Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Sokratesin İsyanı


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 01 Şubat 2018
Geçerli Tarih: 24 Nisan 2024, 23:42
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=26763


Yunan felsefesinin kurucularından olan Sokrates,İ.Ö. 399 yılında idama mahkum edilerek öldürülen Yunanlı düşünür ve filozoftur. Bazı kaynaklarda, idam edildiğinde 70 yaşlarında olduğu yazılıdır. "SOKRATES'İN İSYANI" kitabını yazan, Halit Fuat Beşik, rüyasında gördüğü Sokrates'i dünyaya ışıklı bir kardeşlik olsun, dünyayı ölüm vadisine değil, hayat vadisine çevirelim istiyorum diyerek, ünlü Yunan filozofu Sokrates ve arkadaşları Reşat Nuri ile Alman Gizella'yı bir araya getirmeyi başarmıştır. Saros Körfezi'nde, güzelliğini anlatmaya cesaret edemeyeceğim güneşli bir günde, değişik karekterdeki bilge insanlar, kendilerine tahsis edilen bir butik otelde, dünya ile ilgili sorunları tartışmak ve eğer kaldıysa, güzellikleri paylaşmak üzere bir araya geliyorlar ve 21. yüzyılı incelemek ve insanlara yol göstermek üzere kadim Yunan filozoflarından SOKRATES'in, Allah tarafından dünyaya yeniden gönderilmiş gibi, Sokrates ile arkadaşı Reşat nuri ve Alman Gizella adında bir bayanı da aralarına alarak dünyada yaşanan olaylar hakkında görüşlerini paylaşıyorlar. Ben de sizlere, bu görüşmelerden bir özet sunuyorum.

İlk olarak söze Sokrates başlar: ... 

Çağınız sıkıntılı ve insanlar için güç bir dönem! Dünya sıkıntılı ve ürkek. Sanki dünyada birikmiş öfkeler gün ışığına çıkıyor. Bütün fakir ve aciz insanlar, büyüyen hedeflere itaat edecek derecede korkutulmuşlar. Bunları duyunca ve görünce iliklerime kadar acı saplandı. Yaşamak, bizim zamanımızda daha güvenli ve daha kolaydı. Dünya insanları için üzülüyorum. Adeta kapana kısılmış gibiler. İnsanların çoğu yaşayamıyor, çoğu bir ölüden farksız. Zenginler ise zorba zevklerin esiri olmuşlar. Fuhuş, nefsi kudurtan zehirli bir çiçek gibi duruyor. Bu durumda yoksullar bazı işleri zenginden daha bilse de, dümene geçemeyecektir, öyle değil mi? Berbat bir dünya yolculuğu yoksullar için. Ne felaket! İnsanlara yol haritası sunmak için Allah tarafından dünyaya görevli olarak gönderildim... 

Reşat Nuri: (Eski Diyanet İşleri Başkanı) 

Ey sınırsız acizlik ve sonsuz ihtiyaç içinde yuvarlanan biçare insan! "Madde"nin fazlası, geçici hayvani bir hayat ve bir hiç hükmündedir. Aşağılık, daima kusur arayan, iyiliği engelleyen, dedikodu yapan, kınayan, haşin ve şerefsiz insanları istemiyor Kur'an! Zaten bizim gayemiz gelecek nesilleri kurtarmak olmalıdır. Öyle değil mi? Dünya hayatında insanların mutluluğunu istiyor. Bozuk kavimleri düzeltmek için Allah'ın bir kitabıdır Kur'an! Adaleti gerçekleştirmektedir ve ona Allah vekildir! Ona güvenmemiz gerekir. Ama işi gücü aşırı zevk almak olan insanları da hüsrana uğratır. Ama onları da İslam bağrına basmaya hazırdır! Kış kıyamette giyilen bir kazak gibidir Kur'an! Merak etmeyin o herkese yeter! Okudukça ne kadar hoşlandığınızı göreceksiniz! Gerçek anlamda Kur'an'ı yaşayan mutludur zaten. Allah'a kul olan, en zor anlarda bir koruyanı olduğunu bilir ve insanların güçlü bir sığınağı vardır. 

