Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Başarısız başarı


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 21 Kasım 2017
Geçerli Tarih: 02 Mayıs 2024, 17:56
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=24662


Başaracağım diyen veya başaracağına inanan insanlar, mutlaka başarılı olurlar. İyi, güzel, sağlam ve yararlı işler yapanlar zaten başarılıdır. Başarılı olmak için azmetmek ve sabırlı olmayı bilmek de gerekir. Hangi alanda olursa olsun, hangi makam ve mevkide bulunursa bulunsun, yaptıklarına bakarak da bir insanın başarılı olup olmadığını anlamak zor değildir. Ama bir işin ucundan tutmayan,kimseye bir yardımı veya bir iyiliği dokunmayan, hep başkalarının sırtından geçinen, insanlara ve çevreye bir yararı da dokunmayan birisinin başarıdan söz etmesini anlamak da zordur.Ayrıca,toprağı talan eden,yeşil örtüye düşman gibi saldıran, suyu ve çevreyi kirleten, havayı bozup yaşanmaz hale getiren birisinin başarıdan söz etmesini anlamak daha da zordur.Bir de, ülkeleri savaşlarla yaşanmaz hale getirenleri, kan ve gözyaşı akmasına sebep olanları, masum ve günahsız insanları katledenleri, topraklarını sömüren,insanlarını köle haline getirenleri,başarılı diyerek alkışlayanlara ne demeli?Bunları alkışlayanları da anlamak zor değil mi? Bunların yanında bir de ağzı bozuk,dili sivri, kibirli, haset, kindar, merhametsiz, yalancı ve ikiyüzlü olanlar da var. Bunların da başarılıymış gibi başarıdan bahsetmesini, iyi ve dürüst bir insan olduğunu söylemesini, inanın anlamak çok daha zor ve çok daha yıpratıcı olmaktadır.

Bazı insanlar, sözlere bakmazlar, yaptıkları işlere bakarlar, insanlara ve doğaya davranışına da bakarlar. Kindar ve nefret dolu birisinden övgüyle söz edilebilir mi?Sözlere bakarak, her söylenene inanarak, düşünmeden ve sorgulamadan yapılan her işin iyi, güzel ve hatasız olduğunu söylemek ne kadar doğru olabilir ki? Gerek siyasi, gerek iş, gerek güncel hayatta, dürüstçe, yansız ve yalansız iş görenler başarılıdır ve ancak bu gibi insanlara alkış tutulur. Hayatı boyunca hiçbir işe el atmamış, hiç bir çaba göstermemiş, hep başkalarının sırtından geçinmiş veya geçinen birisi nasıl başarılı diye alkışlanabilir? Sevgi sözcüklerinin olmadığı, tebessümün bulunmadığı, hoş görünün yerini nefretin aldığı, yalanın, iftiranın,ikiyüzlülüğün ve kandırmacanın itibar gördüğü bir yer de ise, ne başarı vardır, ne de başarıdan söz etmenin mümkünü vardır. 

Gülücükler sahte olursa,sevgiler göstermelikse, hoşgörü ve iyi niyet yerini kin ve nefrete bırakırsa, hangi gayretin başarılı olduğundan söz edilebilir? "Başarı, başaracağım diyenindir" ama bu söz, iyi, güzel ve yararlı işler yapanlar için söylenmiştir. Bazı insanlar da vardır ki, mutlaka başarıya ulaşmanın hırsıyla olsa gerek,yalnız anladıkları ve bildikleri alanlarda başarılı olma eğilimi göstermezler. Anlamadıkları, bilmedikleri alanlarda ve işlerde de başarılı olma eğilimini gösterirler. Bilmedikleri ve anlamadıkları işlere kalkışanlar, ne kadar gayret gösterirlerse göstersinler, başarılı olmanın çok daha uzun süreceği veya çok zor olacağı bir gerçektir. Bilgi sahibi olmadan bilenler, işi görmeden işe soyunanlar, okumadan alim olanlar, öğrenmeden öğretenler,kalfa olmadan ustalık yapanlar, anlamadan ve dinlemeden bir işe kalkışanların gayretlerinin başarılı olması aslında hiç bir şeyde başarılı olmadıklarının bir göstergesi değil midir? 

Kendileri tarafından, sınırlı bir alanda, hesap edilip,ölçülüp biçilip seçilen, sanayi, ticaret, bilim ve teknikte, güzel sanatlarda veya başka bir dalda, elde ettikleri önemsiz bir başarıdan ötürü insanların gururlanmaları, kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaları işin en acıklı yönünü ortaya koymaktadır.Evlerinde veya iş yerlerinde, hatta sokakta zalimce,diktatörce davranan bu insanlar, toplum tarafından birer demokrat olarak değerlendirilmeleri, insanın hem akıl sağlığına, hem de vücut sağlığına zarar verir niteliktedir . İnsanlara, bir koli gıda paketi, bir çuval kömür vererek, belki o insanları başarılı olduğunuza inandırabilirsiniz.  Ama bazı insanları da kendinize inandırabilir misiniz? Fakat ne gariptir ki, hemen hemen her işte ve her alanda, başarılı olduğunu söyleyen ve öğle sananlar, toplum nezninde en fazla itibara mazhar oldukları da bir başka olaydır.Ama ne hazindir ki, yanlarından gelip geçerken, başınızı eğer, nefesinizi tutarak geçersiniz. Böyle bir başarı nasıl bir başarıdır ki? İnsanlar korkuyor veya çekiniyor. Korkutan ve korkulması gereken başarılar, gayretsiz ve emeksiz bir başarı olmaktan öteye geçer mi? 

Bunun sonucu olarak da, inançsız ve prensipsiz insanlar, bir takım işlerin peşinde koşarak, ne olduğu bilinmeyen, nasıl yapıldığı belli olmayan işleri,başarı diye anlatmaları ve göstermeleri kafi gelmiyor gibi, acımasız ve vicdansızca, yoksul, garip, yol yordam bilmeyen, evinden işine, işinden evine gitmenin gayreti  ve savaşı içinde olan insanlara bir de tepeden bakarlar, onları hor ve hakir görürler. Bu tür davranışlar toplum düzenini bozmaz mı? Toplum düzenini bozan, yaralayan zararlı bir inanç daha vardır ki o da; insanların, aynı zamanda paralel olarak sürdürdükleri sosyal, ekonomik, politik ve sağlık yaşantıları sırasında, namuslu ve dürüst kalıp kalamayacakları düşüncesidir. Bu düşünce insanların şuurları altına yerleşen sakat ve çürük bir düşüncedir; bu düşünce onları, çevrenin bu görüşüne inanmaya zorlamaz mı, siyasi, sosyal ve moral bakımından haksız olan davranışları hoş görmeye mecbur bırakmaz mı, hatta onlardan faydalanmaya bile itmez mi? 

Ayrıca yakasını,başarı hırsının pençesine kaptıran, ihtiraslarına yenik düşen bir insan,bütün davranışıyla, çevre duyarlılığı ile kendini belli etmekten kurtulamaz. Böyle bir insan tipini düşünün! Yani bütün şerefleri, bütün iyi ve güzel işleri tek başına kendine mâl ediyor ve kibrinden yanına yaklaşmak bile mümkün olmuyor. Hiç kimsenin düşüncelerine ve ikazlarına kulak vermiyor ve vermeyi de güçsüzlük sayıyor.Onlar için kollektif çalışma yoktur. Hatta güçsüzlüktür ve bir beceriksizlik belirtisidir. Bu gibi insanlar, kıyama durdukları, dua etmek için diz çöktükleri mihrabın önünde,kendi iradelerinin büyüklüğüne secde etmek durumuna düşmekten kendilerini kurtarabilirler mi?

İnsan şahsiyetinin bu karmakarışık mekanizması, acaba nasıl ve ne yönde değiştirilebilir?.. Bu problemin çekirdeğini, insan iradesinin hangi metotlarla esaslı bir dönüşüme tabi tutulması lazım geldiği düğümünde aramak gerekir. İradesiz ve düşüncesiz bir insanın beyni, bir et parçasından ve kemik külçesinden başka bir şey değildir ve erimeye mahkumdur. Bu nedenle, insanlarda akıl ve iradenin bulunması mutlaka gereklidir. Fakat aklı kullanmak, iradeye hakim olmak suretiyle, manevi ve ruhi bir çöküntünün yıkıntıları altında kalmaktan kurtulmak mümkün olabilir. Ruhi ve manevi çöküntüler içinde olanların başarıları, "Başarısız başarı" olmaktan öteye geçemez.Ama,başarmadan da başarılı olduklarını çok kolay elde edilebileceğini bilen zalimler, modern metotlar uygulamak suretiyle, fiziki ve ruhi işkencelerle irade gücünü yok ederler. İrade gücünü yok ettikten sonra da, insanları, birer robot haline getirip, kendi efendilerinin emirleri altına almaya çalışırlar. 

İrade belki zorlanmak suretiyle, boyun eğmeye mecbur edilebilir. Fakat iradenin mecbur edilmesi veya şekillenmesi, ancak, manevi bir inanışla ve varılacak kati bir kararla mümkün olabilir. İnsanlar, yaradılış itibariyle, her işin kolayına kaçmak eğilimi gösterebilirler. Hayal eder, fakat hayatında hiç uygulamadığı bir ideali vardır. İnsanı adeta tutsak eden, pençesinde kıvrandıran ise,hırsına, ihtirasına, acı ve üzüntülerinin katı gerçeğine karşı koyacak güce bir türlü ulaşamamış olanlardır.Her insanın yaşayan bir ideali vardır. Bu idealizm, insanları kolaylıkla kendini olduğundan daha akıllı ve üstün görmeye iter, bu da aklın ve mantığın alamayacağı işlerin peşinden koşmaya da neden olur. Nitekim insanlar, kendileri hakkında, hayallerinde yaşayan ideale göre, komşuları ve dostları hakkında ise onların davranışlarına ve hayat tarzlarına göre hüküm verirler. 

"Başarısız başarı" hırsına kendini kaptırmış olanlar, başarı tutkusunun esiri olmuş,hırsından gözleri dönmüş, aşırı derecede makam, mevki ve şöhret düşkünü olmuş ve olduklarını da her yerde belli ederler.Bu şahıslar rahat bir nefes bile alamazlar. Hayatları boyunca hep kendileri konuştukları için, başkalarının fikir beyan etmelerine, fırsat vermezler; konuşmalarını, fikirlerini söylemelerini engellemek için de her yolu denerler ve her türlü engellemeyi kendilerinde bir hak olarak görürler.Bu gibi şahıslar, sırf kendilerinin doğruyu bildiğini sanırlar ve bu doğrultuda konuşurlar. Kendilerini beğenirler, övülmekten ve alkışlanmaktan çok hoşlanırlar ve yükselmek için, diğer insanları durmadan eleştirmek ve tenkit etmekten de geri durmazlar.  

Ayrıca başarı ve kazanç hırsına yakasını kaptıran insanların, kuvvet ve otoriteye dayanan, bir tek ideolojisi vardır. Bu şahıslar; tek taraflı düşünürler, acımasız, zalim, saygısız ve vicdansız olurlar ve vermiş olduğu kararların doğruluğunu savunur ve kararlardan asla dönmezler. Onların tek istediği hedefe varmaktır. Hedefe varmak için de, gerekli olanın kuvvet olduğu fikrine kendini kaptırmıştır. Kullandıkları araçların iyi veya kötü olması, haklı veya haksız olması hatta gayri meşru olması, onları hiç mi hiç ilgilendirmez. Bütün bu olumsuzluklardan kurtulmak için, hırs ve nefsin bağlarından kurtularak azat olmak gerekirken, onlar daha da azıtırlar. Dürüstçe ve samimiyetle, başarının yolu, merhamet etmek, bağırıp çağırmamak, kimseye hakaret etmemek ve kimseyi de aşağılayıp hor görmemektir. Hiç bir başarı gayretsiz değildir. Ama hırsa ve öfkeye yenilmemek gerekir.  

Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster