CUMHURIYETIN 80. YILINDA GÖRELE KÜLTÜR SEMPOZYUMU
20 Aralik 2003 Altunizade Kültür ve Sanat Merkezi
GÖRELE ve GÖRELE YÖRESI YAYLA HAYATI
Tebligi Sunan : Ali Bilir
Yayla, Orta Anadolu dagliklarinin düzü demektir. Bu yayla üstünden bütün tarih geldi, geçti; destanlar suyunu içti, masallar koynunda büyüdü.
Tarih bu yayla üstünde, bir firtina gibi görünür. Tarihten bu yayla üstünde, dinmez bir ugultu, bir de Türk gögsü kaldi.
Anadolu’da bos yayla, kuru yayla; genis havali, tükenmez günesli yayla, dayanikli sag ve saglam yetistirir. Bugdayi dayanikli, saglam ve serttir. Insani da öyledir; yayla karakter yetistirir.
Yayla adami, topragi gibi disindan sönük; içinden uyanik, içinden derin, içinden duyumludur. Yaylanin suyu kazilarak çikar. Yayla insanini da kazmak gerekir. Insan kendisinin derinliklerindedir. Yayla insani, ruhunun diplerine kadar karistirilmadikça cosmaz. Yayla nasil sessiz görünürse, insani da durgun, vurdumduymaz görünür. Yayla havasi gibi, yayla adaminin, toplaya toplaya, biriktire biriktire, sindire sindire aldigi bir hiz vardir ki, yayla firtinasi gibi birden bosanir; tas uçurur, çati koparir, baca yikar, kök söker.
Yaylanin sesi kuru, gözü bos, fakat içi yanik, türküsü yaslidir. Yayla için için aglar, bütün sulari için için aktigi gibi...
Yayla da bütün kiyilarimiz, bucaklarimiz gibi, Anadolu’nun yalniz vurur silahi gibi degil, duyar yüregi, özler gözü, ister gönlüdür. Geç duyar, geç ister, geç söyler. Fakat onun içine varabilen, bir büyük davanin sinirine, gönlüne, gözüne ve yüregine kavusmus demektir.
Adami da topragi gibi, uzun uzun bakildiktan, açildiktan, sürüldükten sonra yeserir.
Yayla yavas degil, sabirlidir. Agir degil, temkinlidir. Çiplak degil kapalidir.
Yayla Türk’ün besigi idi. Son siniri da olmustur. Yayla biraz Türk’ün kendisidir.
Falih Rifki ATAY yazdigi bu sözlerle giriyoruz Yaylacilik konumuza.
Sahsima ayrilan sure içersinde Görele ve Görele Yöresinde ki Yaylacilik Gelenekleri’nden bahsetmeye çalisacagim.
YAYLA Türkçe sözlüklerde “düz ve yüksek yer” olarak tanimlanir.
Fiziki cografya terimi olarak yayla; akarsularla derin sekilde yarilmis, parçalanmis fakat üzerindeki düzlüklerin belirgin olarak bulundugu yeryüzü biçimi olan plato karsiligi olarak kullanilir. Yerlesme cografyasi olarak yayla ise; genelde kisin bos kalan, yazin en sicak devresinde geçici bir süre için ziraatin yanisira hayvancilik yapan insan gruplarinin her bakimdan daha iyi sartlarda çikip, kaldigi; süt, yag-peynir gibi ürünler üretip onlari sicaktan korudugu yüksek serin yer; yazlik (dag) mer'a anlamina gelir. Yüksek yerlerdeki otlak alanlar için kullanilan yayla terimi, günümüzde yaylak ve yazlak için de kullanilir.
Kisa Tarihçe
Türk boylari gelmeden önce Anadolu'da göçebelik bulunmuyordu. Hayvancilik yerlesik hayatla beraber yapiliyordu. Türk boylarinin, Orta Asya steplerine uyumunun geregi olan hayat tarzini (göçebelik) Anadolu'da da devam ettirmeleri, Anadolu tarihinin sosyo-ekonomik bakimindan bir çöküs safhasinda olmasina bagli bir durum olarak bilinmektedir. Zaman içinde bu göçebe Türk boylari daima yerlesik hayati tercih etmislerdir.
16. ve 17. yüzyillarda Osmanli Imparatorlugu'nun ekonomik yönden gelistigi ve asayisin düzgün oldugu dönemlerde köy ve kent hayatinin ilerleme kaydettigi, buna bagli olarak yerlesik hayatin daha fazlalasarak köy sayisinin arttigi anlasilmaktadir.
Osmanlilar döneminde devlet, göçebeleri yerlestirme politikalari gütmüstür. Nüfusun artmasi, yerlesik tarim hayatinin gelismesi, Cumhuriyetle çizilen hudutlarla bu hareketlerin kisitlanmasi, göç yollarinin tikanmasi, göçebelerin yerlesik hayata geçmesini çabuklastirmistir. Baslangiçta yari göçebe hayat geçiren göçebelerin, sonunda yaylacilikla iktifa ettikleri görülmektedir.
Türkiye’de Yaylarin Konumu ve Yaylacilik
Türkiye’de yaylacilik amaciyla yaylara göçme hareketi genellikle dikey ritmik hareketler seklinde olur. Göç, bölgeden bölgeye bazi degisiklikler gösterse de yilin nisan ve mayis aylarinda baslar ve 15-20 gün içinde tamamlanir. 3-4 ay yaylada kalinip ekonomik faaliyetlerde bulunulduktan sonra, agustos sonlari veya eylül ayi içinde devamli yerlesme bölgelerine yani alçak bölgelere dönülür.
Yaylalar, Kuzey Anadolu'da Artvin'in dogusunda Bagimsiz Devletler Toplulugu sinirindan baslayarak, Çoruh vadisi ile Karadeniz arasinda uzanan dag siralari üzerinde görülür. Bunlarin toplu ve sik bulunduklari yerler Artvin'in kuzeyi ile Karadeniz kiyisinda Findikli ilçesi güneyindeki daglardir. Görele hizalarina kadar yaylalar devamli degil öbek öbek dagilmislardir. Görele'den Amasya'ya kadar sayilari artan yaylalar, özellikle Ünye ve Ordu'nun güneyinde en fazla yogunluga ulasmaktadir.
Ülkemizin diger bölgelerindede birçok yaylalar bulunmaktadir. Bunlarin bir çogu yüksek platolardan birbirlerine baglidir. Bir çogunun iklim benzerligi vardir. Bu yaylalar konumuzun disinda oldugu için deginmeyecegiz.
Konumuz Karadeniz’deki Giresun Yaylalari, Giresunda ki yaylalara içersinde ise “Görele Yayla hayati” oldugu için konumuzun ozone biraz daha inelim.
Karadeniz Yaylalari
Rengarenk kir çiçekler, dag çayirlari ile kapli olan Karadeniz Bölgesindeki yaylalarimizin çevresi genellikle ladin türü çam agaçlari ile kaplidir. Karadeniz kiyilari sahip oldugu yesillikleri sadece bol yagmuruna degil, nemli ve sisli havasina da borçludur. Ancak sahil seridindeki sehirlerde yüksek nem ve sisli hava yükseklere çikildikça yerini piril piril bir günese, bol oksijenli tertemiz havaya birakir.
Karadeniz yaylalarinda bitki örtüsü genel olarak köknar, ladin, sariçam, sedir, kayin, mese, ihlamur, karaagaç, gürgen, kizilagaç, yabani findik gibi agaç türleriyle kardelen, yabani açelya, orman gülü, gökovan gibi binlerce çesit kir çiçegi ile kaplidir.
Giresun Ili'nin güneyinde yer alan daglar kiyiya dogru alçalarak belirli kesimlerde düzlükler olusturur.1750-2200 m. yükseklikteki bu düzlüklerde pek çok yayla mevcuttur.
Giresun Yaylari.
