22 A?ustos 2010, 16:04
Evet mi hayır mı? Bilerek oy verin
SİYASALLAŞMA MI, DEMOKRATİKLEŞME Mİ? Anayasa paketinin en çok tartışılan maddeleri yargıyla ilgili düzenlemeler...
Evet mi hayir mi? Bilerek oy verin | Anayasa paketinin en çok tartisilan maddeleri yargiyla ilgili düzenlemeler...
| SIYASALLASMA MI, DEMOKRATIKLESME MI?
Anayasa paketinin en çok tartisilan maddeleri yargiyla ilgili düzenlemeler. CHP ve MHP ile birçok hukukçu Anayasa Mahkemesi’yle düzenlemelere yüksek mahkemenin AKP’nin kontrolüne geçecegi, Yüce Divan’daki yargilamalarda tarafsizligin engellenecegini savunarak karsi çikiyor.
Referandumda evet diyeceklerini açiklayanlar ise söz konusu düzenlemeleri demokratiklesmenin bir geregi olarak görüyor ve AYM’nin siyasallasmasi iddialarina siddetle karsi çikiyor. Bu cephedeki anayasa hukukçularina göre “yargi ele geçiriliyor” endisesi dayanaksiz. Simdi 11 üyenin tümü Cumhurbaskani seçiyor ancak 3 asil, 1 yedek üyeyi dogrudan atiyor. Düzenlemeyle dogrudan atadigi üyelerin sayisi 4’e çikiyor. 3 üye TBMM, diger 14 üye ise yine Cumhurbaskani tarafindan seçiliyor.
AYM’NIN ASIL ÜYE SAYISI 17’YE ÇIKARILACAK
Pakette 1982 Anayasasi’nin Anayasa Mahkemesi (AYM) ile ilgili 146, 147, 148 ve 149. maddelerine iliskin degisiklikler de yer aliyor. Halen AYM 11 asil e 4 yedek üyeden olusuyor. 12 Eylül Anayasasi’yla getirilen bu sistemde üyelerin tamamini Cumhurbaskani seçiyor.
Cumhurbaskani 3 asil ve 1 yedek üyeyi dogrudan seçerken 8 asil ve 3 yedek üyeyi de ilgili kurumlarin kendi içinde yaptigi seçim sonucu gösterdikleri adaylar arasindan seçiyor. Buna göre Yargitay ve Danistay 2’ser asil bir 1’er yedek, Askeri Yargitay ve Askeri Yüksek Idare Mahkemesi de 1’er asil üye için genel kurulunda seçim yapiyor. Yargi kurumlarinin her bir üyelik için gösterdigi 3 aday arasindan biri Çankaya tarafindan AYM’ye ataniyor. Anayasa degisikligine göre asil-yedek üye ayrimi kalkacak ve AYM 17 asil üyeden olusacak. Bu üyelerinh 3’ünü TBMM, 14’ünü ise Cumhurbaskani seçecek. TBMM, 2 üyeyi, Sayistay Genel Kurulunun gösterdigi 3’er aday arasindan, 1 üyeyi de baro baskanlarinin avukatlar arasindan gösterecegi 3 aday arasindan seçecek. Cumhurbaskani; ise Yargitay’dan 3, Danistay’dan 2, Askeri Yargitay ve Askeri Yüksek Idare Mahkemesi’nden 1’er üyelik için yapilacak seçimler sonunda belirlenen 3’er aday içinden AYM’ye üye seçecek.
Cumhurbaskani, 3 üyeyi ise YÖK’ün ögretim üyeleri arasindan gösterecegi 3’er aday içinden seçecek. Cumhurbaskani, 4 üyeyi de üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar, 1. sinif hakim ve savcilar ile en az 5 yillik AYM raportörleri arasindan dogrudan belirleyecek. Yeni sistemde AYM’ye üye olabilme yasi 40’dan 45’e yükseltilirken üyelik süresi 12 yil ile sinirli olacak. Halen AYM üyeleri 65 yasina kadar, yani yas haddinden emekli olana kadar görev yapabiliyor.
