Arkadaslar eger ENRON faciasinin hikayesini bilmiyorsaniz, bizlerin üstüne oynanan oyunlardan tam olarak haberiniz yok demektir.
ABD, eyaletler ülkesidir. Okyanus ötesindedir. En büyük ticari oyunlar, önce oralarda oynanir sonra okyanus ötesinden bize de transfer edilir. Çünkü emperyalizmin, kapitalizmin son ve tek disi kalmis en büyük cephesidir !
Sayin Prof.Mümtaz Soysal, sayin Prof.Enis Öksüz, bir zamanlar “ PTT asla özellestirilmemeli çünkü bu ülkenin atar damarlaridir sinir uçlaridir” diye niye savas verdi saniyorsunuz? Üstelik hakli çikmadilar mi? Evet maalesef her ikisi de çok hakliydilar ama sistem onlari dinlemedi, simdi herkes “acaba telimizi kimler dinliyor?” diye Basbakani, Cumhurbaskani, Genelkurmay baskani bile bu ülkede, dinlenme endisesiyle yasiyor! Üstelik bizi de onlari da kimlerin dinledigini bilmiyoruz! Sadece korku imparatorlugundan bahsetmekle yetiniyoruz.
Bir ülkenin PTT kurumu asla özellestirilmemeliydi! Sustuk !
Bir ülkenin, enerji sistemi de asla özellesmemeliydi! Yine sustuk !
Beni anlamaniz için size biraz ENRON faciasindan bahsetmeliyim.
ABD sinirlari içinde bir eyaletin, elektrik dagitim sirketi özellestiriliyor. Siradan gibi görünen bir enerji sirketi, o eyaletin enerji üretim ve dagitim isini satin aliyor. Asil curcuna ondan sonra basliyor. Millet uyaniyor ama is isten geçmis oluyor.
Bu sirket, isin basina çok uyanik bir Ceo getiriyor. Makul sayilan ama çok az insana verilen bir maasla ise basliyor o Ceo. Her nasilsa,(örnegin hepi topu 1 milyar dolar yillik cirosu olan) o enerji sirketini,bu cin Ceo,bir yil içinde, inanilmaz sekilde 5 milyar dolar kara geçiriyor. Sirket sahibi,bu isin sirrini anlayamiyor, tebrik etmek için o Ceo’yu bir yemege davet ediyor. “Koçum sen bana inanilmaz bir para kazandirdin, seni tebrik etmek için yemege çagirdim. Yillik cirosu 1 milyar dolar olan sirketi, hiçbir ek masraf yapmadigimiz halde, yil sonunda 5 milyar dolar kazanç sagladin. Dile benden ne dilersen” diyor patron. Bu teklif o cin Ceo’yu müthis sevindiriyor. ”Benim aylik maasimi 100 bin dolara çikariniz, ben size bunun on kati kazanç saglarim. Hem de hiçbir ek masraf ya da yatirim gerekmeyecek.” diye ilave ediyor. Patron bu cin Ceo’ya “evet” diyor ve maasini artiriyor.
O sirketin yillik kazanci gerçekten sene sonunda 10 milyar dolara firliyor. Bu olagan üstü kazanci gören patron, o Ceo’yu alip karsisina bu isin sirrini soruyor. Ceo siritiyor “beni bu sirkete ortak edersen, yanima da en az on asistan verirsen, sirrini sana ancak yil sonunda açiklarim” diye yanitliyor. Patron “ hay hay, buyur yanina on asistan, bu sirket senin emrindedir” deyip, kendisi tatile çikiyor. Isin basina, sene sonunda geliyor, hesaplari denetliyor. Yine gözleri parliyor.
Tüm giderler çikarildigi halde,yillik kazanç 20 milyar dolara firladigini görüyor.Kendini rüyada gibi gören sirket sahibi,hem o Ceo’yu hem on asistanini özel bir yemekle ödüllendirmek için davet ediyor.Yemekte bu sefer yine soruyor “ böylesine karli çikmamizin sebebi nedir?” Ama isin sirrini o ekipten alamiyor.
Ancak,sirketin,mahkemeye düsmesinden sonra olan biteni anlayabiliyor.Çünkü,o ekip,eyaletin tüm enerji ihalesini özellestirme yoluyla satin aliyorlar.Koca eyaletin,tüm elektrik sistemini ellerine geçiren o cingöz ekip,koca eyaletin kaderiyle oynamaya basliyorlar. Meydani o kadar bos buluyorlar ki,hiç birisi hizini alamiyor,her birisi köseyi dönme hirsina yenik düsüyorlar.Ama kocaman eyaletin tüm yönetimleriyle kedinin kuyruguyla oynadigi gibi oynuyorlar.Artik gidisati yönetemez hale gelen iki eleman,bu durumu gidip,eyalet bas savcisina anlatmaya karar veriyorlar.
Savcilik ifadeleri ise inanilmaz olaylarla doluydu.
Özetle bu mucizenin, “hileli hikayesi” yaklasik olarak söyleydi;
Bas Ceo,ilk yil, milletin elektrik faturalarina minik- minik,alistira- alistira, kafasina göre zamlar yapmisti.Ama bunu hiçbir tüketici önemsememisti. Bu hileli elektrik faturasi, yil sonunda,ona büyük bir “aferin” getirmis ve patronun güvenini kazandirmis.
Ceo’nun, ikinci sene fahis maas artisi istemis,onu da kabul ettirmisti. Ama o maasin hakkini fazlasiyla vermis,üçüncü sene patrondan her istedigini almaya baslamisti.Nihayet,kendi kafasina uygun on kisilik bir ekip kurmus ve onlari da ihya etmisti.Dördüncü yilda,isi öylesine ilerletmisti ki,onbir kisilik o ekip,tüm eyaletin enerji sistemini - siyasetini ele geçirmis ve önlerinde hiçbir engel kalmamisti.Tüketicinin faturasina yaptiklari küçük artislar bile onlara yetmez olmustu.Bu sefer,eyaletin tüm siyasileri,bu sirket Ceo’larinin ayagina kosar hale gelmisler. Siyasetçilerle de istedikleri gibi oynamaya baslamislar.
Seçimler yaklasinca,uyanik siyasetçi,“abi bu aksam benim TV konusmam,panelim v.s var,aman sakin elektrikleri kesme al sana su kadar dolar” demeye baslamislar.Her siyasi bu teklifle ayaklarina kendiliginden gelince,oradan gelen dolarlarin hesabini bile yapamaz olmuslar.Bu sefer kimi siyasetçilerden“abi,benim güçlü bir rakibim TV konusmasi,panel v.s yapacak, onun sesini halk duymamali,o program bitene kadar elektrikleri kes,al sana su kadar dolar” talepleriyle gelmisler.Izleyiciler sikayete baslayinca da“ariza var tamirat var” diyerek milleti savmislar.
Tüm eyaletin enerji sistemini özellestirerek ele geçiren o sirket Ceo’lari, daha sonra akla hayale gelmez tekliflerle karsilasmislar.Çok basarili bir siyasetçi,tüm ayak oyunlarina ragmen seçimi kazansa bile bu defa o adami küçük düsürecek,halkin o siyasetçinin üstüne yürümesini saglayacak davranislara baslamislar.Bu defa,o eyaletteki elektrikleri yer yere kesip,halkin yakinmasina yol açmislar.Yetmemis,elektrikler kesilince o bölgede yagma ve talan baslatmislar.Seçilen siyasetçinin “vay be seçtik ama bu adam bizim mal ve can güvenligimizi saglayamiyor,bu sefer rakibini seçelim” diyen halk kitleleri yaratmislar. Elektrik kesintisini ve is yerlerinin ve halkin can güvenligini sik sik tehlikeye attiklari siyasetçiyi ya çok büyük rüsvetlere baglamislar,veya daha çok para veren rakibin gelmesi için,o seçilmisi,istifaya zorlamislar. Böylece siyaseti de ele geçirmisler.
Kazandiklari paranin hesabini bile yönetemez hale gelince,bu defa ayni hilelerin daha fazlasini borsa tahtalarinda oynamaya baslamislar.Borsa sirketlerinin aklini baslarindan almislar.
Ceo’lar bu defa,aldiklari maaslarin sinirini belirlemekte bir birlerine düsmüsler.Her eleman sirkete kazandirdiklari paraya göre kendi maaslarini belirlemeye baslamislar.Iste ondan sonra,ipin ucu kaçmis.
En sonunda yaptiklari hilelere dayanamayan iki eleman,bu gidisi durdurmak için,eyalet savcisina gidip olan-biten her seyi anlatmaya karar vermisler.
Kisacasi,toplumun en hayati temel ihtiyaçlarini,sirketlere özellestirmenin ileride korkunç ve önlenemez büyüklükteki sömürülere yol açtigi ortaya çikmis.O sirketler zamanla ülkenin siyasetini de ele geçirip,istedikleri kadar kirli oyunlari denemisler.
Yalova’da termik santral kurmak isteyen Aksa sirketi,ilk oyununu, Bayindirlik ve Iskan bakani,Yalova’ya geldigi gün denedi. Bu tuzaga düsen bakan, aynen oltayi yuttu ve benim susmami istedi.O bakan beni susturamayinca, Temel Coskun,benim salondan atilmami emretti.Ilk deneme basarili olmustu.
Yalova’nin,bu termik santrale razi olmasi için,bu sefer,yeni yil gecesinde, halkin elektrigini kestiler.O gece de milletin “Aman Allah’im meger elektrigimiz yetmiyormus,demek ki bu termik santral derhal yapilmaliymis” denilsin istiyorlar.Bu tür kalkismalara yarin turizmin en yogun oldugu aylarda da kalkisacaklar !
Biz de bu yerli Enron’cuklara“gel abi yeter ki elektrigimiz kesilmesin su termik santrali ille yapin” diyecegiz öyle mi ? Su anda bu tezgahin kaç kisi farkinda ?
Seçtigimiz siyasiler de gün gelecek bu sirketlerin kucagina düsecekler !
Basimiza geleni anlamak için o kötü deneyimleri yasamamiz mi gerekiyor ? Ille o termik santraller,o HES projeleri hayata mi geçmesi gerekiyor ?
Havamizin,denizimizin,tarim topraklarimizin kirletilmesi,cabasi mi olsun ?
Petrolden daha degerli olan,tatli su kaynaklarimiz,en degerli ve dogal besinlerimizin yetistigi o tarim alanlarimizin yok olmasindan sonra mi uyanacagiz ?
Halkin en ucuz protein kaynaklarini yetistiren denizimiz ille yok mu olsun ?
Ya da ille “rabbim bana dur dedi, o nedenle vazgeçtim enerji santralinden” demelerini mi bekleyecegiz ?
(04 Ocak 2011 tarihli yazisindan)