Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


'İnsanlık Hali'nin Tercümanı : Franz Kafka


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 07 Aralyk 2016
Geçerli Tarih: 21 Kasym 2024, 18:51
Site: Görele Sol Platformu
URL: https://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=23997


“INSANLIK HÂLI”NIN TERCÜMANI: FRANZ KAFKA[*]

 

TEMEL DEMIRER

 

“Cihê kevirê giran qehîm e.”[1]

 

“Kötü’ye bir kez yol verdin mi, artik kendisine inanilmasini beklemez”...

“Içinize sonsuz cesaret dolduran, gerçek düsmandir”...

“Iyi, bir yaniyla rahatsiz edicidir”...

“Ders sensin, ne yazik ki, etrafta ögrenci yok”...

“Bir noktadan sonra vazgeçmek olanaksizdir. Erisilmesi gereken nokta da, orasidir”...

“Çevremizdeki acilari bizim de çekmemiz gerekmektedir”...

“Düz bir yolda yürüyor olsaydin, tüm ilerleme istegine ragmen hâlâ gerisin geriye gitseydin, o zaman bu çaresiz bir durum olurdu; ama sen dik, senin de asagidan gördügün gibi dik bir yamaci tirmandigina göre, adimlarinin geriye dogru kaymasi, bulundugun yerin durumundan ileri gelebilir, o zaman da umutsuzluga kapilmana gerek yoktur”...

“Sadece zamani kavrayabilme yetimiz yüzünden kiyamet günü diyoruz o güne; aslinda sikiyönetim mahkemesidir o”...

“Insanin asil olarak iki günahi vardir, diger günahlar bunlardan kaynaklanir: Sabirsizlik ve tembellik”...

“Gülünç olan, bu dünya için kosum takman”...

“Dünya ile savasta, dünyanin tarafini tut”...

“Ruh, payanda olmaktan kurtulunca özgürlesebilir ancak,” derdi O ve de Reiner Stach’in ifadesiyle de, “Insanlarin sorunlari ve korkulariyla ilgilendi”!

* * * * *

Yasadigi dünya baglaminda haksizda degildi.

Bu baglamda Kafka’nin yasadigi dönemin ruhsal ve zihinsel atmosferiyle arasindaki satirlari arasindaki sasirtici paralellik açiktir ve inkâr edilemez: Yalnizlik, yolunu sasirmislik, arayis, saçma yasamin dogalligi, kalabaliklar, yabancilasma, kisaca modern bireyin bunalimlari ya da kâbuslari gibi…

Bunlarla örülüdür Kafka’nin yapitlari ve üslubuyla yarattigi “Kafkaesk Dünya”…

Bir özdeyisinde “Kafesin biri, bir kus aramaya çikti,” diyen O, içine dogdugumuz toplumun ve dünyanin tüm kurumlariyla insani nasil esirlestirdigini bu metaforla betimlerken; ‘Sato’ baslikli romaninda, kendini kabul ettirebilmek için kafese girmeye riza gösterenleri sergiler…

Onun için yasam, sorumluluklar içinde ve özgürlük yanilsamalari ile avundugu kocaman kafesten baska bir sey degildir. Dünya ve toplum kurumlariyla, bürokrasisiyle baski ve otorite kullanarak insani kafesin içine alir. Güçsüzlük, çaresizlik, ötekilestirilmek insani biçimlendirir.

Özetle “Kafka’nin XX. yüzyilin basinda tasvir ettigi dünya bugün daha büyük ve daha çok kafesle dolu. XX. yüzyilin basindan bu yana teknoloji gelistikçe siddet artti,”[2] artiyor; yabancilasma büyürken…

* * * * *

Herkesin bilgisi dahilinde oldugu üzere: “Franz Kafka eserleriyle önemli bir yazar, yasamöyküsüyle kült bir isim. Söylentiler ve efsanelerle olusturulmus bir hayat hikâyesi yakistirilmis Kafka’ya. ‘Genç yasta ölmüs olmasi, hayattayken hiç taninmamis bir yazar olmasi, ‘ben ölünce tüm eserlerimi yakin’ vasiyeti, despot baba, kirik ask hikâyeleri, kötü is kosullari, yoksulluk, azinlik olmak...’ Hikâyesiyle ikon hâline getirilmis, putlastirilmisti Kafka…”[3]

Reiner Stach’in ifadesiyle,  “Pragli Yahudi sigorta memuru ve yazar Dr. Franz Kafka’nin yasami 40 yil 11 ay sürdü. Bunun 16 yil 6.5 ayi okul ve üniversite egitimini, 14 yil 8.5 ayi ise meslek yasamini kapsar. Franz Kafka 39 yasindayken emekli oldu. Viyana yakinlarindaki bir sanatoryumda girtlak vereminden öldü.”

41 yillik hayatinin sadece 45 gününü ülkesi disinda, diger Avrupa ülkelerinde geçirmis Kafka. Sadece üç kez denizi görmüs. Bir dünya savasinin tanigi olmus. Üç kez nisanlanmis, hiç evlenmemis. Dört kadinla ask iliskisi yasamis. Bir kadinla alti aya yakin bir zaman ayni evde yasamis. Hiç çocugu olmamis. 41 yasinda öldügünde geriye 40 tane tamamlanmis düz yazi metni birakmis. Ayrica 3400 sayfa tutan günlükler ve edebi fragmanlar da kalmis Kafka’dan. Bunlarin arasinda üç bitmemis roman da varmis. 1500 civarinda da mektup var terekesinde. Birçok defterini ölümünden önce yok ettigi biliniyor. Vasiyetinde de elyazmalarinin yok edilmesini istedigi biliniyor. Max Brod vasiyete uymamis ve bu elyazmalarinin ulasabildiklerinin hepsini yayimlatmis.

Reiner Stach, sanilanin aksine Kafka’nin “sosyal anlamda katilimci” oldugunu belirtiyor. “Küçük ve neredeyse degismeyen bir dost çevresi vardi” diyor. Yüzme, kürek, cimnastik yapmis. Bahçe isleriyle ugrasmis. Sagligina çok önem vermis. Vejetaryen. Iyi bir egitim aldigi, hukuk alaninda doktora verdigi adinin önündeki “Dr” takisindan zaten anlasiliyor.

Sigortacilik meslegini sevmese de basariliymis. Emeklilige hak kazanacak sekilde bölüm sefligi yardimciligina dek yükseldigi bir is yasami olmus. Sirketini birçok önemli toplantida temsil etmis, sözcülügünü yapmis. Kadinlarla iliskileri hep sorunluysa da hayatinda her zaman en az bir kadin oldugu biliniyor. Fahiselerle de cinsel iliski kurdugunu saklamamis.

Yazma eylemini her zaman varolusunun asil eylemi olarak görmüs. Yazdikça sakinlesmis, mutlu olmus. Eserlerini tekrar tekrar yazdigi, tek bir sayfa için on - yirmi sayfa yazip yok ettigi de biliniyor. Yazdiklarini çok zor begeniyor, ondan da daha zor yayimlatmaya deger buluyor. Bu asiri titizligine ragmen yasarken yayimlattigi eserleri var. Sanilanin aksine yayin hayati Prag’la sinirli kalmamis, Almanya’nin en önemli yayincilari ile çalismis ve kitaplari o yayinevlerinden çikmisti... [4]

Özetle, tüm yazdiklarinin imha edilmesini vasiyet ettigi yakin arkadasi Max Brod’un “ihaneti” sayesinde hikâye ve romanlariyla bir edebiyat efsanesine dönüsen Franz Kafka, 1883’te, Alman asilli Yahudi bir tüccarin en büyük oglu olarak Prag’da dogdu.

Ilk ve orta ögrenimini Alman okullarinda tamamladi. 1901’de Karl Ferdinand Üniversitesi’nin kimya fakültesine kayit yaptirdiysa da, karar degistirip önce edebiyat ve sanata yöneldi, en sonunda annesiyle babasinin istegine uyarak hukuk egitiminde karar kildi. Üniversite yillari verimliydi Kafka’nin.

1902 yilinda tanistigi Max Brod sayesinde Prag’in edebiyat çevrelerine açildi. Nietzsche’den, Darwin’den ve “sosyalizm”den etkilendi. Dini inançlari olmamakla birlikte, etnik kimligi nedeniyle Yiddis tiyatro çalismalarinda yer aldi.

1906’da hukuk doktoru olduktan sonra bir yil mahkeme staji gördü. 1908 ortalarinda Bohemya Kralligi Isçi Kaza Sigortalari Kurumu’na hukuk danismani olarak girdi.

Evlilige her zaman soguk bakan Kafka, 1912’de nisanlandigi Felice Bauer’le sikintilarla dolu bes yillik nisanlilik süresinden sonra 1917’de ayrildi. Bu dönem ayni zamanda Kafka’nin en verimli çagiydi.

Bauer ile 1917’deki ayriligina es zamanli olarak yakalandigi verem hastaliginin aslinin psikolojik olduguna, evlenmemek için vereme yakalandigina inaniyordu Kafka. Hastaligi sayesinde I. Paylasim Savasi’na katilmadi.

Julie Wohryzek ile kisa süreli bir nisanlilik dönemi geçirmisti. 1922’de emekli edildi. Ki bu, onun maddi durumunu olumsuz biçimde etkiledi.

Sagligi ile birlikte moralinin de iyiden iyiye bozuldugu bu dönemde tanistigi Çek gazeteci Milena, Kafka’nin hayatinda önemli bir yer kapladi. Evli bir kadin olan Milena ile Kafka arasindaki dostluk 1920-1923 yillari arasinda mektuplarla sürdü ve Kafka güncelerini Milena’ya birakti. Milena, çok sonralari -Kafka’nin üç kiz kardesi gibi - hayatini Alman toplama kampinda kaybedecekti.

Kafka, aile baglarindan, maddi ve manevi yikintilarla yasadigi Prag’dan 1923’te Berlin’e giderek kurtuldu. Berlin’de Polonyali Ortodoks bir Yahudi ailesinin kizi Dora Dyment ile tanisti ve hep aradigi türden bir aska kavustu.

Ancak ailesi bir kez daha engel olmaya çalisti Kafka’ya. Bu kez boyun egmedi; belki de hayatinda ilk kez mutlu ve coskulu bir ruh hâli sergileyen Kafka, Dora ile Berlin’de yasamaya basladi. Ne var ki hastaligi son safhasindaydi. Hastaligi siddetlenince 1924’te Prag’a döndü. Viyana yakinlarindaki bir sanatoryuma yatirildi. 3 Haziran’da öldügünde henüz kirk yasindaydi. Kafka Prag’da gömüldü.

* * * * *

Kafka’nin eserlerinin hepsinde görülen yabancilasma olgusu, onun kendi yasaminda da belirgin bir biçimde izlenir. Ona göre ne kadar küçük ve basit bir yasami olursa o kadar mutlu ve sorunsuz olacaktir.

Yasaminin ve yapitlarinin ortak yani, A. Camus’nün ifadesiyle, “Her seyi göstermek ve hiçbir seyi teyit etmemektir.” Çünkü O yasamayi bir savas, ama önceden yitirilmis bir savas olarak görür. Çünkü Ona göre, bir insan olarak yasamak ve dogru yolda ilerlemek hemen hemen olanaksizdir; “Dogru yol yerden bir karis yüksekte bulunan gergin bir ip gibidir. Fakat bu ip, üstünde yürümek için degil de insanin ayaginin takilip tökezlenmesi için vardir ancak,” betimlemesindeki üzere!

‘Bir Savasin Tasviri’ (1909), ‘Yargi’ (1913), ‘Gözlem’ (1913), ‘Dönüsüm’ (1915), ‘Ceza Sömürgesi’ (1919), ‘Açlik Sanatçisi (1922), ‘Sarkici Jozefin ya da Fareler Ulusu (1924), ‘Dava (1925), ‘Sato (1926), ‘Amerika (1927), ‘Çin Seddi (1931), ‘Babaya Mektup’unda Kafka’nin bir korku, sikinti, dehset dünyasini tasvir edilirken Ernst Fischer’in, “Bir büyük yazardi. Eserleri de bir çagin son modasi olmanin çok ötesindedir; dogrudan dünya edebiyatidir,” diye tarif ettigi bir kalemdir O…

* * * * *

Asli sorulursa Ömer Erdem’in, “Kafka’yi Kafka yapan çözümlenemez ve yaban atmosfer degil midir?” saptamasi ardindan, “Döne döne okunacak kitaplar vardir. Her firsatta degil elbette ama belli zaman araliklarinda, on yilda bir mesela, tekrar okumali o eserler. Yeni çevirilerin esliginde daha gelismis ilgiler ve baska baska birikimlerle birlikte. Kafka’nin Dönüsüm’ü bu tür kitaplardan,” notunu düstügü yapitin ilk cümlesinin evrensel bir cazibesi hep vardir:

“Gregor Samsa bir sabah huzursuz düslerinden uyandiginda kendini yataginda kocaman bir böcege dönüsmüs buldu.”[5]

Kafka’nin 1915’de yayimlanan ‘Dönüsüm’ü, yazarin anlatim sanatinin gerçek anlamda doruklarina vardigi yapitken; Gregor Samsa’nin baskalasmasi, bir böcege “dönüsmesi”ni Elias Canetti, “En yetkin düzeydeki anlatim sanatinin tipik örnegi” olarak nitelendirir.

Ancak Kafka’nin en önemli yapiti ‘Dönüsüm’ ile sinirli degildir; ‘Dava’ da vardir.

‘Korku Çagi’ diye de adlandirilan XX. yüzyilda insanligin hikâyesini anlatan ‘Dava’nin kahramani K. (karakterin bir ismi bile yoktur.) bir gün tutuklandigini ögreniverir. 

