Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Gizle
Açıklama: Altın'ın Tarihçesi - Altın Üretimi - Altın'ın Hikayesi
Kategori: Çevre
Eklenme Tarihi: 11 ?ubat 2016
Geçerli Tarih: 21 Kasym 2024, 23:41
Site: Görele Sol Platformu
URL: https://www.gorelesol.com/haber_detay.asp?haberID=22653
Siyanür Nedir? Siyanürle Altin Aramanin Zararlari Nelerdir?
Kimyasal anlamda siyanür, bir karbon ve bu karbona bagli üç azot atomu içeren bilesiklere verilen isimdir. Siyanürün organik ve inorganik sekilde bulundugu bilinmektedir. Endüstriyel anlamda üretilip, yine bu alanlarda kullanilan siyanür de oldukça faaldir. Siyanür, hidrosiyanik asit ve bu asitten türeyen metal tuzlarindan meydana gelmektedir. Siyanürün kendisi ve türevleri, zehir maddeleridir.
Bazi bitkiler, bakteriler ve böcekler, siyanürü dogal yollardan üretebilmektedirler. Endüstriyel anlamda ise, genel olarak tasima ve saklama güvenligi anlaminda, birçok sektörde üretilip kullanilmaktadir. Kimyasal üretim endüstrisi basta olmak üzere, birçok is alaninda, siyanür kullanimina siklikla bas vurulur. Türkiyede göze çarpan kullanim alani ise, madencilik sektöründe yer alan altin ve gümüs arama ve çikarma proseslerinde siyanürün yogun olarak kullanilmasidir.
Madencilik sektöründe siyanür kullanimi, 1860’li yillara kadar uzanir. Bu sektörde, özellikle altin ve gümüs üretiminde kullanilan siyanürün kullanimi ise, kapali devre sistemler ile mümkün olmaktadir. Her ne kadar, madencilik sektörünün firmalari, siyanür kullanimi sonrasinda, o alandan atiklari uzaklastirmanin mümkün oldugunu söylese de, altin arama çalismasi yapilan her topraga ve bölgenin içme suyuna siyanürün karismasi, yüksek ihtimalli oldugu kadar, yadsinamaz bir gerçektir de. Madencilikte, diger tüm maden çalismalari sonrasi üretilen ürünlerden farkli olarak, özellikle altin üretiminde, cevherden çok atik ortaya çikmaktadir. Altin üretimi sonrasinda ortaya çikan yogun atik, dogaya ve insana zarar vermektedir. Sirketlerin savunduklarinin aksine, yogun konsantrasyona sahip siyanür, topraga ve suya kolayca karisir ve dogadan hemen kaybolmaz. Topraga ve suya karistigi için de, meyve, sebze ve içme suyundan dolayi insan bünyesine de kisa sürede tesir eder. Ölüme varana dek, birçok hastaliga da yol açmaktadir.
Siyanür kullanilarak altin üretme yöntemi, yeryüzünde ilk defa 1867 yilinda, Amerika Birlesik Devletlerinde kullanilmistir. Ancak o dönemlerde, bu yöntem oldukça pahali oldugu için, çok uzun süre kullanilmamistir. 1950li yillara gelindiginde ise, siyanürle altin arama ve üretme faaliyetleri tekrar denenmistir. Ve günümüzde de, dünyada altin üretim ile ilgili en sik kullanilan yöntem, siyanürleme yöntemidir. Altin üretiminin gerçeklestigi isletmeye tasinan siyanür, dökülmesi ya da devrilmesi ihtimalinde, çok fazla sayida olumsuzluklar silsilesi yasanir. Yukarida da bahsedilen, siyanürün havaya ve suya karisma durumu, isleme yapilan borulardan sizan siyanürün dogaya karismasi noktasinda gerçeklesir. Hatta, akarsu ve göllere karisan siyanür, o suda yasayan tüm canlilarin ölümüne de yol açmaktadir. Tüm bunlarin yaninda, sadece su ve toprak ile degil, zehir havaya da karisarak, solunum sistemi ile de insan bünyesine giris yapabilmektedir.
Insan vücuduna alinan siyanür, kisa sürede zehirlenmeye yol açar. Siyanürün beyin, kalp ve akcigerleri çok hizli bir sekilde etkileyebildigi, bilimsel açidan kanitlanmis bir gerçektir. Altin arama ve üretme sirketleri, siyanür kullaniyorlarsa, siyanür için aritma tesisleri kurmak zorundadirlar. Bu aritma tesislerinde, kükürt dioksit ve siyanürün, zararli etkilerinden aritilmasi amaçlanmaktadir. Siyanüre hava, su ve kükürt dioksit verilmek suretiyle bu zehir, siyanata çevrilir. Fakat bu teknik, hatiri sayilir bir miktardaki bilim adami nazarinda, bir sey ifade etmez. Böylece, siyanürün zararli etkilerinden kurtulmak bir yana, sadece farkli zehirli bilesenlere ayrismasi saglanmaktadir.
Ne yazik ki, siyanür ile altin arama tekniginin bu kadar büyük tehlikelere neden oldugu bilinse de, bugün dünyadaki altin arama çalismalarinin neredeyse %80den fazlasi, bu teknikle yürütülmektedir. Her ne kadar sirketler çesitli önlemler alsa dahi, bu önlemler yetersiz kalmaktadir. Ülkemizde de yillarca Bergamali köylülerin köy ve ilçelerinde siyanür kullanimina karsi isyanlari gündemde kalmistir. Ayni sekilde, Kaz Daglarinda da, benzer olaylar yasanmistir.
Kaynakça:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Siyan%C3%BCr
http://www.jewelryturk.com/siyanurle-altin-cikarmanin-zara…/
Yazar: Baran Akçok
Altin'in Tarihçesi - Altin Üretimi - Altin'in Hikayesi
Hemen hemen tüm dogal
maddelerde, çok küçük oranlarda da olsa altin bulunuyor. Hatta, insan bedeninin
bile küçük bir altin madeni oldugunu söylemek yanlis olmaz. Agirliga göre,
vücudun milyarda 100'lük bölümü altin... Yani bu, 70 kg. agirliginda bir
kisinin vücudunun farkli bölümlerindeki toplam altin miktarinin 7 mg. oldugu
anlamina geliyor. Yine ayni kiloda bir kisinin vücudunda 980 gram kalsiyum
bulunuyor. Dünyanin madeni çekirdegi, her tonda 1,5 gram altinla zenginlesmis
durumda. Yerkabugunda ise, bir ton kayada sadece 5 mg. altin bariniyor.
Kuskusuz, bu miktarlardaki altini bulmak çok kolay degil...
Altin, yerkabugunda
izole atomlar halinde serpilmis ve kayalari olusturan minerallere karismis
sekilde bulunuyor. Bu degerli metal okyanus sularinda da gizli... Her litrede
0,002 mg., yani toplamda 20 milyon ton gibi astronomik bir miktarda. Kulaga çok
etkileyici gelmekle birlikte, deniz suyundaki altini seçip çikarmak, toplanacak
altinin degerinden çok daha büyük maliyetleri gerektiriyor.
Altin arama islemlerinde en büyük sans ise,
altinin kümelenmeye uygun bir yapi göstermesi ve maden yatagi adi verilen
olusumlara yönelmesi. Maden yataginin olusumu, jeolojik yapiya göre
farkliliklar gösteriyor. Genel olarak iki ana türü var: birincil ve ikincil
maden yataklari.
Birincil maden
yataklari, metal olusumuna yol açan hidrotermal sivilar ile yerkabugundaki
kayalarin kimyasal tepkimeleri sonucu çökelen altinin bulundugu yerlerde
sekilleniyor. Örnegin, sicak su kaynaklari ya da volkanik bölgeler gibi...
Sicak sivida eriyen altin daha sonra soguyor, katilasiyor ve diger metallerle
birlesince altin cevheri olusuyor.
Bu asamadan sonra
ikincil maden yatagi biçimleniyor. Altinin yüksek direnç gösterdigi kaya
yüzeyindeki erozyon ve havayla temas, genis alüvyonlu yataklarin olusumuna yol
açiyor ve bunlar nehirlerle tasiniyor. 1849'da California'da yasanan
"Altina Hü-cum", bir su degirmeni isçisinin, dere yataginda tesadüfen
buldugu altin külçelerinden sonra basladi. Sierra Nevada'nin kayalarinin
üzerindeki altin, binlerce yillik erozyon sonunda serbest kalmis ve nehre
tasinmisti. Altinla karisik alüvyon, bin yillik süre içinde nehirler yoluyla
daglardan dere yatagina inmisti.
Altin, sudan 19 kat
daha agir oldugu için, hizla dibe çöküyor. Bu nedenle selale ta-banlarinda,
büyük tas ya da kayalarin çevresinde, çatlaklarda veya nehrin çok yavas aktigi
genis bölümlerin tabanlarinda birikiyor."Elek" ya da "legende yikama",
altin avcilarinin bu biriken altini topraktan ayristirmak için kullandiklari
geleneksel yöntemlerin basinda geliyordu. M.Ö. 2500 yilina ait yazili
kaynaklarda, Misirlilar'in bu yöntemi kullandiklari anlatiliyor. Ve bu islem
bazi ülkelerde hâlâ tercih ediliyor. Altin arayicilarin kullandiklari legene
benzeyen kap, ilk kez Bati Afrika'da, 1471 yilinda Portekizliler'in
istilasindan önce kullanildi.
Altin bulma
çalismalarindaki modern yöntemlerde jeoloji, kimya ve fizikten birlikte
yararlaniliyor. Madencilerin sik sik andigi eski bir atasözü, bugün altin arama
çalismalarinda da benimseniyor: "Eger fil bulmak istiyorsan, filin
bulundugu ülkelere git..." Bu dogrultuda bilim adamlari da, altinin
olusabilecegi alanlarda arastirma yapmayi tercih ediyorlar.
Kayalarin, topragin ve
suyun jeokimyasal çözümlemeleri, altin arastirmacilarina po-tansiyel kaynaklar
hakkinda ipuçlari veriyor. Jeokimyagerler, altini dogrudan test etmek yerine,
antimon, arsenik, civa, gümüs ve talyum gibi ipucu verebilecek daha degersiz
metalleri inceliyorlar. Çünkü, bu metaller daha yüksek oranlarda bulunuyor;
ulasilmasi kolay ve altinin varligi hakkinda faydali bilgiler sunuyorlar.
Maden yataginin
çevresindeki kaya olusumlarinin özellikleri, duyarli cihazlar kullanildiginda
altinin yerini bildirebiliyor. Örnegin altin, genellikle damarlar halinde,
kayalardaki yariklari ya da faylari izliyor. Normal olarak bu faylar, manyetik
alandaki degisimlerle ortaya çikarilabiliyor. Bu degisimler takip edildiginde
de maden yatagina ulasilabiliyor.
Maden yatagi
bulundugunda, genellikle sondaj yöntemiyle örnekler aliniyor ve altinin
kalitesi saptaniyor. Böylece, büyük bir arama çalismasina baslayip baslamama
konusunda karar veriliyor. Örneklerin çok dikkatli bir sekilde test edilmesi
gerekli. Çünkü altinin degeri, kimi zaman mikroskop altinda bile anlasilamiyor.
Bu anlamda, örnegin çok dikkatli seçilmesi gerekli. Altin kesif tarihinde
basvurulan hileli yollar nedeniyle pek çok yatirimcinin cani yandi.
Kaya yatagindan
altinin ayiklanmasi için farkli yöntemler var. Bunlarin arasinda en basit
olani, "elek" yöntemindeki gibi, kayanin parçalandiktan sonra
içindeki altinin çikarilmasi. Ancak bu yöntem, çok düsük sinif cevherlerde
sonuç veriyor. Bunun disinda, daha etkili yöntemlerden bir baskasi da altinin
siyanür yardimiyla kolayca ayristirilmasi...
Altin bazi zamanlar,
mikroskopla görülemeyecek kadar küçük olabiliyor. Örnegin, sülfürlü
minerallerin içindekiler... Bu tip altina "görünmez altin" deniyor.
Güney Afrikali bilim adamlari, altin parçaciklarini ayristirabilmek için öncü
bir yöntem gelistirdiler. Mineral örnegiyle beslenen bakterileri kullanarak bu
"görünmez altin'i elde ettiler. Ancak, düsük kalitedeki cevherden altin
elde etme konusunda çok ilginç ve yeni bir yardimci daha bulundu: hardal
bitkisi...
"Phytology"(bitkibilimi) ve
"mining" (madencilik) kelimelerinin birlesmesinden olusan
"phtyomining" yönteminde, Çin hardal bitkisi, altinin ayrismasinda
kullaniliyor.
Altinin ayar
damgasiyla ilgili kanunlar 1478'e kadar degismedi. Ancak her ülke, ayar
damgasiyla ilgili olarak kendi kanunlarini uygulasa da, altinin evrensel degeri
kiratla belirleniyor
Altininiz kaç ayar?
Altinin safligi "kirat"la (ayar)
ifade ediliyor. Bu sözcük, Arapça "kirat"tan geliyor. Arabistan'da
degerli madenlerin keçiboynuzu agacinin taneleriyle tartilmasi, bu sözcügün
Arapça'dan gelmesinin nedeni. Saf altin 24 kirat... Bir yüzügün 18 kirat
olmasi, 18'lik bölümünün saf altindan, geri kalan kisminin ise baska
metallerden olustugu anlamina geliyor. 19. yüzyilda, altinin degerini ifade
etmek için "binler" sistemi getirildi. Buna göre 18 kirat altinin
ayar damgasi 750 olarak tanimlaniyordu. Yani 750'lik bölümü saf altin 250'lik
bölümü diger metaller...
Altin külçeleri... - Kimyasal simgesi olan Au
, Latince'deki "aurum"dan (parlamak) geliyor.
- Kuyumcu tartisiyla
31,1 gr'lik altin, uzatildiginda 54 km'lik bir tel olusturabiliyor. Yine
ezildiginde ve uzatildiginda, 4 metrekarelik bir alani kapliyor.
- Bugün dünya altin
üretimi 125 bin ton... Bu miktarla, kenar uzunlugu 1,8 km'yi bulan bir altin
küp yapilabilir.
- Güney Afrika altin
üretiminde basi çekiyor.
- Bugüne kadar en
büyük altin külçesi Avustralya'nin Victoria eyaletinde çikarildi. "Welcome
Stranger" adi konulan bu külçenin agirligi 78 kg. idi ve yüzde 91 saf
altindan olusuyordu.
- Getiri açisindan
altin çok da kârli degil. 10 yil önce yapilan 1.500 dolarlik yatirimin getirisi
sadece 860 dolar civarinda...
Altini saflastirmak... Misirlilar, bundan tam 3.000 yil önce altini saflastirmayi ve islemeyi biliyorlardi. Ara-dan geçen onca zamana ve gelisen tekniklere karsin, bu alandaki temel islemlerde çok büyük degisiklikler olmadi. Iste altini saflastirmanin bu geçmisten gelen 4 ana yöntemi... Cilalama (parlatma) : Madenden çikarilan materyal, özel bir kap içinde, tazyikli su ile yikaniyor. Diger minerallerden ve topraktan olusan kirlilik suyla birlikte akip gidiyor. Geriye saf altin kaliyor. Siyanürleme: Madenden çikarilan mineral, siyanür alkalin ile karistiriliyor. Ortaya karmasik bir madde çikiyor. Daha sonra birtakim özel tekniklerle bu karisimdan altin çekilip aliniyor. Karisim yöntemi: Madenden çikarilan mineral ince ince parçalaniyor ve daha sonra civa ile karistiriliyor. Daha sonra bu karisim, ikinci bir islem olarak damitiliyor ve altin elde ediliyor. Aritma yöntemi: Madenden çikarilan mineral, ya sülfürik asit ya nitrik asit ya da klor ile aritiliyor ve ayrismanin sonunda altin elde ediliyor.
Maden Mühendisi - Mermer Dis Ticaret Uzmani www.Madenciyim.com