AYM ELE GEÇIRILIR
Çünkü Cumhurbaskani’nin seçecegi üye sayisi artiriliyor-Prof. Fazil Saglam (Anayasa Mahkemesi Emekli Üyesi)
Anayasa degisikliklerinin yürürlüge girebilmesi için yapilmasi zorunlu olan halk oylamasina, “12 Eylül”den daha uygun ve anlamli bir gün bulunamazdi. Çünkü iktidar çevrelerince halka “12 Eylül’le hesaplasmak” diye sunulan bu paket, özünde 12 Eylül anlayisinin daha da koyultulmus olarak AKP’ye uyarlanmasindan baska bir sey degildir. Özünde derken, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Hâkimler ve Savcilar Yüksek Kurulu (HSYK) ile ilgili maddeleri kastediyoruz. Gerisi göz boyamaya yönelik zevksiz bir makyajdir. Oysa yargi disindaki anayasa degisiklikleri, tasidiklari eksiklikler ve çeliskilerden arindirilarak, Türk halkina yarasir bir nitelikte ve üçte ikinin üstünde bir çogunlukla Meclisten geçirilebilirdi. O zaman halkoylamasina da gerek kalmazdi. Ama ne yazik ki AKP bunu istemedi ve kendisi için bir Anayasa hazirlamayi ve bunu makyajla örtmeyi tercih etti. Yargi ile ilgili bölüm Anayasa degisikliginin asil amaci ve kalbidir. Paketin Anayasa Mahkemesi’yle ilgili bölümünde cumhurbaskaninin dolayli olarak seçecegi üye sayisi, yürürlükteki Anayasa’ya göre sekizden ona, dogrudan seçecegi üye sayisi ise üçten dörde çikarilmaktadir. Böylece 12 Eylül Anayasasi’nin cumhurbaskani odakli anlayisi, daha da güçlendirilmis biçimde korunmus olmaktadir. Tek farklilik, TBMM’nin dolayli olarak seçecegi üç üyeden olusmaktadir. Ancak bu seçimlerin üçüncü oylamasinda, oylamaya katilanlarin basit çogunluguyla karar alinabilmesi, uzlasmayi ortadan kaldiran ve tek bir partinin (yani somut olarak AKP’nin) belirleyiciligini saglayan bir düzenlemedir. Pakette cumhurbaskaninin bu süreçteki belirleyici rolünün özel önlemlerle güçlendirilmis olmasi, AKP’nin Mahkeme’yi kendi etkisine alma amacini açik bir biçimde ortaya koymustur. Cumhurbaskanina Yüksek Mahkemeler ile YÖK tarafindan önerilecek adaylarin, ilgili kurumlarca seçimi sirasinda, her üyenin ancak tek oy kullanabilecek olmasi, cumhurbaskanina kendi ideolojisine yakin bir kimseyi atama kapisini açan bir önlemdi. Anayasa Mahkemesi, kendisine yapilan agir saldirilarin baskisi altinda ancak bu tür özel önlemleri iptal etmekle yetinmistir. Ama iptal karari, tüm yetersizligine ragmen, yine de AKP’nin degismez ilkeleri dolanma amacinin bir kaniti olarak degerlendirilmelidir. Ne var ki Mahkeme’nin, kaynagini Anayasa’dan alan bagimsiz bir organ olarak, baskilara yeterince direnememis olmasi, ne yazik ki kendisini kaba bir çeliski içine düsürmüstür. Eger AYM’nin iptal ettigi özel önlemler hukuk devleti ve demokratik devlet ilkelerini ihlal etmis ise -ki dogru bir tespittir-, o zaman yirmibinin üstünde üyesi olan Istanbul Barosu ile üye sayisi onlari geçmeyen küçük bir tasra kentinin barosunu ayni oya sahip kilan düzenlemeye seyirci kalmak, Mahkemenin içine düsebilecegi en hazin bir çeliskidir.
‘12 Eylül’ün asil sorunlu maddelerine dokunmuyor’
AYM’nin, kendi görev alaniyla ilgili olarak 2003 yili sonunda hazirladigi Anayasa önerisine sahip çikmamasi ise, anayasal demokrasi açisindan esef vericidir. Oysa bu öneride yüksek yargi temsilcileri bakimindan Cumhurbaskaninin rolü devre disi birakilmis ve bu suretle 12 Eylül modeli asilmisti. Yüksek Mahkemelerden gelecek üyelerin seçimi, mensup olduklari yüksek mahkemenin kararina birakilmisti. AYM, bu görüslerine sahip çikmamak suretiyle, kendisinin siyasallastirilmasina ve dolayisiyla anayasal demokrasinin zayiflatilmasina açikça seyirci kalmistir. Siyasallastirilmis bu yapi karsisinda, aslinda gerçek bir reform olarak degerlendirilmesi gereken “anayasa sikâyeti” kurumu da bekleneni veremeyecektir.
Yargi ile ilgili degisiklikler, yargiyi siyasal iktidarin güdümüne sokarken, 12 Eylül Anayasasi’nin yarattigi asil sorunlarin görmezlikten gelinmesi, 12 Eylül ile hesaplasma iddiasinin koflugunu açikça ortaya koymaktadir. Bir dönem seçmenin yüzde kirkbes oyunu parlamento disinda birakan ülke seçim barajina, TBMM’deki dengesiz ve gayriadil temsile, parti içi demokrasiye iliskin sorunlara, milletvekili dokunulmazligina anayasal bir çözüm getirilmemistir. Temel hak ve özgürlükler için Anayasada öngörülen güvencelere aykiri önlemler alma olanagi devam etmektedir. Üstelik bu tür önlemleri yargi denetimi disinda birakan anayasa kurallarina da dokunulmamistir. “Kürt Açilimi”nin üniter bir yapi içinde en gerçekçi çözümü, etnik ayirimciligi önleyici etkili önlemlerin Anayasa’da alinmasidir. Bu yönde hiçbir adim atilmamistir. Sosyal devleti güçlendirici etkili önlemler, uluslararasi hukukta hizli bir gelisme gösterirken, siyasal iktidar, sadaka devleti anlayisini sürdürmeyi tercih etmektedir. Bütün bu sorunlara sagir kalan bir girisim, reform ya da demokratiklesme terimlerini hak edemez.
