Monserlerden Basbakan'a agir yanit:
Islerine gelince sehit, Gelmeyince monser sayildik...
'Alay etme, ögren!'
Basbakan Erdogan'a emekli diplomatlardan sert tepki geldi. 'Monserler' diyerek eski diplomatlar ve dis politika uzmanlarini alaya alan Erdogan'a yanit veren 72 emekli diplomat, 'Mon Cher' deyiminin Fransizca'da 'azizim, dostum' anlamina geldigini de vurguladi.
Aralarinda Disisleri eski müstesarlari Korkmaz Haktanir, Faruk Logoglu, Nüzhet Kandemir ile AIHM eski yargici Riza Türmen, AB eski Genel Sekreteri Murat Sungar, NATO Daimi eski Delegesi Ümit Pamir, Washington eski Büyükelçisi Baki Ilkin gibi isimlerine de yer aldigi 72 emekli diplomat, yaptiklari yazili açiklamada su görüslere yer verdi:
ISTE O AÇIKLAMA:
" Basbakan Erdogan’in son zamanlarda konusmalarina yabanci dillerden ibareler serpistirmeyi adet haline getirdi. Davos'ta "one minute (s)" ile Ingilizce ibarelerle basladi. Derken ‘monser’ sözcügünü son zamanlarda pek sever oldu. ‘Mon cher’ deyimi Fransizca ‘azizim, dostum’ anlamina gelen bir tekerleme. Buna bugünkü Türkçemizde ise argoda, 'hanim evladi' anlami yüklenmis. Askerlik ve polislik mesleklerinin yaninda en çok hayati tehlikeyle karsilasilan devlet memurlugu, her unvandaki Disisleri memurlugudur. Dünyanin en tehlikeli bölgelerinde, kriz alanlarinda geçici ya da sürekli görev yapan, ülkemizi temsil eden, insani yardim saglayan, siyasi temaslar yürüten temsilcilerimizle onlara idari, teknik ve haberlesme destegi saglayan her rütbe ve düzeydeki genç-yasli Disisleri mensuplarimizin hangileri bu alayci yaklasimi hak etmektedirler?
Bizim çok eskilerden gelen diplomasi gelenegimiz hem ‘hiçbir tehlikeden kaçinmamayi’, hem de uluslararasi topluluklar içinde baskalarindan altta kalmayarak basini dik tutmayi öngörür. Ömer Seyfettin'in 'Pembe Incili Kaftan' öyküsündeki Türk Elçisinin davranisi bugün de diplomatlarimizin sahip olmakla iftihar ettikleri bu birikimin hikayelerinden birisidir. Diplomatlarimiz arasinda seçkincilik de yoktur. Tahsil hayatini burslu okuyan bir çok diplomatimiz Bakanlik içinde en yüksek mevkilere yükselebilmislerdir. Bunlarin arasinda Disisleri Müstesarlari da bulunmaktadir.
Monser terimini Cumhuriyet dönemi Disisleri mensuplari hiç kullanmadi. Osmanli dönemi memurlarinin bazilarinin bu ifade biçimini kullandiklarini eski hikaye ve roman türü belgelerden gözlemliyoruz. Insan 'Acaba Sayin Basbakan, hükümetinin izledigi dis politika ekseni gibi dilde de bir yeni Osmanlilik hevesine mi kapildi?' demekten kendisini alamiyor. Sunu kendisine hatirlatmak isteriz ki, Türkiye Cumhuriyeti Diplomasisi, Osmanli hariciyesinin, Imparatorlugun son dönemlerinde, en büyük zaaflarindan birisini olusturan, bazi Osmanli diplomatlarinin ‘yabanci muhibbi’ -yabanci sempatizani- olmalari üzerine bu yabanci ülkelerin emellerine hizmet etmelerinden çikarilan dersler sonucunda, saglam temeller üzerinde yeniden kurulmustur. Cumhuriyetimizin dis politikadaki büyük kazanimlari, Cumhuriyet nesli Türk diplomatlari sayesinde gerçeklestirilmistir. Türk diplomatlari Atatürk'ün dis politikamiz için öngördügü ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesinin sadik uygulayicilari olmuslar ve Devletimizin temel ilkelerine bagli kalmislardir.
“DIS POLITIKA CIDDI BIR ISTIR”
Türkiye Cumhuriyeti diplomatlari çok zor sinavlarla meslege kabul edilir.Meslek içi egitimleri de özenle sürdürülür. Önemli terfileri de yine sinavla gerçeklesir. Bu sinavlarda hiç bir zaman iltimas etkili olmamistir. Bu nedenle tüm dünya diplomatlari arasinda Türk diplomatlari özel bir takdirle anilirlar. Bu basarilari, ülkemizin etrafinda bir güvenlik ve isbirligi kusaginin saglanmasina yönelik Balkan ve Sadabad Paktlarinin kurulmasindan baslayip; Montreux Anlasmasinin imzalanmasinda, Hatay sorununun çözümlenmesinde, 2’nci Dünya Savasinin disinda kalarak ülkenin yeni bir savas felaketinden kurtarilmasinda, NATO üyeligimizin gerçeklestirilmesinde, Ortak Pazar /Avrupa Birligi üyeligmiz için son 50 yildir sürdürülmekte olan görüsmelerde, Kibris sorununun ulusal çikarlarimiz dogrultusunda sonuçlanmasi için Londra ve Zürih Anlasmalariyla baslatilip Birlesmis Milletler çerçevesinde devam ettirilen görüsmelerin çesitli asamalarinda tescil edilmistir.
