DIDIM ÜSTÜNE DÜSLER
Ben içinde her yastan çocuklar tasiyan bir sairim. Bir deniz kentinin betonlara sarilmaktan ve yagmalanmaktan nasil korktugunu hissedebilen bir sairim üstelik… Dolayisi ile kimse bana “suya dokunmazmis / sabuna dokunmazmis / pise bak” demedi. Diyemez de...
Yasadigimiz bu kiyi kentinin de benzer korkularini biliyorum. Bu korkularin önüne geçebilmek için okudum, arastirdim, inceledim, alaninda uzman insanlarin düsüncelerini aldim. Bunu bir yere aday olmak ve bir makama gelmek için yapmadim. Bu benim kentli olma, yurttas olma bilincimle ilgili bir durumdu. Savundugum ve söyledigim seylerin yanina yanlis da olabilir ihtimalini koyan bir tutum sergiledim. Çünkü ben demokratim. Savundugum seylerin cahili olmamak için kendime çok emek verdim. Yurt ve dünya sorunlariyla ilgili yaklasimim da bundan baska bir sey degil.
Buraya gelmeden önce de yasadigim yerlerle ilgili düsler kurardim. Ülkem için de / dünya için de… öyle ya “ne gelir elimizden insan olmaktan baska.”Dedim ya ben içinde her yastan çocuklar tasiyan bir sairim / ne zaman kalbi kirik bir ayna görsem / kül kesilir oyuncaklarim / bir de üsürüm kentler yagmalandikça / ates aldikça silahlar…” Iste ben buyum!
Yetmezmis gibi bir sürçü lisan daha eyleyip burda kurdugum düslere bir ek yaptim… Ne olur ayiplamayin beni. Düsbazlik iste! Ileri bir insanligin laboratuari haline gelebilecegini düsündüm buralarin. Her düsünceden, her kültürden ve her renkten bir çiçek tarlasina dönüsmüs Didim sanki dalda elmaydi. Sanki uzansak koparabilirdik. Fakat kollarimizin kisaligini hesaplayamadim… Aslinda çok yenilmis, çok yanilmis biri oldugum halde bir türlü huyumu degistiremedim.
Didim’e yerlestigimden beri buradaki hayatin adil, demokratik ve çagdas degerler üzerine oturmasi için ve buranin bir dünya kenti olmasi için düsler kurmaya devam ettim. Yönetimlerin katilimci, seffaf ve insanlarin düsünce enerjilerini ortaya çikarip devreye sokabilecek bir yaklasimda olmasi için sürekli vurgu yaptim. “Seçtim seni yönet beni” mantigiyla bulundugu yerde tekdüze hayat sürdüren ve etliye sütlüye karismayan insanlarin modern köleler oldugundan dem vurdum. Ne kadarsak, ne kadar insansak, neye layiksak, ne kadar onurluysak, bilincimiz, bilgimiz ne kadarsa bizden ancak o kadarlik bir hayat ortaya çikar dedim. Düslerimi ve düsüncelerimi burda ve her yerde çesitli biçimlerde binlerce, on binerce insanla paylastim. Dogru bir iradenin ortaya konmasi halinde söylediklerimin burasi için bir düs olmaktan çikacagini anlattim. Ve bu iradeden kastim; halkin yönetimlerle, yönetimlerin halkla koordineli bir iliskisiydi. Bunda israr ettim.
Düsündügüm ve düsledigim seyler ne miydi? Iste:
Didim’in bir yani sanata, edebiyata ev sahipligi yapan bir dünya köyü… Her yani, ekonominin, siyasetin ve yasamin tartisildigi düsünce platformlari… Ortasinda Öykü Evleri, Siir Bahçeleri… Ve de ne yana dönseniz yüregine sigmayan çocuklara, kendisini gerçeklestirmek isteyen gençlere ve yetiskinlere sunulmus yasam alanlari… Düs düse, bas basa vermis gelecege renk düsüren bir Didim halki. Karar alma süreçlerine katilmis kendi gelecegini yapan insan topluluklari. Kültürle, sanatla, turizmle çiçeklenmis mavinin hikmetinde bir yesiller cenneti… Her yastan, her cinsten ve her renkten insanin mutluyum diyebilecegi Düsler Diyari… Bir düs ülke yani! Ve de her yan vicdanin kaleleri!
Evet dedigim gibi kollarimizin kisaligini hesaplayamadim. Olsun ama ben yine düsler kurarim, isim bu çünkü. Binip Kaf Dagi’ndan atima / yarin daha güzel olacaklar satarim / düs fiyatina… Hiç yorulmam. Baktim alici az, yüreklere dokunurum; mümkünler toplar, vicdanlar biriktiririm.
Ey Didimliler, size kirginim aslinda, ama sevdim de sizi… Didim’i sevdim… Suyunu, kumunu, havasini… Nasil sevilmez ki… Hem tarih denizi, hem kültürler müzesi… Bunlari size rüsvet olsun diye söylemem. Söylemiyorum! Diyecegim o ki gidersem, benden zaten kurtulursunuz, kalirsam bir tek sey istiyorum sizden:
Öldügümde düslerime gömün beni.
Bu yazı 803 defa okunmuştur.