Bu yaylalardan Bektas, Kümbet ve Kulakkaya Yaylalari Turizm merkezi olarak ilan edilmis ve turizm amaçli tesislerle donatilmaya baslanmistir
Kümbet ve Bektas Yaylalarinda her yil Yayla Senlikleri yapilmaktadir. Ayrica Karagöl, Melikli Obasi, Sis Dagi, Tamdere, Anastos, Çakrak, Pasa Konagi, Kara Ovacik, Dokuzgöz, Kazikbeli, Yaylalari da Giresun'da bulunan yalalardan olup essiz dogal güzelliklere ve günübirlik piknik imkanlarina sahiptir.
Giresun’da Yayla Kültürü
Kuzey Anadolu daglarinin güney yamaçlarinda Mayis baslari ile Agustos sonlari arasinda hayvan sürülerini besleyecek ve barindiracak yaylalarimiz bulunmaktadir. Daglarin güney etekleri çok yerlerde dogal sinir olarak Trabzon ve Gümüshane sinirlari içlerine kadar uzanmaktadir. Buralar komsu il halki ile müsterek kullanilan otlak yerleridir.
Kisin karin az düstügü sahil seridindeki kislaklarda beslenen sürüler yaz boyunca yaylaklara çikarilir. Bu yari göçebelik durum, bir takim gelenekler ve görenekler agi içinde örülüp biçimlenerek folklorumuzun temel taslari arasina girmistir. Öyle ki halk oyunlarimizdaki giyim kusamdan ata sözlerine, içilen ayrandan evlenme asamalarina kadar kültürümüzün her parçasinda ana doku olma özelligini korumustur. Bir bakima horondaki çabukluk, ayaga giyilen çizmeler, yayla göç disiplini ve zevkinin ürünleri olmuslardir.
Yaylaya Çikis ve Göç Zamani
Unutulan geleneklerimizden biri de yayla göçleridir. Karadeniz kültüründe yani kültürümüzde yayla adi köklü bir yere sahiptir. Yayla göçleri zamanimizda artik çok az yasanir oldu. Geçmisde mezere, oba gibi isimlerle adlandirilan yöre isimleri de unutuldu. Ilçemiz genelinde pek çok köyümüz insanlari yazin yaylaya, kisin ise köye dönerlerdi. Bunun için yayla kelimesinin türkülerimizde, destanlarimizdan büyük yeri vardir.
Mayis ve Haziran aylarinda köylüler guruplar halinde daha önceden belirledikleri bir günde yaylaya gitmek üzere, bir hafta öncesinden göç hazirliklarina baslanirdi. Göç gününün aksaminda lüzumlu olacak kap kacak hazirlanir, denkler tutulur sabahin erken saatlerinde köyde heycanli bir hareketlilik baslardi. Hazirlanan malzemeleri ati olan atina katiri olan katirina olmayan kendisi yüklenmek suretiyle hayvanlarini önlerine katarak tutarlardi yaylanin yolunu. Yaslisindan çocuguna varana kadar herkes bu günü büyük bir heyecanla beklerdi. Takriben 20 ile 50 km uzaklikta bulunan yaylalarimiza köylüler genç kizlar genç delikanlilar kisaca herkes bayramlik elbisesini giyer yayla yolunda gençlerin hep bir agizdan söylediklei türkülere, özene bezene süslenmis ineklerin, koyunlarin ve kuzularin zil sesleri eslik ederdi.
Yol boyunca yapilan konaklamalara “düsün” adi verilir. Çobanlar bu durumu surada düsün ettik diye anlatirlar. Bu göçe sadece sürüye çobanlik edenler katilirlar.
Köyde kalanlar yayla yolunun bir iki günlük uzagina kadar göçü yolcu ederler. Bu yolculuk üç ya da dört gün sürebilir. Aksam olunca uygun yerlerde düsün edilir. Önce çadirlar kurulur ve ates yakilir. Kaziklar çakilir ve hayvanlar bu kaziklara baglanir. Her aile geceyi kendi çadirinda geçirir. Sabah gün agirirken tekrar yola devam edilir.
Sonbahar aylarinda soguklarin bastirmasiyla birlikte köylere dönüs için hazirliklar baslar, bu defa bereket dolu yükler hazirlanirdi. artik ne koyun ne kuzu sesi kalirdi. O berrak yildizli gecede yayla sessizlige bürünürdü. Yapilan yaglar, lorlar, peynirler yuklenir atlara katirlara ati katiri almayan vurur sirtina yükünü köye dogru tozlu dar yollardan uzun konvoylar olustururlardi. Böyleylece bir yayla mevsimi daha geçer, köye dönülürdü.
Ilçemizden yakin yerlerdeki birçok yaylara gidiliyordu. Bu gelenek halen kismen devam ediyor. Görele’ye en yakin yayla olan “Sisdagi” yaylasindan burada biraz bahsetmek istiyorum.
Sisdagi Yaylasi
Görele ilçe sinirlari içerisinde bulunan Sis Dagi, Dogu Karadeniz siradaglari’ nin uzantilarindan biridir; yüksekligi 2182 metredir. Sahile 40 km. uzaklikta olan Sis Dagina 1.5-2 satte ulasilmaktadir. Sis Dagi üzerinde yirmiyi askin oba vardir. Obalar çevrede bulunan köy ve kasabalarin adlari ile anilir. Obalardan bazilari sunlardir: Eynesil, Sarli, Gülefyurdu, Agalar Tami, Agilik Düzü, Yatak Yeri, Bakir Alani, Erkek Su, Han Yani, Ambarli ve Örümcek Obalari olarak sayabiliriz. Deniz seviyesinden en çabuk ulasilan ve en yüksek yer olmasi Sis Daginin öne mini artirmaktadir. Sis Dagina ulasim için daha çok iki güzergah kullanilir. Eynesil Ören Beldesi yolu, Salpazari, Geyikli ve Agasar derelerini takip eden yol. Bunlari disinda yakin çevre köylerde kendi belirledikleri patika yollardan ulasir lar.Her yil çevre yerlesim yerle rinin katilimi ile Temmuz aylarinda Sis Dagi senlik leri yapilir.Sis Dagi "C statüsünde Milli Park" olarak korunmaya alinmistir.
"Öyle bir tutku ki asirlardir süren özlemin, yasam biçiminin, doga askini günümüze yansiyan bölümüdür. Yayla kültürü, doga ile iç içe yasamak binlerce yillik göçebe geleneginden kaynaklanmaktadir. Anadolu’ya tasinan bu anlayis günü müzde farkli uygulamalarla devam etmektedir. Eskilerin yol hikayelerinden basla mak istiyorum. Kis mevsiminde karla kapli olmayan sahil seridinde otlayan hay van lar yaz aylarinda genis otlaklarin bulundugu yaylalara çikarildi. Okullarin ka panmasi ile sahildeki bogucu nemli havadan kaçan insanlar yaylaya göç etmislerdir. Misir tohumlarini tarlaya ekilmesinden sonra baslayan hazirliklar yolda ve yaylada gerekli olan ihtiyaçlarin at, katir gibi hayvanlara yüklenmesiyle yola çikilir. Eskiden yapilan yayla göçleri bir yasam biçiminin, tutkunun folklorik izleridir. Ihtiyaçlarin dolduruldugu sepet (selek)ler sirtlarda, süslü boncuklarla, püsküllü bo gazlarina ziller (çan, kelek) baglanan hayvanlar nese içerisinde türkülerle devam eden yolculuk."
Yayla Konutlari
Obadaki konutlar genellikle çabucak kurulabilecek cinsten olup obanin devamli ya da geçici olarak kullanilmasina bagli olabilmektir. Sürekli kullanilan obalar; kismen tas ya da agaçtan örülmüs, üzeri hartama denilen ince tabakalarla örtülen aileye yetecek büyüklükteki evlerden olusur. Tuyluk (turluk) sayvan ve kelif yayla konutlaridir.
Tuyluk (Turluk): Etrafi agaç ya da tasla örtülan daire biçimindeki yerin tam ortasina dikilen uzunca bir agaç üzerinden keçe geçilerek yapilan tek bölmeli mekandir.
Sayvan : Hem yayla, hem de cenikte kullanilan bir çadir türüdür. Obalardaki genellikle çokgen yapili keçe ya da hartama örtülüdür. Cenikte ise findik mevsiminde harman beklemek için direk üzerine agaç dallarindan yapilir.
Kelif : Bu ad yörede yayla konutlarinin hemen hepsi için kullanilir.Kelif çarçabuk kurulabilen barinak anlamindadir
Hayvan Konutlari
Tuzlak : Her sabah obadan otlatmaya götürülen sürülere tuz vermek için obanin belli bir yerinde sini seklinde düz taslardan olusan siralar halinde yapilir
Kuzubadi : Sürüdeki oglak ve kuzulari barindirmak için agaç ya da tasdan yapilmis bir agildir.
Agil : Etrafi firakli tabir edilen ag ya da findik çubuklariyla çevrili hayvan barinaklaridir. Köylerde bunlara köm denir.
Bere : Sürülerin topluca sagildigi sagim yeridir.
Yayla Törenleri
Yayla törenleri yaylaya çikan halk tarafindan yapilmaktadir. Buna Yayla Gelenekleri’de diyebiliriz.
Kirkma Imecesi : Obada sürüler imece usulü ile kirkilir. Imecenin yapilisi söyledir: Imeceye yapacak olan hane sahibi aksamdan obadaki tüm komsularina imece yapacagi günü ev ev dolasarak haber verir. Buna imeceye çagirma denir. Belirlenen günde obanin erkekleri bir araya gelerek o hanenin sürüsünü kirkarlar. Imecenin yeme, içme, vb. hizmetleri imece sahibi tarafindan karsilanir. Bütün komsular hemen hemen koyun kirkma alayina katilirlar.
Ot Göçleri : Misirlar 20-25 cm’e kadar boylaninca tarladaki yabani otlar temizlenir ve misirlarin dipleri çapalanir. Buna ot kazma denir. Iki kez ot kazilir. Birinci ot Mayis sonlarinda, ikinci ot Haziran sonlarinda kazilir. Ikinci ot kazildiktan sonra Temmuz ayinin ilk haftasindan sonuna kadar yaylalara çikilir. Bu göçlere “otçu göçü” ya da “otçu haftasi” denir. Bu göç, yörede özellikle Eynesil, Görele, Salpazari ve Tirebolu’da yaygindir.
Yayla törenlerinin en büyüklerinden olan otçu haftalari eski görkem ve önemini kaybetmesine ragmen, bugün hala yöremizde yasatilmaktadir.
Dogum ve Dogumla Ilgili Inançlar : Önceleri yaylada dogum, çadirlarda birkaç bilen kadinin yardimi ile gerçeklesirdi. Günümüzde artik yaylada dogum olayi görülmemektedir. Dogum yaklasinca ilçeye gidilmektedir. Dogum zamani gelen kadin, sancisi baslayinca hemen komsularina haber salmazdi. Kötelek sancisi yani arka arkaya gelen sancinin gelmesini bekler, sanci sikistirincaya kadar kimseye haber vermezdi. Bu arada çadirin içinde gezinir, kalkip oturamayinca bir çocuk ile haber salinip komsulardan yardim istenirdi.
Günümüzde Yaylalarin Önemi
Giresun ilinin güneyinde yer alan daglar kiyiya dogru alçalarak belirli kesimlerde düzlükler olustururlar. 1750-2200 m yükseklikteki bu düzlüklerde pek çok yayla vardir.
Bu yaylalara bölge halki eskiden hayvan otlatmak ve sahildeki yaz sicaklarindan kaçip serin ve temiz dag havasi almak için çikmakta iken, günümüzde daha çok temiz dag havasi almak ve dinlenmek için çikmaktadirlar. Yaylaya çikislar çogu zaman günübirlik olmaktadir.
Önceden yaylaya yürüyerek gidilirken; ulasimin saglanmasi ile otobobiller ile gidilmekte. Bu yaylalarin bir çogunda yilin belirli haftalarinda senlikler düzenlenmektedir. Yaylalarin çogunda Haziran Temmuz aylarinda kar görmek ve bir againi kara diyer againi ise çiçekler ile süslenmis yesil çimlere basmak ve uçsuz buçaksiz güzel bir manzara seyretmek mümkündür.
Dünyadaki hizli degisimi ve turizm sektörünün yeni yönelimlerini degerlendiren T.C. Turizm Bakanligi, hem zaman hem de mekan açisindan turizmi çesitlendirmek ve yayginlastirmak amaciyla, 1990 yilinda baslatilan "Yayla Turizmi Projesi" kapsamindaki arastirma, planlama ve alt yapi uygulamalari sonucunda, Türkiye’ de 26, Dogu Karadeniz Bölgesinde ise 20 yaylayi “Turizm Merkezi” ilan etmistir.
Yaylalarin Bölgemiz Ekonomisi, açisindan önemi büyüktür. Bunun için Yayla Turizmine Entegre Olabilecek, Yayla Turizmini daha ilgi çekecek duruma getirebilmek için “Alternatif Turiz Türleri” olusturulabilir.
Bu konuya kisaca deginmek istiyorum.
Bölgemiz’de Yayla Turizmine Entegre Olabilecek Alternatif Turizm Türleri
Yayla turizminin gelistirilmesine yönelik çalismalar, bu turizm türü ile entegre olabilecek termal (kaplica) turizmi, kis turizmi, doga yürüyüsü (trekking), atli doga yürüyüsü, akarsu turizmi (rafting), sportif olta balikçiligi, av turizmi, kültür turizmi, iklim tedavisi (klimatizm), dag turizmi (alpinizm), bitki gözlemleme (botanik) yaban hayati gözlem, lenmesiyle günümüze kadar gelmis yayla kültürü , tarihi eserleri, dogal güzellikleri, florasi, faunasi, ormanlari,dereleri, çaglayanlari, her nefes alisinizda cigerlerinizde hissettiginiz temiz dag havasi, suyu, kisaca alternatif turizm imkanlari açisindan genis bir turistik çekim yelpazesine sahiptir.
Bitirirken
Günümüzde bir çok ülke; il, ilçe ve köy idarelerine sagladigi sübvansiyonlarla yaylaklarin islahini tesvik ederek, buralarda gerekli tesisleri kurarak rasyonel kullanilmasini tesvik etmektedir. Yurdumuzda baslangiçtan beri yalniz irk islahi yoluyla hayvanciligin gelistirilecegi varsayimindan hareket edilmis, bu yolda büyük gayret ve paralar sarfedilmis, fakat beklenen sonuç alinamamistir. Halbuki bunlara harcanan gayretler yaylak ve mer'a islahi ile hayvanlarin beslenme ve barinma konularina sarfedilse idi, yerli irklardan bugün bile daha iyi sonuçlar alinirdi.
Ikinci bir husus ülkemizde bu konuda yapilan çalismalar oldukça azdir. Bizim yaylalarimizla ilgili yabancilar daha arastirma yapmaktadir. Daha ülkemizdeki yaylalarin; ayrintili bir haritasi, bitki örtüsü, ekonomiye gerçek katkisi, toplam alani, bölgelere göre net sayisi... v.s. bilinmemektedir. Genelde arastirmalar; halk kültürüyle ilgili yapilmistir. Halbuki yaylacilik; ülkemizin cografi bölgeleri hatta illerine göre kendine has kurallari, cografik özellikleri, yayla adina bestelenmis onlarca sarki ve türküsü, terminolojisi, konutlari, bitki örtüsü, yaban hayvanlari, adetleri, yiyecekleri, senlikleri, inanislari, hastaliklari, kullanilan araci ve gereci olan ayri bir dünya, bir kültürüdür.
Kaynak: AliBilir.org