29 Aralyk 2010, 01:33
Noel hikâyesi (2010): Meryem ve Yusuf Filistin'de
Noel hikâyesi (2010): Meryem ve Yusuf Filistin;de;James Petras
Noel hikâyesi (2010) Meryem ve Yusuf Filistin’de –James Petras Meryem ve Yusuf için zor zamanlardi. Gayrimenkul balonu patlamis, insaat isçileri arasinda issizlik yükselmisti. Usta bir marangoz için bile is bulmanin bir yolu yoktu. Ama batakhane sahiplerinin, Wall Street vurguncularinin katkilariyla ve agirlikli olarak Amerikali Yahudilerin paralariyla finanse edilen yerlesim bölgelerinin insasi sürüyordu. “Çok sükür” diye düsündü Yusuf: “Birkaç koyun ve zeytinimiz var. Meryem de birkaç tavuk besliyor.” Yine de Yusuf endiseliydi: “Bugünlerde Meryem oglumuzu doguracak. Peynir ve zeytin, büyümekte olan bir çocugu beslemek için yeterli degil.” Yaninda çalisacak saglam bir ogul düslüyordu… Baliklar ve ekmekler çogaltacakti. Yerlesimciler Yusuf’a hor bakiyorlardi. Sinagoga nadiren giderdi. Büyük kutsal günlerde Asar vergisini vermemek için daima geç kalirdi. Onun basit kulübesi yil boyunca akan bir dere kaynaginin yakinindaydi. Herhangi bir yerlesim bölgesini genisletmek için ideal bir yerdi. Yusuf kurak tepelerde dogdu ve büyüdü. Çalismaktan sertlesen yumruklariyla birçok yerlesimciyi kana buladi ve kendini savundu. Fakat sonunda zeytin agacinin altindaki gerdek yatagina, umutsuzca hirpalanmis bir sekilde oturmak zorunda kaldi. Meryem, çok daha gençti. Karnindaki bebenin hareketlerini hissediyordu. Dogum zamani yaklasiyordu. “Bir siginak bulmaliyiz, Yusuf, gitmek zorundayiz… Intikam zamani degil” diye yalvardi. Eski Ahit peygamberlerinin “kisasa kisas” anlayisina inanan Yusuf, isteksizce kabul etti. Bir esek arabasi almak için koyunlarini, tavuklarini ve diger esyalarini Arap komsusuna satmak zorunda kaldi. Yatak, peynir, zeytin, yumurta ve bazi kiyafetlerini yükleyerek Kutsal Sehre dogru yöneldi. Esegin izledigi yol tasliydi ve çukurlarla doluydu. Meryem her yumruda agri çekiyordu; bebege zarar verebilecek her çatirti onu endiselendiriyordu. Ama çok daha kötü bir sey vardi. Bu, her adima yerlestirilen kontrol noktalariydi. Filistinliler için zorunlu olan bir yoldu. Bir Yahudi olmasina karsin hiç kimse Yusuf’a bunu söylememisti. Araplar için yasaklanmis olan yol pürüzsüz ve asfaltli olabilirdi. Yolun ilk barikatinda, beklemekte olan Araplarin olusturdugu uzun bir sira gördü. Yusuf, yari Arapça yari Ibranice, hamile esini isaret ederek Filistinlilere geçebilir miyiz diye sordu. Onlara yol verdiler, kari-koca ilerledi. Genç bir asker tüfegini kaldirdi. Meryem ve Yusuf’a arabadan inmelerini emretti. Yusuf arabadan inerek karisinin karnini isaret etti. Asker bir kahkaha atti ve arkadaslarina dönerek: “bu yasli Arap, bir düzüne koyun satin aldigi kiza bir davul yerlestirmis, simdi de serbest bir sekilde geçmek istiyor” dedi. Öfkeden kizaran Yusuf, boguk bir sesle Ibranice bagirdi: “Ben Yahudi’yim, ama sizden farkli… Hamile kadinlara saygi gösteririm.” Asker silahi ile Yusuf’u itti ve ona gerilemesini emretti: “Sen Arap’tan daha kötüsün, Arap kizlarla cinsel iliski kuran yasli bir Yahudi’sin.” Meryem bu karsilikli atismadan korkmustu, esine dogru döndü ve bagirdi: “Yeter Yusuf, seni öldürecekler, bizim çocugumuz öksüz kalacak.” Meryem güç bela arabadan indi. Nöbetçi kulübesinden bir subay geldi ve bir askere seslendi: “Hey Judi, bak elbisesinin altinda ne var. Sakin bomba yüklü olmasin.” Judith, Brooklyn aksani Ibraniceyle havladi, “Ne oluyor? Yoksa sana dokunulmasindan hoslanmiyor musun?” Askerler aralarinda tartisirken Meryem destek arayarak