Dünyaya önem verenlerin ise, dünyada belaları, acıları, sıkıntıları pek çoktur. Hele ölüme engel olamama acizliği,dünyaperesler için daha da büyük musibet oluyor. Dünyadan ayrılış, onlara yok oluş sıkıntıları veriyor.Kur'an ise, geçmiş ve gelecek zamanı karanlıktan kurtarıyor. Onda hiçbir maskaralık göremezsiniz! Gereksiz korkuları yoktur. Boş yere başkalarına yakarıp yalvarmaz. Her şeyin zaten Allah'a ait olduğunu söyler. Kur'an dostları, soysuz ve kin besleyen kimseler olamaz. İyiliklere en azından teşekkürle de olsa, mukabele etmeyi bilir. Kendini Allah ile bir tutmuyor ve Hz. Muhammed sadece herkes gibi Allah'ın kuludur. Eğer kulluk etmeyi bilmiyorsak Allah bize niçin değer versin? Öyle değil mi? 

Sokrates:

Sayın Reşat Nuri Bey, konuşmanıza bütün yüreğinizi ve zekanızı koydunuz. Bir de bize Müslüman bir kişinin nasıl olması gerektiğini kısaca anlatırmısınız? İşin evrensel boyutunu kavradık da, kişisel olarak iyi insan veya kul olmak nasıl olur, bunu öğrenebilir miyiz? İslam ve Kur'an hakkında konuştuklarınız sevindirdi beni. 

Reşat Nuri:

Kişi olarak insanın nasıl olması gerektiğini soruyorsunuz herhalde. Kısaca şöyle bir sıraya koyalım:                                                    İnançlı bir Müslüman;                                                                                                  

Sokrates:
 
Bu iddialar küçümsenecek gibi değil. Çok güzel... Hz. Muhammet'e olan sempatim kat kat arttı. İslam'ın kısaca söylemek istediği kısaca bu olmalı herhalde... Bu işi ciddiye almak gerek. Böyle bir dinin karşısında insanın şair kesilmesi işten bile değil. Bu gidişle bana da birkaç tane aşk şiiri yazdıracaksınız. Allah'a herhalde! Ben bile kabustan kurtulmanın rehavet içine düşmüş durumdayım. Bütün semavi dinleri inceledim. Hiç birinde aradığım ilmi ve faydayı bulamadım. Bu kitaptaki kanunlar ve hükümler, insanlığın mutluluğunu sağlayacak durumdan uzaklar. Fakat Müslümanlığın kitabı olan Kur'an başka! O bunların dışındadır. Onda saf ve temiz bir esinti var! Kur'an'ı her yönden inceledim. Her kelimesinde büyük bir hikmet gördüm. Bir sayfası bile yer yüzünde yayınlanış eserlerden çok daha yüce görünüyor. Bilimin ışığında İslam ilminden pay almak, en şiddetli ihtiyaç olarak görünüyor. 

İslamı kuvvetle fiile dönüştürürsek o zaman bütün medeniyetler, bir noktada kucaklaşır. İşte o zaman dünya çok şey kazanır. Öbür gelişmelerle dünyanın selamete ulaşması mümkün gibi görünmüyor. Geleceğin nuru ve ışığı ancak Kur'an olacaktır. Zaten onun ilahi olduğunu da ileri sürmek de bir maharet değil! Zaten o belli... Ey sevgili Hz. Muhammet, senin çağdaşın olamadığım için üzgünüm! Keşke ahrete de beraber olduğumuz gibi dünyada da beraber olsaydık. İnsanlık senin gibi gücü ilk defa görmüş, bir daha da görmeyecek. Ben ne şanslıyım ki orada sizinle görüşme şansım hep var. Ne mutlu bana... Evet, böyle bir yaşam felsefesi olan dinde terör olur mu hiç? Peki kadınlar hakkında İslam da eşitsizlik var deniyor bu konuda ne dersiniz? Bu kadar hayır duadan sonra birazda kadınlardan bahsedelim. Öyle değil mi? Sayın Reşat Nuri Bey, ben belalı konuşmalarında yabancısı değilim! Alınmam ben! Kızgınlığınızı gidermek istediğiniz zaman  bağırabilirsiniz de... 

