05 Kasym 2010, 22:18
BU POLİTİKA YOKSULLUĞU ARTIRIYOR
Yalnızca parasal politikalarla işsizlik ve gelir adaletsizliğini ortadan kaldırmak, ekonomik ve sosyal kalkınmayı sağlamak mümkün mü?
BU POLITIKA YOKSULLUGU ARTIRIYOR Yalnizca parasal politikalarla issizlik ve gelir adaletsizligini ortadan kaldirmak, ekonomik ve sosyal kalkinmayi saglamak mümkün mü? ABD Merkez Bankasi, sermaye piyasalari kaynakli parasal genisleme politikalariyla bilinçli olarak sisirilen konut piyasasinin patlamasiyla ortaya çikan krizi, bu sefer ABD hazinesi ile birlikte uygulamaya koyduklari parasal genisleme politikalariyla, yani dolarin degerini düsürerek çözmeye çalisiyor. Uluslararasi Para Fonunun (IMF) Nisan 2010 tarihli Dünya Ekonomik Görünümü Raporuna göre; kriz sirasinda ABD ekonomisi dolar cinsinden yüzde 1,28 küçülmüs. Ayni dönemde, Amerikan Merkez Bankasinin (FED) bilanço büyüklügünde yasanan artis ise yaklasik yüzde 120. 2008 sonbaharinda 900 milyar dolar civarinda olan rakam, günümüzde 2,1 trilyon dolar seviyesine ulasmis durumda. Kendi parasinin degerini düsüren ABD, Çin’e ise bunun tam tersini yapmasini yani Yuan’in degerini artirmasini söylüyor. Çin’in ithalatini artirip, üretim, ihracat ve istihdamda sorunlar yasamasina neden olacak bu politikalara sicak bakmadigi ise herkesin malumu. Türkiye ise, benzer bes-on ülke ile beraber, Çin’in aksine ABD’nin bu tavsiyelerinin gönüllü uygulayicisi görünümünde. IMF rakamlarina göre krizde yüzde 15.75 küçülen Türkiye’de, TL’nin dolar karsisindaki degeri, ABD dolarinin deger kaybindan hiç etkilenmeksizin kriz öncesi seviyelerde sabitlenmis, yani kriz öncesine göre reel olarak ciddi oranda deger kazanmis durumda. Birakiniz ciddi bir ekonomi bilgisini en basit matematik bilgisiyle dahi bu durumda bir terslik oldugunu söylemek mümkün. Yüzde 1,28 küçülen ABD’nin parasinin degeri düserken, ayni dönemde yüzde 15,75 küçülen Türkiye’nin parasi deger kazaniyor. TÜRKIYE'YI NASIL ETKILIYOR Bu noktada dogru bir degerlendirme yapabilmek için, uygulanan bu politikalarin ABD ve Türkiye açisindan yol açtigi gelismeleri objektif verilerle ortaya koymak gerekmektedir. ABD Ticaret Bakanliginca dün açiklanan (01 Ekim 2010) veriler, ABD ekonomisinin, bu yilin 3.çeyreginde yüzde 2 büyüdügünü ortaya koyuyor. Ekonomi, nisan-haziran aylarinda yüzde 1,7 büyümüstü. Ayni olumlu gelisme, ABD'de ekonomik aktivitenin yüzde 70'ini olusturan tüketici harcamalari için de geçerli olmus. Üçüncü çeyrekte yüzde 2,6 artan tüketici harcamalari, son dört yilin en yüksek artis hizi. Görünen o ki, ABD’nin dolarin degerini düsük tutma yönündeki politikalari, (konut kredilerinde ve bankacilik sektöründe yasanan sorunlarin büyük ölçüde sürüyor olmasina karsin) gerek üretimde gerekse tüketici harcamalarinda kismi de olsa olumlu bir gelismeyi saglamis durumda. Sorun, piyasaya saçilan paranin büyüklügüyle kiyaslandiginda saglanan iyilesmenin çok kisitli olmasi. Issizlik yüzde 9’larin altina inmiyor, ev hacizleri ayni hizla devam ediyor, vb. HT Arastirma Müdürü Cüneyt BASARAN'in sorunlarini yanitlayan yatirimci Mark Faber hesapsiz sekilde para basmasi konusunda FED'i elestirmis. Parasal genislemeye gidildigini, ancak önemli olanin bu paraninin nereye gidecegi oldugunu söyleyen Faber, ABD'nin para basmasinin Türkiye gibi gelismekte olan ülkelere yaradigini, parasal genisleme politikalarindan dolayi tüm dünyanin ABD'ye mütesekkir olmasi gerektigini kaydetmis. (http://ekonomi.haberturk.com/makro-ekonomi/haber/565330-abdnin-para-basmasi-turkiyeye-yariyor) ABD’nin parasal genisleme politikalarinin yukarida aktarmaya çalistigimiz sonuçlarini tek cümlede özetlemeye çalisirsak, iktidara geldiginde krizi elinde bulan ve çareyi Bush’un ekonomi politikalarini sürdürmekte gören Obama’nin, parasal genisleme yoluyla krizi çözme politikalarinin umulan iyilesmeyi saglamadigini, özellikle yillik 50 bin dolar ve alti gelir elde eden aileler ve sayilari hizla artan issizler açisindan olumsuz durumun süreklilik kazandigini söyleyebiliriz. Temsilciler meclisi seçimi sonuçlari, krizin faturasinin dar gelirli toplumsal guruplarin durumlarinin iyilestirilmesine iliskin büyük vaatlerle iktidara gelen Obama’ya çikartildigini ortaya koymakta, parasal genisleme disinda hiçbir sosyal politikayi devreye sokamayacak sekilde Obama’nin elini kolunu baglamaktadir. Gelelim ülkemize. ABD’nin parasal genisleme, dolarin degerini düsürme politikalarinin Türkiye açisindan sonuçlari nedir? Eger durum Faber’in dedigi gibi ise, Çin niçin parasinin degerini yükseltip, Türkiye gibi bu olumlu para akisindan faydalanmiyor? Hazir para oluk gibi akarken Brezilya benzeri birçok ülkenin kisa vadeli fon girislerine (sicak paraya) vergi uygulama kararinin nedeni cahillikten öte ne olabilir? Bu sorularin dogru yanitlarini bulabilmek için bakmamiz gereken sey ekonomik göstergeler. Ilk bakmamiz gereken ise cari açik rakamlarindaki gelisme. Merkez Bankasi verilerine göre, Türkiye'nin cari islemler açigi, 2010 yili Ocak-Agustos döneminde, geçen yilin ayni dönemine kiyasla yüzde 220 artis göstererek 27 milyar 978 dolara dolara ulasmis durumda. NEDENI DIS TICARET AÇIGI Cari açiktaki büyümenin en önemli nedeni dis ticaret açigindaki büyüme. Dis ticaret açigi, Ocak – Agustos döneminde, geçen yilin ayni dönemine göre yüzde 117,39 artarak, 32 milyar 37 milyon dolari bulmus durumda. Degerli TL, ithalatta patlamaya neden olurken, ihracati çok olumsuz olarak etkilemektedir. Bu durum, üretimde ithalatin payi çok yüksek olan otomotiv, beyaz esya ve elektronik sektörlerini daha az olumsuz etkilerken, oransal olarak en çok yerli ham madde kullanan KOBI’ler ile bu kesime hammadde saglayan tarim basta olmak üzere diger sektörler daha çok etkilenmektedir. Benzer gerileme net turizm gelirleri için de söz konusudur. Degerli TL nedeniyle Ocak-Agustos döneminde turizm gelirleri, bir önceki yilin ayni dönemine oranla yüzde 1,4 artarak, 13milyar 615 milyon dolara yükselirken, turizm giderlerindeki artis orani yüzde 17,9 oraninda gerçekleserek 3 milyar 95 milyon dolara ulasti. Geçen yilin Ocak-Agustos döneminde toplam 10 milyar 365 milyon dolar olan hizmetler dengesinin fazlasi, bu yilin ayni döneminde yüzde 20,7 azalarak, 8 milyar 223 milyon dolara geriledi. 2010’un ilk alti ayinda dogrudan yabanci yatirimlar, yabancilarca gerçeklestirilen gayrimenkul alimlarindaki 89,5 artarak 2 milyar 85 milyon dolara yüzde 89,5 artisa karsin (2 milyar 85 milyon dolar), yilin ilk 8 ayinda, geçen yilin ayni dönemine oranla yüzde 13,8, azalmis ve 5 milyar 282 milyon dolar olarak gerçeklesmis durumda. Portföy yatirimlarinda durum ise tam tersi bir görüntü çizmektedir. Ocak-Agustos döneminde portföy yatirimlarindaki artis yüzde 763,8 düzeyinde gerçeklesmis, geçen yilin ayni döneminde 1 milyar 598 milyon dolar düzeyinde olan net sermaye girisi, 13 milyar 805 milyon dolara ulasmistir. Ticari ve nakit krediler ile mevduatlardan olusan "diger yatirimlar" kaleminde ise, geçen yilin Ocak-Agustos döneminde 4 milyar 547 milyon dolar net çikis gerçeklesmisken, bu yilin ayni döneminde 18 milyar 906 milyon dolari net giris gerçeklesmistir. Özetlersek, ABD’nin parasal genisleme politikalarinin, diger bir deyisle zayif dolar, güçlü TL uygulamasinin sonucu olarak Türkiye, sicak para girisinin en önemli hedef ülkelerinden birisi durumuna gelmistir. Ithalatimiz artarken ihracatimiz düsmekte, ihracat içerisinde ithalatin payi artmaktadir. Net turizm gelirlerindeki düsüs ayni nedenledir. Faber’in söyledigi gibi, ABD’de basilan paranin önemli bir kismi ABD’de kalmamakta, sicak para olarak finans ve bankacilik sektörü araciligiyla Türkiye’nin de içerisinde bulundugu “gelismekte olan piyasalara” gelmekte, büyüme rakamlarinin da gösterdigi gibi, finans sektörü, ithalat, ve insaat sektörlerinde saglanan büyümelerle, disaridan gelecek paranin devamina bagli bir bolluk yasanmaktadir. Bu durumun, ABD’de oldugu gibi ülkemizde de, özellikle dar gelirli toplum kesimleri ve issizler açisindan olumlu sonuçlar dogurdugunu söylemek, her ne kadar ekonomiden sorumlu kisiler tam tersini söylese de pek mümkün görünmemektedir. DAR GELIRLILER KAYBEDIYOR 3 Kasim Çarsamba günü (dün) yapilan toplanti sonrasi ABD Merkez Bankasi Baskani Bernanke’nin 600 milyar dolarlik bir tahvil aliminin daha kararlastirdigini açiklamasi, piyasalarin bekledigi gibi parasal genisleme politikasinin sürecegini göstermektedir. Yaklasan genel seçimler ise, Türkiye’nin sicak parayla ilgili herhangi bir kisitlamaya gitmesinin önündeki en önemli engel durumunda. Gerek ABD gerekse ülkemize iliskin bu tespitlerimiz dogruysa, önümüzdeki dönemde de sicak parayla bolluk ortaminin sürecegini söylemek mümkündür. Bunun beklenmedik kazalara açik, kirilgan bir yol oldugunu söylemeye ise bilmem gerek var mi? Gelelim yazimizin basinda sordugumuz “Yalnizca parasal politikalarla issizlik ve gelir adaletsizligini ortadan kaldirmak, ekonomik ve sosyal kalkinmayi saglamak mümkün mü?” sorusunun yanitina. Ekonominin geneli ve dar gelirli toplumsal guruplar ile issizler açisindan, tasidigi ekstra risklere ragmen bu politikalarin, sorulan soru baglaminda gerek Amerika gerekse Türkiye için pek de olumlu sonuçlar doguracagini söylemek malesef mümkün görünmüyor. Krizden çikmak adina, krizin nedeni olan denetimsiz finans piyasalari, toplumun vergileriyle yine kontrolsüz büyüme yönünde tesvik edilirken, krizin kaybedeni dar ve orta gelirli toplum kesimlerine yönelik parasal destekler ve sosyal politikalar, gerek ABD gerekse Türkiye’de maalesef pek de ragbet görmüyor. Hedef “küresellesme” politikalarinin sürdürülebilmesi olunca, küresel çapta “yoksullugun” sürdürülebilirliginin saglanmasina yönelik politikalardan taviz verilmesini beklemek sanirim çok da mümkün görünmüyor. IMF Baskaninin 2 Ekim 2010 tarihli konusmasini da bu çerçevede degerlendirmekte yarar bulunmaktadir. Ahmet Müfit Odatv.com
Haberi Ekleyen: Ali Dursun
Bu haber 750 defa okunmuştur.
Paylaş
|
GÖRELE ' DE HAVA DURUMU
RÖPORTAJ
Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi
|