Yari baskanlik sistemine dönüsüyor-Doç. Dr. Korkut Kanadoglu (Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Ögretim Üyesi)
AYM için halk oylamasina sunulan degisiklige göre cumhurbaskani 7 üyeyi, “YÖK üzerindeki etkisi de göz önüne alindiginda” dogrudan, 7 üyeyi ise yüksek mahkemelerin gösterdigi adaylar arasindan seçmektedir. Bu düzenleme, halk tarafindan seçilecek cumhurbaskaninin siyasi iktidar kullanmaya baslamasi halinde mevcut parlamenter rejim, yari baskanliga dönüsecek, cumhurbaskani ile hükümetin ayni kanattan gelmesi halinde ise kisisellesmis iktidarlar ortaya çikacaktir. Bagimsiz bir AYM, anayasal bir kontrol mekanizmasi olarak uzlasmaya dayanmayan böyle bir rejim içerisinde çok daha önemli bir rol oynayacaktir. Buna karsilik halkin önüne getirilen düzenleme, AYM’yi tamamen yürütmenin etkisi altinda bagimli bir kurum haline sokacaktir.
SÜPER TEMYIZ MAHKEMESI OLUR
AYM’ye bireysel basvurunun getirilmesi olumludur, ancak korudugu hak ve özgürlüklerin kapsami dar tutulmustur. Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi’nde korunan hak ve özgürlüklere karsilik olarak Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesi halinde anayasa sikayeti yolunu açan bir formülün benzerine karsilastirmali hukukta rastlamak olanaksizdir. Anayasa sikayeti baglaminda yalnizca temel hak ihlallerini tespitle sinirli bir islevi olmasi gereken AYM’nin, diger Yüksek Mahkemelerin hakli olarak itiraz ettikleri bir süper temyiz makamina dönüsmemesi, olusum sekli ve üyelerinde aranacak nitelikler dikkate alindiginda çok zor görünmektedir.
BASTAN SAVMA VE ÖZENSIZ
Teklif’in içerdigi düzenlemelerin ne denli bastan savma ve özensiz kaleme alindigini, geri alinan ilk ‘teklifte’ yapilan degisiklik göstermektedir. Anayasa degisikliginde iptal ile parti kapatma ya da devlet yardimindan yoksunluk karari için ilk ‘teklif’e göre, AYM üye tamsayisinin 2/3’nün aranmakta, dolayisiyla en az 13 kisiyle toplanabilen Genel Kurulun 12 üyesinin oyu gerekmekteydi. TBMM’de kabul edilen son ‘teklif’te, karar almayi neredeyse imkansiz hale getirecek bu durum fark edilerek, bu özel konularda karar yetersayisi, “toplantiya katilan üyelerin” üçte ikisi olarak düzeltilmistir. Ancak Genel Kuruldaki olagan karar yetersayisi, salt çogunluktur. Madde gerekçesinde bunun üye tamsayisinin salt çogunlugu oldugu açikça belirtilmektedir. Bu durumda en az 13 üyeyle toplanan Genel Kurulda, karar alabilmek için en az 9 üyenin oyu gerekmektedir ki, bu da düzenlemenin yanlis kurgulandiginin bir göstergesidir.
7 üye 15 üye üzerinde hüküm kuramaz-Prof Dr. Ergun Özbudun (Anayasa Hukukçusu)
“Anayasa Mahkemesi ile ilgili degistirilmesi istenen maddelerin en tartismali olani AYM üyelerinin seçimine iliskin olan degisiklik. Bu tartismalardaki iddialar, 111 milletvekilinin anayasa degisiklik teklifinin iptali için açtigi davada yer aldi. Bu degisikligin hukuk devletine ve yargi bagimsizligina aykiri oldugu dile getirildi. AYM ise pakette sadece iki cümlecigi reddetti. Bu da AYM’nin anayasa degisiklik paketine olumlu baktigini gösterdi. AYM normal mahkemelerden farklidir ve bir kanunu iptal etmek gibi güçlü bir yetkisi vardir. 148. maddeye getirilen degisiklikle vatandasa AYM’ye gitme hakki veriliyor. Tabii ki bunun kabul edilebilir sartlari olacak, mantiksiz iddialar reddedilecek ve her kafasina esen mahkemeye gidemeyecek. Iç hukuk yollarinin da tüketilmis olmasi gerekecek. Mahkeme bireysel basvuruyu da kabul edecegi ve yükünü de artiracagi için iki daire ve genel kurul halinde çalisacak. Bu sebeple üye sayisinin da artmasi gerekiyor. 