UMUTSUZ BIR HAZIRANA UYANMAK
“Vanya Dayi” isimli kitabinda, A.Çehov, yitirilen degerlerin, yasanamayan hayatin, mutsuzlugun, bosa geçen ömürlerin, umutsuz zamanlari sikça dile getirerek, 100 yil önceki biktirici, yorgun düsüren yillarin ve Rusya’da gelmekte olan toplumsal kiyametlerin ip uçlarini, halkin iç çöküntüsünü anlatirken romanini “ve gittiler…!” diyerek bitiriyor.
Ve 12 Haziran 2011 Türkiye genel seçimleri de bitti…!
Gelecek yillarin daha iyi olacagini anlatmak için yarisan, meclise giderse, bizlerin dertlerine çare olacagina dair, ikna etmek için çabalayan adaylar çekip gittiler…!
Hepimiz kanamali bir pazartesi sabahina uyandirildik.
Kapimiza kosup, ellerinde bildirilerle, “bak en iyi proje benim partimde var, senin gelecegini yarinlarini en iyi ben korur ben savunurum…Bana oy ver sana ileri demokrasi getireyim…” Ya da “…bana oy ver istikrar sürsün, ayni dagin yeliyiz, ayni bagin gülüyüz, hadi bana bi daha oy ver, bana oy ver ki ülkemiz büyüsün…” diyenlerden simdi ortada kimseler kalmadi.
Bir demokrasi cinayeti islenecegi megerse herkes tarafindan, siyasilerce, basbakanca, cumhur baskaninca, YSK’sinca, biliniyormus. Ama kimse önlemini almamis !
Margues’in “Kirmizi Pazartesi” isimli romaninda oldugu gibi, bütün toplum bir cinayetin islenecegini çok iyi biliyor ama o cinayeti önlemek için gerekeni yapmiyor!
Yeni bir genel seçim yapildi. Simdi 550 millet vekilimiz var.
Kadin millet vekili sayimiz ilk kez 78+1 esittir 79 oldu hamdolsun.
CHP (19), AKP (46), MHP (3), BDP (11) bayan temsilci seçtirip meclise gönderdiler.
Hukukçu (107), Mühendis (71), Doktor (48), Gazeteci (10), Sanatçi (2), Ordu emeklisi (2) Futbolcu (1), digerleri ticaretten, çiftçilikten, serbest meslektenmis. Yani meclisimiz oldukça renkli görünüyor.
Ama çevre mücadelesi verecek tek bir kisi bile vekil yapilmadi!
Tunceli, Igdir, Hakkari ve Sirnak illerinden AKP vekil çikaramadi.
Yasça en büyük vekilimiz CHP den Oktay Eksi oldu.
En genç vekilimiz, AKP adayi Muhammet Bilal Macit (27) oldu.
BDP destegiyle ilk kez Süryani bir aday, Erol Dora, meclise girdi.
Sakarya, 34 yil sonra ilk kez bir CHP vekili çikarmayi basardi.
KCK üyesi, ceza evinde yatan 6 aday BDP destegiyle, vekil seçildi,
Ergenekon davasindan yargilanan 2 aday CHP destegiyle, 1 aday MHP destegiyle meclise girdiler. Ancak YSK simdi o adaylarin, tutsakliginin devamina karar verdi.
Bu millet vekillerimiz, mazbatayi aldilar ama tutuklu olduklari için, mecliste yapilacak yemin törenine katilip, vekillik görevlerini yapmalari engelleniyor!
Oysa, TCK 312. maddeden yargilanip, siyasal yasakli olan basbakanimiz, 2002 seçimlerinde, özel yasa çikarilmisti. Siirt seçimleri feshedilmis, basbakanimiz meclise girsin diye diger adaylarin vekilligine son verilmis, yeni bir seçimle, basbakanimiz meclise gelmis, hatta basbakan bile olmustu.
Yine ayni maddeden yargilanan, ceza evindeyken seçime katilan ve halkin ortak oyuyla seçilen Sebahat Tuncel, yeni bir yasal düzenleme ile, tutukluluk hali sona erdirilmis, mecliste vekil olarak görev yapmasina imkan taninmisti.
Simdi Diyarbakir halkindan, aday olarak oy istemis, BDP destegiyle seçime katilmis, YSK onayiyla, vekil adayi olmasinda sakinca görülmemis, ve 80 binden fazla oy alarak, onca kisitlamalara ragmen, bagimsiz millet vekili seçilmis Hatip Dicle, “18 ay, kesinlesen cezasi var, kamu hizmetlerinden kisitlanmis” denilerek, vekilligi iptal edilmistir.
KCK sanigi olarak yargilanan diger 5 BDP vekili, 3 Ergenekon sanigi olarak yargilanan tutuklu vekillerimiz ise, Anayasanin 14. maddesi bahane edilerek, tutukluluklarinin devamina karar veriliyor, mazbatalarini alip vekil olduklari halde, fiilen meclise gelip yemin etmeleri, mecliste görev yapmalari engellenmektedir.
Basbakanimiz vekil olsun meclise gelsin halka hizmet versin diye Anayasanin 76. maddesini, Seçim Yasasinin 11. maddesini, derhal degistirdiler. Simdi 3. kez basbakanlik yapacak. Sebahat Tuncel, 2. dönem yine vekillik yapacak. Fena mi oldu?
Basbakanin ve AKP nin en büyük destekçilerinden Samil Tayyar’a da sira gelecek. Köse yazisi ve kitap yazmak suretiyle, mahkemelerce suçlu bulunmus, tam 50 ay kesinlesmis hapis cezasi var. 10 Haziran 2011 tarihinde de Yargitay’daki dosyadan 4 yil hapis cezasi alip, cezasi kesinlesmistir. Bu gürültü-patirti arasinda, Samil bey göz ardinda kalmistir. Yarin birileri de Samil beyin durumunu öne sürecektir. 1 yildan fazla hapis cezasi alanlarin vekil adayi olmasi bile hukuken önünde kesin bir engel gösteriliyor. Kayseri AKP den vekil seçilen Samil bey için acaba yarin yine ayni gerekçeler öne sürülecek mi dersiniz? Hatip Dicle’nin kesinlesmis 18 aylik cezasi yüzünden vekilligi düsürülüyor da Samil için ayni sey yapilmayacak mi?
Yarin Samil beyin durumu tartismaya açilirsa, acaba ulemaya mi danisacaklar?
Ülkemizin önünde dag gibi sorunlar çözüm bekliyor.
Her gün sokakta bir kadin, kocasi tarafindan öldürülüyor. 2002 yilindan beri kadin katliami ülkemizde %1447 oraninda artis gösteriyor. Kimselerin umurunda olmuyor!Kadinlar ve çocuklar korunamiyor!
Kocasi tarafindan öldürülen 21 yasindaki Meryem’in kalbi, yerinden sökülüp, 47 yasindaki 3 çocuk babasi Mehmet beye naklediliyor!
Parasiz egitim istiyoruz dedikleri için iki ögrenci (Berna Yilmaz ve Ferhat Tüzel ) tam 16 aydir hapis yatiyorlar. Mahkemenin savcisi Kasim Ilimlioglu, bu iki ögrencinin suç islemedigi, ifade özgürlügü kapsaminda isteklerini beyan ettikleri gerekçesiyle “bihakken tahliyelerine ve beraatlerini“ mütalaa ediyor. Mahkeme hakimleri, “yeterli deliller toplanmadi“ iddiasiyla, tutukluluklarinin devamina karar veriyor. Beraat ve tahliyeye karar veren sayin savcimiz, tenzili rütbeye maruz kalip, düz savci olarak Büyükçekmece adliyesine gönderiliyor!
Dilovasi ve çevresinde yasayan halkin saglik durumunu arastiran Doktor Onur Hamzaoglu, “annelerin sütünden, bebeklerin kakasindan agir metal akiyor” diye rapor tuttugu için, “halki panige sevk etmekten” hakkinda suç duyurusunda bulunup, mahkemelere veriliyor. Ortak malimiz dogamiz ve çevremiz korunamiyor!
Çevresel haklarini koruyup savunma mücadelesi veren Hopa halki “eskiya muamelesine” maruz birakiliyor. Sesini basbakana duyurmak isteyenlerden birisi, emekli ögretmen Metin Lokumcuoglu, agzina biber gazi hortumu dayatilarak, kimyasal zehirlenmeye maruz birakilip, 31 Mayis 2011 tarihinde, kalp krizinden ölümüne sebep oluyorlar. Protestoculardan 61 kisi hapislere atiliyor. Haksiz yere saldiriya ugrayan, hayatini kaybeden arkadaslarinin, savunma hakki için protestolar düzenleyen diger çevreciler, dövülerek kalçalari kiriliyor, 6 ay yataga mahkum ediliyorlar!
Kütahya merkeze bagli Dulkadir köylüsü yillardir siyanür buhari soluduklari yetmiyormus gibi, 7 Mayis 2011 tarihinde baslayan “siyanür atik barajlarinin çöküsünü önleyemeyen” Etigümüs A.S yüzünden, siyanür soluyup, siyanürlü sulardan içmek, zehirlenmekle yüz yüze birakiliyorlar. Türkiye Çevre Mühendisleri Odasi baskani Dr.Murat Tasdemir, 7 Mayis tarihinden beri sabah-aksam, halki ve yetkilileri uyariyordu. Ayrica o bölgenin 1. derece deprem bölgesi oldugunu, bir deprem olursa, telafisi imkansiz zararlarin yasanacagini ihbar ediyordu. 19 Mayis 2011 tarihinde Kütahya-Simav çevresinde gerçekten de 5.9 siddetinde bir deprem yasaniyor ve halkin magduriyeti daha çok artiyordu. Seçim hay huyu içinde en az 25 bin kisi kaderine terk ediliyor, siyanür soluyanlar, siyanürlü su içmek, o kirli su ile abdest almak ve sokaklarda yatip-kalkmak zorunda birakiliyorlar!
Karadeniz bölgesi HES mafyasinin kucagina terk ediliyor. “Anadolu’yu vermeyecegiz” diye haykiranlar, 7 Nisan 2011 tarihinden beri yollarda yürüyerek, sikayetlerini Ankara’ya meclise tasimaya çalisiyorlar. Ama Gölbasi mevkiinde, o yürüyüsçüler durduruluyor ve Ankara’ya sokulmuyorlar. Halkin dogasina sahip çikmasina kimse kulak asmiyorken, yeni seçtiklerimiz de su anda kendi dertlerine düsmüs durumdalar…!
4.000 kadar HES, 279 adet Termik santral, 4 nükleer santral reaktörü bu halka ve bu cografyaya resmen dayatiliyor. Savunacak hiç kimsemiz yok!
Issizler, is bekliyorlar, yoksullar dertlerine çare istiyorlar. Sinav sifreleri çalinan gençler, haksizligi yapanlarin bulunup, cezalandirilmasini bekliyorlar. Hastalara sifa dagitmaya çalisan hekimler, saglik personelleri, is kosullarinin ve maaslarinin iyilestirilmesini bekliyorlar. Çiftçiler mazotun ucuzlamasini ve ürününe hakki olan fiyatin verilmesini bekliyorlar. Ögretmen adaylari bir an önce atamalarinin yapilmasini bekliyorlar. Hukukçular, adliye ve hukuk kosullarinin derhal iyilestirilmesini bekliyorlar. Gazeteciler, yazarlar, fikir özgürlügü ve mesleki güvence istiyorlar. Yillardir hapiste tutuklu yargilananlar bir an önce, delillerin toplanip, hakliliklarinin tespitini ve derhal tahliyelerini bekliyorlar!
Tutsak evinde ve hücrelerde yatanlar, çesmeden temiz su akmasini, hangi terör suçundan suçlandiklarini, kime ne haksizlik yaptiklarini ögrenmek için gün sayiyorlar. ÜÇ büyük yüksek gerilim hattinin altina kurulmus Silivri ceza evinde 4 yildan fazla süredir tutuklu olarak yatmak zorunda kalanlar, tahliyeden önce “elektromanyetik kirlenmeden kanser olma ve sagliklarinin bozulmasi tehlikesine” son verilmesini bekliyorlar! Aydinlarimiz ve yurtseverlerimiz korunamiyorlar!
Diyarbakir ceza evindekiler, bir an önce Kürtçe bilen tercümanlar bulunup, ifadelerinin alinmasini, yarginin hizlanmasini istiyorlar! Halkimiz korunmayi bekliyor!
Savaslar sinirlarimiza kadar gelip dayandi. Her gün polisimiz ve askerimiz öldürülüyor. Ülkeyi savunmakla görevli ordu temsilcilerimiz ya öldürülüyor ya hapislere dolduruluyor. Askerimiz ve polisimiz korunamiyor!
Meclise girip, halkin sorunlarini ülkemizin basina gelenleri tartisip çözüm bulmakla görevli vekillerimizin %20 den fazlasi meclisi boykot karari aliyor. Bu gidisle, meclisimiz de görev yapamayacaktir. Meclisimiz kurulamayacak, çekisme sürecek!
Samil Tayyar, gündeme getirilirse, bence, derhal o YSK kararlarina çözüm bulunacaktir. Bir Samil beyi kurtarmak için göreceksiniz ki diger 9 millet vekilinin ve Hatip Dicle’nin konusuna da çözüm üretilecektir!
Bir fikra anlatarak bitireyim. Köy imami, cemaatin camiye gelmemesinden yakiniyormus. Camiye gelip namaz kilmalari için, bin türlü sebep uyduruyormus.
Adamin birisi, köyün imamina dert yanmis. “Bir büyük kirmizi sarap içmeden, hanimin koynuna girip, ona sarilamiyorum, pipo ile biraz tütün içmeden, dünyami karartan sorunlarla bas edemiyorum. Ben bu halimle nasil camiye gelip ibadet edeyim ey imam efendi?” demis. Köy imami kafayi sallamis. Beni iyi dinle demis adama.
“Sarap beyaz olursa, pipon kirazdan olursa, tütün has telazdan olursa, bunlari içmek de hiçbir günah yoktur. Sen yine gel camiye namazini kil, Allah sevap yazacaktir” demis.
Simdi birisi çikip, Samil Tayyar hakkinda soru sorsun, bakin göreceksiniz, YSK derhal tüm vekillerin hakkini hukukunu teslim edecektir. Yeter ki basi dertte olan bir AKP vekili olsun! Hemen çözüm de bulunur, Allah o çözümü bulana sevap da yazar!
Söylemesi benden sayin okuyucular…
Bu yazı 1302 defa okunmuştur.