11 Kasym 2010, 18:28
HES'lere Direnen Modern Robinsonlar!
Tuğba ve Birhan HES'lere karşı savaş veriyorlar.
HES’lere Direnen Modern Robinsonlar! Tugba ve Birhan, alti yil önce Istanbul’u birakip Antalya’nin bir dagina yerlestiler. Alakir’da her seyini kendilerinin yaptiklari bir hayat kurdular. Parayla iliskilerini kesip, ürettikleri kadar tükettiler. Simdi HES’lere karsi savas veriyorlar. 6 yil susuz, elektriksiz ve parasiz yasadilar. Rastali saçlariyla onlari ilk gördüklerinde “satanist” ve “altin avcisi” sanan köylülere, kisa sürede samimiyetleriyle kendilerini kabul ettirdiler. Antalya Alakir Vadisi’nde huzurlu bir yasamlari vardi, ta ki en yakin köye 7 km uzaktaki bakir yasamlarini tehdit eden HES’lerin insaati baslayana kadar… Iste 12 metrekarelik bir kizilderili çadirinda HES’lere tek baslarina “sanatla” direnen Modern Robinson’lar… Burasi Alakir Vadisi… Antalya merkezden 60 km uzakta, engebeli dag yollariyla ancak 2 saatte ulasilabilen gizli bir cennet… Vadinin içinden geçen Alakir Çayi, Antalya’nin narenciye ve sebze bahçesi olarak bilinen Kumluca ve Finike Ovalari’ni suluyor. Simdilerde insaati süren Hidro Elektrik Santrali (HES) sebebiyle devrilen asirlik kizilçamlar, kesilen agaçlar yüzünden “çevre katliaminin” yasandigi vadinin, iki “Istanbullu” doga bekçisi var: 36 yasindaki Birhan Erkutlu ve 35 yasindaki Tugba Günal… 6 yil önce sehirdeki hayatlarini arkada birakip dag basinda kendi ürettikleri kadar tüketecekleri bir hayat için yola çiktilar. Ve simdi bambaska bir hayat sürüyorlar… - Önce sizi taniyalim… - Birhan: Istanbul dogumluyuz. Ben 74′lüyüm, Tugba 75′li. - Tugba: Ortadirek ailelerin çocuklariyiz. Istanbul’un en modern yerlerinden Kadiköy’de dogduk, büyüdük. Koleje gittik, Ingilizce ögrendik. Marmara Ekonomi’yi bitirdim, Birhan Yildiz Teknik’e girdi, birakti. Birhan: Istedigim bu degildi. Sanata, resme ilgim vardi. Akademide okuyayim dedim. Orada da egitim kafamdakinden farkliydi. Alayli olarak resim yapiyorum. Marangoz atölyesinde mobilya tasarimi yaptim… - Nasil tanistiniz? - Birhan: Komsuyduk. Ikimiz de ayni okuldaydik. Liseden beri, 19 yildir birlikteyiz. Birbirlerinden, samimiyetten, dostluktan baska seye gereksinim duyulmayan bir birliktelik bu; içinde hep toprak ve yesil olan. Ailelerinden tek baslarina tatile çikma izni kopardiklari 20’li yaslarindan beri, hep daglara gidiyorlar. Köylülerle tanisiyor, her dag evinde kendilerini hayal ediyorlar. Rainbow kamplarinda farkli dinden, irktan insanlarla, yolu olmayan yerlerde, yemeklerini paylasip, dogayla bas basa iki ay yasamalari da bu zamanlara dayaniyor. - Toprakla bundan önce bir iliskiniz var miydi? - Tugba: Babaannemin köyüne götürürlerdi. Yadsirdim. Sevmezdim. Inek kokuyor, der, dönmek isterdim. - Birhan: Benim köyüm bile yok. Soyagacimdaki herkes sehirli. Sehirde çocuklara dogayi sevelim, koruyalim, denir. Öyle büyüyünce dogayi ötekilestiriyorsun. Dogaya dair deneyimimiz, ilgimiz yoktu. Domates bitkisinin nasil bir sey oldugunu, yetistirince ögrendik. - Sizi bu dag basina getiren yolculuk nasil basladi? - Tugba: Bir ailenin koruyuculuguyla büyüdük. Kendimizi bundan siyirmaliydik. 23-24 yasindaydik. Hindistan’a gidenleri görünce, yapilabilirligini anladik. Orada kendi kendine yetebilmeyi, ayaklarin üzerinde durmayi ögreniyor, hayati taniyorsun. Sene, 98. Ne internet var, ne tur sirketleri. Sirtlarinda çantalari trenle, otobüsle, otostopla, yayan, dolana dolana, dolasa dolasa variyorlar Hindistan’a. Aceleleri de yok aslinda, zaten asil olan “yol almak”. - Ne ögretti yol size? - Birhan: Büyüdügümüz fanusu kirmak, Dogu’ya dogru yol almak, yok olmak istedik. O hiçligin içinde yeni kavramlara yeni degerler yükledik. Bu bizim jenerasyonumuza özgü bir sorun bence. Çünkü bizden öncekilere bir önceki kusaktan bilgi aktariliyordu. 80′lerden sonra Türkiye’nin kapitalizmle iç içe girmesi bu halkayi kirdi. Bir yil Hindistan’in daglarinda, Sadular’la yasiyorlar, bir hirka, bir lokma. Onca yoksulluklarina ragmen insanlar, sofralarini açiyor onlara. Yasamak için çok fazla seye ihtiyaçlari olmadigini anladiklari an iste bu. HES’lerden ne zaman haberiniz oldu? - Birhan: Lafi dolaniyordu ancak mühendislik bilgimle suyun elektrik üretmek için yeterli, yolun uygun olmadigini, yatirimin yatirim olmayacagini bildigimden ihtimal vermedim. Kapitalistlerin sinirlarini astigini bilmiyormusum. Uyuduk. Araba geçmeyen yolda kepçeler görene kadar… Hâlâ sadece Alakir’da yapildigini saniyoruz. Anladik ki, bütün Anadolu’da, dünyada yapiliyor… HES’ler benim gurum, tapinagim. Beni uyanisa götürdüler. Sehirden çikinca bir fanusu kirdik sanmistik, ama burada da bir fanus yaratmisiz. Antikapitalist bir hayat kurduk, ancak yine dürüst degilmisiz. Uyanisa bak… HES’ler onlari yeniden sehre indiriyor; eylemlere, toplantilara, davalara katilmak için… - HES hayatinizda baska neleri degistirdi? - Birhan: Elektrikle ilgili alet yoktu. Ailelerimizin aramasi için bir cep telefonumuz vardi, küçük bir günes paneliyle sarj ediyorduk. Günes paneli büyüdü, elektrik, bilgisayar geldi. Internette santiyenin fotograflarini dagitiyoruz, eylem programlarina bakiyoruz, arasiyoruz. Bir mücadele var artik. Kus uçmaz, kervan geçmez evlerinin önünden, simdi tozu dumana katan santiye arabalari geçiyor, Alakir’i hapsedecek borularla birlikte. Plan su: Su büyük borularla asagiya tasinip, hiz kazandirilarak dökülecek. Alakir’a kalansa kuraklik ve ölüm. - Eger HES yapilirsa, ne yapacaksiniz? - Birhan: HES degil, üç nükleer santral üst üste dikilse de bir milim kipirdamam. Ayni ritüellerle bu yasantiyi sonuna kadar götürecegiz. Önemli olan buradaki yasamin nefes alip vermesi. Bu insanlarin gelecege dair en büyük korkusu, bu yasam tarzi. Birçok insan için rahatsizlik kaynagiyiz… Birçogu için de umut… Açacaklari dört davanin 10 milyarlik masrafi imece usulü toplaniyor. Kimi sokakta müzik yapiyor, kimi çöpteki atik kutulardan cüzdan yapip, Alakir Özgür Akacak etiketiyle satiyor. Kimi her misafirine bir kutuya bozuk para attiriyor. Parayi elden vermek sart. Gelip Alakir’i, neyi koruduklarini görsünler istiyor Tugba ve Birhan. Ne dersiniz? Karadeniz Gündem
Haberi Ekleyen: Ali Dursun
Bu haber 3980 defa okunmuştur.
Paylaş
|
GÖRELE ' DE HAVA DURUMU
RÖPORTAJ
Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi
|