Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Temel'in Tohumu


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 03 Ocak 2018
Geçerli Tarih: 19 Nisan 2024, 08:46
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=26743


Bütün insanlar,kendi ülkesinin büyümesini ve gelişmesini ister. Büyümesi ve gelişmesi için de çok çalışır, çok caba sarf eder.Fakat insanlar, ülkesi büyürken  kendilerinin de büyüdüğü ve geliştiğini görmek isterler.Eğer bir ülke,  büyümüş ve gelişmişse refah seviyesi de büyümüş ve gelişmiş demektir. Ayrıca insanların gelirleri artmış, cebleri para görmüş, alım gücü  yükselmiş, eğitim ve sağlık sorunları da çözülmüş demektir. Ülkeleri yönetenler, bazı ekonomik gelişmelere ve hareketlere bakarak, ülkelerinin büyüdüğünü ve geliştiğini  düşünebilirler. Hatta dünyada böyle büyüyen ve gelişen bir başka ülke olmadığını da söyleyebilirler. Ama bunu söylerken, bu büyümeden ülke ne kazandı, insanlar ne  elde etti, aç ve yoksul insanlar ne durumda diye de düşünmeleri gerekir.Büyüyen bir ülke de, hayat şartları günden güne kötüye gider mi, giderler artarken gelirler düşer mi, emekliler,dar gelirliler geçinemiyoruz diyerek feryad eder mi?Diyelim ki bazı kuruluşlar büyümüş ve gelişmiştir; bazı insanların gelirleri de artmış olabilir, bazı insanlar her şeyin iyi gittiğini de söyleyebilirler.Fakat esas olan ülkenin büyümesi değil midir? Bir ülkede, fabrika yapan fabrikalar, gelişmiş sanayii,  ileri teknoloji, ekonomik güç, çağdaş eğitim sistemi, herkesin işi ve aşı varsa o ülke büyümüş ve gelişmiş demektir.Zeytin ve kayısı ağaçları kesilip yok edilen, şeker pancarı tarlalarını ranta açan, fındığın ve fındıkçının kaderini yabancıların insafına bırakan, tütün üreticilerine kota uygulayan bir ülke, büyümüş ve gelişmiş olabilir mi?

Hemen hemen her şeyi ithal edecek duruma gelen toplumların sonu "israf"kıskacına yakalanmaktan kurtulamayacak duruma gelmektir. Yakalandıkları bu kıskaçtan, ancak "israf ekonomisinden verim ekonomisi"ne geçmekle kendilerini kurtarabilirler. Verim ekonomisine geçmek ise, çalışmak, üretmek, emek sarf etmekle olur. Bir emek sarf etmeden, çalışmadan ve alın teri dökmeden, yiyip içmek,ataların dediği gibi: "taşıma su ile değirmen döndürmek" veya: "Elden gelen öğün olmaz oda zamanında bulunmaz" Modeli eski, modası geçti diye ev eşyalarını ve elektronik aletlerini yenileyenlere, banka kredisi ile seyahatlere çıkanlara, akıllı cep telefonu satışlarına bakarak bir ülke büyümüş olarak görülebilir mi? Böyle bir büyüme, tüketime dayalı bir büyüme olarak görülebilir. Belki,mercimeği Kanada'dan, fasulyeyi Norveç'ten, pirinci Çin'den,buğdayı Rusya'dan, samanı Bulgaristan'dan ithal etmeyerek kendi üreten ülkeler büyümüş olarak görülebilir. Bütün bu saydıklarım ürünleri üretmeyip ithal ediliyorsa, o ülke,ithalata dayalı bir büyüme ile karşı karşıya kalmış da demektir.Yani demem o dur ki, tarım alanlarını ranta kurban edenler, hayvancılığı bitirip, ithal ete muhtaç duruma getirenler, sanayii de dışa bağımlı olanlar, çiftçisini mağdur edenler, köylüsünü kentlere göçe mecbur hale bırakan ülkelerin büyümesi, insanın aklına "Temel fıkrası"nı getirmiyor değil.  

Ne demiş Temel:Temel bir gün şehirde dolaşırken, bir caminin minaresine uzun uzun dikkatlice bakar. Onu gören bir adam yanına yaklaşarak sorar: "Hemşerim ne bakıyon?" Temel de, "Bunu kim dikti?" Diye sorunca! Adam, Temelin kendisiyle dalga geçtiğini zannederek, "Hemşerim, bunu ben diktim der." Temel de: "Peki bunun tohumundan bana da verir misin?" deyince, adam peki der ve karşı dükkana girdikten sonra tekrar Temelin yanına gelir ve avucundaki  tohumları Temele vererek "al bunları bahçene dik" der. (Adamın Temele verdiği havuç tohumudur) Temel de tohumu alarak köyüne döner ve iner bahçesine hemen adamın verdiği tohumları diker. Ama günler geçer, haftalar geçer  "Temel'in Tohumu" bir türlü büyümez.Toprağın üzerinde yeşil yapraklardan başka bir şey görülmez. Temel daha fazla dayanamaz ve yeşil yapraklardan tutarak söker. Oda ne? Temel,gördüklerine inanamaz! Elindeki 40-50 cm. büyüklüğünde olan havuca hayretle bakarak söylenir: "Tüh be! Tohumu ters dikmişim, ters dikmesem olacakmış" diye kendine kızar.Keşke Bizde başkalarına değil de kendimize kızabilsek!   

Gelirler azalırken, alım gücü zayıflarken, geçim sıkıntısı çekilirken, bir taraftan ekmekler çöpe atılıyor, artan yemekler dökülüyor, televizyon reklamlarına aldanıp, gereksiz harcamalar yapılıyor, böyle büyüme mi olur? Olsa olsa "İsraf"a dayalı büyüme olur.  Büyüyen bir ülkenin sokaklarında işsiz güçsüz dolaşan insanlar görülür mü,siftahsız dükkan kapatıyorum diyen esnaf olur mu, emekli, işçi, memur kısaca dar gelirliler geçinemiyoruz diye feryad eder mi, kadınlar katledilir mi, aileler çocuklarını parklara göndermeye korkar mı, insanlar birbirlerinin hakkına ve hukukuna saldırır mı...?  

Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster