05 Ekim 2010, 00:19
YÖK BAŞKANI SUÇ İŞLİYOR
YÖK BAŞKANI SUÇ İŞLİYOR
YÖK BASKANI SUÇ ISLIYOR Gazetelerde yer alan habere göre, YÖK Baskani, bir ögrenci yakinmasi üzerine Istanbul Üniversitesi Rektörlügü’ne gönderdigi bir yaziyla, türbanli ögrencileri derse almayan ögretim elemanlarina, disiplin suçu isleyeceklerini belirterek gözdagi vermistir. Amaç son kaleyi de yikmaktir. Siyasal iktidar, Cumhurbaskani degistikten sonra, türbana özgürlük isteyen ögretim üyelerini rektör atayip, hukuk yoluyla asamadigi sorunu, “göz yumma” yöntemiyle asmaya çalismaktadir. UZLASMA BU MU? Anayasa Mahkemesi, Danistay ve Yargitay’in, üniversitelerde türban yasagini onaylayan kararlarindan sonra, Avrupa Insan Haklari Mahkemesi’nden de beklenen sonucu alamayan ve sorunu hukuksal yoldan çözemeyecegini anlayan siyasal iktidar, “kurumsal ve toplumsal uzlasi” sanal gerekçesiyle yola çikmistir. “Kurumsal uzlasiyi”, Anayasa degisikligi ile, yargiyi ele geçirerek; “toplumsal uzlasiyi” ise, YÖK ve rektörler araciligiyla, eylemli olarak sonuca vararak gerçeklestirmeye çalismaktadir. Bunun için de YÖK üyeliklerine ve rektörlüklere, cemaat-tarikat mensubu, kendi görüsüne yakin ve türbana serbesti isteyen akademisyenler atanmaktadir. Ne yazik ki, mevcut rektörlerden biat edenlerle birlikte, YÖK ve üniversiteler kisa sürede ele geçirilmis, birçok üniversitede rektörlerin hos görüp, göz yummasiyla türbanli ögrenciler kampüste ve bina içlerinde dolasir olmus, hatta dersliklere de türbanlariyla girmeye baslamislardir. Istanbul ve Atatürk üniversitelerindeki görüntüler basina yansimistir. Marmara, Hacettepe, Bogaziçi, Yildiz Teknik üniversitelerinde de ayni uygulamanin basladigi bilgisi alinmistir. ODTÜ, Ankara ve Mimar Sinan üniversiteleri disinda, uygulama hizla yayginlasmaktadir. YÖK YETKISINI ASIYOR Uygulamayi basariya ulastirmak için önlerinde bir engel kalmistir; o da, nesilleri hala tükenmemis, Atatürkçü, laik Cumhuriyet düzeninden ve hukuk devleti ilkesinden sapmamis, yargi kararlari ile bagli olduklarinin bilincinde olan ögretim elemanlari. Iste YÖK Baskani’nin hedefinde bu ögretim elemanlari vardir. YÖK yine yetkisini asarak, bu ögretim elemanlarini “hizaya getirmeye” çalismaktadir. “Yine yetkisini asarak” dememizin nedeni 2008 yilinda da benzer bir olay yasanmasindandir. YÖK, 2008 yili basinda, üniversitelerde türbani serbest birakan Anayasa degisikliginin yürürlüge girmesinin ertesi günü, tüm üniversitelere genelge göndererek degisikligin hemen uygulanmasini istemisti. Bu genelge yayimlanirken, Anayasa degisikliginin bile uygulamayi yasaya biraktigi ve yasanin henüz çikarilmadigi gözetilmemis, anlasilmaz aceleci bir tutum sergilenmisti. Danistay, YÖK’ün yetkisini astigi gerekçesiyle bu genelgenin yürürlügünü durdurmustu. Iste simdi yine ayni yetki asimi yasanmakta, yargi kararlarinin baglayiciligi bir yana birakilmakta ve ögretim elemanlari yildirilmaya çalisilmaktadir. Oysa, hukuken yanlis yapan, türbanli ögrencileri derslige almayan ögretim elemanlari degil, bu duruma göz yuman rektörler ve YÖK’tür. Üstelik bu iki kesim, yargi kararlarini uygulamayarak ve ögretim elemanlarini zorlayip bu kararlarin uygulanmamasini isteyerek, cezai sorumluluk altina da girmektedirler. ANAYASAYA AYKIRI Çünkü, ögretim elemanlari kadar YÖK üyeleri ve rektörler de, yönetmeliklerden önce anayasal ve yasal kurallarla ve yargi kararlariyla baglidirlar. Anayasa’nin 11. maddesinde, anayasal kurallarin; 138 maddesinde, yargi kararlarinin; 153. maddesinde de, Anayasa Mahkemesi kararlarinin herkesi, bu baglamda kamu çalisanlarini da bagladigi açikça yazilidir. Anayasa Mahkemesi türbanla ilgili ilk kararini 1989 yilinda vermis; yüksekögretim kurumlarinda dini inanç nedeniyle boyun ve saçlarin örtülmesini serbest birakan yasa kuralini “laiklik”, “ulusal birlik”, “hukuk devleti”, “esitlik” ve “demokratiklik” ilkelerine aykiri bularak iptal etmistir. Yüksek Mahkeme, 1991 yilinda verdigi kararinda da, “Anayasa’nin ve Devrim Yasalari’nin, yüksekögretim kurumlarinda dinsel nitelikli giysiler giyilmesine olur vermedigini” belirterek, basörtüsü konusundaki görüsünü israrli biçimde sürdürmüstür. Anayasa Mahkemesi Refah ve Fazilet partilerinin kapatilmasina iliskin kararlarinda ise, partilerin, yüksekögretim kurumlarinda ögrencilerin basörtüsü kullanmalarini destekleyen davranislarini, siyasal bir simge olan türbanin, eylemli bir durum yaratilarak TBMM’ne tasima girisimini, laiklik ilkesine aykiri bularak kapatma nedeni saymistir. Son olarak, 2008 yilinda Anayasa Mahkemesi, üniversitelerde türbani serbest birakan Anayasa degisikligini de, “laiklik” ilkesine aykiri oldugu için iptal etmistir. Danistay da, 1984 yilindan buyana verdigi kararlarda, aydin, uygar, Cumhuriyetçi gençler yetistirmekle görevli olan egitim kurumlarinda basörtüsü yasaginin hukuka uygun oldugunu kabul etmis; basörtüsünü serbest birakan kurallari Anayasa’nin laiklik ve esitlik ilkelerine ve Devrim Yasalari’nin korunmasi amacina aykiri görerek iptal etmistir. Bundan böyle, türban yasaginin kaldirilmasina iliskin, anayasa degisikligi dahil hiçbir düzenleme yapilamayacaktir. Iste bu nedenle Anayasa Mahkemesi ele geçirilmeye ve türban sorunu rektörlerle ögretim elemanlarina çözdürülmeye çalisilmaktadir. Oysa, bu kararlar karsisinda, türbani siyasal sorun gibi gösterip toplumun istegi, yöneticilerin hosgörü göstermesi, toplumsal ve kurumsal uzlasma gibi önermelerle ya da ögretim elemanlarini zorlayarak türban yasaginin zaman içinde kalkabilecegini söylemek ya da ima etmek olanakli degildir. Yargi kararlarini yerine getirmemek, geregini yapmamak, yapilmasini geciktirmek ya da önlemek suçtur ve yaptirimi Türk Ceza Yasasi’nda düzenlenmistir. Yakin geçmiste, yargi kararlarini uygulamadigi için hüküm giyen üst düzey yöneticilerin örneklerini bulmak olanaklidir. Tüm siyasiler ve uygulayicilar, bu baglamda YÖK, rektörler ve ögretim elemanlari yüksek mahkeme kararlari dogrultusunda karar almak, plan ve uygulama yapmak zorundadirlar. Yargi kararlarina uyulmamasinin büyük sorumluluk gerektirdigi unutulmamalidir. BASÖRTÜSÜ DEGIL Ayrica belirtmek gerekir ki, türban kimilerinin israrla dönüstürmek istemesine karsin “basörtüsü” degildir. Ikisi arasindaki en önemli fark kullanma amacindan kaynaklanmaktadir. Basörtüsü geleneksel bir örtüdür ve Anadolu’nun birçok yerinde kadinin nisanli ya da evli oldugunu gösteren bir simge olarak kullanilir. Bir baska deyisle, kadinin bekar olmadigini, “basinin bagli” oldugunu gösterir. Saçin bir bölümünü açikta birakir, yani saçin görünmesi sakincali görülmez. Çünkü amaç saçin örtülmesi degildir. Hatta gidilen yerde, toplum içinde omuzlara düsürülerek oturulur. Türban ise, siyasal Islam’in simgesi, seriat devleti düzeni isteyenlerin bayragidir. Türbanin siyasal Islam’in simgesi oldugu yüksek yargi kararlariyla da onanmistir. Renkleri farkli olsa da, kat kat ve tek tip baglama biçimi bu özelliginden kaynaklanmaktadir. Kimi okullarda ya da törenlerde türban, ayni renk kumas kullanilarak, üniformaya dönüstürülmektedir. Kirsal kesimde yasayan kadinlarimizla gerçekten inançlari geregi basini örten kadinlarimizin basini örtme biçimi ise, yukaridaki iki örnekten de farklidir ve bunlarin türbanla karistirilmamasi gerekir. Bülent Serim YÖK Eski Üyesi Anayasa Mahkemesi Eski Genel Sekreteri Odatv.com
Haberi Ekleyen: Ali Dursun
Bu haber 738 defa okunmuştur.
Paylaş
|
GÖRELE ' DE HAVA DURUMU
RÖPORTAJ
Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi
|