Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Senaryosuz Dönmüyor Dünya!


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 19 Şubat 2012
Geçerli Tarih: 20 Mayıs 2024, 04:46
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=8559


Senaryosuz Dönmüyor Dünya! - BARIŞTA ERDOST

 

Marx'ın "Eğer şeylerin dış görünüşü ile özü doğrudan örtüşseydi tüm bilim gereksiz olurdu"[1] sözü, kulaktan kulağa yayılırken, popüler dile 'Her şey göründüğü gibi olsaydı bilime ihtiyaç kalmazdı' şeklinde öyle bir yerleşmiş ki, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını kanıtlamaya kalkan sağdan-soldan hemen herkesin, 'bilim' tarafında durduğunu kanıtlamak için başvurduğu bir motto haline gelivermiş. Kuşku yararlıdır. Descartes her şeyden kuşku duyarak başlamıştı işe, kuşku duyulamayacak doğruya ulaşmak için...

Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı inancı, bize sürekli yalan söylendiği, derinlerdeki gerçeklerin bizden gizlendiği duygusuyla besleniyor. Görünenle görünmeyen, apaçık bilinenle bilinmeyen arasında öyle bir uçurum var ki, saf hakikatın peşindeki filozoflar olarak boşluğu doldurmaya çabalıyor, bilinmeyenin nasıl olması gerektiğine dair 'yazıyor', olan-biteni anlamlandıracak bir kesinliğe ulaşmak için spekülasyonun dibine vuruyoruz.

Meşru gerekçelerimiz var: devletler hem birbirlerine karşı hem kendi halklarına karşı her kritik kararı 'derin dehlizlerde' gizlice alıp gizlice uyguluyorlar. Her kritik konu 'güvenlik' bahanesiyle kapalı kapılar ardında halktan gizlenerek görüşülüyor. Ülkenin geleceği açısından hayati önemde belirleyici meseleler, içeriği hakkında hiçbir somut açıklama yapılmayan, neler görüşüldüğünü açıklamanın 'suç' olduğu MGK'da bağlanıyor; işin doğası gereği gizli çalışmak durumunda olan MİT eliyle yürütülüyor; ya da her şeyi "milli güvenlik" meselesi olarak görmek konumunda olan TSK'nın 'askeri sırrı' olarak kalıyor.

Ama bu devlet kurumları yurttaşın hiçbir 'sırrı' olmasın istiyorlar. Nefes alıp verişini bile kayda geçirmek için en ileri teknolojiyi ellerinin altında tutuyorlar. Yurttaşlara 'yazmak' kalıyor, kulağı delik olduğuna inanılanlardan toplanacak enformasyon kırıntıları dışında 'nesne'si olmayan bir 'bilgi' türü ortaya çıkıyor: senaryo bilgi. 'Derin dehlizlerde' neler döndüğünü bireysel beyinlerin kıvrımlarından çıkarsamaya çalışmak... Bunun en az gerçek bilim kadar zorlu bir çaba gerektirdiğinden şüphe duymamak gerekir! Bu 'çaba'nın hatırına olsa gerek ki senaryosuz dönmüyor dünya!

Bundan 15 yıl kadar önce, 1996 Aralığında, aralarında Graham Fuller ve Paul Henze gibi bildik isimlerin de olduğu eski-yeni CIA mensupları, ABD savunma ve dışişleri bakanlıklarından şahsiyetler bir araya gelmişler ve Türkiye'nin çeyrek yüzyıllık geleceğine ilişkin öngörülerde bulunmuşlar ve öteki baş aktörlerin İsrail, İran, Rusya ve Yunanistan olduğu, birbirine taban tabana zıt 4 senaryo yazmışlar.[2]

Biraz beyin fırtınası, biraz stratejist uçuşu, ama daha çok 'hangi tercihlerde bulunulursa hangi sonuçlara varılır, hangi bedeller ödenir, hangi kazanımlar elde edilir' türünden bir nasihat ima eden 4 farklı senaryonun hepsinde de Türkiye savaşa giriyor. Türk basını bu rapora ve nerdeyse yapılmamış tahmin kalmasın dercesine yalnızca birbirleriyle taban tabana zıt eğilimleri değil kendi içlerinde de bariz tutarsızlıkları barındıran bu 4 senaryoya zaman zaman göndermede bulunma gereği duymakta, 'Balyozu 6 yıl önceden gördü', 'Erdoğan'ı haber verdi' gibi eğlenceli saptamalar yapılmaktadır.

Ama aradan geçen 15 yıl, senaryoların kendilerini de hayli eğlenceli ve fantastik kılmaktadır. Biri hariç. 2 Nolu senaryo, okuyanda senaristlerin de gerçek olmasını istedikleri senaryonun bu olduğu duygusu uyandıracak kadar 'gerçekçi' ve aynı zamanda sonuçları itibariyle de Türkiye'ye 'doğru yolu' göstermek için yazılmış gibidir. 15 yılın senaristlerce öngörülemeyen gelişmelerinin eskittiği ve boşa düşürdüğü belirlemeleri bir yana bırakırsak 2 nolu senaryoda şu varsayımlar dikkat çekicidir:

"İsrail-Türkiye askeri işbirliği sürer ve genişler ... . İsrail Türkiye'ye, Suriye'ye karşı ortak hareketi planlayan gizli bir protokol ile birlikte tam askeri ittifak önerir. ... İsrail Şam'da Esad'a [senaristler Beşar Esad'ın babası Hafız Esad'ı kastediyorlar] karşı başarısız bir darbeyi kışkırtır. Darbeci liderler Halep'ten Türkiye'ye sığınır. Türk askeri kuzey Suriye'ye gir[er.] ... İsrail, Lübnan ve Golan Tepeleri üzerinden Şam'a doğru ilerler. Sudan'a kaçmakta olan Esad'ın uçağı doğu Akdeniz üzerinde Türk-İsrail ortak hava operasyonuyla düşürülür. Türkiye ve İsrail Suriye'yi işgal ederler ancak Esad sonrası kalıcı bir hükümet hemen kurulamaz. ... Irak üçe bölünür. Batı bölgesi Suriye'yle bir federasyona bağlanırken İran doğusunu ve Türkiye de Musul bölgesini işgal eder. ... Türkiye ve İsrail, Ortadoğu'ya askeri olarak egemen olurlar."

Senaryonun Kıbrıs, Yunanistan, ABD ve PKK bölümleri ayıklanmış hali böyle. Senaristler İsrail'le gizli protokollü askeri ittifakın Türkiye'ye Ortadoğu egemenliği, Musul'un ilhakı ve Kürt sorunuyla baş etme, artı bonus olarak Yunanistan'a askeri hezimet ve Kıbrıs sorununda Türkiye'nin elinin rahatlaması, Rusya'nın ve İran'ın durumu kabullenmesi gibi say say bitmeyecek ödüller kazandıracağını 15 yıl öncesinden ballandıra ballandıra anlatmışlar. Kendilerini bulup, 'İsrail-Türkiye ilişkileri umduğunuz gibi gelişmedi, Türkiye başbakanı her fırsatta İsrail'e veryansın ediyor, buna ne buyrulur?' diye soracak olsaydık, bıyık altından gülüp Malatya dolaylarından Kürecik türküsünü mü mırıldanırlardı acaba!

Yine de bu kadar ciddi meselelerde, 15 yıl önce yazılmış senaryolarla oyalanıp 'anlamın manası' oyunu oynamak boşa kürek çekmek gibi görülebilir. O zaman size yalnızca bir hafta önce İran devlet televizyonu Press TV'nin haber yaptığı taptaze bir senaryoyu sunuyoruz: "ABD'nin Suriye senaryosu: Türk istilası, İsrail saldırısı" başlıklı haberde, ABD planının şu aşamalardan oluştuğu ileri sürülüyor: 1) Beşar Esad'ı devirmek için birçok ülkede Suriye büyükelçilikleri ve konsolosluklarına saldırılacak ve buralar ele geçirilerek Suriye hükümetine karşı üs olarak kullanılacak, 2) Suriye hükümetine savaş suçlusu olarak Lahey'de ve uluslararası insan hakları kuruluşlarında dava açılacak, 3) muhalefeti silahlandırarak iç savaşı körüklemek için Türkiye'ye birliklerini Suriye'ye sokma görevi verilecek, 4) Vahabi savaşçılar ve Katar ordusunun desteklediği Trablus'taki Fath el-İslam üyeleri Suriye'nin sınır kasabalarına saldırtılacak, 5) İsrail Suriye'ye karşı askeri operasyonlara başlayacak, 6) Ürdün askeri müdahaleye hazır olduğunu ilan edecek, 7) Irak-Suriye sınırındaki El Kaide militanları Suriye içinde operasyonlara başlayacak, 8) Suriye televizyon kanallarının yayını uydulardan çıkarılarak engellenecek, 9) Yeni Suriye pasaportu hazırlanacak ve bu pasaportsuz Avrupa ve Arap ülkelerine girilemeyecek. Bu planın başarıya ulaşması için Suriye ordusunda dağılma ve başkana suikast kritik önemde olacak.[3]

ABD planı olarak aktarılan bu senaryo da sonuçta İran kaynaklıdır, İran'ın derlediği istihbarat üzerine fabrike edilmiş bir 'olabilirlikler listesi' olarak da okunabilir. Ama İran'da da, Suriye'de Esad rejimini devirmek için kuzeyden Türkiye'nin güneyden İsrail'in harekete geçeceği kanısı hakim görünüyor.

Sözkonusu olan Suriye ve savaş olunca senaryo deyip geçmemek lazım! KCK savcısının MİT'in eski ve yeni müsteşarları hakkında yakalama ve talimat kararları çıkarttığı gün, Türkiye'ye sığınmış biri albay iki muhalifi Suriye'ye teslim ettiği iddiasıyla bir MİT'çinin gözaltına alınması ve Adana cumhuriyet savcılığının bazı MİT görevlilerini ifadeye çağırması daha nice senaryolar yazdıracak değerde gelişmelerdir.

Evet, senaryosuz dönmüyor dünya! Yine de aklımızda bulunsun: 'Senaryo bilgi,' nesnesi buzdağının dibinde olan ucube bir bilgi türüdür. Siyasi tahlilin yerine geçmez. Bölge koşar adım siyasi altüst oluşlara ve sıcak çatışmalara doğru yol alırken, eğer ABD'nin, İsrail'in ve Türkiye'nin duruşlarının ve çıkarlarının aynı safı işaret etmesinde şaşılacak bir yan yoksa en uçuk senaryo bile küçük dilimizi yutturmamalı!


NOTLAR
[1]Kapital, 3. cilt, 48. bölüm.

[2] SAIC: "Turkey Futures Workshop Final Report". Raporla ilgili Daily News'da Uğur Akıncı'nın haberleri: "US Strategic Report: 'Islam Will Not Dominate Turkey'" ve "SAIC Report Promises a Busy Future for Turkey". Senaryolar için bkz: "US Strategic Reports future scenarios: War possible between Turkey, and Greece, Russia and Syria". Senaryolarla ilgili Türk basınında çıkan bazı haberler: "Bunlar da ABD'nin senaryoları"; "ABD İstihbarat Örgütü CIA’nın 4 Türkiye senaryosu"; "Türkiye üzerine savaş senaryoları"; "Bu da 'ABD Balyozu'".

[3] Bkz: "US scenario in Syria: Turkish incursion, Israeli invasion". Bu haberin bir özeti için bkz: "İran devlet televizyonundan Türkiye'yle ilgili müthiş iddia".


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster