemde birkaç kez yasanan tipik bir “Güney krizi” habercisi gibi görünüyor.Farkli bir kriz dalgasi mi?Mayis-Agustos 2013’te uluslararasi piyasalar yeni bir çalkantiya sürüklendi; ancak “yükselen ekonomiler” üzerinde yogunlasarak… “2008-2009 krizinin uzantilarindan biri” diyenler yaniliyorlar; zira farkli bir tablo söz konusudur. Kisaca açiklayalim.2008’de patlak veren uluslararasi krizin, Bati ekonomilerini bir büyük durgunluk içine sürükleyerek tamamlandigi söylenebilir. Sonucu özetleyelim: Emek paylarinda dramatik asinma, yüksek issizlik ve artan esitsizlik içinde durgunlasan ekonomiler… Sermayenin “istikrar” arayisi böyle saglanmistir.Bu kriz çevre ekonomilerine yansidi; ancak yaygin bunalimlara yol açmadan… Bati’da küçülmenin dis talebe tasinmasi ihracatçi büyük çevre ekonomilerini etkiledi. Ne var ki, bu ülkelerin çogunlugu kriz ortami ile dis denge veya cari fazla kosullari içinde karsilasmisti. Bu sayede ihracattaki daralmalari iç talebi pompalayarak telafi edebildiler ve uluslararasi krizi küçülmeden geçistirdiler. Uçtaki örnek olan Çin, 2009’u yüzde 9’u asan bir büyüme ile tamamladi. Dissal kirilganlik tasiyan “Güney” ekonomileri uluslararasi krize karsi bu esnekligi gösteremediler; ancak bunlar küçük bir azinlik olarak kaldi. Bu nedenle 2008 sonrasinda uluslararasi krizin derinlesmesini çevre ekonomilerinin engelledigi düsünüldü.***Mayis-Agustos çalkantilari ise emperyalizmin çevresine özgü bir krizin habercisi olarak görülmeli. 2008-2012’den, yani metropol sermayesinin bunalimindan farkli bir kriz türünden söz ediyoruz.Bu tür krizlerin evveliyatinda çevre ülkelerine dönük yabanci sermaye akimlari hizla artar; ekonomiler canlanir. Ucuzlayan döviz, dis açiklari, dis borçlari tirmandirir. Ne var ki, ülkeye özgü veya dissal etkenler, er veya geç isleri tersine döndürür; dis kaynak akimlari aniden yavaslar; çikisa dönüsebilir. Dis borçlar döviz kazandirmayan alanlari (örnegin insaat sektörünü) beslemisse, ulusal paralar hizla deger yitirir; borç taksitleri ödenemez; finansal kriz patlak verir. Çogu kez bu krizler IMF araciligiyla emperyalizm tarafindan yönetilir. Dis yükümlülüklerin, banka alacaklarinin karsilanmasi öncelik kazanir. Bu öncelik ekonomileri küçülmeye sürükler.Bu halkalardan olusan senaryo, son ABD-Avrupa krizinden tamamen farklidir. 1980’li yillarin baslarinda Latin Amerika’da patlak veren borç krizi; 1994’te Meksika ve Türkiye’yi, 1998-2001 döneminde önce Dogu Asya’yi, sonra adim adim Rusya, Brezilya, Arjantin ve Türkiye’yi etkileyen krizler hep bu türdendir.***Bugünkü ortamla benzerlikler nedir? ABD-Avrupa krizinin yönetimi 2009 sonlarinda tamamen finans kapitalin denetimine geçti ve Bati merkez bankalari abartili parasal genislemeye yöneldiler. Artan likidite, krediye, üretime dönüsmedi; bankalarin kurtarilmasina, spekülatif sermayeye aktarildi.Bunlarin büyük bölümü Türkiye gibi “yükselen” ekonomilerde devlet tahvillerine, borsalara, yatirim fonlarina gitti. Institute of International Finance’in son raporuna göre otuz “yükselen” ekonomiye yabanci sermaye girisleri 2009 sonrasinda iki misli artarak geçen yil 1200 milyar (1,2 trilyon) dolara ulasti. Bu ortam, on bes yil önceki Dogu Asya krizinin arifesini andirmaktaydi. Büyük “Güney” ekonomilerine bol kepçe sermaye girisleri dövizi ucuzlatti; “kur savaslari” yakinmalari içinde dis fazlalar hizla eridi (örnek Malezya ve Tayland) veya açiklara dönüstü (örnek Brezilya, Endonezya, Sili, Arjantin). Kronik ve artan dis açik veren ekonomilerde ise bunlarin finansmani endise uyandirmaya basladi. Örnekleri verelim: 2011-2012’de cari islem açiklarini astronomik (75 ve 100 milyar dolarlik) esiklere ulastiran Türkiye ile Hindistan ve yüksek oranli dis açigi süregelen Güney Afrika…Önceki “Güney” krizlerinde oldugu gibi sarkacin “olumlu” salinimina son veren bir etken meydana gelecekti. Bu kez, Bernanke’nin bir demeci vesile oldu; FED’in parasal genislemeyi frenleme olasiligini güçlendirdi ve (yukarida degindigim) çevreye özgü bir kriz senaryosunu hizla gündeme getirdi: Mayis-Agustos aylarinda yabanci sermaye girislerinde ani bir yavaslama ve öncelikle döviz piyasalarina yansiyan finansal gerilimler… Bir gösterge olarak sadece döviz fiyatlarina bakarsak, yukarida saydigim ülkeler, bu dört ayin geriliminden en çok etkilenenler oldu.Böylece, son aylarin ekonomik ortami, neoliberal dönemde birkaç kez yasanan tipik bir “Güney krizi” habercisi gibi görünüyor. Bu krizler, sermaye hareketlerindeki dalgalanmalara karsi en kirilgan konumda olan ülkelerde yogunlasir. Metropol ekonomileri bu krizlerden etkilenmez; hatta yararlanabilir. Dikkat ediniz: Mayis-Agustos konjonktürü, hem Bati Avrupa’da hem de ABD’de üretim göstergelerinin iyilestigi bir döneme denk gelmistir ve oralardaki her olumlu haber, “Güney” cografyasindaki gerilimleri artirmistir.Mayis-Agustos çalkantilarina simdilik “bir kriz habercisi” dedik. ABD göstergeleri bozulur; FED tavir degistirir; “haberci” bizleri yaniltmis olur. Her seyin mümkün oldugu kaotik bir dünyadayiz.
Bu yazı 1215 defa okunmuştur.
Paylaş
|
GÖRELE ' DE HAVA DURUMU
RÖPORTAJ
Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi
|