Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Hasan Ali Yücel'i Saygıyla Anıyoruz


Açıklama: Saygı ile anıyor,Allahtan rahmet diliyoruz
Kategori: Görele
Eklenme Tarihi: 28 ?ubat 2013
Geçerli Tarih: 22 Kasym 2024, 05:01
Site: Görele Sol Platformu
URL: https://www.gorelesol.com/haber_detay.asp?haberID=13496


Hasan Ali Yücel'i Saygiyla Aniyoruz

 

Görele'mizin yetistirdigi ender devlet adamlarindan Hasan Ali Yücel'in bugün ölüm yildönümü.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hasan Ali Yücel'i saygi ile aniyor,Allahtan rahmet diliyoruz.

HASAN-ÂLI YÜCEL

Atatürk'ün ölümünden sonra, 1938-1946 yillari arasinda Millî Egitim Bakanligi yapan Hasan-Âli YÜCEL, Cumhuriyet Döneminin, çok yönlü kisilige sahip seçkin bir egitim, kültür ve siyaset adami olarak kabul edilir.

Bu kabulün gerisinde, kuskusuz kisa sayilabilecek hayatina sigdirdigi programlari ve ürettigi eserleri yatar. O, bu nedenle, anilmayi çok çok haketmis Cumhuriyet büyükleri arasinda yer alir. (1)

1-ÇOCUKLUGU VE EGITIMI

1-1 Ailesi ve Toplumsal Çevre

Hasan-Âli YÜCEL, bundan yüzüçyil önce, 17 Aralik 1897'de Istanbul'da dogmustur. Babasi Ali Riza Bey, annesi Neyire Hanimdir. Soyu, baba tarafindan Giresun-Görele'nin Dayli Köyü'nden Ömer Efendi'ye , anne tarafindan (IILSelim zamaninda yasamis) Kaptan Ismail Tosun Aga'ya kadar uzanir.

O'nun gelisiminde de -dogal olarak- içine dogdugu toplumsal çevrenin etkisi vardir: Anne ve baba ekonomik açidan iyi kosullara sahiptir. Evlenmelerinden üç yil sonra Hasan-Âli dünyaya gelir. Hem tek çocuk olarak, hem de hayli genis bir aile ortaminda büyür. Ne var ki, bir süre sonra baba Ali Riza Bey; is ortaminin sorunlari nedeniyle sik sik görevinden istifa eder; aile, degerli esyalarin satilmasmi gerektirecek kadar sikintili günler yasar.

Hasan-Âli, çocuklugunun ilk yillarinda, ailesiyle Merkez Efendi Mahallesi'ndeki Yenikapi Mevlevihanesi ziyaretlerine katilir. Burada izledigi mistik makam ve fasillar, dönüs törenleri, O'nun müzik yeteneginin belirginlesmesinî saglar. Çevrede "müzik Üstadi" olarak taninan Mehmet Celaleddin Dede Efendi'nin yönettigi "müzik mektebi"nde egitim görür.

1-2 Okul Yillari

Hasan-Âli, 1901'de daha dört yasindayken Laleli'deki Yolgeçen Mektebi'ne kaydedilir. Yazi yazma istegi oldukça fazladir.
Bu nedenle, bir zorunluluk olmamasina ragmen, kendi kendine yazi yazmayi ögrenir. Edindigi bilgileri evdeki hizmetçilere ve evlatliklara anlatmaktan zevk alir. Ögrenme ve anlatma zevki artik iyice belirginlesmistir.

Hasan-Âli, alti yaslarinda iken aile, Gümüssuyu'nda yaptirdigi yazlik köske tasinir. O da Topkapi Semti'nde bulunan Tas Mektep'e yazdinlir. 1906 yilinda, dokuz yasindayken Mekteb-i Osmanî'ye gönderilir. Burada ilgisini çeken yeniliklerle karsilasir; örnegin, yazi tahtasini, haritalari ve siralari görür; sinif ortamiyla tanisir. Ayri ayri hocalardan ders görür. Bu arada Mesrutiyet ilan edilmis (1908); hürriyet siirleri, marslari ve sarkilari duyulmaya baslamistir. Bunlari zevkle ezberler ve söyler. Bes yillik bu okulu 1911'de pekiyiden de üstün bir derece (Aliyyülala) ile bitirir. Okuma tutkusu oldukça gelismistir; Beyazit kitapçilarindan aldigi romanlari -babasina ragmen- yutarcasina okumayi sürdürür.

