Kiliç: Statükonun kibirli mensuplari...
Anayasa Mahkemesi üyeligine seçilen Hicabi Dursun ve Celal Mümtaz Akinci'nin yemin töreni, Anayasa Mahkemesinde gerçeklestirildi.
ANKARA (A.A) - Anayasa Mahkemesi Baskani Hasim Kiliç, ''Anayasa Mahkemesi dün oldugu gibi bugün de yarin da Atatürk'ün hedef gösterdigi çagdas uygarlik düzeyini yakalamis, gerçekten demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinin tam bir yansizlik içinde koruyucusu ve en büyük güvencesi olacaktir'' dedi.
Anayasa Mahkemesi üyeligine seçilen Hicabi Dursun ve Celal Mümtaz Akinci'nin yemin töreni, Anayasa Mahkemesinde gerçeklestirildi.
Anayasa Mahkemesi Baskani Kiliç ile yeni üyeler Dursun ve Akinci, Devlet Bakani ve Basbakan Yardimcisi Bülent Arinç, Devlet Bakani ve Basbakan Yardimcisi Cemil Çiçek, Adalet Bakani Sadullah Ergin ve Içisleri Bakani Besir Atalay'in da aralarinda bulundugu davetlileri, Anayasa Mahkemesi girisindeki salonda karsiladi. Kiliç, Cumhurbaskani Abdullah Gül ve Basbakan Recep Tayyip Erdogan'i ise binanin girisinde karsiladi.
Anayasa Mahkemesi Baskani Hasim Kiliç, 2949 sayili sayili Kanun'un 7. maddesi uyarinca ''Türkiye Cumhuriyeti Anayasasi'ni koruma; Anayasa Mahkemesi üyeligi görevini dogruluk, tarafsizlik ve hakka saygi duygusu içinde'' yerine getirme sözlerini içeren andin içilmesi zorunlulugunun büyük anlam tasidigini belirterek, ''Tarih ve Türk ulusu önünde yüklenilen sorumlulugun önemini vurgulayan ant içme töreninin Anayasa'ya sadakat görevini de simgeledigi kuskusuzdur'' diye konustu.
Kiliç, sözlerini söyle sürdürdü:
''Son derece onurlu ancak ayni ölçüde de sorumluluk gerektiren Anayasa Mahkemesi üyeligine, bugün ant içerek baslayacak olan üyelerimizin Anayasanin baglayiciligi ve üstünlügü ilkesini savunarak görevini sorumluluk bilinci içinde Anayasa'ya, yasaya ve hukuka uygun olarak olusacak vicdani kanaatlerine göre yerine getirecekleri kuskusuzdur.
Korumak üzere kendilerine emanet edilen Anayasa'nin temel ilkelerinin dogasini bozmadan sürdürecekleri görev anlayisi biraz sonra yapacaklari yeminin en önemli sonucu olacaktir.
Mahkemenin bagimsiz ve güvenceli yapisi, ödünsüz görev yapma anlayisini egemen kilacak bir çalisma ortamini olusturacaktir. Anayasa Mahkemesi dün oldugu gibi bugün de yarin da Atatürk'ün hedef gösterdigi çagdas uygarlik düzeyini yakalamis, gerçekten demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinin tam bir yansizlik içinde koruyucusu ve en büyük güvencesi olacaktir.''
Hasim Kiliç, 12 Eylülde yapilan halk oylamasi sonucu kabul edilen Anayasa degisiklikleriyle Anayasa Mahkemesinde hem yapisal, hem de fonksiyonel anlamda büyük degisiklikler oldugunu ifade ederek, mahkemenin üye sayisinin arttirildigini bu çerçevede 4 yedek üyenin asil üyelige geçirilmesi ve bugün yapacaklari yeminle aralarina katilacak olan iki üyenin de göreve baslamasiyla kurulun on yedi olan üye sayisinin tamamlanmis olacagini söyledi.
