Örgütsüz bir halki bitik diktatör bile yener...
Bu is nereye varir? Yasanan krizin dinmek bilmeyen sarsintilarinda ister istemez kabuguna çekilen vatandasin da, öfkesini nereye bosaltacagini bilemeyen yurttasin da sorusu ayni. Ne olacak bu isin sonu?
Bir yerden sonra, alti-yedi ay önce söyledigimizi, “bu adam bitti” gerçegini yinelemenin de anlami kalmiyor. “Bitti bitmesine de, eee” tepkisi gelebilir, tipki “ne bitmesi, iyice tepemize çikti” itirazi da.
“Bitti” saptamasinin neyi ifade ettigini soL’da defalarca yazdim, çok özeti, “AKP rejimi çöktü”dür. Tek basina olumluluk filan degildir bu. Yeniden baska biçim ve unsurlarla insasi mümkündür, emperyalizmin de sermayenin de aradigi budur ama bir seyler ters gitmis ve freni patlayan kamyon duvara olanca hiziyla toslamistir. “Haziran’da mi, simdi mi” sorusunda hata vardir. Haziran ve simdi ayni “an”dir, ayni zaman dilimidir ve birbirine baglanmistir.
Erdogan’in bir siyasetçi olarak bittigini de söylemek gerekir. Kapladigi yeri terk etmemek için direnecektir, süre uzayacaktir, belki üste çikar gibi yapacaktir ama 70-75 milyonluk bu ülke, su Erdogan’i silkeleyip atamazsa eger, bu hem kötü bir saka hem de ariza olarak tarihe geçecektir. Ceset tanimini yapmistim daha önce, israrli olabiliriz, bu ülke bu cesetle fena çürür, hep birlikte çürürüz.
O halde bastaki soruya dönebiliriz, “bitti”, “bitmedi” tartismasindan çikarak.
Bu is nereye varacak?
Kaotik bir sürecin nereye varacagini kimse bilemez. Siz olasiliklari siralar, hiçbir seyi atlamadiginizi sanirsiniz, yepyeni bir kombinasyonla karsilasirsiniz. Bu nedenle temel aktörlerin yönelimlerini saptamak, ayrintilara bogulmamak ve çikis yolunu aydinlatmak gerekir.
Hâlâ yasananlari Erdogan ile cemaat arasindaki bir kavga olarak görmek ve göstermek isteyenler var. Defalarca yazdik, konunun sadece bir boyutu bu, hatta sonucu. Asil mesele, AKP rejiminin, Türkiye’ye ve bölgeye biçtigi kiyafetin uymamasi, gerçekçi çikmamasidir. Elbisenin dikislerinin atmasi Suriye’dir, Haziran Direnisi’dir. ABD emperyalizmi ve Türkiye’nin hesapçi, korkak, ikiyüzlü burjuvalari inat etme yanlisi degildir. Kiyafet degisecektir bu kesin! Yine halkimizi tutsak edecek ama “bedene uyumlu” bir sey tasarlayacaklar. Lakin tam olarak ne oldugunu onlar da bilmedikleri gibi, terziyi nereden bulacaklarini da kestirememektedirler. Onlar da duruma göre karar verecek.
Sadece yanlis elbisede israr etmemek konusunda kararlilik gösterdiler ve harekete geçtiler. Burasi önemli ve kesin. Harekete geçtiler! Cemaat burada bir enstrümandir, araçtir. Türkiye’de su anda yasanan krizin kaynagi degildir. Cemaati küçümsemek anlaminda söylemiyorum, tersine bundan birkaç ay önce cemaatin çok hafife alindigini israrla yazdigimi hatirlatabilirim.
Ancak cemaatin kendisini de zor duruma düsüren bu kavgaya itildigini, mecbur birakildigini artik söyleyebiliriz. Zaten, AKP rejimi dedigimizde, paralel filan degil, isin tam göbeginde cemaat de vardi, hâlâ öyle. Burada pasta kavgasi tamamen yanlis bir saptamadir. Rejim çökmektedir, kavga bunun sonucudur.
Sermaye zaman kazanmak, yumusak geçisi saglamak için Erdogan’i zayiflatici hamleleri tercih ederdi kuskusuz. CHP’nin bugünkü stratejisi tam da bu. Dünya yikiliyor, CHP yönetimi orali degil, yavas, sakin adim atiyor.
Oysa Erdogan tuzagi gördü, zamanin aleyhine isledigini anladi ve savas ilan etti. Kendisini yipratmak için enstrüman olarak kullanilan cemaati yalnizlastirmak ve bitirmek için saldiriyor.
Ne olur?
“Ben bu kiyafette israr ediyorum” derse ve ona deli gömlegini giydirmezlerse, kaotik süreç, çatismali sürece dönüsür. Bu cografya, kim, hangi ulu sahsiyet yardim ederse etsin, o kiyafete teslim olmaz!
“Ben usta terziyim, baska kiyafet de hazirlarim” diyebilir. Yeni ittifaklara girisebilir, çirakliktan ustaliga, ustaliktan büyük ustaliga terfi edebilir. Milliyetçilige oynayabilir. Sirtini askere dayamaya kalkabilir. Olmadi PKK ile çözüme odaklanabilir. Bunlarin hepsi mümkündür ama ani kurtarmaktan baska ise yaramaz. Bu ülke Erdogan’i kurtarmaya dönük projelerle yürütülemez. Muz degil de hurma cumhuriyetine dönüsmüs olsa bile.
Erdogan direnecek. Bu anlasildi. Direndikçe bittigi tescil olacak. Bu da anlasildi herhalde. Ama ne yeni kiyafet, ne de yeni terzi hazir. Zaman ister.
O zamana kadarsa, kaos olacak. Abdullah Gül “güzel seyler olacak” dese de kaos olacak. Kiliçdaroglu sakin sakin siyaset yapsa da kaos olacak.
Halk?
Hüloocular degil, Haziran halkindan söz ediyorum.
Seyretmeye devam ederse bu halk, kaosun bütün agirligi üzerine çöker.
Kaotik sürecin sol seçenegin güçlenmesi, potaya girmesine neden olmasi mümkündür. Ama varsayalim ki bu imkansiz. Yine de halkin derhal örgütlü siyasete yönelmesi gerekiyor. Sola yönelmesi gerekiyor. Çünkü “nihai kurtulus” olmasa bile arada ezilmemenin, mutlak tutsakligin engellenmesinin yolu da bu.
Seçimler beklensin deniyor. Tamam seçim önemli. Seçim sol seçenegin kendisini hissettirmesi ve AKP’nin geriletilmesi için önemli. Ama bu kadar önemliyse seçim, 30 Mart günü, 30 Mart aksami bu hükümetle gidilmis ve bastan asagiya hile kokan bir seçimin yaratabilecegi belirsizlige, Sarigül mü merhem olacak Mansur Yavas mi?
Sandik güvenligi alinsin, alinmali. Peki hilesi hurdasi bol bir seçim için hangi merciye basvurulacak? Seçilmis vekilleri içeride tutan bir iktidardan, aranmakta olan oglunu yaninda dolastiran bir Basbakan’dan söz etmekteyiz. Cemaat savcilarina, tarikatçi polislere mi güvenecek bu halk, oy hirsizligina karsi?
Halk örgütlenmeli. Derhal. Soldaki partilerde örgütlenmeli. Sol Cephe’de örgütlenmeli, güvendigi, yakin hissettigi neresiyse orada örgütlenmeli. Örgütlülük hayat kurtarir.
Bu yazı 1113 defa okunmuştur.