146. maddeye üye sayisinin artirilmasi degisikligi getiriliyor. Söz konusu degisiklik çok tartisildi ama AYM adina üye sayisinin artmasi olumlu, tatmin edici bir degisiklik. Fakat üye seçimi konusunda Cumhurbaskanindan ziyade parlamentoya agirlik verilmis olmasiydi. Çünkü dünyanin her yerinde AYM’nin üyelerinin tamamini parlamento seçiyor ve siyasallasma görülmüyor. Bizde ise üyelerin bir kismini yargi organi, bir kismi parlamento seçiyor. Yani karma dengeli bir yapi söz konusu. Bu tartisma gereksizdi. Muhalefet, AYM ve HSYK ile ilgili degisikliklerde Ak Parti’nin yargiyi ele geçirecegini iddia etti. AYM ise anayasa degisiklik paketinde bir sorun görmedi. Muhalafetin bu tezini çürütmüs oldu. Çünkü üyelerin sayisinin artirilmasi demek siyasi iradenin devreye girecegi anlamina gelmez. Çünkü AYM’nin üyelerini tümünü yeniden seçmek gibi bir sey yok. Mevcut ve yedek üyeler 65 yasina kadar kurumda kaliyor. Keza yedek üyeler asli yedek üye haline gelinceye ve 65 yasina kadar görevlerine devam ediyor. Degisiklikte ise Sayistay ve Baro Baskanligi’nin belirledigi üyeler ataniyor. 7 kisinin 15 kisi üzerinde hüküm kurabilecegi endisesi çok yersiz. Bu endise toplumda bilgi kirliligi yaratiyor. Anayasa degisikligini devrim niteliginde degil ama reform niteliginde görüyorum. Çünkü degisiklik yeni anayasa ihtiyacini ortadan kaldirmiyor ama o yönde bir adim atiyor.”
Meclis sadece iki üye seçiyor- Doç. Dr. Mustafa Sentop (Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Anayasa Mahkemesi’nin sayisinin artirilmasi, üyelerin köken olarak çesitliliginin artirilmasi ve yasama organinin üye seçmesi çok önemli. Ayrica mahkeminin iki daire seklinde çalismasi is gücünü hafifletecektir. Anayasa Mahkemesi 17 üyeden olusacak 11 asil üyeye 4 üye daha katilacak Meclis ise sadece iki üye seçecek. Bu tablo ‘iktidar kendi mahkemelerini olusturuyor’ yorumunu geçersiz kiliyor. Anayasa Mahkemelerine yasama organi tarafindan üye seçilmeyen tek ülke Türkiye’dir. Avrupa modeli anayasa mahkemesi sisteminin benimsendigi ülkelerin tamaminda üyeler ya sadece yasama organinin seçimiyle ya da içinde yasama organinin seçtiklerinin de bulundugu karma modelle belirlenmektedir.
DÜNYADAKI ÖRNEKLER
Almanya’da 8 üye Bundestag (Federal Millet Meclisi), 8 üye ise Bundesrat (Federal Senato) tarafindan; Belçika’da üyeler Temsilciler Meclisi ve Senato tarafindan; Bulgaristan’da 12 üyeden 4’ü Meclis, 4’ü Yargitay ve Danistay tarafindan, kalan 4’ü ise cumhurbaskaninca belirlenmektedir. Çek Cumhuriyeti’nde 15 üyenin tamami Senato onayi ile cumhurbaskani tarafindan seçilirken, Ermenistan’da 5 üye parlamento, 4 üye devlet baskani tarafindan atanmakta. Ayni sekilde, Italya’da 15 üyenin 5’i cumhurbaskani, 5’i parlamento, 2’si Danistay, 2’si Yargitay, 1’i Sayistay tarafindan; Ispanya’da ise 12 üyenin 4’ü meclis, 4’ü senato, 2’si hükümet, 2’si ise adliye genel konseyi (bizdeki HSYK) tarafindan seçilmekte. Buna karsilik, Polonya’da 15 üyenin tamami yasama organi tarafindan; Romanya’da, 9 üyeden 3’ü meclis, 3’ü senato, 3’ü cumhurbaskani tarafindan; Slovakya’da 11 üyenin yine tamami, meclisin seçimi ile cumhurbaskani tarafindan belirleniyor. Rusya’da da, mahkeme üyelerinin tamami devlet baskani tarafindan atanirken, yasama organinin onayi araniyor.