Reşat Nuri:

Dikkatleri üstüne çekerek yürüyen kadınlar, biraz daha sakınsalar daha iyi olmaz mı? Kadının asıl güzelliği, nezaket içindeki huy güzelliğidir. Bu bağlamda; o nazik varlığın hürmet hakkı, ancak sevgiyle ve muhabbetle muhafaza edilir. Tamam ve doğru bir düşünce değil midir bu? Nikah düşen bir kadına, bir erkeğin şehvetle bakması haram kılınmıştır.  "Müminlere  söyleyin haramdan uzak kalsınlar. Namuslarını korusunlar. Mesafe ve mahremiyet sınırını güzel ayarlasınlar. Müslümanlık insana, imanın verdiği hassasiyetle bakması haram olan kimselerden gözlerini sakındırır." İşte kadına saygı ve nezaket! Kötü müdür bu? Kadın yabancı erkeklere çekici ve dişilik cazibesiyle değil, güzel fakat dikkatli konuşmalarını salık verir. Kadın edepsiz şekilde açılıp saçılmamalı. Erkeklere karşı çekici edalarla davranmamalı. Kalbinde hastalık olan kimse ümide kapılabilir. Diyor. Bu düşüncelerden insana zarar gelir mi? Irzlarını kurumayı bilen kadınlar ve sabreden iffetli kadınlara ne mutlu...sabreden erkeklere de... Kadın berekettir ve annedir. Daha ne diyeyim?  

Bir de Sokrates'in, bakımıyla ilgilenen ve bilge bir kişiliğe sahip, Alman asıllı  Gizella'ya kulak verelim.

Gizella:

Sayın Reşat Nuri Bey,o halde dünyada İslam'ın tam olarak uygulandığına inanıyor musunuz? Beni biraz bilgilendirin lütfen.

Reşat Nuri:

Elbette hayır... Hak ve adaletin olmadığı, nefretin kat kat arttığı bir dünya, hiç kimseye yar olmaz... Sadece zulüm ve işkence olan yerde, hiçbir şey gelişme gösteremez. Üstelik dünyada, İslam'ın aleyhine öylesine kötü kanıtlar geliştirilmiştir ki, İslam'ın can damarlarını kesmeye çalışmışlardır. Dünyadaki gelişmiş ülkelerde hukuk; güçlüler için af, zayıflar için ise ceza oluyor. Dünyaya yalan yere haram ve yasaklar koyarak, zalimce davranışlar sergileniyorsa, insanlar ne zaman güçlü devletler tarafından yutulacağının endişesini taşıyorsa, yeryüzündeki mazlum ülkelerden istikrarlı davranışlar beklenemez. Tam bir hezimettir bu yaşanan! Korku insanların içine bir kere girmeye görsün, korkutulan insanın hedefleri ve misyonları yoktur. 

Yok olma korkuları insanları erdemli olmaktan uzaklaştırır, olgunlaşmasına, cesaret ve kararlılıkla iyi işler yapmasına engel olur. Bu ders alınacak bir bakıştır. Hristiyanlığın güçlenmesi ile birlikte son zamanlarda İslam'a olan baskılar artmış ve zayıflatılmaya çalışılmıştır. Bu yüzden olmuştur İslam'ın felaketi! İslam'i yaşam; yok edilmeye çalışılmış, korku, nifak ve ortaçağ hurafeleriyle desteklenmiştir. İslam'a karşı uygulanan tam bir savaştır bu. Ama Allah'ın kitabı Kur'an'a kimse dokunamamıştır. Ve yine de İslam yer yüzünde, gelişerek dünyayı etkisi altına almaya devam etmektedir. Zengin Hristiyan misyonerlerin, kilisenin, Yahudilerin bütün gayretlerine rağmen Kur'an, hiçbir değişime uğramadan günümüze kadar direnmiş ve ulaşmıştır. Allah'ın himayesinde olan Kur'an ve ona teslim olan da korunmaktadır. Ayrıca onun himayesinde olan insan, her şeye karşı direnmeyi de bilir. İşte böyledir hayret verici, her tarafı kuşatan düzen. 