Dis Politika öyle ‘Benden öncekiler hiç bir sey yapmadi. Bizimle onurlu dönem basladi’ gibisinden geçmisteki kazanimlari yok sayarak, gelisigüzel yaklasimlar sergilemek demek degildir. Dis Politika uzun soluklu ciddi bir istir. Bilgi, birikim, öngörü, sogukkanli analiz yetenegi gerektiren ciddi bir ugrasidir. Hükmünü, sogukkanli bir yaklasimla, bir satranç oyunun incelikleri ve stratejik derinligi ile geçmisi dikkate alan ve ayni zamanda gelecegi hesaplayan bir perspektiften verir.
“DIS POLITIKADA DINAMIZM VE CESARET SARTTIR”
Dis Politikada dinamizm ve cesaretin sarttir. Nitekim, Ikinci Dünya Savasi sirasinda Türk diplomatlari canlari pahasina Yahudileri Nazi temerküz kamplarindan kurtarmistir. Diplomatlarimizin esleri ve çocuklari da ayni sekilde tehlikeyle iç içe yasamislardir. Adadaki Yahudileri kurtaran Rodos Baskonsolosumuz Selahattin Ülkümen bu ugrasi sirasinda Nazi uçaklarinin bombardimani altinda esini kaybetmistir. Madrid Büyükelçisi Zeki Kuneralp'in esi Necla Kuneralp, Lizbon Maslahatgüzari Yurtsev Mihçioglu'nun esi Cahide Mihçioglu, Lizbon Idari Atasesi Erkut Akbay'in esi Nadide Akbay, Tahran Büyükelçiligi Sekreteri Sadiye Yönder'in esi Isik Yönder, La Haye Buyukelçisi Özdemir Benler'in oglu Ahmet Benler ve Atina Idari Atasesi Galip Özmen'in kizi Neslihan Özmen ermeni teröristler tarafindan katledilerek sehit edilmislerdir. Sayin Basbakanin sadece bizlerin degil ailelerimizin de meslek içi yasadigi zorluklardan haberdar olmadigi anlasilmaktadir..
SADECE ‘MASA BASINDA’ IS YAPMAYIZ
Türk diplomatlarinin sadece ‘masa basinda’ is yapmaz Türk diplomatlari Kibris, Irak, Iran, Lübnan, Afganistan, Bosna ve Somali gibi savas alani olan ülkelerde canlari pahasina görevlerini cesaret ve sogukkanlilikla yürütmüslerdir. Ancak Dis Politikada cesaret ve dinamizm, maceraperestlik demek degildir. Tarihi iyi bildigini iddia edenler, 'Kudüs'te toplu namaz kilmak' gibi maceraperest ve hayalperest ucuz vaatlerin geçmiste ülkemizi hangi badirelere götürdügünü daima akillarinda tutmalidir. Böyle bedava kahramanliklarin ceremesinin, masum insanlarimiza canlariyla ödettirilmesi de ayri bir üzüntü konusudur. Cumhuriyet döneminin Disisleri mensuplari baska ülke ve odaklarin eli, kolu, gözü olmaktan hiç bir zaman medet ummamislar, kendi uluslarinin tarihi ve manevi birikiminin ve bu topraklarda asirlardir özgürce yasamis olmalarinin onlara asiladigi özgüvenlerinden onur duymuslardir.
Simdiye kadar Türk diplomatlarini sadece Ermeni terörünün ve diger terör eylemlerinin hedef aldigini zannediyorduk. Son bir yildir her firsatta kendi ülkesinin diplomatlarina karsi sözlü bir saldiri baslatan Sayin Basbakanimizin bu tutumunu izahta büyük güçlük çekiyoruz.
Dis politika, öyle günü kurtarmaya yönelik, kendisiyle çeliski içinde ‘perakende’ açilimlarla, üç-bes yabanci sözcügü yerli yersiz kullanmakla, diplomatlara karsi küçük düsürücü ifadelerle yürütülmez. Yürütülmeye kalkisilirsa bedeli agir olur. Isin aci tarafi, bu bedeli de sadece bu hesapsiz, kitapsiz, yüzeysel tutumlari benimseyenler degil, tüm ulusumuz öder. Bu konuda duydugumuz üzüntüyü merhum bir Büyükelçimizden esinlenmis olan bir kisa tekerlemeyle bitirmek istiyoruz.
Insaf kalmadi beni-ademde
Islerine gelince sehit
Gelmeyince monser sayildik
Su bi-vefa alemde.”
Bu haber 625 defa okunmuştur.