Yusuf’a dogru egildi. Nihayet askerler bir anlasmaya varmislardi. Judith, “Elbiseni yukari siyir ve buraya gel” diye emretti. Meryem’in utançtan rengi soldu. Yusuf, umutsuzca silahlara karsi koydu. Askerler güldüler ve dogmamis bir teröristin Arap elleri ve Yahudi beyniyle alay ederek Meryem’in siskin gögüslerini gösterdiler. Meryem ve Yusuf, Kudüs’e dogru yollarina devam ettiler. Tüm yol boyunca kontroller nedeniyle sik sik durmak zorunda kaldilar. Bu duraklamalarin her birinde, dindarlarin ve laiklerin, kadinlarin ve erkeklerin, Seferad ve Askenaz Yahudilerinin, Seçilmis Insanlarin bütün bu askerlerinin, daha fazla hakaret içeren laflarindan ve asagilamalardan aci çekmek zorunda kaldilar. Nihayet alacakaranlikta Meryem ve Yusuf Duvara ulastilar. Geceleyin kapilar kapaliydi. Meryem aci içinde bagirdi: “Yusuf, çocugun geldigini hissediyorum. Lütfen, bir sey yap, çabuk!” Yusuf panikledi. Yakinlardaki küçük bir kasabanin isiklarini gördü ve Meryem’i arabada birakarak en yakin eve kostu. Yumruguyla kapiya vurdu. Filistinli bir kadin kapiyi hafifçe araladi. Karanlikta Yunus’un heyecanli yüzüne bakti. “Kimsin sen? Ne istiyorsun?” “Ben Yusuf, Hebron tepelerinden bir marangoz. Karim dogurmak üzere, bebegi ve Meryem’i korumak için bir siginaga ihtiyacim var.” Yusuf, arabada kalan Meryem’i isaret ederek Ibranice ve Arapça tuhaf bir dil karisimiyla yalvardi. Filistinli kadin arabaya dogru yönelirken gülerek “bir Yahudi gibi konusuyorsun fakat Arap gibi görünüyorsun” dedi. Meryem’in yüzü aci ve korkudan çarpilmisti. Artik kasilmalari daha sik ve yogundu. Kadin Yusuf’tan arabayi tavuklar ve koyunlarin tutuldugu samanliga sokmasini istedi. Hemen girdiler, Meryem aciyla bagirdi. Simdi mahallenin ebesi de Filistinli kadina katildi. Hizla genç annenin arabadan indirilmesine, saman bir yataga yatirilmasina yardim etti. Yusuf husu içinde seyrederken çocuk dogdu. Ve sonra kendi alanlarindan dönen çobanlar geldi. Dogumun sevinç çigliklarini duydular ve tüfekleriyle samanliga kostular. Dost ya da düsman, Yahudi ya da Arap olup olmadiklarini bilmeden, soguk keçi sütü getirdiler. Samanliga girdiklerinde genç anne ile bebegi gördüler. Tüfeklerini bir kenara biraktilar ve Meryem’e süt ikram ettiler. Meryem, onlara Arapça ve Ibranice dillerinde tesekkür etti. Çobanlar saskin ve merak içindeydiler: Arap harfleri yazili bir esek arabasiyla, barisçi bir biçimde gelen bu fakir Yahudi çift, bu garip insanlar kimlerdi? Duvarin hemen disinda, Bir Filistin samanliginda, Yahudi bir bebegin tuhaf dogum haberi her yere yayildi. Pek çok komsu gelerek Meryem’e, bebege ve Yusuf’a bakti. Bu arada, gece görüs gözlükleriyle donatilmis Israil askerleri, Filistin bölgesindeki gözetleme kulelerinden haber verdiler: “Araplar, mumlarla aydinlatilmis bir samanlikta, duvarin hemen disinda toplanti yapmaktalar.” Gözetleme kulelerinin alt kisminda bulanan kapilar hizla açildi. Parlak isikli çesitli zirhli araçlari, dislerine kadar silahlanmis askerler izledi. Disari çiktilar. Samanligin, toplanan köylülerin ve Filistinli kadinin evini çevrelediler. Bir hoparlör uludu: “Eller havada disari çikin yoksa atese baslayacagiz.” Herkes Yusuf ile birlikte samanliktan çikti. Yusuf göge dogru uzanmis elleriyle ilerledi ve “Benim karim, Meryem, sizin emrinizi yerine getiremez. Küçük Isa’yi emziriyor.” [Rebelion’daki Ispanyolcasindan Atiye Parilyildiz tarafindan çevrilmistir]
Haberi Ekleyen: Ali Dursun
Bu haber 676 defa okunmuştur.
Paylaş
|
GÖRELE ' DE HAVA DURUMU
RÖPORTAJ
Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi
|