AIHM'DEKI DOSYALARIN YÜZDE 12'SI TÜRKIYE'DEN YAPILAN SIKAYETLERDEN OLUSMAKTADIR
Üye sayisinin artirilmasinda en önemli gerekçe olarak gösterilen ve Anayasa Mahkemesine Anayasa'nin 148. maddesinde yapilan degisiklikle görev olarak tevdi edilen ''Bireysel Basvuru''nun, olaganüstü bir kanun yolu olarak milletin hizmetine sunuldugunu belirten Kiliç, sunlari kaydetti:
''Bilindigi üzere bireysel basvuru, ya da Anayasa sikayeti, anayasamizda güvence altina alinmis olan hak ve özgürlüklerden herhangi birisinin yasama, yürütme ve yargi güçleri tarafindan ihlal edilmesi halinde basvurulan bir yoldur. Haklari ihlal edilen vatandaslarimizin, tüm kanun yollarini tükettikten sonra, basvurduklari Avrupa Insan Haklari Mahkemesine Türkiye'den yapilan basvuru sayisinin toplamda önemli bir sayiya ulastigi hepimizin bilgisi dahilindedir. Avrupa Insan Haklari Mahkemesinin önünde beklemekte olan 120 bini askin dosyanin yüzde 12'si Türkiye'den yapilan sikayetlerden olusmaktadir. Bu sikayetlerden karara baglananlarin büyük bölümü üzülerek belirtmeliyim ki adil yargilama hakkinin ihlali ile ilgilidir. Bu tablo, köklü bir anayasa yargisi gelenegine sahip olan ülkemiz açisindan; bagimsiz, tarafsiz, hizli, etkili ve adil bir yargilama sisteminin önündeki engellerin kaldirilmasini hayati bir yükümlülük olarak göstermektedir. Eger bir ülkede yilda 15 binden fazla dava dosyasi zaman asimina ugruyorsa, bunun çözüm yollarini elestirmeye ve ötelemeye hiçkimsenin hakki yoktur.
Esasen, Anayasanin 2004 yilinda gerçeklestirilen degisiklikle insan haklarina iliskin uluslararasi sözlesmelerin milli yasalarla farkli hükümler içermesi durumunda, uluslararasi sözlesmelerin uygulama önceligine sahip kilinmasi, bireysel basvuruya iliskin anayasal alt yapinin mevcut oldugunu açikça göstermesine ragmen, yargi organlarinca bunun uygulamaya geçirilmedigi de açik bir gerçektir. Bu düzenleme ile Anayasa koyucunun iradesi, evrensel hale gelmis hak ve özgürlük standartlarinin, vatandaslarimiz için de uygulanmasini istemekten baska bir anlam tasimamaktadir.''
BIREYSEL BASVURU, ÖNEMLI BIR DENETIM YOLU OLACAKTIR
Bireysel basvurunun, Türkiye'deki yargi organlarinin uygulamasiyla, uluslararasi yargi uygulamalari arasindaki uyumun saglanmasini mümkün kilacagini, özgürlük ekseninde yükselen uluslararasi insan haklari uygulamalarinin ulusal referansa dönüserek devlet ve toplum hayatina egemen olabilecegini vurgulayan Kiliç, ''Açikça ifade etmek gerekirse bireysel basvuru, tüm yargi organlarini kusatarak, adil yargilama konusunda daha duyarli, davranmalarini saglayacak önemli bir denetim yolu olacaktir'' dedi.
Anayasa'da yapilan degisiklikle bireysel basvurulari karara baglamak üzere mahkeme bünyesinde bir baskan ve dört üyeden olusan iki bölüm olusturuldugunu ve en geç iki yil içinde hazirliklarin tamamlanarak sikayetlerin kabul edilmeye baslanacaginin öngörüldügünü kaydeden Kiliç, Anayasa Mahkemesinin, bu çerçevede hazirliklara hizla basladigini ve bireysel basvurunun uygulamaya dönük hukuksal alt yapisinin olusturulmasi için basta Avrupa Insan Haklari Mahkemesi olmak üzere bireysel basvurunun uzun zamandir uygulandigi Almanya, Ispanya, Avusturya ve Kore'ye bes ayri meslektaslarinin gönderildigini, bunlardan bir bölümünün incelemelerini tamamlayarak yurda döndüklerini ifade etti.
STATÜKONUN KIBIRLI MENSUPLARI
Degisime karsi çikan, çagin nabzini tutamayan statükonun kibirli mensuplari artik halki ikna edememektedir. Anayasalarin ve anayasa mahkemeleri üyelerinin toplumun bu istekleri karsisinda kayitsiz kalmasi düsünülemez. Bizler, verecegimiz kararlarla bu alanlari genisleterek insanca yasama arzusuna destek vermek zorundayiz. Zira, özgürlük ve demokrasinin tadina varmis insanlari susturabilmek, ancak zorba devletlerin isi olmustur. Devletin asil görevi, yükselen bu sesleri susturmak degil, farkli sesleri ahenkli hale getirerek, maskeli ve ikiyüzlü bir ahlakin olusmasina engel olmaktir. Irki ve rengi ne olursa olsun, inansin inanmasin, insan olma onuruna sahip herkesi devlet kucaklamak zorundadir. Hukuk disi yollarla bu isteklere karsi koyan devletlerin, güç ve itibar kaybetmekten baska bir kazanci olmayacaktir."
Bu haber 745 defa okunmuştur.