Joseph K., otuz yasinda bir gençti. Sabahin erken saatinde henüz, yataktayken kapisi çalindi. Gelen iki kisi onu tutuklayacaklarini söyledi. Joseph K.’yi tutuklamaya gelenler Joseph K’nin ne suç isledigini ve kanunun hangi maddesine göre tutuklanacagini ve yargilanacagini bilmiyorlardi.

Joseph K., suçunu anlamak için çirpindi. Ama suçunun ne oldugunu kimse ona söylemedi. Mahkemesi belirli yerlerden uzaklarda berbat yerlerde ve sartlarda basladi, yürütüldü.

Yargilama sirasinda hiç de beklenmedik zamanlarda saray görevlilerinin mahkeme salonunda oldugu görüldü.

Hiç kimse isin iç yüzünü anlayamadi. Yargilama yillarca sürdü. Suç belli degildi.

Iste romandan bazi bölümler:

- Joseph K. soruyor: “Benden ne istiyorsunuz?/ Tutuklusunuz/ Neden ?/ Nedenini söylemek bize düsmez. Sorusturma basladi. Vakti gelince her seyi ögreneceksiniz.”

- Joseph K.’nin kafasi karisiyor: “Suçlaniyorum ama suçum ne bilmiyorum. Beni neyle itham ediyorlar?”

- Sonra durumu fark etmeye basliyor: “Simdi anliyorum ki? Benim tutuklanmamin ve bu sorusturmanin arkasinda koca bir teskilât var. Masum insanlari tutuklayarak onlara karsi sorusturma baslatiyorlar.”

- Savci soruyor: “Badanaci misiniz?/ Hayir ben bankaciyim.” Badanaci misiniz diye sorulmasi bu sorusturmanin nasil bir sorusturma oldugunu gösteriyordu.

- Salondaki bir baska tutuklu uyariyor: “Bundan bir süre önce beni de badanaci diye tutukladilar. Aslinda bir badanaciyi tutuklamak istiyorlarmis. Ama beni tutukladilar.”

- Dayisi Joseph K.’nin moralini bozuyor: “Dava aleyhine sonuçlanirsa ne olur, biliyor musun? Mahvolursun, bitersin!”[6]

Baslangiçta tutuklanma nedenini merak etse de bu saçmaligi merak etmeyi anlamsiz bulur. Ancak tüm yasami da davasina odaklanir. Artik yasaminin geriye kalan bir yilinda her seyi bu davadir.

Bu asamadan sonra yasayacaklari, tutuklanma öncesinde yasayacaklarindan çok da farkli degildir. K. disindaki hiç kimse de bunun farkina varmaz ve bu dava onlara anlamsiz gelmez. Farkina varmamak onlari huzurlu kilarken farkindalik, K.’nin mutsuzlugunu belirler.

Suçlanan, tutuklanan ve özgürlügü elinden alinan biri olarak K. davalidir. Suçlayan, tutuklayan olarak davaci ise toplumdur. Kafka’nin diger eserlerinde oldugu gibi burada da esas karakter zayiflik, itilmislik, güçsüzlük, çaresizlik gibi psikolojik durumlar içinde debelenir.

“Sonuç olarak diyebiliriz ki Kafka yaklasik yüz yil önce yazdigi eserlerinde inanilmaz bir uzak görüslülükle bugünün ‘meta fetisizmi’ karsisinda kendine yabancilasmis, çaresizlik içinde yazgisini kabullenmis, elden ayaktan kesilmis insanini yazmistir. Yani kendini anlamlandirirken bizi de anlatmistir.”[7]

Anlattigi, sürdürülemez kapitalizm giderek büyüttügü (ve mutlaka asilmasi gereken!) yabancilasma illetidir…

 

20 Nisan 2015 15:11:58, Ankara.

 

N O T L A R

[*] Ümüs Eylül, Yil:4, No:16, Temmuz-Agustos-Eylül 2015…

[1] “Agir tasin yeri saglamdir.” (Süryanî Atasözü.)

[2] Ümit Kardas, “Kafka’nin Kafesi, Elias’in Medeniyeti”, Taraf, 10 Eylül 2013, s.13.

[3] Metin Celâl, “Kafka Karar Yillari”, Cumhuriyet Kitap, No:1216, 6 Haziran 2013, s.8.

[4] Riner Stach, Kafka: Karar Yillari, Çev: Sezer Duru, Sel Yay., 2013 ve Riner Stach, Kafka: Kavrama Yillari, Çev: Sezer Duru, Sel Yay., 2013.

[5] Franz Kafka, Dönüsüm, Çev: Gülperi Sert, Is Bankasi Kültür Yay., 2013.

[6] Franz Kafka, Dava, Çev: Kamuran Sipal, Cem Yayinevi, 1995.

[7] Abidin Parilti, Radikal Gazetesi Kitap Eki, 13 Ekim 2006.


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster