Su Olmazsa Hayat da Olmaz - Nevzat ÖZER
Birlesmis Milletler, 2013 yilini “Su Dayanismasi Yili” ilan etti. Su dayanismasinin önemini vurguladigimiz bu yilda, “Dünya Su Günü” olan 22 Mart’in konusu da “Su Dayanismasi” olarak belirlendi.
TEMA Vakfi bu önemli günde Türkiye olarak gittikçe azalan ve bozulan su varligimiza dikkat çekerek; suyun kullanilacak bir kaynak degil; korunmasi gereken bir varlik oldugunun altini çiziyor. Vakif, var olan kanun ve yönetmeliklerin su varligimizi korumak için yeterli olmadigini vurgularken; öncelikle suyu korumayi ondan sonra gelistirmeyi hedefleyen bir “Su Kanunu”nun gerekliligine dikkat çekiyor.
Dünya nüfusunun yüzde 40’indan fazlasi su kitligindan etkilenirken, 2025’e gelindiginde 1,8 milyar insanin su kitligi çekilen bölgelerde yasamasi ve nüfusun üçte ikisinin su kitligi tehdidi ile karsi karsiya kalmasi bekleniyor. Küresel su varligimizin, iklim degisikligi, kontrolsüz su tüketimi gibi sebeplerle tehdit altinda oldugu bir gelecek, özellikle su zengini olmayan Türkiye gibi ülkeleri yakindan etkileyecek.
TEMA Vakfi, suyu hayat-hak-varlik üçgeninde konumlandiriyor. Suyun ticari bir mal gibi görünmesine karsi çikiyor, dogal varliklarin tümünün korunarak yönetilmesine odaklaniyor. Ayrica, suya ulasma hakkinin temel ve yasamsal bir hak oldugunun altini çiziyor.
Vakif, 22 Mart Dünya Su Günü’nde Türkiye’nin su zengini bir ülke olmadigini hatirlatiyor ve bu sebeple suyu kullanilacak bir kaynak olarak görmekten vazgeçilip; suyun korunup, gelistirilmesi gereken bir varlik oldugunun kanunlarla kabul edilmesini savunuyor. Çünkü Türkiye cografyasina düsen yagisin (501 milyar m3) ancak üçte biri akisa geçiyor (186 milyar m3), akisa geçen suyun ise ancak yarisi (95 milyar m3) kullanilabilir forma dönüsüyor. Ülkemizde kisi basina düsen kullanilabilir su miktari yaklasik 3500 m3 /yil ile dünya ortalamasinin yarisi düzeyinde.
Ayrica, Iklim degisikligi raporlarina göre Türkiye, iklim degisikliginin etkilerini en siddetli sekilde yasayacak ülkelerden birisi.
Bu etkiler arasinda, TEMA Vakfi’nin 20 yildir “Türkiye Çöl Olmasin” sloganiyla dikkat çektigi erozyon, çöllesme ve kuraklik ön siralarda yer aliyor.
Ne yazik ki, su varligimiz simdiye kadar yeterince gelistirilemedigi gibi, sularimizi korumayi da basaramadik. Bütün bu kosullar nedeniyle; simdilerde yilda 1.500 m3 düzeyinde olan kisi basina kullanilabilir su miktari, 100 milyon nüfuslu bir Türkiye’de 100 m3’e düsecek. Daha da kötüsü, dünyada su kitligiyla yüz yüze olan insan sayisi bu dönemde 3 milyari geçecek.
Durumun ciddiyetine ragmen halen suyu yöneten tek bir çerçeve kanunumuz bulunmuyor. Basta Orman ve Su Isleri Bakanligi, DSI, büyüksehir belediyeleri, su ve kanalizasyon idareleri olmak üzere suyun yönetiminden sorumlu çok sayida kurum ve 40’i askin yasal düzenleme var. Su yönetimindeki bu çok basliliga son verecek; tüm canlilarin su ihtiyacina saygi duyan, insanlarin yeterli ve temiz suya erisim hakkini güvence altina alan bir su kanununa ihtiyacimiz var.
Toprak Koruma ve Arazi Kullanimi Kanununu hazirlamis olan TEMA Vakfi, su varliginin korunarak yönetimi amaciyla bir kanun tasari taslagi hazirladi. TEMA Vakfi olarak, ekosistemlerin su hakki ve toplumun kaliteli ve yeterli suya erisim hakkini temel alan bir Su Kanunu çikartilmasi gerektigini savunuyoruz. Bu yöndeki çabalara kamu kesimi, sivil toplum ve medya tarafindan destek verilmesi çagrisinda bulunuyoruz.
Bu haber 1703 defa okunmuştur.