Öteki Türkiye yok
Ekran ikiye bölünmüs, bir tarafta kararmis yüzler, sedyenin üzerinde cansiz bedenler. Öbür tarafta kararli yüzler, o yüzleri gazla, plastik mermiyle caydirmaya çalisan karanlik tipler.
Ekran ikiye bölünmüs, bir tarafta Soma, öbür tarafta TOMA!
Ikiye bölünen ekrani birlestiren kahrolasi bir düzen, o düzeni temsil eden bir diktatör.
Ekran ikiye degil daha fazla parçaya da bölünebilir.
Gericiligin karanligi eklenebilir bir kare olarak... Yolsuzluklarin karartilmasi... Adaletsizligin kararttigi yasamlar... Issizlik, yoksulluk, dis politika rezaletleri...
Her karede ayri bir karanlik.
Her kare ayri bir isyan nedeni. Ve her kare bir mücadele alani.
Türkiye bu karelerden birisini delip aydinliga geçit açamamanin sikintisini, gerilimini yasiyor. Genellikle böyle olur, bir noktada odaklanir kavga, sonra o noktadaki altüst olus yeni bir dengeyle düzenin restorasyonuna yol açar ya da…
Çok büyük bir altüst olus yasanir.
Bir noktada dagilan sistemin paramparça olma haline “devrim” deniyor.
Türkiye ise her gün yeni bir karenin kriz tablosuna eklendigi tuhaf bir süreç yasiyor. Diktatör her açilan baslikta, karsitlarinin zaaflarini kullanarak direniyor, o karedeki dagilmayi, dolayisiyla karanligin yirtilmasini engelliyor.
Engelledikçe, tablonun bütününde daha fazla enerji birikiyor.
Enerjiden yalnizca büyüyen toplumsal tepkiyi anlamayalim.
Soma, tabloda biriken yikici enerjinin boyutlarini gösteren büyük bir trajedidir. Kapitalizmin yikici enerjisinin korkunçlugunu, nasil da tahripkar olabilecegini hatirlatmistir bize.
On yili askin bir süredir iktidarda olan zihniyetin, tabloda gedik açilmamasi için gösterdigi direncin ortaya çikaracagi sonuçlardan biri tam da budur: Soma, TOMA’larla korunan bir düzenin ödettigi zalimce bir bedeldir.
Türkiye tablonun bir tarafini delmek durumundadir. Ondan sonrasini kimse bilemez. O deligin yol açacagi çalkantinnin nereye evrilecegi kestirilemez. Evet, zorluk derecesi yüksek bir ülkede “devrim” kolay ulasilacak bir sonuç degildir. Birakin devrimci bir altüst olusu, tabloda bir delik açmanin dahi derinlikli müdahalelerle mümkün oldugu ortaya çikmistir.
Ancak ortaya çikan bir baska gerçek, çogalan karanlik kareleri Türkiye’nin tasiyamayacak olusudur.
Soma’nin bir cinayet, bir katliam oldugunu zaten herkes biliyor. Ancak Soma, baska bir açidan da kaza degildir. Soma’da kahrolasi çürümüs bir düzeni sirtimizda tasimamizin faturasi yüzlerce maden isçisine çikmistir. Rastlanti ya da kaza degil, devam edecektir.
Önceki gün gece yarisi ekranlari ikiye bölen Soma ve TOMA, Türkiye’nin hakim gerçekligidir.
Bu noktadan sonra, “öteki Türkiye” bir retorik olabilir ancak. Ama unutmayalim, Soma’dan sonra, o tabloda bir delik açilincaya kadar öteki Türkiye’den söz etmek ayni zamanda bir vicdansizliktir da...
Öfke bu deligi açmak için belli ki yetmiyor. Öte yandan, öfke siyasete tahvil edildiginde essiz bir kuvvettir.
“Ben sizi 19. yüzyilin barbarligina geri götürüyorum” diyecek kadar açik sözlü hale gelen diktatörümüz bu islem için en uygun kanal olmaya devam ediyor hâlâ!
Bu yazı 1256 defa okunmuştur.