Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Bilgi toplumu ile ideolojik toplum


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 23 Haziran 2017
Geçerli Tarih: 27 Nisan 2024, 18:34
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=24388


Bir yüzyılın sonunda ve yeni bir yüzyılın başlarında, en çarpıcı dinamiklerden birisi de, "tek düşünceye dayanan ideolojik düşünce"dir. Gezegenimizi bir "rekabet cangılı"na çeviren bu sert ideolojik çekirdeğin üstüne, medya yeni mitolojiler aşılarken, bilgi ve beceri yok olmanın sınırına gelip dayanmış olmasına aldırmadan, medya ve onu kontrol eden mekanizmalar da, harıl harıl mitoloji sunmaya devam etmektedirler . Bilgi, her şeyin üstündedir; ve her şeyin üstünde  tutulmalı, her şeyin özü olmalı ve her olayda bilgiye başvurulmalıdır. Bilimle politikanın birleştiği nokta da ise şu soruyu soramıyoruz: Çevrenin yıkımının, kaynakların yağmalanmasının ve zararların birikmesinin en başta gelen kurbanları, yoksullar değil midir? Alt yapı yokluğundan ya da yetersiz ve sağlıksız beslenmeden dolayı sağlıkları da bu olumsuzlukların altında ezilirken, kentsel patlamalarla yüz yüze gelerek yaşamaya çalışmaları, hangi bilgi ve nasıl bir ideolojik düşünce ile açıklanabilir ki? Diye de sorulması gerekir.
 
Bilgi toplumunda, akıl, bilim ve rasyonalite nesneler söz konusu iken, ideolojik toplumda dogmatizm, yanılmazlık ütopik düşünceler egemendir.Ayrıca bilgi toplumunda birey, akıl, düşünce, yaratıcılık, özgürlük, hak, hukuk, saygı ve sevgi, gelişme, kalkınma, ilerleme, refahın yaygınlaştırılması, sosyal adalet ve güvenlik ön planda iken, ideolojik toplumda sadakat, uyum, rejim, ideoloji, şef, kahraman, reis gibi kavram ve değerler egemendir. Bilgi toplumunda bilgi, bireyin özgürleşmesi, refahın artırılması için kullanılırken, ideolojik toplumda hemen her şey rejimin devamı için kullanılır. 

Devletleri yöneten bir düşünce vardır. Her kurum, her örgüt ve her devlet bundan uzak kalamaz. İnsanlar, iktidarlar, değişse de hep aynı kalan her şeye yön veren yönetenleri yönlendiren bu düşüncedir. Devlet, demokrasiyle yönetilen ülkelerde kurallara dayalı olması ile kendini belirler. Devleti devlet yapan standartların yerleşerek kuralların vatandaşlar arasında ayrım yapmaksızın herkes için işletilmesi esastır. Kuşkusuz bütün bunlar sorumlu devlet adamları ile sağlanabilecek bir konudur. Eğer bir Sorun varsa, kişilerin uyması gereken kuralların ülke ve vatandaş gerçeklerine göre düzenlenmesine bakmak gerekir. Dünyanın herhangi bir yerindeki bilgiye 3 saniyede ulaşabilir hale gelen insanoğlunun, teknolojide katettiği yollar ortada iken gereksiz konularla insanların zihinlerini bulandırmak, kafalarını karıştırmak ve bunun da hangi amaçlarla yapıldığına bakılması gerekir ki, kafalarda, bazı soru işaretleri oluşmasına yol açılmasın. Unutulmamalıdır ki, çağa,teknolojiye ayak uyduramayan, kendini yenilemeyen insan, bilgisiz ve cahilliğin kaçınılmaz akibeti ile karşı karşıya kalacaktır. 

Kaba güce dayalı, mal, mülk ve para ile kişileştirilen devlet yönetme anlayışı kapalılığı, gizliği getirirken, kuralların güvencesi olacak hukuk devleti gerçeği ancak açık ve şeffaf kurumlarla anlam kazanır. Kurallara uymayan yöneticinin kural gereği görevde tutulmaması batı demokratik sistemlerinin sağlıklı işlemesinin temel nedenidir. Devletin çıkarları, halkın çıkarlarına uygun olduğu nispette anlam ifade eder. Bunu gösterecek olgu ise devletin ve halkın inancı, değer yargılarına göre düzenlenmesi ve sadece milletin yararına olan anlayışı, devletin görevi olarak görmesidir. Aksi halde halkın iradesi, özlem ve beklentilerine karşı sadece kendi isteklerini telkin ederek, ona uyulmasını ve belirlenen kalıba göre hareket edilmesini,düşünülmesini ve yaşanılmasını isteyen devlet, nasıl bir devlet olabilir ki? Oligarşik zümrenin egemen olduğu bir dikta devleti olmaz mı? Yani demokratik devlet olmaz. Devlet, toplumun  tümünün devleti olmak durumundadır. Bir kesimin düşüncesine ve yararına göre uygulanan devlet anlayışının, o devleti laçkalaştırmaktan başka sonucu olamaz. 

Kuşkusuz, dünya yeni bir dönüşüm yaşamaktadır. 20. yüzyılın kuralları da değişmektedir. Globalleşen dünya gerçeklerine uyum gösterilememesi halinde saf dışı kalmak kaçınılmaz olacaktır. Bilgi toplumuna giden dünyada, korku ve endişe yaşanırsa, çekinme ve tereddüt, insanları kuşatırsa, "bilgi toplumu ile ideolojik toplum" arasındaki farklar nasıl görülebilir nasıl anlaşılabilir? Devlet, hiçbir toplumsal gelişmenin dışında kalamaz. Değişen ve gelişen toplum dinamikleri karşısında toplum mühendisliği ile tek tip insan, tek düze toplum oluşturma çağ dışı kabul edilmektedir. Devlet'in toplum bireylerinin ve sosyal tabakaların farklılıklarını kabul ederek iç barışı sağlaması gerekir. Yeni yüzyıl dinsel farklılıkların,devlet karşısında eşit olması gerçeği yanında toplumdaki farklı etnik ve kültürel yapıların da devlet tarafından eşit kabul edilmesini zorunlu kılmaktadır. 

Bilgi toplumları, her işini akılla yapar, olumsuzlukları da bilgisiyle ve zekasıyla çözer. İdeolojik toplumlar ise, bütün sorunları kendi düşünce sistemine göre, kendi ideolojisiyle çözer. Bugün dünya ülkelerine bakınca, hangi ülke liderleri, en önemli dış sorunlarını akılla veya ideolojik düşüncesiyle çözüp çözmediğini görebiliriz. İdeolojik düşünen toplumlar, bazen aklın ve mantığın kabul edemeyeceği işler yaparken, bilgi toplumu işlerini akılla ve zekasıyla yaparlar ve sorunlarını çözmenin yollarını bulmakta da zorluk çekmezler.
Bütün değerli okurlarımın Ramazan Bayramını kutlar, sağlık ve mutluluklar dilerim

Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster