Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Çağın hastalığı, stres ve depresyon


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 18 Mart 2018
Geçerli Tarih: 29 Nisan 2024, 01:13
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=26820


Depresyon hakkında dünyada farklı araştırmalardan elde edilen farklı sonuçlara göre erkeklerin % 12'si, kadınların da % 26'sı depresyonda olduğunu göstermektedir. Yani bütün insanların yarıya yakını sinir stres ve depresyon içinde yaşıyorlarmış. Fakat depresyon'un tanımını yapmak için yapan kişinin sağlam bir düşünce yapısına sahip olması gerekir. Depresyon, duygusal, zihinsel davranış ve bedensel bazı belirtilerle kendini gösteren bir rahatsızlık olması sebebiyle, fazla dikkat çekmez ve ancak, ruh hali çöküntüsü, hayattan tat almama, duygusal açıdan mutsuz oluşundan hastalığın anlaşılması biraz kolaylaşır. Ayrıca depresyon stresle birlikte ele alınabilir. Stresten kaynaklanan baş ağrısı, boyun ağrısı, omuz kaslarında gerginlik, şakaklarda genellikle iki taraflı olan ağrı, tüm gün boyunca devam eder. Sık sık tekrarlanan ve akşamları şiddetlenen ağrıların depresyonla ilgisinden de şüphe edilmelidir. Bu tür rahatsızlıklar hastayı çevresine alır ve karanlık dehlizlerin içine atarak, korku ve endişe duymasına yol açar. 

En sık görülen depresyon belirtilerinin arasında, dikkatini toplayamama, unutkanlık ve suçluluk duygusu yer alsa da, enerji azalmasına bağlı olarak hareketlerde yavaşlama ve aşırı halsizlik de görülür. Kişiler çok farklı sebeplerden dolayı depresyona girebilirler. Bazen bu sorunlar bir yakınının kaybı, ayrılık, işini kaybetme, aile sorunları, maddi nedenlerden dolayı da kişi depresyona girebilir.Ayrıca her hangi bir sebep olmaksızın dahi kişi depresyona girebilir. Böyle bir durumda kişi tam bir şaşkınlık hali de yaşar. Çünkü, hiç bir sebep yokken bu duruma nasıl düştüğüne bir anlam veremez.

Sorun ne olursa olsun, depresyon ne şekilde ortaya çıkarsa çıksın kişinin depresyondan kurtulamamasının sebebi tedavi olmak istememesidir. Tedavi edilmeyen depresyon, ilerde kişinin başına daha büyük dertler açabilir, hatta sonunun yıkıma kadar varabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Depresyona giren kişinin, stresten uzak kalması ve günlük hayatını sessiz, sakin, gürültüsüz, temiz ve havadar bir yerde yaşaması daha uygun olacaktır.

Ama maalesef bugünün şartlarında stressiz yaşamak pek mümkün olmamaktadır. Her ne kadar kişi kendisini stresten uzak tutmaya gayret gösterse de, stres kişiyi gelip bulacaktır ve ayrılmaz ikili olarak hayatlarını devam ettireceklerdir. Son günlerde, hemen hemen herkesin çağın hastalığı, stres ve depresyon' a yakasını kaptırmış gibidir.

Çağımızın getirdiği bu ruhsal bozukluklar, çağa ayak uydurmakta zorlananları daha bi başka etkiler, daha bi başka acı ve ızdırab verir. Oysa çağımızın iletişim ve görselliği tüm insanlara rahatlık ve fayda sağlamaktadır.Fakat şu da bir gerçek ki,bazılarına parasına göre rahatlık ve fayda sağlar, bazılarına da gücüne göre rahatlık ve fayda sağlamaktadır. Gücü ele geçiren, elinde bulunduranlar ise, güçsüzleri ezmeyi ve korkutmayı ilk önce denemektedirler.

Ülkede yaşayan bazı insanların sinirleri bozuk olabilir, stres içinde de kalabilirler.Ama asıl sinirleri bozulanlar,ülke gerçekleriyle her gün yüz yüze kalanlar,insanca bir yaşam  mücadelesi verenler, ülkenin milli varlıklarının yabancıların eline geçtiğini veya geçirilmeye çalışıldığını görenler, hakkı yenenler, hukuku çiğnenen ve adaletsizliklere maruz kalanlar,dışlanan ve ötekileştirilenler değil midir? Ya işsiz güçsüz sokaklarda dolaşanlar, barınma ve eğitim sorunlarıyla boğuşanlar, sağlıksız ve zararlı gıdalarla beslenmek zorunda kalanlar, onlar sinir ve stresten uzak durmayı nasıl başarabilirler?Trafik canavarları,hırsızın, gaspçının, uğursuzun, soyguncunun ve bozguncuların kol gezdiği şehirlerde yaşamak, çocuklarını ve hatta kendilerinin de sokaklara çıkarmaya korkacak duruma gelenlerin, stres yaşamaması depresyona girmemesi nasıl mümkün olur ki? Etrafımız yanarken, yüreklerimize ateşler düşerken, kan ve gözyaşları sel gibi akarken, doğru söze itibar edilmezken, sinirden, stresten ve depresyondan bizleri kim koruyabilir ki?"Tuzu kuru" olanlar mı,televizyon ekranlarında çalıp oynayanlar mı, göbek atıp kıvıranlar mı, uyduruk dizi filmlerle beyin yıkayanlar mı, yoksa her gün her saat ekranlarda ahkam kesenler mi, sahi kimler?

Mesela şöyle bir düşünün! Birileri çıkıp size,içi boşaltılan bir ülkeyi sevk ve idare etmek daha kolaylaşacak, açlık ve sefillik artacak, iyi eğitimli gençlik tasfiye edilecek, milli duygular törpülenecek, din ılımlaştırılarak Vatikan'ın istediği ve emrettiği "ılımlı islam" icat edilecek, sanayi tamamen ortadan kaldırılacak, tarımın köküne kibrit suyu dökülecek, hayvancılığımız anguşlarla desteklenecek, tarıma el verişli araziler çölleştirilip, buralarda bir şey yetişmez raporlarıyla desteklenecek, halk ise çalışmadan, üretmeden geçimini idame ettirecek diye size her gün bunları anlatırsa, sizin ruh haliniz, sinir sisteminiz ne olur? Akıl sağlığınızla beden sağlığınız daha da bozulmaz mı? Hepsinden önemlisi de,ülkede yaşayanlar,eğer kendini idare edemez duruma gelirse ki, bütün planları kendisine yetmeyen bir toplum yaratmaktır. Kendine yetmeyen toplumların, ya makarnacı olması ya da makarnaya bile muhtaç hale gelmesi tam da yıkım güçlerinin istedikleridir. 

Her şeye muhtaç hale gelen toplumları ise, "dombili" lakaplı bir sahtekar çıkar, el de avuç da ne varsa soyup soğana çevirir ve ondan sonra da ortadan kaybolur gider.Makarnacılar da,  "Ne bilelim böyle olacağını" diyerek dizlerini döverler.


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster