Kur’an’da ‘helak edilenler’ kim?
Kur’an geçmiste helak edilen bir takim topluluklardan bahseder.
Bunlarin kimler oldugunu hiç merak ettiniz mi?
Ben merak ettim ve Kur’an’da “Helak ettik” (ehlaknâ) tabirinin geçtigi yerlere tek tek baktim.
Tam 28 yerde geçiyor.
Bur çogu sadece helak ettik deyip geçtiginden, özellikle helak edilenlerin “sosyal statülerine” dair bilgi içeren 6 ayeti nuzül sirasina göre asagida çikardim.
Bakin bunlar kim?
***
Ilki Kaf suresinde:
‘Onlardan önce nice nesilleri helak ettik.
Onlar bunlardan çok daha güçlü/saldirgandilar.
Fakat sehirlerde kaçacak delik aradilar.
Var miydi ki kaçacak bir yer?’ (Kaf; 50/36).
Ayette geçen “garn” ülke, çag, nesil, kusak, uygarlik, memleket, belde, dönem vb. anlamlarina geliyor. “Kaçacak delik aramalari” ve “güçlü, saldirgan, zorba (bats)” olduklarinin söylenmesinden de anlasilacagi gibi bunlar, bir döneme hükmeden “ülke yönetimleri” veya “devrin egemen güçleri” idiler.
***
Ikincisi Meryem suresinde:
“Onlardan önce nice mal mülk ve görünüsü daha güzel olan nesilleri helâk ettik” (Meryem; 19/74).
Ayette geçen peltek “se” ile “esâsen” mal, mülk, zenginlik… “riyâen” de dis görünüs bakimindan… manasina geliyor. Buradan, helak edilenlerin devrin zenginlik, mal-mülk ve dis görünüs bakimindan gayet güzel (sasaa/debdebe içinde) yasayan, toplumun “servetten simarmis ileri gelenleri”oldugunu anliyoruz.
***
Üçüncüsü Kasas suresinde:
“Rahat ve lüks içinde simarmis nice nesilleri helâk etmisizdir. Iste kendilerinden sonra içlerinde pek az oturulmus yurtlari!” (Kasas; 28/58).
Ayette geçen “batirat maîset” maiseti (kazanci, maasi, yasami) azginlik/zengin simarikligi içinde… manasina geliyor. Buradan, helak edilenlerin devrin “bol servet” ve “lüks hayat” içinde yasayanlari oldugunu anliyoruz.
***
Dördüncüsü En’am suresinde:
“Onlardan önce nice nesilleri helâk ettigimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermedigimiz imkân ve iktidari onlara vermistik. Onlara bol bol yagmur yagdirmis, altlarindan nehirler akitmistik” (En’am; 6/6).
Görüldügü gibi bu ayette de “helak edilenler” yeryüzünde imkan, güç ve iktidar verilenler… Öyle ki onlar “altlarindan irmaklar akacak” sekilde imkanlara sahipmisler. Fakat bu imkan ve iktidar içinde simarmislar ve vaat edilen baslarina gelmis…
Öte yandan Kur’an’da sürekli mü’minlere vaat edilen cennet tasviri için kullanilan “altlarindan irmaklar akitmak” ifadesinin, burada, bu dünyada ve zulmedenler için de kullanilmasi dikkat çekicidir.
***
Besincisi Hacc suresinde:
“Zulmün doruguna çikmisken helâk ettigimiz nice beldeler vardir; duvarlari çökmüs, çatilari yikilmis, kuyulari kullanilmaz hale gelmis muhtesem saraylar!” (Hac; 22/45).
Görüldügü gibi bu ayette de “helak edilenler” rahatlik ve lüksten simarmis “muhtesem saraylarda” (gasr mesîd) yasayan devrin egemen zümreleri.
***
Altincisi Muhammed suresinde:
“Seni memleketinden çikaranlardan daha güçlü/kuvvetli nice memleketler vardi ki, biz onlari helâk ettik. Onlarin hiçbir yardimcisi da olmadi.” (Muhammed; 47/13).
Bu ayette de daha güçlü (eseddu guvve) seklinde geçen tabir, Fussilet 10. ayetteki yeryüzü kuvvetlerinin esitçe pay edilmesi gerektigi söylenirken kullanilan “guvve/agvât” ile aynidir. Memleket/belde’den maksat ise peki tabi devrin güç kuvvet sahipleri idi. Yoksa böylesi memleketler/beldeler/ülkeler (garn/gurûn) çoluk çocuk helak edilmis degildi.
***
Görüldügü gibi ayetlerde helak edilenlerin “toplumsal statüsü” hep ayni: Mal mülk sahipleri, rahatlik ve lüks içinde simarmis ileri gelenler, imkan ve iktidar sahipleri, muhtesem saraylarda yasayanlar, güç ve kuvvet sahipleri…
Buradan bakilinca nice “muhtesem saraylarin” helak edildigini söyleyen bir Kitabin, yüzeysel bir bakisla “estetik” ve “mimari” düsmani, “barbar” bir bakisa sahip oldugu söylenebilir.
Öyle ya güzelim mimari harikasi saraylarin, kasânelerin duvarlarinin çöktügünü, çatilarinin yikildigini, kuyularinin (havuzlarinin) kurudugunu, yer ile yeksan olduklarini söylüyor.
Bunlar dünya mimarlik, estetik ve sanat tarihi açisindan büyük kayip (!).
Keza bu bir ülkenin kalkinmasinin temel tasi olan “burjuvazi”nin de yok edilmesi anlamina geleceginden ilerlemenin ve gelismenin de düsmani bir yaklasim (!).
Acaba öyle mi?
Surasi bir gerçek ki helak edilenlerin kim olduguna baktigimizda, Kur’an’in muhtesem saraylardan, gökdelenlerden, kayalara oyulan villalardan, devasa binalardan hiç hazzetmedigini görürüz.
Bunlari insanligin gelismesi, kalkinmasi ve ilerlemesi olarak görmüyor.
Olaya baska bir yerden bakiyor, bu çok açik.
Bu bakis her devasa binanin harcinda- isterse tapinak olsun- insanlarin/kölelerin eti, kani, alinteri, emegi, kisiligi, onuru, özgürlügü oldugu düsünülürse anlasilabilir.
Misir’daki pramitlerin yapiminda günde 300 kisinin öldügünü, ölenlerin cesetlerinin harca karistirilip duvarlarin öyle yükseltildigini düsünürseniz, bu bakisi kavrayabilirsiniz.
Su halde Kur’an’daki “helak” söylemi aslinda kölelerin öfkesi, ezilenlerin feryadi, mazlumlarin içli çigligi olarak okunmalidir. Kitapta Allah onlarin sesi olmakta ve “helak ettik”, “yer ile yeksan ettik” diye konusmaktadir…
Keza helak, ölüm veya dogal bir afete maruz kalma olabilecegi gibi, bir toplumsal altüst olus (devrim) anini da resmediyor olabilir. Veya sarsici bir (kamuoyu) rüzgari (rîhun sarsar) ya da halk ayaklanmasi (kiyâmen li’n-nâs) da olabilir.
Bütün bu anlarda Yunus Emre’nin tabiri ile “mülke benim diyenler ve kösk u saray begenmeyenler” helak olur.
Kur’an’in tabiri ile “Hurma kütükleri gibi yerlerinden sökülüp atilirlar” ve yerlerinde yeller eser…
“Hani mülke benim diyen,
Kösk ü saray begenmeyen
Simdi bir evde yaturlar
Taslar olmus sütunlari.”
(Yunus Emre)
Bu yazı 918 defa okunmuştur.