Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Gizle
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 25 Eylül 2014
Geçerli Tarih: 21 Kasym 2024, 19:26
Site: Görele Sol Platformu
URL: https://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=19191
Tasarruf olmadan kalkinma olmaz
Eskilerin ticarette edindigi bir düstur var: ’’Para
kazanmakla degil, tasarrufla çogalir. “ Ekonomide de kalici refah ve
sürdürülebilir büyüme, tasarrufla saglanir. Maalesef bizde ortalama tasarruf
orani, yani kamu ve özel, toplam tasarruflarin Milli Gelire orani yüzde 12’ler
düzeyine geriledi. 2002 yilina kadar bu oran yüzde 20’nin üstünde idi.
Ortalama tasarruf oraninin düsmesine ragmen, üç yil öncesine
kadar Milli Gelir büyüdü. Ne var ki bu
büyüme, ithalata bagimli ve dis kaynak girisine dayali bir büyüme oldu.
Tasarruf yaratmadan büyüme sürdürülemezdi. Bugün gerek kisa vadeli yabanci
sermaye girisi ve gerekse dis borçlanma sinira dayandi. Türkiye’nin yeniden
büyüme sürecine girmesi yillar alabilir.
Yatirimlarin seviyesini tasarruf seviyesi belirler. Ekonomide büyüme
olmasi için yatirim, yatirim yapilmasi için ise tasarruf gerekir. Küresellesme
sürecinde, tasarrufun anlami da küresellesti. Tasarruf yetersizliginin sermaye
hareketleri ile çözülmesi saglandi. Tasarruf fazlasi olan ülkeler tasarruf eksigi
olan ülkelere tasarruflarini aktardilar.
Bizim gibi, tasarruf açigi olan ve bu açigi dis kaynaklarla
kapatan ülkeler açisindan üç önemli noktayi gözden uzak tutmamak gerekir:
Birincisi, iç tasarruf açiginin finansmani için sermaye
ihraç eden ülkelerin sagladiklari dis
kredi faizleri uluslararasi faiz oranlarinin üstünde oluyor. Yani büyümesi
bizim gibi dis kaynaga bagli olan ülke ekonomileri kirilgan oldugu için, faiz
maliyetleri de yüksektir.
Dünyada dis kredi faizleri yüzde 2 veya en fazla yüzde 3
iken, bizde son yillarda bankalarin aldigi dis kredi faiz oranlari yüzde 6’ya
kadar çikti.
Ikincisi, tasarruf orani düsük olan bizim gibi bazi
gelismekte olan ülkeler, bu açigin finansmani için, özellestirme sinirlarini
asarak, kamu alt yapi yatirimlarinin gelirini iskonto ettirdiler. Ayrica
bankacilik sektörü ile özel sektörde birçok kârli isletmenin yönetimi yabanci
sermayeye geçti. Türkiye’de TÜIK’in verilerine göre 2012 yili itibariyle,
imalat sanayiinde üretimin yüzde 56,4’ü yabanci kontrolündedir. Bankacilik
sektöründe (katilim bankalari dâhil) yüzde 54,6 pay, sigortacilikta ise yüzde
67,2 pay yabanci sermayeye aittir.
Üçüncüsü ise cari açik veren gelismekte olan ülkelerde,
sifirdan yeni yatirim yapmayan buna karsilik kârli isletmeleri ve bankalari
satin alan yabanci sermaye giderek daha fazla kâr transfer ediyor. Kamu alt
yapilarinin özellestirilmesi nedeniyle de kâr transferi artmistir. Reel faizler
düsük olmakla birlikte, dis borcu olan ülkelerde faiz transferi de
yapilmaktadir. Ayrica yabanci sermayeli isletmeler daha fazla ithal ara mali,
yabanci uzman ve yabanci çalisan kullaniyor. Bu durum cari açigin artmasina ve
bir kisir döngü olusmasina neden oluyor.
Dördüncüsü, Önemli olan iç tasarruflara dayali sermaye
birikimi yaratmaktir. 1933’teki devletçiligin gerekçesi, özel sektörde yeterli
sermaye birikiminin olusmamis olmasiydi. Devlet bu nedenle devreye girdi ve
birinci bes yillik sanayi planinda hedeflenen yatirimlardan daha fazla alt yapi
ve fabrika yapti. Isletme açisindan sermaye birikimi veya sermaye stoku bir
üretim biriminin belli bir dönemdeki mal ve hizmet üretme kapasitesidir. Bu
kapasiteyi sermaye stoku bina, makine ve teçhizat gibi üretimde kullanilan
aktifleri kapsamaktadir. Ülke açisindan ise isletme kapasitelerinin toplami,
ülke sermaye stokunu ve üretim kapasitesini verir. Ülke düzeyindeki sermaye
stoku içerisinde, tüm isletmelere ait bu yatirimlar ile yollar, barajlar gibi
altyapi yatirimlari, konut yatirimlari vardir. Bu reel yatirimlar yaninda
egitim ve saglik gibi insana yapilan yatirimlar ile arastirma ve gelistirme
harcamalari gibi fiziki olmayan yatirimlar da sermaye birikimi içinde yer
almaktadir.
Sonuç olarak: Sermaye birikimi olmadan kalkinma olmaz.