TÜRKIYE’YE MESAFE KAZANDIRACAK
Yasama organlarinin anayasa mahkemelerine üye seçiminde bu derecede etkili olmasi, anayasaya uygunluk denetiminin yasama faaliyetine bir nevi müdahalesinden kaynaklaniyor. Yasama faaliyeti millet adina kullanilan bir yetkiye dayandigi için, anayasa mahkemesinin milli irade ile bir sekilde iliskilendirilmesine önem verilmistir. Türkiye’de 1961’den 1982’ye kadar Anayasa Mahkemesi üyelerinin üçte biri TBMM tarafindan seçilmistir. Yani yasama organinin üye seçmesi yirmi yil Türkiye’de de uygulanmistir. Yapilan degisiklikle Anayasa Mahkemesi üyelerinin yine üçte biri TBMM tarafindan seçilecek. Türkiye’nin gerçek ihtiyaci topyekûn bir anayasa degisikligi. Böyle bir degisikligin önünde yüksek yargi ciddi bir engel. Mevcut Anayasa yüksek yargiya, hukuk kurallarini yorumlamada keyfilige varacak derecede bir imkân sunuyor. Referandum Türkiye’de yargi bagimsizligi açisindan önemli bir degisiklik saglayacak. Bu düzenlemeler yargi bagimsizligi için önemli degisiklikler içeriyor. Yasanan tecrübeler, Anayasa’nin bir bütün olarak degistirilmesi için bir alt yapiya ihtiyaç oldugunu gösteriyor. Bu sebeple Anayasa degisikliginin önünü açmak ve Anayasa’nin dogru bir sekilde yorumlanmasini saglamak için, yargi reformunu içeren bir anayasa degisikligiyle ise baslamak dogru bir tercih. Bu kismi degisiklikler Türkiye’nin Anayasa’dan kaynaklanan devasa sorunlarini çözmesi için yeterli degil. Kismi degisiklikleri “yeni sivil demokratik anayasa” hedefinin yerine koymak ciddi bir tehlikedir. Yapilan degisiklikler yeni anayasa hedefinin önünü açtigi oranda Türkiye’ye mesafe kazandiracak.
Evet mi hayir mi? Peki Anayasa’da ne degisiyor | 22 gün sonra referanduma gidecegiz...Peki, Anayasa’da ne degisiyor? Vatan, tarafsiz gözle maddelere isik tutuyor
| 12 Eylül’de oylanacak Anayasa degisikliginin ençok tartisilan yanlarindan biri de çalisanlarin özlük haklarini düzenleyen maddeler. Anayasa’nin 51, 53, 54 ve 128. maddelerinde memur ve isçilerin örgütlenme, grev, sosyal ve mali haklariyla ilgili düzenlemeler yer aliyor. Sendika baskanlari, VATAN’a düzenlemenin çalisma hayatina etkilerini anlatti. Hükümete yakin sendikalar degisimi olumlu bulurken DISK ve KESK gibi konfederasyonlar düzenlemelerin mevcut durumdan daha geri oldugunu savunuyor.
BIRDEN FAZLA Sendika
Madde 51
Çalisanlar ve isverenler, üyelerinin çalisma iliskilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve gelistirmek için önceden izin almaksizin sendikalar ve üst kuruluslar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarina sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrilmaya zorlanamaz. Sendika kurma hakki ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç islenmesinin önlenmesi, genel saglik ve genel ahlâk ile baskalarinin hak ve özgürlüklerinin korunmasi sebepleriyle ve kanunla sinirlanabilir. Sendika kurma hakkinin kullanilmasinda uygulanacak sekil, sart ve usuller kanunda gösterilir. Ayni zamanda ve ayni is kolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz. Isçi niteligi tasimayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarinin kapsam, istisna ve sinirlari gördükleri hizmetin niteligine uygun olarak kanunla düzenlenir. Sendika ve üst kuruluslarinin tüzükleri, yönetim ve isleyisleri, Cumhuriyetin temel niteliklerine ve demokrasi esaslarina aykiri olamaz.
* Koyu renkle yazilan ibareler 51’inci maddeden çikarildi
Kamu görevlileri toplu sözlesme yapabilecek...
Madde 53
Isçiler ve isverenler, karsilikli olarak ekonomik ve sosyal durumlarini ve çalisma sartlarini düzenlemek amaciyla toplu is sözlesmesi yapma hakkina sahiptirler. Toplu is sözlesmesinin nasil yapilacagi kanunla düzenlenir. 128 inci maddenin ilk fikrasi kapsamina giren kamu görevlilerinin kanunla kendi aralarinda kurmalarina cevaz verilecek olan ve bu maddenin birinci ve ikinci fikralari ile 54 üncü madde hükümlerine tabi olmayan sendikalar ve üst kuruluslari, üyeleri adina yargi mercilerine basvurabilir ve Idareyle amaçlari dogrultusunda toplu görüsme yapabilirler. Toplu görüsme sonunda anlasmaya varilirsa düzenlenecek mutabakat metni taraflarca imzalanir. Bu mutabakat metni, uygun idarî veya kanunî düzenlemenin yapilabilmesi için Bakanlar Kurulunun takdirine sunulur. Toplu görüsme sonunda mutabakat metni imzalanmamissa anlasma ve anlasmazlik noktalari da taraflarca imzalanacak bir tutanakla Bakanlar Kurulunun takdirine sunulur. Bu fikranin uygulanmasina iliskin usuller kanunla düzenlenir. Ayni isyerinde, ayni dönem için, birden fazla toplu is sözlesmesi yapilamaz ve uygulanamaz.
Memurlar ve diger kamu görevlileri, toplu sözlesme yapma hakkina sahiptirler. Toplu sözlesme yapilmasi sirasinda uyusmazlik çikmasi halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna basvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararlari kesindir ve toplu sözlesme hükmündedir. Toplu sözlesme hakkinin kapsami, istisnalari, toplu sözlesmeden yararlanacaklar, toplu sözlesmenin yapilma sekli, usulü ve yürürlügü, toplu sözlesme hükümlerinin emeklilere yansitilmasi, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teskili, çalisma usul ve esaslari ile diger hususlar kanunla düzenlenir.
* Koyu renkle yazilan ibareler 53’üncü maddeden çikarildi * Kirmizi renkle yazilan ibareler eklendi
Grev Hakki ve Lokavt
Madde 54
Toplu is sözlesmesinin yapilmasi sirasinda, uyusmazlik çikmasi halinde isçiler grev hakkina sahiptirler. Bu hakkin kullanilmasinin ve isverenin lokavta basvurmasinin usul ve sartlari ile kapsam ve istisnalari kanunla düzenlenir. Grev hakki ve lokavt iyi niyet kurallarina aykiri tarzda, toplum zararina ve milli serveti tahrip edecek sekilde kullanilamaz. Grev esnasinda greve katilan isçilerin ve sendikanin kasitli veya kusurlu hareketleri sonucu, grev uygulanan isyerinde sebep olduklari madde zarardan sendika sorumludur. Grev ve lokavtin yasaklanabilecegi veya ertelenebilecegi haller ve isyerleri kanunla düzenlenir. Grev ve lokavtin yasaklandigi hallerde veya ertelendigi durumlarda ertelemenin sonunda, uyusmazlik Yüksek Hakem Kurulunca çözülür. Uyusmazligin her safhasinda taraflar da anlasarak Yüksek Hakem Kuruluna basvurabilir. Yüksek Hakem Kurulunun kararlari kesindir ve toplu is sözlesmesi hükmündedir. Yüksek Hakem Kurulunun kurulus ve görevleri kanunla düzenlenir. Siyasi amaçli grev ve lokavt, dayanisma grev ve lokavti, genel grev ve lokavt, isyeri isgali, isi yavaslatma, verim düsürme ve diger direnisler yapilamaz. Greve katilmayanlarin isyerinde çalismalari, greve katilanlar tarafindan hiçbir sekilde engellenemez.
* Koyu renkle yazilan ibareler 54’üncü maddeden çikarildi
“Toplu sözlesmede illüzyon var”
Sami Evren: 53. madde memura toplu sözlesme hakki taniyor, bir sorun yok. Bu hakki anayasanin güvence altina almasi önemli. Sözlesme sirasinda uzlasma sorunu çikarsa bu yetki de Uzlastirma Kurulu’na veriliyor. Yani Uzlastirma Kurulu’nun karari toplu sözlesme hükmündedir denilerek anayasaya giriyor. Bir yandan toplu sözlesme derken, bir yandan da Uzlastirma Kurulu’na yetki veriyor. Burada bir illüzyon yapilmis. Toplu sözlesme hakki sendikalarindir. Iki kisi anlasamayabilir, sizi uzlastirmak isteyen kurul olabilir. Buna bir itirazimiz yok ama kurul her iki taraf için karar veremez. Yani karar organi degildir. Maddedeki degisiklik kurulu karar organi haline getiriyor. Sizin iradenizi bir üçüncü sahis almis aliyor. Böyle bir seyin dünyada örneginin oldugunu düsünmüyorum. Uluslararasi sözlesmelere aykiri bir durum.
Ahmet Gündogdu Memur Sen Baskani): ‘Dünyadaki isçi ve memurla esitlendik’
“2001 yilindan beri toplu görüsme yapiyoruz. Bu görüsmelerin hiçbir yaptirimi ve baglayiciligi yok. Bütün insiyatif Bakanlar Kurulu’nun elinde. Geçen yil Toplu Sözlesmeyi gündeminize alin dedik ve çalistay yapilmasini istedik. Geçen yil aldigimiz kararlar Bakanlar Kurulu’na gidiyor ve taninmiyordu. 53’üncü maddeye göre hükümetle toplu sözlesmeye oturdugumuzda alinan kararlar dogrudan Bakanlar Kuruluna gitmiyor ve atilan imzlalar geçerli oluyor. Madde bu yönüyle çok olumlu. Devlet memur ve isverenle toplu sözlesme imzalamis oluyor. Fakat sendika ve hükümet uzlasamazsa Uzlasma Kurulu’na gidecek. Yani memurlara da iscilerin Kamu Görevlileri Hakem Kurulu gibi bir kurum geliyor. Bu kurulun yapisi sendikalardan, yargidan çesitli kisilerden olusacak. Kurulun bu maddeden sonra daha bagimsiz olmasi için mücadele etmek gerekiyor. Bu toplu sözlesme hakkiyla dünyadaki isci ve memurlarla esitlenmis oluyoruz.”
“Dünyada böyle bir örnek yok”
Bircan AKYILDIZ: Degisiklik maddelerinin 53. ve 128. maddeleri bizi ilgilendiriyor. 53’üncü maddede önemli süreçler var. Ancak etkinlik itibariyle bu maddenin faydali sonuçlar dogurdugunu söyleyemeyiz. Toplu görüsme, toplu sözlesmeye çevriliyor. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun alacagi kararlar kesin oldugu için bu yargiya tasinamayacak. Hakem kurulun kimlerden olustugunu da kanun düzenliyor. Kanunla düzenlenmis olmasi burada siyasi iradenin etkinliginden bahsettiginin kanitidir. Yani burada bir emredici pozisyon mevcut hale getiriliyor. Kurulun kararindan sonra toplu sözlesme yaptik diye bir dayatma olacak. Dünyada böyle bir toplu sözlesme örnegi yok.
‘Memurun grev hakki 90. madde de var’
Sami Evren (KESK Baskani)
“Anayasanin 54. maddesine getirilen degisiklige memurlarin grev hakki dahil edilmiyor. Yani isci ve memur ayrimi bir kez daha yapilmis. Biz bu ayrimi kaldirin, ortak örgütlenmekten yanayiz dedik. Ama siyasi iradeler bu konuda bölücü davranmaya devam etti. Avrupa memur taniminda bürokratlari kastediyor. Yani bürokratlar, yargiçlar, asker, polis memur oluyor ama grev hakkina sahip degiller. Fakat egitimcilerin grev hakki mevcut. Bizde ise en alt ve en üst statüdeki kisi de memur olarak görülüyor. Türkiye’de memur taniminin yeniden yapilmasi gerekiyor. Bize kamu emekçileri, bürokratlara memur denmesi gerekiyor. Zaten Anayasa’nin 90. maddesi memurun hem grev, hem toplu sözlesme hakki vardir diyor. Memurun grev yapmasi için degisiklige gidilmesi gereksiz.
‘Hiçbir ülkede memura grev hakki yok’
Salim USLU (HAK-IS BASKANI) 54. maddede sendikalari caydirici bir bölüm vardi. Iscinin bilerek ya da bilmeyerek is yerine verdigi zarari sendikalar karsiliyordu. Ama yapilacak olan degisiklikle cezalar sahsilestiriliyor. Sendikalarin sorumlulugu ortadan kalkiyor. Bu tamamen hukuki bir yaklasim. Grev esnasinda dogacak uzlasmazliklara ise Yüksek Hakem kurulu bakacak. Bu kurulda sendika üyeler, devletin belirledigi personel, üniversitelerden üyeler, kisiler olacak. Memura ise grev hakki taninmiyor. Zaten dünyanin hiç bir yerinde memurun grev hakki yok. Memurun toplu sözlesme hakki vardir ama grev hakki yoktur. Örnegin Avustralya’da da memurlarin grev haklari bulunmuyor.”
‘Memura grev yasagi Anayasa’ya girdi’
Süleyman Çelebi (DISK Baskani) “Maddeden çikarilan “Siyasi amaçli grev ve lokavt, dayanisma grev ve lokavti, genel grev ve lokavt, isyeri isgali, isi yavaslatma, verim düsürme ve diger direnisler yapilamaz. Greve katilmayanlarin isyerinde çalismalari, greve katilanlar tarafindan hiçbir sekilde engellenemez” hükmüyle sayilan eylemlerinin suç olusturmadan yapilmasinin mümkün hale geldigi düsünülebilir. Oysa gerçek baska. Çünkü anayasinin ayni maddesinin 1. fikrasinda grev hakkinin sinirlari açikça çizilmektedir: “Toplu is sözlesmesinin yapilmasi sirasinda, uyusmazlik çikmasi halinde isçiler grev hakkina sahiptirler.” Anayasa’ya göre isçiler ancak bir toplu sözlesme görüsmesi içinde ve uyusmazlik asamasinda grev yapabilir. Bu konudaki yasal düzenlemeler yürürlükte. Türkiye grev hakkina en fazla sinirlama getiren ülkeler arasindadir. Kamu çalisanlari için ise yasakçi 12 Eylül Anayasasi’ndan daha baskici ve mutlak grev yasagi içeren düzenlemeler getirilmistir. Çünkü toplu is sözlesmesinde uyusmazlik halinde Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nu uyusmazligi tasimayi zorunlu kilarak kurul kararlarinin kesin oldugu hüküm altina alinmistir.
Sami Evren (KESK Baskani): ‘Degisiklik net degil’
“Çalisanlarin birden fazla sendikaya üye olma konusunda ise söyle bir sey var. Avrupa’da part time çalisan insanlar sabah çalistigi yerin sendikasina da, ögleden sonra çalistigi yerin sendikasina da üye olabiliyor. Ama Türkiye sartlarinda bu nasil olacak bilmiyoruz. Ayni is kolunda farkli yerlerde çalisan insanlar her iki sözlesme hakkindan yararlanacaksa bu iyi bir sey. Bu nokta çok net degil. Yani iki yerde çalisan kisi hem DISK’e, hem KESK’e üye olabilir gibi görünüyor ama bu böyle degil.”
“Memurun degil isçinin talebi”
Ahmet GÜNDOGDU (Memur Sen Baskani) 51’inci madde yani birden fazla sendikaya üye olma hakki bizi degil, iscileri ilgilendiriyor. Bu hakki biz degil isci sendikalari talep etmisti.
‘AB ve ILO’daki isyeri sendikasina izin çikiyor’
“Çalisma hayatini ilgilendiren maddeler iscilere yeni haklar getirmeyi düzenleyen engellerin ortadan kaldiriyor. Simdiye kadar getirilen öneriler anayasaya aykiri oldugu gerekçesiyle reddediliyordu. 51’inci maddede öngörülen degisiklikle birden çok sendikaya üye olma hakki getiriliyor. Yani AB ve ILO’nun is yeri sendikasi haklarina izin veriliyor. Bizim mevzuatimiz sadece is kolu sendikasina dayaniyordu. Türkiye’de bu sebeple elestiriliyordu. Is yeri sendikasi is yeri bazinda yetki alan sendikadir. Is kolu sendikasi ise sendikali ve sendikasiz bütün is kolu için geçerli olan sözlesmedir. Meslek sendikasi ise örnegin soför olan bir kisinin üye olabilecegi meslek sendikasidir. 4857 sayili is kanunu part-time çalisma imkani sunuyor. Mesele devlet hastanesinde çalisan bir hemsire aksam saat 17.00’den sonra baska bir yerde çalisabilir. Yani kendi is yerinin sendikasinin disinda ikinci is yerinin sendikasina da üye olabilecek. Böylece birden çok toplu sözlesme olacak. Isci birden çok sözlesmeden yararlanabilecek.
‘Asil sorun 2. sendika degil, sendikali olmak’
Madde basligi ile uyumsuzlugu hemen görülen olan bu düzenleme, bir anayasa metninde gereksiz olan ayrinti niteligindedir. Degisiklige iliskin ana sorun asil konusunu olusturan sendika kurma hakkina iliskin hiç bir degisikligin yapilmamis olmasidir. Bu konuda çesitli yasal sinirlamalar yapma hakki taniyan ve sendikalarin tüzüklerini özgürce olusturmalarini engelleyen hükümler oldugu gibi korunmaktadir. Ancak maddeyle dolayli iliskisi sendika seçme özgürlügüne bir hükümün degistirilmesi ilke olarak degil ancak siyasal iktidarin sikça rastlanan sendika tercihleri dolayisiyla soru isaretleri yaratmaktadir. Türkiye’de sendika üyeliginde yasanan asil sorun çalisanlarin ayni is kolunda ikinci bir sendikaya üye olamamalari degil bir sendikaya üye olurken isten atilma tehlikesiyle ve türlü baskilarla karsi karsiya kalmalaridir.
SOSYAL HAKLAR TOPLU SÖZLESMEYLE DÜZENLENIR
Madde 128
Devletin, kamu iktisadi tesebbüsleri ve diger kamu tüzel kisilerinin genel idare esaslarina göre yürütmekle yükümlü olduklari kamu hizmetlerinin gerektirdigi asli ve sürekli görevler, memurlar ve diger kamu görevlileri eliyle görülür.Memurlarin ve diger kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmalari, görev ve yetkileri, haklari ve yükümlülükleri, aylik ve ödenekleri ve diger özlük isleri kanunla düzenlenir. Ancak, malî ve sosyal haklara iliskin toplu sözlesme hükümleri saklidir. Üst kademe yöneticilerinin yetistirilme usul ve esaslari, kanunla özel olarak düzenlenir.
* Koyu renkle yazilan ibare bu maddeye eklendi
“Degisikligi olumlu karsiliyoruz”
128’inci maddede ise kamu görevlilerinin ücretleri, sosyal haklari, atamalari, özlük isleri kanunla belirlenir deniyor. Bir de mali ve sosyal haklara iliskin toplu sözlesme hükümleri saklidir diye olumlu bir ekleme yapiliyor. Bu olmasi gereken bir ifade. Bizim için önemli olan 53’üncü maddedeki toplu sözlesmenin nasil yapilacagidir.”
“Yetki yine siyasi iradenin elinde”
Sami Evren (KESK Baskani) 128. maddenin eski halinde kamu çalisanlarinin sosyal ve mali haklari kanunla düzenleniyordu. Degisiklikle bu ifade toplu sözlesmeyle düzenlenir sekline dönüstü. Baktiginizda olumlu bir madde. Maddenin eski halinde memurun bütçe rakamlari hükümetin elindeydi. Ama degisiklikle toplu sözlesmeye baglaniyor. Kanunun degil, sözlesmenin dedigi olur deniyor. Ancak 128. maddeyi 53. maddeye dayandirdiginizda yine sorun çikiyor. Çünkü 53. maddede toplu sözlesme sirasindaki anlasmazliga Uzlasma Kurulu’nun devreye girecegi söyleniyor. Yetki dolayli olarak yine siyasi iradenin eline geçiyor.”
Haberi Ekleyen: Ali Dursun
Bu haber 838 defa okunmuştur.
Paylaş
|
GÖRELE ' DE HAVA DURUMU
RÖPORTAJ
Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi
|