Mekteb-i Osmanî'den sonra, Hasan-Âli için Vefa Idadisi dönemi baslar, "Intikam Olsun" baslikli ilk yazisini burada ögrenciyken yazar; "Mektepli" dergisinin açtigi yarismaya katilir, 17 Ekim 1913'te yayinlanir. Ne var ki, son siniftayken, Birinci Dünya Savasi nedeniyle askere alinir; okula ara vermek zorunda kalir. Önce astegmen; sonra tegmen olarak toplam üç buçuk yil askerlik yapar; 2 Aralik 1918'de terhis edilir.

Hasan-Âli, askerlik sonrasi ögretimini Darülfünün'da tamamlama imkani bulur. Liselerin son sinifinda okurken askere alinan gençlere böyle bir imkan taninmistir çünkü, îlkin Hukuk Fakültesi'ne kayit yaptirir. Bir yandan da Ifnam gazetesinde çalisir. Türk Sesi gazetesinin kuruculari arasinda yer alir. Ancak hukuk ögretimini, dersteki yöntemi yüzünden tartistigi hocasi Celalettin Arîf Bey'e kizginligi nedeniyle yarida birakmak zorunda kalir. Edebiyat Fakültesi'nin Felsefe Subesi'ne kaydolur. Artik Cagaloglundaki Darülmuallimîn-i Aliye (Yüksek Ögretmen Okulu)'nin ögrencisi durumundadir.

Bu dönemde, Hasan-Âli; Y.Kemal, A.Hamdi Tanpinar gibi sairlerle ikbal Kiraathanesi'ne gidip gelmeye baslar, Istiklal Savasi'nin zor günleri yasanmaktadir. Ortalikta Inönü Savaslarina iliskin haberler vardir. Hasan-Âli, gazetesinde özellikle bu savaslara iliskin haberler verir; bunlari söz konusu kiraathaneye de ulastirarak dostlarini bilgilendirir. Ayrica, ulusal protesto hareketlerine, örnegin bunlarin ilki ve en büyügü 23 Mayis 1919'da düzenlenen Sultanahmet Mitinglerine katilir. Kendisini Edebiyat Fakültesi çevresinde olusan düsünce tartismalari içinde bulur. Mustafa Sekip (Tunç), Ismail Hakki (Baltacioglu) ve Mehmet Emin (Erisirgil)'in H.Bergson merkezli denebilecek tartismalarini izler. Bu tartismalarda sik sik A.Schopenhauer, J.Stuart Mili, H.Spencer, WJames gibi düsünürlerin fikirleri de ele alinmaktadir. Hasan-Âli, bu ve benzeri düsünürlerin fikirlerini kendi eserlerinden okuyamamanin sikintisini duyar (Bakanligi döneminde, Tercüme hareketini baslatismda bu deneyiminin rolü olmustur.)

Hasan-Âli'nin üzerinde etkisi olan hocalar arasinda, Kuvay-i Millî ye hareketini Aksam gazetesindeki yazilariyla
desteklemis olan Necmettin Sadik (Sadak)'in özel bir yeri oldugu söylenebilir. O'nu günlük gazetelerde yazi yazmaya özendiren, örnegin Aksam gazetesinde "Pazartesi Konusmalari" basligi altinda köse yazilari yazmaya yönelten Necmettin Sadik'tir.
Hasan-Âli, Darülmuallimîn-I Aliye'den "Ruh ve Beden" üzerine yaptigi tez niteligindeki otuz sayfalik bir çalismasiyla 1921'de mezun olur.

2- MESLEK HAYATI

2-1 Izmir Yillari

Hasan-Âli, ögretimini bitirir bitirmez ögretmen olarak tayin edilemez, bu yüzden özel bir okulda bir süre ücretli ders vermek zorunda kalir. 1921 yilinin sonunda, bazi hocalarinin destegiyle Edebiyat Fakültesi'nde ögrenci disiplinini saglamak amaciyla olusturulmus inzibat memurluguna atanir. Yasi 25'tir; askerlik döneminden arkadasi olan Necati (Tansel)'in kizkardesi Refika Hanimla evlenir. Kisa bir süre sonra, Izmir Erkek Muallim Mektebi'ne Türkçe ve Edebiyat Ögretmeni olarak atanir. Kent, Yunan isgali ve zulmünün izleriyle doludur. Kötü kosullarda, 19 Aralik 1922'de ögretmenlige baslar. Esi Istanbul'dan Izmir'e gelir. Bir grup meslektasiyla Muallimler Birligi ve Türk Ocagini kurar.

Hasan-Âli, Mustafa Kemal ile Ilk kez burada karsilasir (2 Subat 1923). Halkla yaptigi bir toplantida, söz alarak Mustafa Kemal'e "mekteplerin yaninda medreselerin devam edip etmeyecegi'ni sorar. Mustafa Kemal, kendisine, ilke olarak "egitim birligi" ve "karma uygulama"dan söz ederek cevap verir.
O'nun buradaki ögretmenligi uzun sürmez, isini birakarak hamile esiyle beraber Istanbul'a gelir.

2-2 Istanbul Yillari

Bu yillar, Laleli'de Kitapçi Ahmet Halil'in evinde kiracilikla baslar. Edebiyat Fakültesi'nin Felsefe Bölümü'nde, alaniyla ilgisiz bir iste iki ay kadar çalismak zorunda kalir. 1924'de yeniden meslegine döner; ilkin Kuleli Askeri Lisesi'nde edebiyat ögretmenligi yapar, ardindan Istanbul Erkek Lisesi'ne felsefe ögretmeni olarak atanir. Sonraki ders yilinda, varolan görevine ek olarak edebiyat derslerine de girmeye baslar. 1926'dan itibaren Istanbul Erkek Lisesi'nde felsefe ve içtimaiyat (Sosyoloji) ögretmenligi ile Galatasaray Lisesi malumat-i vataniye ögretmenligi yapar. 1927'de sona eren ögretmenlik yillarinda, "Felsefe Elifbasi", "Süri ve Tatbikî Mantik", Hifzi Tevfik ve Hamamizade Ihsan ile birlikte yazdigi "Türk Edebiyati Numuneleri" adli eserlerini yayinlayarak ilgililerin dikkatlerine sunar. 1926 yilinda da Can ile Canan adim verdikleri ikizleri dogar. Gülümser adli üçüncü çocuklari 1936 dogumludur.

2-3 Müfettislige Atanisi

3 Mart 1924'te yürürlüge giren Ögretim Birligi (Tevhid-i Tedrisat) yasasinin sonucu olarak, ögretim kurumlarinin hepsi Maarif Vekaleti'ne baglanmis, bu çerçevede, Mustafa Necati döneminde (1926'da) Maarif Emirlikleri kurulmus ve ülke Mintikalara ayrilmistir. 1927 basinda, Hasan-Âli, Resat Semsettin (Sirer) ile birlikte "Mintika Müfettisleri" unvaniyla Istanbul Maarif Emirligine verilirler.

Müfettislik döneminde, Hasan-Âli, öncelikle "yazi ve dil sorunlari" üzerine yogunlasir. T.Fikret'in batililasma (modernlesme) dogrultusundaki düsüncelerine ilgi duyar. O'nun "Tarihi Kadim-Doksan Bese Dogru" adli siir kitabini latin harfleriyle yayinlamasinin altinda bu ilgi (ve hayranlik) yatmaktadir(Latin harfleriyle basilan ilk eserdir bu kitap).
Hasan-Âli, 1929 sonunda Ikinci Sinif Maarif Müfettis Umumiligine yükselir. Maarif Emirlikleri kaldirilinca Maarif Vekaleti Teftis Kurulu Üyesi olur. 1930'da Maarif Vekili Cemal Hüsnü (Toray), kendisini arastirma ve inceleme göreviyle Paris'e gönderir.
Bu dönem, Hasan-Âli'nin "bati uygarligiyla ilk kez karsilasmasi" açisindan önemlidir. Bu süre içerisinde, ögretim kurumlarini inceler ve Fransiz kültürü üzerine arastirmalar yapar. Oradaki Türk ögrencilerin denetimiyle görevli müfettis Salih Zeki ile beraber Londra'ya iki haftalik bir teftis gezisinde bulunur. Salih Zeki geri çagrilinca müfettislik görevi Hasan-Âli'ye verilir. Bu arada Fransizcasini gelistirmeye çalisir, opera ve tiyatro sanatlariyla ilgilenir. 1930'un sonunda, genis bir inceleme ve arastirma dosyasiyla Türkiye'ye döner. 1936'da bu incelemesini "Fransa'da Kültür Isleri" adiyla yayinlar.

2-4 Mustafa Kemal'le Gezi

Demokrasiye geçis denemesi çerçevesinde kurulan Serbest Cumhuriyet Firkasi'nin kapatilmasindan sonra, Mustafa Kemal, ülke boyutunda bir denetleme gezisine çikmistir. Her bakanlik, O'na danismanlik yapacak ve yönergeler çerçevesinde arastirmalarda bulunacak bir müfettis görevlendirir. Maarif vekaleti de bu görevi 33 yasindaki genç Hasan-Âli'ye verir. Mustafa Kemal, kendisin; Izmir'den hatirlar.

Bu gezinin ilk duragi Kayseri'dir, Burada, Mustafa Kemal, ders dinlemek üzere kentin lisesine davet edilir. Girdikleri sinifta felsefe dersi yapilmakta ve ögrencilerin önünde yazari Hasan-Âli olan ders kitabi bulunmaktadir. Mustafa Kemal, hem ögretmenin anlatimini dinler, hem de ders kitabini inceler. Arapça terimler boldur, anlasilma güçlügü vardir. Aksam yemeginde, Mustafa Kemal, Hasan-Âli'ye bu sorunu çözmeyi düsünüp düsünmedigini sorar.

Bu görüsmede Hasan-Âli, dilde sadelesme ve birligin saglanmasinin kisisel girisimlerle degil, merkezi-kurumsal çalismalarla olusturulabilecegi düsüncesinde oldugunu söylemistir. Buna ragmen, bu dogrultudaki kisisel çabalarini sürdürmekten geri durmamistir.

3 Mart 1931'e kadar devam eden bu üç aylik gezi esnasinda, Mustafa Kemal'le Hasan-Âli arasinda oldukça anlamli bir diyalog daha gerçeklesir. Mustafa Kemal, bir gün, yaninda bulunanlara "Türk milleti ne zaman kendîni kurtulmus sayabilir?" diye sorar. Yanindakiler dogal olarak görüslerini bildirirler- Sonra Hasan-Âli söz alir; "Pasam," der; "Türk milleti ne zaman kurtarici arama ihtiyacini duymayacak hale gelirse o zaman kurtulmus olur." Mustafa Kemal, kendisine, "Bu çocugun ileri attigi, üstünde bizi derin derin düsündürmeye deger bir fikirdir." diyerek takdirlerim bildirir.

2-5 Türk Dili Tetkik Ccmiyeti'ne Destegi

Söz konusuu denetleme gezisinden bir yil sonra, dil devrimim dogru temeller üzerinde gelistirmek düsüncesiyle, 12 Temmuz 1932'de Türk Dili Tetkik Cemiyeti kurulur. Cemiyetin baskani Samih Rifat, sekreteri Rusen Esref Günaydin), üyeleri ise Celal Sahir (Erozan) ile Yakup Kadri (Karaosmanoglu)'dur. Bu yilin Eylül'ünde, Dolmabahçe Saray'inda ilk Dil Kurultayi toplanir. Türk dilinin sorunlari tartisilir, görüsler sunulur, ana program olusturulur ve Merkez Heyeti seçilir. Kurultaydan sonraki ilk Merkez Heyeti toplantisinda alt çalisma kollari olusturulur. Hasan-Âli, Etimoloji Kolu Baskanligina getirilir.
Hasan-Âli, Günes-Dil Teorisini gerçekçi bulmadigi için, bu çerçevedeki tartismalara katilmamistir. Bu yil içinde Hasan-Âli yeni eserleriyle gündemdedir. "Mevlana'nin Rubaileri", "Goethe: Bir Dehanin Romani", "Türk Edebiyati'na Toplu Bakis" adli kitaplarini yayinlar.

Hasan-Âli, Goethe üzerine çalismasi Türkçe'de ilk olmasi nedeniyle, Goethe madalyasiyla ödüllendirilir.

Yasar Nabi (Nayir)'in dedigi gibi, "akliyla batida, gönlüyle doguda bir düsünce adami" olan Hasan-Âli, 1930'lu yillarda sanat, edebiyat, felsefe ve bilim üzerine yogunlasmis, yazilar yayinlamistir.

2-6 Gazi Egitim Enstitüsü Müdürlügü

1932 yilinda, Hasan-Âli, batidaki benzerleri örnek alinarak kurulan, ögretim üyeleri yurtdisinda okumus kisilerden olusan Ankara Gazi Egitim Enstitüsü'ne müdür olarak atanir.

Gazi Egitim Enstitüsü'nde, kendisinin hem arkadasi hem de meslektasi egitimci Ismail Hakki (Tonguç) da ögretim üyesidir. Yakin bir isbirligi içindedirler.

Bu dönemde, Hasan-Âli, 1917-1933 yillari arasinda yazdigi didaktik siirlerini "Dönen Ses" adiyla yayinlar. Bu siirleriyle, çocuk edebiyatina katkida bulunmus sairlerden birisi olarak kabul edilir.

2-7 Politik Hayata Geçis

Hasan-Âli, 1933 yili sonunda Maarif Vekaleti Orta Tedrisat Umum Müdürlügü'ne atanir. Bu dönemde, üniversiteye geçisteki önemi nedeniyle liselerde reform düsüncesi üzerine yogunlasir. Bu çerçevedeki arastirmalari ve düsüncelerini "Türkiye'de Orta Ögretim" adli eseriyle ortaya koymayi dener.

Genel Müdürlügü döneminde, bir gün, Bakan Hikmet (Bayur)" mevzuata aykiri bir ricada bulunur; tartisirlar. Bunun üzerine, maddî bir güvencesi olmamasina ragmen istifa eder. Ancak Bakanin özür dilemesiyle görevine döner. Bu arada seçim tarihi yaklasmaktadir. 1934'te Cumhuriyet Halk Partisi'ne dilekçe vererek "Milletvekili adayi olarak önerilmesi"ni saglar; Izmir Milletvekili olarak Meclise girer.

O'nun, özellikle 1935-37 yillari arasinda yayinladigi yazilari hem egitim ve kültür alanindaki yogun ilgisinin belgesi, hem de Maarif Vekilligi'ne hazirlandiginin göstergesi niteligindedir.

3- HASAN-ALÎ YÜCEL'ÎN MAARIF VEKILLIGI

3-1 Bakan Olusu

Cumhuriyet'in kurucusu Atatürk ölmüs, Na'a'sini Büyük Millet Meclisi adina tasiyacak grup kur'a çekilerek olusturulacaktir.
Hasan-Âli Yücel, seçilen 12 Milletvekili arasindadir. Sevgiyle bagli oldugu Atatürk'e karsi son görevini yerine getirir. 11 Kasim 1938'de Inönü Cumhurbaskani seçilir. 28 Aralik 1938'de, Hasan-Âli Yücel, 41 yasinda, iken istifa eden Saffet Arikan'in yerine, Celal Bayar kabinesinde Maarif Vekili olur. Özellikle Cumhurbaskani l.Inönü'nün destegiyle, yakin çalisma ve dost grubunun katilimiyla büyük bir reform hareketi baslatir ve gerçeklestirir. Ülkemizin bugüne gelisinde, O'nun dönemindeki bu reformlarin yadsinamaz bir islevi oldugu açiktir.

3-2 Reformlar 3-2.1 Kongre ve Suralar

Hasan-AlI Yücel, l ve 2 Mayis 1939 tarihlerinde, On Yilhk Nesriyat Sergisi ve Birinci Türk Nesriyat Kongresi'ni açar, Yazarlar, yayincilar, egitimciler, arastirmacilar, sanatkarlar, milletvekilleri, bakanlik görevlilerinden olusan kongre, çesitli alt gruplara aynlarak sorunlar ve öneriler üzerinde çalisir.

17 Temmuz 1939'da da bilim adamlari, egitimciler, yazarlar ve sanatçilarin katildigi, egitim sisteminin ilkelerini ve okul programlarini belirlemek amaciyla Birinci Maarif Sürasi toplanir. Böylece millî egitimde çok önemli bir yeri olan bir gelenek baslatilir. 15-21 Subat 1943 tarihlerinde de -yine Yücel'in baskanliginda- Ikinci Maarif Surasi okullarda ahlak terbiyesinin gelistirilmesi gündemiyle açilir. Ayni yilin Ocak ayinda Bakanlik'la ögretmenler arasinda iletisimi saglamak için Tebligler Dergisi, Subat'inda da Ilkögretim Dergisi yayinlanir.

3-2.2 Birinci Devlet Resim ve Heykel Sergisi

1930'lu yillar içinde, güzel sanatlar alaninda çesitli adimlar atilmis; ulusal degerlerin olusturulmasi ve gelistirilmesi dogrultusunda oldukça büyük mesafe alinmistir. 31 Ekim 1939'da, Hasan-AlI Yücel, söz konusu adimlarin sonucu olarak Birinci Devlet Resim ve Heykel Sergisi'ni açar. Her yil 31 Ekimde bir kere düzenlenen bu sergi Ankara'da kurulur ve bir ay devam eder. Sergiye, 1939'dan itibaren Maarif Vekilligi'nin yilda üç sayi yayinladigi Güzel Sanatlar Dergisinde yer verilir. Bu dergi, Türkiye'de renkli röprodüksiyonlan ilk kez vermesînden dolayi oldukça önemli bir islev görmüstür.

Günümüzde, resmi kurumlarda ve bankalarda bulunan zengin tablo ve resim kolleksiyonlarinin büyük kisminin bu sergiye katilmis eserlerden olustugu düsünülürse, önemi daha Iyi anlasilir.

3-2.3 Basili Yayinlar

3-2.3.1 Tercüme Bürosu

Hasan-Âli Yücel, Birinci Nesriyat Kongresi'nde dünyayi, özellikle batiyi tanimak zorunlulugunun altini çizmis, "bu zorunluluk, bizi genis bir tercüme seferberligine davet ediyor," demistir.

Bu düsünceyle kurulan Tercüme Heyeti, ilk toplantisini 28 Subat 1940'ta, Ankara'da yapar. Heyet, Dr. Adnan Adivar baskanliginda dört toplanti yapmis ve bir Daimî Büro" olusturmustur.

Nurullah Ataç'in yönettigi Büro'nun üyeleri arasinda Saffet Pala, Sabahattin Eyüboglu, Sabahattin Ali, Bedrettin Tuncel, Enver Ziya Karal ve Nusret Hizir vardir.

Kurulusundan kisa bir süre sonra hizla çalismalar baslar; 1946 sonunda, dünya edebiyati klasiklerinden 496 eser Türkçeye çevrilir. Bu eserlerin yaninda, özellikle felsefe ders kitabi sikintisi nedeniyle önemli kimi filozoflarin kitaplari Türkçe'ye kazandinlir. 19 Mayis 1940 yilmdan itibaren iki ayda bir Tercüme Dergisi yayinlanir.

3-2.3.2 Ansiklopedi ve Dergiler

Maarif Vekaleti, Leiden'de Ingilizce, Fransizca ve Almanca olarak yayinlanan Islam Ansiklopedisi'nin çevirisini kararlastirarak Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ni görevlendirir. 13 Ciltlik bu ansiklopedi 1988'de tamamlanmistir.
Daha sonra adi Türk Ansiklopedisi olarak degistirilen ve Ilk resmî ve telif Türkçe ansiklopedi olan Inönü Ansiklopedisi'nin ön çalismalari baslatilir. Bu ansiklopedi 33 cilt halinde -yillar içinde- ancak tamamlanabilmistir.

Ayrica, 1943-54 yillari arasinda da Celal Esat Arseven'in hazirladigi 5 ciltlik Sanat Ansiklopedisi yayinlanmistir.
1939'dan itibaren Ilkögretim 1939, Maarif Vekilligi Tebligler Dergisi 1939, Teknik Ögretim 1940, Tercüme Dergisi 1940, Tarih Vesikalari 1941, Kadin-Ev 1943 ve Köy Enstitüleri 1945 gibi dergilerin çikarildigi görülür.

3-2.4 Köy Enstitüleri

17 Nisan 1940'ta Köy Enstitüleri yasasi çikarilarak Köy Enstitüleri kurulmaya baslanir. 1942-43 ögretim yilinda, bu okullara ögretmen, yönetici, gezici basögretmen, ilkögretim müfettisi ve kesim müfettisi yetistirmek için, Hasanoglan Köy Enstitüsü bünyesinde Yüksek Köy Enstitüsü kurulur.

Sayilari zamanla 21'i bulan Köy Enstitüleri, 1944'ten sonra yilda ortalama 2000 ögretmen yetistirmistir. Ne var ki, 1946'da bu ögretim kurumlari -tartisma konusu olmalari nedeniyle kapatilmistir.

3-2.5 Ankara Devlet Konservatuvari

Ankara Cebeci Semtinde, 1924'te Musîki Muallim Mektebi kurulmustur. Sonra, Mustafa Kemal, müzik egitimi alaninda da reformlar istedigini belirtir. Niliayet, bir takim ön hazirliklar yapilir; 20 Mayis 1940'ta Devlet Konservatuvarinin kurulus yasasi çikarilir.

Baslangiçta müzik ve temsil kolundan olusan bu konservatuvarin ülkemiz sanat hayatinda büyük etkisi olmustur.
Ayrica, konservatuvar île Tercüme Bürosu arasinda iliski saglanmis; çeviriler yoluyla Türk tiyatro yazarlari ve oyunculari için örnekler sunulmustur.

Günümüzün Senfoni Orkestralari, Devlet Tiyatrolari ve Operalari (hatta bazi özel tiyatrolar) bu kaynaktan beslenerek
olusmustur.

3-2.6 Dude Yenilesme

Hasan-Âli Yücel, 1940-41 yillarinda, dilin Türkçelestirilmesi ve bütün bilim dallarmin ifade araci haline gelebilmesi dogrultusundaki çalismalara agirlik verir, ilkin, 6 Haziran 1941'de Birinci Cografya Kongresi'ni toplar. Sonra Gramer Komisyonu'nu toplantiya çagirir. Tahsin Banguoglu'na "Ana Hatlariyla Türk Grameri" adli bir eser hazirlatir ve yayinlatir. Ardindan, Teskilat-i Esasiye Kanunu'nun dilinin Türkçelestirilmesine katkida bulunur.

Ayrica, çesitli bilim dallarinin sözlükleri yayinlanir: Imla Kilavuzu 1941, Gramer Terimleri 1942, Cografya Terimleri 1942, Felsefe ve Gramer Terimleri 1942, Hukuk Lügati, Tip Lügati 1944, Türkçe Sözlük 1944 gibi. Bunlarin disinda, "Taniklariyla Tarama Sözlügü"nün ilk ciltleri yayinlanir.

3-2.7 Ders Kitaplarinda Standardizasyon

Dil Kurumu tarafindan hazirlanan terimler, 1939'dan baslayarak ders kitaplarinda kullanilmaya baslar. Ayrica, ders kitaplarinin hem basilmasi, hem de yurt genelinde hizmete sunulmasi için bir teskilat kurulur. 1940 yilinda "Ders Kitaplari Düzeltme Kilavuzu" yayinlanir.

3-2.8 Meslekî ve Teknik Ögretim

Meslek okullarinin sorunlarini çözümlemek amaciyla 1933'te, Maarif vekilligi bünyesinde Meslekî ve Teknik Ögretim Genel Müdürlügü kurulur. 1941'de vekalet merkez örgütünün yeniden düzenlenmesi sürecinde, Bakan'a bagli ikinci bir müstesarlik (Meslekî ve Teknik Ögretim Müstesarligi) olusturulur. 1942-43 ögretim yilinda, bu alandaki okul sayisi 113 iken 1949'da 275'e, kurs sayisi ise 42 iken 470'e çikar.

3-2.9 Beden Egitimi ve Spor

22 Ekim 1938'de kurulan Beden Terbiyesi Genel Müdürlügü, 29 Mayis 1942'de Maarif Vekaletine baglanir, basina da basarili bir sporcu olan Vildan Asir Savasir getirilir, Ikinci Dünya Savasi sonrasidir. Uluslararasi iliskiler gelismeye baslamistir. Bu iliskilerin olusturdugu atmosferde, Türk Sporu yurtdisina açilmaya baslar; bu durum sporcular için tam bir tesvik olur.

Hasan-Âli Yücel, çok geçmeden, 18 Subat 1946'da Beden Egitimi ve Spor Surasi'ni açar. 6 gün süren Sura'da beden egitimi ve sporun sorunlari tartisilir, çözümler üretilir ve bir program hazirlanir.

3-2.10 Eski Eserler ve Müzeler

Eski eserlerin bakimi, onarilmasi çalismalari ve müzelerin kurulmasi, kuskusuz Atatürk zamaninda baslar.
1944'te, bu alandaki çalismalarin daha saglikli yürütülebilmesi amaciyla Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlügü kurulur. 16 Subat 1945'te de 12 müzecilik uzmaninin katildigi Eski Eserler ve Müzeler Birinci Danisma Komisyonu toplanir. Açis konusmasini -dogal olarak- Hasan-Âli Yücel yapar.

3-2.11 UNESCO'yla Iliski

Hasan-Âli Yücel, 1945'te, 4-20 Kasim arasinda Londra'da toplanan ve 43 ülkenin katildigi UNESCO toplantisinda ülkemizi temsil eder.

O, burada yaptigi konusmada, "Birlesmis Milletler'in egitim ve Ögretim alaninda yapacaklari iyi Isbirliginin dünya barisinin temeli oldugu"nu vurgular.

UNESCO'nun statüsüne iliskin anlasma 20 Mayis 1946'da Türkiye tarafindan imzalanir; üç yil sonra da UNESCO-Türkiye Millî Komisyonu Ankara'da toplanir.

3- 2.12 Üniversiteler Yasasi

O'nun döneminde, Ankara Fen Fakültesi (1943), Istanbul Teknik Üniversitesi (1944.) ve Ankara Tip Fakültesi (1945) kurulur. Dört yil gibi bir hazirliktan sonra, 15 Haziran 1946'da 4936 sayili Üniversiteler Yasasi çikarilir.

Bu yasayla, yüksek ögretim kurumlarinin Bakanlikla olan "siki bagi" önemli ölçüde gevsetilmis, mevcut kuruluslar yapisal bir bütünlüge kavusturulmus, böylece üniversiteye organik bir karakter kazandirilmistir. Bu yasanin getirdigi bir baska sonuç, "disaridan denetim" yerine "içeriden denetim" getirmis olmasidir. Ankara Üniversitesi de bu yasanin sonucu olarak kurulmustur.

4- HASAN ALI YÜCEL'IN ISTIFASI, SON YILLARI VE ÖLÜMÜ

4-1 Istifasi

Hasan-Âli Yücel, 5 Agustos 1946'da 7 yil ve 7 ay sürdürdügü Millî Egitim Bakanligi görevinden -çesitli nedenlerle-istifa eder.

4-2 Son Yillari

Istifasinin ardindan Hasan-AlI Yücel, gazetecilik görevine döner; dönemin etkin bir gazetesi olan Ulus'ta yazilar yayinlar, 21 Kasim 1950'de, söz konusu gazeteyle iliskisi bozulunca, üyesi oldugu partiden de ayrilir, politik hayatini noktalar.

1950-1960 arasi bu son dönemde, Cumhuriyet'te "Kösemden" basligi altinda yazilar yazar, yurtdisi gezilere çikar;
Kibris ve Ingiltere gezilerinden sonra izlenimlerini, düsüncelerini "Kibris Mektuplari" ve "Ingiltere Mektuplari" adiyla yayinlar. Bir süre (1956'dan itibaren) Is Bankasi Yayin Islerini yönetir, 1960'ta bunu da birakir.

4-3 Rahatsizligi ve Ölümü

Bir döneme damgasini vuran egitim ve kültür adami Hasan-Âli Yücel, kalp ve seker rahatsizligi nedeniyle kendini iyi hissetmemektedir. Yazi Istanbul-Orhantepe'de geçirir. 1960 Eylül ve Ekim aylarinda Millî Egitim Plani'nin hazirlik çalismalarini yürüten komisyon toplantilarina katilir. Kasim ortalarinda UNESCO'nun II. Genel Kurul Toplantisina katilmak üzere Paris'e gider.

Yücel; 26 Subat 1961 sabahi, Istanbul'da misafir olarak kaldigi Prof.Dr. Tevfik Saglam'in evinde enfarktüs'ten vefat eder. Cenazesi, 3 Temmuz 1943'te açilisini yaptigi Istanbul Üniversitesi Tip Fakültesi 3- Îç Hastaliklari Klinigi'nden alinarak Ankara'ya getirilir. Dil ve Tarih Cografya Fakültesinde katafalka konulur ve 2 Mart'ta büyük bir törenle Cebeci Asri Mezarligi'nda topraga verilir.

(1) Metin;Talim ve Terbiye Kurulu Baskanligi Kurul Uzmani S.ELÎBOL ve Figen EKES tarafindan-öncelikle M.Çikar'in Türkiye Is Bankasi Yayinlari arasinda yer alan çalismasi esas alinarak hazirlanmistir.

“Hayatta ben en çok babami sevdim”

Ve kaybedilen babanin ardindan özlem baslar… Aslinda babalar yasarken de özlenir; çünkü genelde hep mesguldürler, yapmalari gereken bir isleri vardir. Bu duruma çocuklar da alisir ve o islerin ne oldugu sorgulanmaz bir hal alir. Çocuklar babalarinin kokusunu özleyerek büyür. Çocuk bu durur mu? Sürekli hareket eder, sürekli düsünür babasinin ilgisini çekmenin yollarini. Bu durumu Can Yücel dizelerinde ne kadar güzel yansitmistir:
Hayatta ben en çok babami sevdim.
Karaçalilar gibi yerden bitme bir çocuk
Çarpik bacaklariyla -ha düstü, ha düsecek-
Nasil kosarsa ardindan bir devin,
O çapkin babami ben öyle sevdim.

Can Yücel - Hasan Ali YücelBilmezdi ki oturdugumuz semti,
Geldi mi de gidici -hep, hepp acele isi!-
Çagin en güzel gözlü maarif müfettisi.
Atlastan bakardim nereye gitti,
Öyle öyle ezber ettim gurbeti.

Sevinçten uçardim hasta oldum mu,
40'i geçerse ates, çagirirlar Istanbul'a,
Bi helallesmek ister elbet, dig'mi ogluyla!
Tifoyken basardim bu ask oy'nunu,
Ohh dedim, gögsüne gömdüm burnumu.

En son teftisine çikana degin
Kostururken ardindan o uçmaktaki devin,
Daha baska tür asklar, genis sevdalar için
Açildi nefesim, fikrim, canevim.
Hayatta ben en çok babami sevdim.

 

Görele'mizin yetistirdigi ender devlet adamlarindan Hasan Ali Yücel'in bugün ölüm yildönümü.

Hasan Ali Yücel'i saygi ile aniyor,Allahtan rahmet diliyoruz.


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster