MEZMERDEK VE SAMAN KOKUSU!..
Bir yaz mevsimi... Çukurova sari sicaga teslim.. Deli deli akan Ceyhan Nehri'nin kiyisina kurulmus bir köy... Ufukta, antik Castabala Kenti'nin heybetli kale duvarlari... Ve sisler arasinda uzayip giden yorgun Toros Daglari...
Tozlu dar sokaklarin etrafina siralanmis; bahçe içinde kirmizi kiremitli, beyaz kireç boyali, tek katli köy evleri... Sicaktan kaçan insanlar, evlerin serinligine siginmis...
Bu köyde yasayanlar, Ceyhan Nehri'nin deli akan suyu gibi özgür ruhlu ve asiydiler.. Dizginlenemez doru bir at, yaydan firlayan ok misaliydi yürekleri.. O çevredekiler, o köye Teksas diyordu. Hükümete, haksizliga, yanlis yapanlara karsi koyuyorlardi, hiç tereddütsüz!.. Silahlar, mermiler konusurdu gözler karardiginda... Devsol!.. Devyol!.. Siyasi örgütlere katilmaktan hiç çekinmeyen gençleri vardi...
Bir ögle vakti... Genis sokagin basindaki dut agaci, kalin gövdesiyle; iri balli dutlariyla kimbilir kaç yillikti... Sireli dutlar yerlerde sergen... Kara sinekler vizil vizil üsüsüyor sirelere...
Bir grup çocugun umrunda bile degil bu hava, bu siklet, bu toz toprak, sireli dutlar ve sinekler!.. Heyecanla misket oynuyorlar... Mavi, yesil, kirmizi, sari rengarenk misketler... Janjanli, piril piril cam misketler... Yöresel adi gulle...
Grubun elebasisi Mezmerdek!... Adini ebesi koymus... Kemikli ellerine gelen bebegin, iri kocaman sürmeli gözlerini, kuzguni siyah saçlarini, kus gibi çirpinmasini görünce,
- Anaaaam!.. Mezmerdek gusu gibi buuu!.. Elimden uçuveriyo ellam.. Gocca gözlere bakinda helee.. Adi Mezmerdek ossun!..
Gerçekten de Mezmerdek Kusu gibi ele avuca sigmadi büyüdükçe.. Farkli bir sevimliligi, albenisi vardi. Her zaman oyunun kurallarini o koyuyor; çelimsiz kisa boyu, kara sürmeli kocaman gözleriyle kendinden büyük çocuklari bile o yönetiyordu.Körebe mi, saklambaç mi, çelik çomak mi, kiristek çevirmek mi, cottulum essek mi?.. Belirleme ondaydi.. Bir de öfkeliydi ki!.. Haksizliga hiç gelemezdi, dikleniverir, kendinden büyük dinlemez dalardi çocuklarin üstüne... Zeki, cin gbiydi...
Iste o gün, o nefes aldirmayan yaz günü, Mezmerdek ve arkadaslari önce Ceyhan Nehri'nin civildak denilen sig sularina girmisler, Mezmerdek komut vermis, hep bir agizdan,
- Arilim turulum, sitmam sayrim, derdim marazim, kelim körüm hepsi bu irmagin suyunda gitsiiiiinnn!.. Tumaliiiimmm!.. Cuuuuuump suyaaaa!..
Birbirlerine su atarak, dalip çikarak, çirilçiplak kiyidaki çakil taslarina yatarak oynasmislardi... Yakaladiklari eseklere çirilçiplak binmisler, küncü yapraklarini islatip önlerindeki organlarini ovalayarak "kiminki daha çok kalkiyor, kiminki daha büyük" denemesi yapip gülüsmüslerdi..
Mezmerdek,
- Yeterin artik, haydi sokak basinda dut yemege... Giyinin donlari!..
Giyindiler... Pamuk, karpuz tarlalarinin arasindan kosarak, yarisarak toplandilar o sokak basindaki dut agacinin altinda...
Bizdik Hasan,
- Oglum gulle oynayak bee!..
- Tamam, çikarin ceplerinizden gulleleri, heeeepsiniiii!... Dedi Mezmerdek..
Gulleler çikti, çember oldular, sayistilar önce kim baslayacak diye... Pinnik Ali kazandi, ilk atis onundu. Yanyana dizilen misketlere, iri kirmizi dakkasini atti...
- Karavanaaaa!..
Gülüstü çocuklar, Ali bozuldu. Sira çotlu Memet'te...
- Karavanaaaa!..
Sira Mezmerdek'te...
Tek gözünü kapatarak nisan aldi...
- Çaaaaaatttt!..
Vurmustu, misketler yuvarlanarak etrafa dagildi...
- Vurdum, vurdum hepsi benim!..
Yenilginin hirsiyla Pinnik Ali öfkelendi.
- Yemez oglum, yalniz dakkanin degdigini alirsin... Dedi.
- Yok yaaa!.. Niyeymis, hepsini vurdum... Dagilanlarin hepsi benim!..
Horozlanmislardi... Birbirlerinin yakasina yapistilar... Burunlarindan soluyorlardi, küfürleserek itismeye basladilar... Arkadaslari ayirmaya çalisirken, sokagin diger basindan bir askeri cemse göründü... Agir agir ilerliyordu... Çocuklar kavgayi biraktilar..
Cemse geldi, merakla beklesen çocuklarin yaninda durdu.. Içinden bir asker indi, kosarak döndü, diger kapiyi açti, selama durdu. Önce kocaman postalli bacaklari gördü çocuklar... Sonra yildizli apoletleri.. Cemseden iri yari, bir jandarma subayi indi, sert bakislari vardi. Çocuklara yaklasti, gülümsedi!..
- Merhaba çocuklar!.. Dedi.
Kocaman açilmis gözler, suskun dudaklar, birbirlerine yanasmisti çocuklar... Gözleriyle takip ediyorlardi komutani...
- Merhaba, korkmayin korkmayin, size bir sey soracagim... Bakalim en akilliniz kim?..
Mezmerdek'e yaklasti,
- Adin ne senin bakim?..
Arkadaslari da katildi, hep bir agizdan,
- Mezmerdeeeek!..
- Ne güzel adin var senin, ne güzel gözlerin var...
Tozlu ellerini arkasina saklayan Mezmerdek, hazirol vaziyetindeydi... Iri gözleri daha da irilesmisti... Omuzunda yildizlari olan postalli adama merak ve heyecanla bakiyordu..
- Ali Barim'in evini biliyor musun?..
Basini sallayarak,
- O benim halamin kocasi...
- Hadi bana göster o zaman...
Parmagiyla isaret ederek,
- Ahha!.. Soordaki , karsidaki ev!..
- Gel benimle...
Elinden tuttu, eli kocamandi, minik el avucun içinde kaybolmustu.
Kerpiç damli evin, bel vermis bahçe kapisinin önünde durdular.
- Hala, halaaa!..
Minik yumruguyla tahta kapiya vuruyordu...
- Halaaa!..
Içerden,
- Ne baariyon deli danalar gibi gurban oldugum, az dur geliyom keleee!..
Kapi açildi. Beyaz namaz örtüsü basinda; salvarli, nur yüzlü, sürmeli gözlü yasli kadin,
- Eeee!.. No'ldu, ne var, ne baardin?.. Derken, az ilerdeki jandarma subayini gördü...
- Abariii!.. Bu kim ki laaan?..
Uzun boylu adam yaklasti,
- Ana burasi Ali Barim'in evi mi?..
- Heee ogul!.. N'dceen?..
- Az içeri girelim hele, kahven yok mu?.. Tanri misafiriyim..
- Eee!.. Buyur, buyur.
Içeri girdiler. Asker ve çocuklar disarda kaldi...
Yerde kilim serili tavani basik bir oda... Dantelli örtüsüyle üç sedir, ot yastiklar, duvarda asili Kur'an-i Kerim... Karsi sedire oturdu jandarma subayi. Mezmerdek'te yanina... Yan gözle inceliyordu komutani... Ayak ayak üstüne atip, kaykilarak oturan sert bakisli bu komutanin ne büyük postallari vardi...
Hala da yan sedire ilisti... Kimdi bu adam, ne istiyordu, kocasini niye soruyordu?.. Merakla bekledi...
- Eee ana, nasilsin bakalim?.. Bu yil mahsul nasildi, verimkâr miydi bari?..
- Yok bre ogul, nerdeee?.. Karpuz tarlada kaldiii, bassaklar pambik tutmadiii.. Halimiz hal deel annayacan...
- Geçmis olsun, geçmis olsun... Seneye iyi olur insallah!..
- Issallah, issallah.. Hele ben gaaveyi yapayim da...
Ellerini dizlerine koyup "ssmillah" diyerek kalkti, basma örtülü mutfak kapisini araladi, mutfaga geçti..
Kahve bakir tepside geldi. Yaninda bir bardak su. Hala tepsiyi masaya koydu ve sordu,
- Bir birsey mi var ogul?.. Na'lsin. Necisiiin, nerelisiiiin?.. Nerden gelirsiiin?..
Kahveyi agir agir yudumlarken cevapladi komutan...
- Sagol ana... Görevden gelirim... Ali Barim senin kocan mi?..
- Heeee!..
- Nerde kendisi?
- Yok burda, az önce çiktiydi... Ne hal oldu ki?.
- Bak ana, biz bir duyum aldik Bu evde silah varmis.
Halanin beti benzi uçtu. Mezmerdek bir halasina, bir komutana bakiyor...
- Abariii!.. Kim uydurmus kiiii?. Bizde silah milah yok ogul.
Namaz örtüsünü düzeltti, yüzünü sivazladi, elleri titriyordu.
- Dogru mu söylüyorsun, bu evde silah yok mu?..
Yutkundu,
- Yok ogul yok...
Sessizlik... Komutan Mezmerdek'e döndü, saçlarini oksayarak sordu,
- Okula gidiyor musun?..
- Gidiyom...
- Kaçinci siniftasin?..
- Bese geçtim...
- Pekiiii, büyüyünce benim gibi asker olmak ister misin?..
Mezmerdek gözleri postallarda, basini sallayarak,
- Isterim.
Komutan aniden halaya dönerek,
- Ana bana bir bardak su ver de sonra kalkayim...
Hala mutfaga geçti. Jandarma subayi, belindeki tabancayi çikardi, yanindaki ot yastigin altina gizledi. Bas parmagini dudaklarina götürerek emreden bakislarla "sus" isareti yapti... Mezmerdek büyülenmis gibi izliyor. Hala cam bardak elinde geldi, suyu verdi. Yüzbasi suyu içti, bardagi geri verdi. Hala ayakta bekliyor.
- Eee ana, bu evde silah yok diyorsun... Ama bak burda ne var?..
Az önce eliyle koydugu tabancayi ot yastigin altindan çikardi. Hala dondu... Saskin saskin bir tabancaya bir komutana bakti. Titreyen bir ses ve tüm safligiyla,
- Ben oraya saklamadiydim!..
Tuzaga yakalanmisti... Komutan ayaga kalkti. Sert bir sesle,
- Hadi ana beni ugrastirma, silahlar nerde göster.
Hala önde, komutan ve Mezmerdek arkada, bahçedeki samanliga geçtiler. Kapi açildi. Los samanlikta, tavana kadar istiflenmis saman balyalari ve inekler... Ve o sicak havayla harmanlanan kesif saman kokusu!.. Silahlar oradaydi... Samanlarin içinde. O gün halasinin kocasi Ali Barim'i jandarmalar götürdü.
Mezmerdek'in tüm yasamini etkileyecekti tanidigi o komutan ve o samanlikta gördügü ilk silahlar... Sicak havanin iyice agirlastirdigi saman kokusu, silahlarin görüntüsü ve yüzbasinin heybeti, Mezmerdek'in beynine çakildi kaldi!.. Yüreginde yeni yeni duygular yeserdiginde de, beyninde sekillenen asiliginde de o kokuyu hiç unutamadi...
Uzun yillar sonra ayaginda kocaman postallariyla daglarda çatisirken, elinde tuttugu her silah, o samanliktaki kokuyla bütünlesiyordu...
Bu yazı 1684 defa okunmuştur.