Dünyada ki zalimler, kiminin babasını öldürmüşler, kiminin oğlunu asmışlar, kiminin kızını kaçırmışlar, kiminin ırzına geçmişler, kimine sövmüşler kimini de yetim bırakmışlardır? Irak'ta olduğu gibi... Ortadoğu tarihini yok ediyorlar. Kim verecek bunların hesabını? Bu hoyratlığın sonunda kendilerini de yok edeceğini bile düşünemiyor. Kulak veren kim? Serseri sarhoşlar! Onlar Iraklıları mahkum ettiler ama Allah da onları ölüme mahkum edecektir mutlaka. Dinimiz hakkı için bu mazlumların haklarını korumalıyız. Dünyayı bu hale getiren batının bencilliğini nasıl aşacağız? Dünyadaki nüfusun yüzde birlik bölümünü oluşturan bir kesimin, dünyadaki tüm maddi gelirin, % 96'sına sahip olması inanılacak bir durum mudur? Bu mudur dünyadaki adalet anlayışı? Acaba yoksulların hakkı olan ve İslam'ın şartlarından da biri olan, zekat vermek gibi bir ince alışkanlıkları var mıdır? Bu paranın kölesi olmuş insanlar, zekatı ve kul hakkını hesaba katmayı hiç düşünmüyorlar. 

Sokrates sinirlenmişti. Heyacanlanmıştı ve heyacanını hiç gizlemek niyetinde değildi. 

Sokrates:

Bunlar, ebediyete kadar insanları zehirleyip duracaklar mı? Dünyayı tarih boyunca idare eden insanlara da, şimdi idare edenlere de kırgınım. Bilhassa batılı efendiler, aşırı beslenme yüzünden zayıflamaya çalışırken, dünyanın pek çok yerinde açlıktan ölen bebeklerin ve yoksulların, zenginlerin besledikleri köpekler kadar var olma hakkına sahip değiller. Yanlış anlaşılmasın doğal ortamında yaşayan ve bakılan hayvanlara sözümüz yok. Ama ne olur birazda insanlara verin! Haçlı savaşlarında katlettikleri insanlar yetmezmiş gibi, o yıllardan bu yana, yazdıkları kötü senaryoları fırsat buldukça hemen uygulamaya ve hayata geçirmeye çalışıyorlar. Kendilerine uymayan bir şey olunca hemen dişlerini gösterip terör diye kınama yapıyorlar ama, kendileri başkalarına soykırım yapınca terör olmuyor.Daha üzerinden 100 yıl bile geçmedi. Libya'da İtalyanlar tarafından içme suyu kuyuları toprakla dolduruldu ve zehirlendi, milyonla insan susuzluktan öldürüldü ve bu mazlumlar kimin topraklarında saldırıya uğradılar? Bunlar soykırım değil mi? Bunların ne düşündüklerini şeytan bile bilemez. Evrenin insanlara bir dost olduğunu inanmayı sürdüren bir dinin yolundan gidelim istiyorum. Artık savaşlar olmasın. Hepimizin dünya için yapacağımız özel işlerimiz dururken, neden savaşlarla boş yere insanlar ölsün ve vaktimizi boşuna ziyan edelim? Bu gezegene biz savaşmak için gelmedik... Derken, adeta"Sokratesin isyanı" olarak, etrafta yankılanıyor.

Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster