Derelerin Kardesligi Platformu
Dünya ‘SU’ Günü Açiklamasi
1992 yilinda Rio Konferansinda Birlesmis Milletler tarafindan ‘Dünya Su Günü’ ilan edilen 22 Mart, suyu ve suyun hayat verdigi dogal yasam alanlarini her gün savunan bizler için, konunun kamuoyuna tekrar sunulmasinda araç olarak degerlendirdigimiz bir gündür.
Dünya genelinde suyun önemini bilen ve suyu sahiplenen Birlesmis Milletler, Dünya Bankasi, hükümetler ve uluslararasi sirketler, ‘Dünya Su Konseyi’ni olusturarak suyu bir meta haline getirmeyi amaçlamislar ve bu yönde politikalar üretmeye baslamislardir. Bu politikalarin, suyu sahiplenmek, suyun dünya genelinde bir meta olarak degerlendirilmesini saglamak amacinda olmasi, su sorunun çözümünde çok zor kosullari ortaya çikardi ve çikaracagini bizlere açikça göstermektedir.
Suyun özelestirildigi ve su kaynaklarinin sahiplenildigi ülkelerde, yeralti ve yer üstü sularina sahip olan sermaye, suyu bir ticari meta haline getirmis, suya ulasamayan milyonlarca insani bundan kaynaklanan saglik sorunlari ile bas basa birakmistir.
Dünya üzerinde su, insanlik tarihi boyunca insan yasaminda hep belirleyici olmus, yerlesim yerlerinin kurulmasindan, sanayinin gelismesine kadar her alanda etken olmus; 2000 yilinda sanayinin kullandigi su orani toplam su tüketimi içinde % 60’a kadar yükselmistir. Yeryüzündeki içilebilir su olan % 1’e ulasmak isteyen bizlere ise çesitli engeller çikarilmakta, ‘paran varsa kullan’ seklinde uyarilar yapilmakta, saglikli ve dogal yasamin vazgeçilmez kaynagi olan suya ulasma hakkimiz engellenmektedir.
Ülkemizde su son yillarda önemli bir konuma gelmis, suya sahip olmak isteyen sermaye yeni hedeflerle ülkemizin yeralti ve yerüstü kaynaklarini paylasmaya baslamistir.
Özellikle Dogu Karadeniz Bölgesinde yapilmasi planlanan binlerce Hidroelektrik Santrali projesi ile binlerce hektar su havzasi, derelerimiz ve içme suyu kaynaklarimiz enerji üretimi adi altinda yerli ve yabanci sirketlere 49 yiligina pazarlanmaya baslanmistir.
Yasam kaynagimiz olan suya ‘enerji açigi’ adi altinda el konulmaya çalisildigini bilmekteyiz. Suyun bir hak oldugunu bilen bizler suyun meta haline getirilmesine izin vermeyecegiz.
Ülkemizin dört bir tarafinda mantar gibi olusmaya baslayan HES projeleri ile elimizden alinmaya çalisilan yasam alanlarimizi ve suyumuzu bu rant ve emperyalist paylasim hesaplarina teslim etmeyecegiz.
Platformumuz tüm canlilarin yasam kaynagi olan suyun sadece enerji kaynagi ve para kazanma araci olarak görülmesini reddetmektedir. Sudan elde edilmeye çalisilan enerjinin alternatifi vardir oysa dogamizin alternatifi yoktur!
Su ticari bir mal degil, tüm canlilarin yasamini sürdürebilmek için ulasmaya hakkinin oldugu dogal bir varlik, ekolojik sistemin bir parçasidir. Tüm canlilarin sudan yararlanma hakki vardir. Hiçbir canli kendisinin su ihtiyacinin daha önemli oldugunu ileri süremez.
Su, bulundugu ortamin asli unsurudur. Hiçbir sekilde yatagi degistirilemez, bulundugu alandan baska bir alana tasinamaz. Dogal yasam ile su iliskisini dikkate almayan hiçbir karar, uygulama, yasal düzenleme kabul edilemez.
Suyun kullanimi; ekolojik, çevresel, kültürel ve sosyal sürdürülebilirlikten uzak ele alinamaz.
Milyonlarca yildir varligini sürdüren, suyun besledigi ekosistemleri yok edecek HES Projeleri yenilenebilir temiz enerji olarak görülemez. Canli türlerinin yok olma noktasindaki suyu ifade eden ‘can suyu’ kavrami veya böyle bir adalet anlayisi kabul edilemez, ahlaki görülemez. Can suyunun tartismasi dahi yapilamaz.
Yargi kararlarini hiçe sayarak, vadilerimiz ve dogal yasam alanlarimiza geri dönüsümsüz zararlar veren; sularimizin özellestirilerek, uluslar arasi sirketlerin kontrolüne verilmesini de kapsayan bütün HES Projeleri durdurulmali, üretim lisanslari iptal edilmelidir. Bütün dere ve vadilerimiz ivedilikle koruma altina alinmalidir.
Birileri için rant ve gelir kaynagi olarak görülen sularimiz, bizler için yasam kaynagidir. Derelerimiz bizim can suyumuzdur.
Ve unutulmasin ki, bu vadilerde sadece insanlar yasamiyor. Bu vadilere ve insana ‘su’ hayat veriyor. Buralardaki binlerce sucul ve karasal canli bu ‘su’ ile yasam buluyor. Su, sadece insanlarin hakki degil, tüm ekosistemin hakkidir. Ekosisteme, suyunu alma anlaminda herhangi bir müdahale, ekosistemin zincirlerini koparmak demektir. Eger zincirlerden biri koparilirsa, ekosistem mutlaka çöker. Dengeler bozulur. Tüm canlilarin yasama kosullari biter.
Bizler, suyun yasam kaynagi oldugu bilinci ile dün oldugu gibi bugün ve yarin da derelerimize ve vadilerimize sahip çikacagiz.
Derelerin Kardesligi Platformu ile güçlenen Savsat, Findikli, Senoz, Aksu, Güneysu, Salarha, Ikizdere, Yuvarlakçay, Kastamonu, Erzincan, Giresun, Trabzon, Munzur, Gümüshane, Erzurum, Tortum, Ispir, Çamlikaya, Yesilirmak, Bayburt ve daha pek çok vadimiz, suyuna ve dogal yasam alanlarina sahip çikmaya, gözü gibi korumaya devam edecektir.
Ülkemizin her yaninda özgürce akan ve bulundugu cografyaya yasam veren vadilerimizin dereleri binlerce yildir oldugu gibi bundan sonra da akmaya ve bizlere hayat vermeye devam edecektir.
Bizler, sadece 22 Mart’in degil, her günün 22 Mart oldugu bilinci ile derelerimiz için verdigimiz mücadeleye devam edecegiz.
Su Yasamdir. Derelerimiz Özgürdür, Özgür Akacak.
Derelerin Kardesligi Platformu
Bu haber 596 defa okunmuştur.